ıslâm Medeniyeti hakkında yazılmış eserlerde konular 2 şekilde ele alınır.Batılı yazarlar coğrafyaya dayalı sınıflandırmayı tercih eder, Müslüman yazarlar kronolojiye dayalı sınıflandırmayı tercih ederler. Biri zaman, diğeri mekan boyutunu ele almıştır.ıslâm Medeniyetinin özünü, ruhunu temel amaç olarak ele almamıştır.
Bir medeniyeti doğuran, yaşatan onun onun özüdür, ruhudur, amacıdır.Bir medeniyetin ortadan kalkmasına neden olan onun bu değerlerini yitirmesidir.
Materyalist ve pozitivist bilim adamlarına göre medeni hayat milattan önce dört bininci yıllarda şehir hayatıyla ortaya çıkmıştır.
ılahi dinlere ve kitaplara göre insan medeni bir varlık olarak yaratılımış, medeni hayatı da ilk peygamber olan ilk insanla beraber yaşamıştır.Allah ( cc) insanı yeryüzünün halifesi olarak yaratmıştır.ınsan, Allah’ın yeryüzündeki hükümranlığının temsilcisidir.ınsanın medeni olması, yaşadığı hayat ve dünyayı medenileştirmesi, Allah’ı temsil görevidir.
Allah’ın yeryüzünde en iyi temsil edildiği coğrafya en medeni coğrafya, Allah’ı temsil edebilen toplum da en medeni toplumdur.Tüm ilahi dinler aynı zamanda medeniyettir.
ıslam, insanlığın en büyük Medeniyet projesidir.Peygamberimiz bu göreve risâlet ile başlamış,zihinleri ve kalpleri medenileştirmeyi amaçlamıştır.Hicretle beraber Yesrib’in adını Medine’ye çevirmek suretiyle ıslam medeniyetinin yürüyüşünü başlatmıştır.
MEDENıYET - KAVRAM BOYUTU
-Arapça kelime olan medeniyet, medîne sözcüğünden türemiştir.
-Medine, şehir anlamındadır ve bir yerde ikamet etmek, yerleşmek manasına gelen me-de-ne kökünden gelir.
ılk olarak 1757 yılında Fransa’da, bundan 10 yıl sonra da ıngiltere’de kullanılmaya başlayan Medeniyet,Batı dilince “civilisation” sözcüğünden türemiştir.
Günümüz Türkçesinde medeniyet yerine uygarlık kelimesi de kullanılır.Uygarlık, belli yasalara uyan şehirde yaşayan kimse anlamına gelir.Uygarlığın Uygurlara atfen söylendiğini de söyleyenler vardır.
Medeniyet Terim anlamı: Bir neslin, kendinden sonraki nesillere bıraktığı, maddi ve manevi unsurların toplamıdır.Doğada basit halde bulunmayıp, insanın katkıda bulunduğu şeyler demektir.
Medeniyet; hayat tarzı demektir.ınsan hayatının her devresinde geliştirdiği, dini ve dünyevi değerlerin adıdır.
Medeni ınsan: ıncelik, fazilet, ahlak, davranışlarda tutarlılık ve yerli yerindelik, cesaret, aklını kullanmak anlamına gelir.
Medeniyetsiz- Medeniyet görmemiş ınsan: Medeniyetten habersiz, olumsuz insan..
Kültür: 1900’lere doğru başta Fransızca olmak üzere diğer dillere Almanca’dan geçmiştir.Latince cultura kelimesinden türemiştir.Cultura; toprağı işlemek anlamına gelir.Arapça da “HARS” kelimesi kullanılır.
Kültür: Bir topluluğun yaşam tarzı, maddi- manevi değerler toplamı, insanın kendini idare etme yoluna denilir. Yaşanan çevre ile ferd arasında varolan, düşüncelerin,zevklerin , alışkanlığın ortaklığıdır.
Bir toplumda yaşayan insanların bütün öğrendikleri ve paylaştıkları şeydir.ınsanın ortaya koyup içinde insan katkısı bulunan gerçekliklerdir.
Kültür toplumsaldır, tarihseldir, kalıtsaldır, işlevseldir,birlik içinde çokluk ve değişkendir.
Umrân ve Hadâret
Arapçada umrân ve hadâret kelimeleri medeniyet karşılığında kullanılmıştır.
Umrân : “a-me-ra” kökünden türemiştir,bir yede iskân etmek anlamında kullanılır.
ı’mâr : Bir yeri mamur kılmak, mâmur bulmak , bayındır hale getirmek anlamından kullanılır.
ıbn Haldun (Tarih Felsefesi ve Sosyolojinin kurucusu) ‘ a göre umrân : Uygarlık ve sosyal kalkınma anlamında, ınsanların yeryüzünün yerleşimine uygun yerinde toplu olarak yaşayan, biribirlerine yardımcı olup toplumsal hayat yaşamaları anlamında kullanılmıştır.
Hadâret : Ha-da-ra kökünden olup ; şehirde ikamet etmek, şehirli olmak anlamında kullanılmıştır.Bedevilik, göçebeliğin zıttıdır.
ıbn Haldun bu kelimeyi ; Bilim-sanatın gelişmesi, hayat standartlarının yükselmesi, niteliğin artması manasında kullanmıştır.
Anlam Boyutu : Medeniyet kavramı 18.yy 2. yarısından itibaren Batı’da kullanılmaya başlandı.Batılılar kendi hayat tarzı, yaşam biçimine medeniyet adını vermişlerdir.Batı medeniyeti mensupları , dünyayı medenileştirmeyi görev, kendi hakkı olarak gördükleri için kendi dışındakileri ayıran ayrıcı olmuştur.
Medeniyete ıdeolojik ve Politik Yaklaşımlar:
Batı Medeniyeti bazı ülke aydınlarınca yeni ideoloji olarak benimsenmiş, ülkemizde medeniyetçilik alanını oluşturmuştur.
Tanzimat Dönemi Osmanlı aydınlarına göre Medeniyetçilik; Osmanlı Devletinikurtarıp eski gücüne kavuşturacak ideoloji olarak görülmüştür.
Bazı bilim adamları, mensubu bulunduğu devletin çıkar planlarını meşrulaştırmaya yönelik tezler ortaya atmışlardır.
Samuel P. Huntington ; Medeniyetlerin çatışması teziyle medeniyetlere , hizmet ettirme amacına yönelik politik malzeme olarak yaklaşmıştır.
Samuel P.Huntington’a göre; Medeniyet gelecekte belli 7-8 Medeniyet arası etkileşimde şekillenecektir.
1) Batı
2)Konfüçyüs
3)Japon
4)ıslam
5)Hint
6)Slav-Ortodoks
7)Latin Amerika
8)Afrika
ıSLAM MEDENıYETıNıN DOğUşU
Medeniyetlerin Doğuşunu Etkileyen Faktörler
1) ınsan unsuru- Aydın ve toplumu birbirine ters düşen halklar medeniyete katkıda bulunamazlar.
2) Coğrafya- (ıklim) Mezopotamya ve Mısır gibi medeniyetlerin iklimi mesela uygun ve kadim yerlerde doğmuştur.
3)Kurumsal ve güçlü ekonomik yapı
4)şehirleşme
5)Göç, hicret, yer değiştirme
6)Değerler sistemi
7)ıstikrarlı bir siyasi sistem
8)Sağlıklı eğitim
9)Sanat, dil, hukuk, estetik, kurumlar vs..
ıslam Medeniyetinin doğuşunda en büyük faktör; ıslam inancına bağlı değerler sistemidir.
ıslam dini , inanları yeryüzünde medeniyet oluşturmasına gayret ettirmeye çabalıyordu.ınsanın , Allah’ın halifesi olarak görevini gerçekleştirmesi için medeniyet oluşturmasına ihtiyaç vardır.
ıslam Medeniyetinin doğuşunu etkileyen en büyük faktörde bu ihtiyaca cevap verme bilincidir.
ıSLAM MEDENıYETıNıN DOğDUğU ORTAM
1- Nil’den Amuderya’ya kadar uzanan, dili Süryanice, Aramice ve Pehlevice olan ,Hilâl bölgesinin Sami-ıran terkibidir.
2-Anadolu’dan ıtalya’ya kadar uzanan, Thales, Pisagor, vs.. filozofların yetiştiği,Latince ‘nin kullanıldığı Avrupa terkibidir.
3-Hindistan Bölgesindeki Hindu terkibi
4-Konfüçyüs, Lao Tze harfiyle öne çıkan ,Çin ve Uzak Doğu terkibidir.
ıslam Medeniyetini ıki Planda ınceleriz:
1- UZAK ARKA PLAN
1-Bereketli Hilal Bölgesi ve ıran/Sasaniler
ıslam öncesinde bu bölgede 2 devlet hakimdi.
1) Bizans
2) Sasaniler
Mezopotamya, Sasani hakimiyetindeydi.Zerdüşt inancının hakim olduğu ülkede Sasani Hükümranlığı ile birlikte Mardin doğumlu olan Mani, peygamber olduğunu ilan etmiştir.
Mani Dini, Alemin ve içindeki her şeyin aslının nur ve zulmetten oluştuğunu söyler.
Sasani ımparatorluğu da Mazdekizmle mücadele etmek zorunda kalmıştır.Devrimci kimliğiyle tanınan, insanın sahip olduğu her şeyin ateş, su, mera ortaklığı gibi ortaklığını savunan Mazdek, insanlar arası anlaşmayı kaldırıp, dini saf hale getirmeyi düşünüyordu.
Sasanilerde 4 sınıf vardı:
1- Din adamları
2- Bürokratlar
3-Askerler
4- Halk
ınsanların sınıfı doğumla belirleniyordu, erkek egemen bir toplumdu.Çok evlilik vardı.6.yy 2. çeyreğinde Enüşirvan Cündişapur’da bir tıp okulu kurdu.Yunanca ve Süryanice ‘den Pehlevice’ye tercüme yapıldı.
Kelile ve Dimne Sanskristçeden Farsçaya çevrildi.Hz.Peygamber’in mektubunu yırtan Hüsrev Perviz döneminde ıran’ da sanayi, mimari ve sanat gelişmiştir.
Cündişapur , islam’ın doğduğu sıralarda bölgenin en önemli merkezleri arasında yer alıyordu.Aristo ve Eflatun’un eserleri Pehlevice’ye çevrildi.Hz.Ömer döneminde ıslam coğrafyasına katıldı.
2- Avrupa Bölgesi
4.yy başında Roma ımp. Konstantinus, başkenti Bizans’ta kendi adını verdiği Konstantinopolis’e taşıdı.325’de ıznik’te Hristiyan kilisesinin ilk din kurultayını toplayarak, Hristiyanlığı devletin desteklediği din haline getirdi.
ılk defa bu konsülde resmi olarak ısa, baba ile aynı bedene sahip olarak görülmüştür.ıncildeki ısa için yazılı mecazi ifadeler , teolojik amaçlar için kullanılarak metafizik anlamda Tanrı’nın oğlu konumuna getirmiştir.ısa’nın Tanrı’nın oğlu konumuna getirilmesi,kralında yeryüzünde Tanrı’nın temsilcisi olması anlamına geliyordu.
ımp.Junstinianus , Roma ımp. Eski birliğini kurmak için B.Akdeniz seferlerinde başarılı olamayınca ölümünden sonra K.Afrika, ıspanya, ıtalya toprakları elinden çıktı.6.yy başlarına kadar süren, iç savaş ve çileli istikrarsızlık manastırı güvenli mekan haline getirdi.Çileli ve keşiş hayat tarzı ortaya çıktı.
7.yy da Yunan, Latin, Suriye ve Kıpti kiliseleri arasında bölünmüş Hristiyanlık vardı.
Hippolu Augustinus ‘un yazdığı Tanrı Devleti adlı eseri,Batı Avrupa Dünya görüşünün temellerinden birini oluşturur.
Büyük ıskender’in kurduğu ıskenderiye, bölgenin en önemli kültür merkezidir.
ıskenderiye kütüphanesi, Hz.Ömer’in izniyle Mısır fatihi Amr. B. As tarafından yakıldığı rivayetinin doğru olmadığını hem Müslümanlar, hem Hristiyanlar, hem de Yahudiler ortaya koymuşlardır.
3- Hindistan
Hindistan’da çok din hakimdi. En yaygını, Jainizm veBudizm dinleriydi. Jahinizm Mahavira tarafından kurulmuştur.
Budizm, Prens Gautama tarafından şekillendirilmiştir.Prens Gautama Bilgeliği ve aydınlığı ifade eden Buda’dır.
Kişisel duygu ve istekleri yok ederek ya da en az seviyeye indirmeyi amaç edinmişlerdir.Jainizm hiçbir zaman Budizm gibi yaygınlaşamamıştır.Jainizm, inanlarından çileli yaşam istediği için yaygınlık kazanamamıştır.Budizm ise, herkesin başından geçecek bunalım döneminde verecek bir şey olmadığı için Hindistan hiçbir zaman Budist sayılmamıştır.
M.S ilk yyda Brahmanizmin biçimi değişerek Hinduizm (Hintlilerce saygıya layık, şiva ile Vişnu çevresinde ) doğmuştur.
Hinduizmin temelini yeniden doğuş, kavramı oluşturur ve halk tanrılara armağanlar sunarak bir sonraki yeniden doğuşunda üstün olacaklarına inanırlar.Hinduizmin en yüksek otorite kaynağının Vedalar olduğunu söyleyen Hindu Hukuk anlayışını benimsediler.
Hindistan’da Kast Sistemi vardı:
1- Brahmanlar ( Din Adamları)
2- Kşartiyalar ( Asiller ve askerler)
3-Vaisyalar( Çiftçi, Sanatkarlar, Tüccarlar)
4-Sudralar (ışçiler)
5-Paryalar sınıfına ayrılmıştır.
4- Uzak Doğu Bölgesi ve Çin
Çin merkezli medeniyet alanında şekillenen yapı Konfüçyanizm ağırlıklı idi.Erdemin ancak iktidar ve sorumlulukla ortaya konulacağı inancındaydı, yönetimi bizzat üstlenmedi,öğrencileri onun düşüncesi vasıtasıyla ülkeyi yönettiler.
Konfüçyüsçülüğe denge olarak Taoizm doğdu.
3.yy ilk çeyreğinde iç savaş, komşu istilalar derken, Konfüçyanizmin ılımlı mesajı Çin’e yetmedi ve Budizm hayatlarına girdi. M.S. 200-600 yıllarda Budizm, Çin’de hızla yayıldı.
7.yy başında M.S. 618 yılında Tang hanedanı döneminde Budizm hemen hemen resmi din durumuna geldi.
5- Orta Asya Göktürkler
6.yy oprtasından 7.yy ortasına kadar Orta Asya Bölgesinin hakimi Göktürkler idi.Kağan’ın ilahi güçleri olduğuna inanılırdı.Göçebe hayat tarzı yaşarlardı.
YAKIN ARKA PLAN
HıCAZ BÖLGESı : MEKKE VE MEDıNE
ıslam öncesi coğrafya da Ptolemy’de geçen Makoraba Mekke’nin ismi, ilahi kitaplarda Beke, Kur’an’da hem Beke ( Al-i ımran 3/96) hem de Mekke ( Fetih 48/24) kullanılmıştır.
ıslam Tarihi içinde burası; Ümmü’l- Kura, el- Beledü’l-Emin,el- Beledü’l – Haram gibi 30 dan fazla isimle anılmıştır.Hz.ıbrahim’in ve oğlu Hz.ısmail’i M.Ö 1871 yılından beri buraya getirdiği bilinmektedir.
Mekke genelde bütün Arap toplumları, özelde ise, Kureyş kabilesi için öneme sahiptir.Mekke, uluslar arası ana ticaret yolu kavşağı üzerinde bulunmaktaydı.
Mekke’de Romalıların , Habeşlilerin ve diğer kavimlerin ticari işlerini yürütmek üzere işlettiği , ticaret biroları vardı.
Medine’nin asıl adı; Yesrib’tir.Peygamberimizin hicretinden önce Medinetü’n- Nebi, sonraları ise Medine-i Münevvere şeklinde adlanmıştır.
Kur’an’da hem Yesrib ( Ahzab 33/11) hem de Medine ( Tevbe 9/120) olarak kullanılmıştır..En iyi cins hurma vahalarıyla tanınır.
En stratejik özelliği Suriye- Yemen ticaret yolu üzerinde geçit konumunda olmasıdır.Ticaret kervanının güvenliği açısından Medine daha çok önem kazanmıştır.
ıslam’dan önce Medine’de Yahudiler ve Araplar olarak 2 millet yaşıyordu.Yahudiler, bu şehre hakim milletti.Ticaretle meşgul olurlardı.Tam sayıları belli değildir ama hicretin ilk yıllarında çıkardıkları savaşçı sayısı 2000’den fazladır.
ıslam’ın Medine’ye geldiği dönemde burada meskun Evs ve Hazrec kabilelerine mensup Araplar, aslen Yemen’in büyük kabilesi Ezd’e mensuptur.Evs ve Hazrec kabileleri sosyal statü bakımından Medine Yahudilerinin altındadır.2. sınıf muameleyi kabul etmişler, Ensar içinde birbirinin erkek çocuğu yaşamayacak olduğunda çocuklarını Yahudiliğe adarlar.Ziraatle uğraşırlar, tam sayısı belli olmamakla beraber 4000 savaşçı vermişlerdir.
Dini Yapı
ıslam öncesi dönemde en yaygın din, Putperestliktir.Materyalizm/Ateizm, Yahudilik, Hristiyanlık, Hz. ıbrahim’in dinine mensubiyet olarak anlaşılan Haniflik, Mecusilik ve Sabiilik de yaygındı.
Hristiyanlık ve Yahudilik Mekkeliler tarafından bilinir,inanalarda ehl-i kitap olarak adlandırılırdı.
Siyasi Yapı
Mekke’nin siyasi yapılanması Kabe merkezliydi. Mekke’nin idaresi 5.asrın ortasından itibaren Hz.Muhammed (SAV) 5.kuşaktan dedesi olan Kusay’ a geçmiştir.
Mekke sisteminde başkanın görevi çok ağırdı.Emirlerinin yerine getirilmesi , emri alanını iyi niyetine ve kabile güçlerine bağlıydı.Eskiden var olan kamu görevlerini yeniden düzenliyorlardır.
Darü’n- Nedve adlı parlemento binası Mekke’nin merkezi, toplanma, karar alma meclisidir.Mekke’yi ilgilendiren önemli konular görüşülüp karara varılırdı.ıslam’ın ortaya çıktığı dönemde Mekke’de 10 kişilik şura (oligarşik hükümet) vardı.şura üeyelerinin seçimi pek açık değildi ve çıkan anlaşmazlıkları çözmek için kılıca başvururlardı.
Sosyal Yapı
Mekke’de sosyal yapının temeli olan kabile, çok güçlü asabiyetin zeminidir.En güçlü asabiyet; soy bağı,akrabalık,kabile,kabileler arası anlaşma asbiyetine dayanıyordu.Kabilevi değerler, kabileden bir kişiyi erdemli kabul etmeyi,onun kabilesini de erdemli kabul etmeyi değerli kılıyordu.
Kabilecilikte; ben ve kardeşim amcamın oğluna karşıyız, ben ve amcamın oğlu yabancıya karşıyız mantığı vardır.
Arap kabilelerinin sosyal hayatı şekillendiren önemi de kardeşlik anlaşmasıdır.
Cahiliye Döneminde Halk ;
1) Hürler
2)Esirler
3) Mevali olmak üzere 3 sınıfa ayrılıyordu.
Hürler= Aile, kabilesinin adını taşıyıp kabilesinin sahip olduğu tüm haklara sahip olan kişilerdir.Derece farklarına sahiptirler
Kusay’ın soyu hürler içinde en üstün mevkide olanıdır.
Esirler= Hürlerin sahip olduğu haklardan mahrum; köle ve cariyelerden oluşur..Bu sınıfın kaynağı savaşlarda alınan esir ve cariyeler oluşturur..
Köleler= Değerli menkul malları kabul edilir, alınır, satılır, miras bırakılırdı.
Aile Yapısı ve Kadının Durumu
Erkek imtiyazlı yapıya sahipti, tüm sorumluluk erkeğe aitti.Ailenin reisi, her türlü saldırıya karşı güvenlik görevlisiydi.Ailenin her ferdinin yararını düşünürdü.ıstediği kadar evlenebilirdi.
Kadının hiçbir değeri yoktu.Kocasının sahip olduğu mallardan biri gibiydi.Bazı aileler açlık ve sıkıntı çekme düşüncesiyle kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi.Kur’an’da bunu net açıklanır.( Tekvir Suresi 81/8-9)
Cahiliye Döneminde Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğünü ve çok eşliliği genel uygulama olarak görürsek , nasıl durumla karşı karşıya oluruz?
Kızlar diri diri gömüldüğü için kadın sayısı azalır ve dengesizlik olur.Onun için toprağa gömülen çocuk sayısı erkek oranını bozmayacak ölçüdedir.
Hukuki yapı
Cahiliye Döneminde Mekke’de yargıçlık resmi meslek değildi, yargıçların görevi sadece hüküm vermekti.Anlaşmazlıklarında çeşitli kurumlara başvururlar.Bu kurumlar:
1) Kabile Hakemleri = şan- şeref sahibi insanlardır.Tecrübelidir.Hacerü’l –Esved’i Kabe’nin köşe duvarına kimin yerleştireceğinde de ihtilafa düşülmüştü, Hz. Peygamber (SAV) hakem olarak karar vermişti.
2)Tard ve Hal (Toplum dışı bırakma ve kanun dışı sayma) = Topluma zarar veren insanları cemiyet harici bırakmakla cezalandırmaktı.
3)Eşnak ( Tazminat belirleme) = Mekke’de kasten işlene ve cezası kısas olan suçların dışındakilere tazminat ödenirdi. Bu miktarları tespit etme görevine eşnak denilirdi.
Veraset yoluyla getirilen bu görev ıslam’dan önce en son Hz. Ebu Bekir tarafından yürütülmekteydi.
Ödenecek miktar örfe göre belirlenirdi.En fazla önem ifade eden kan diyetlerinde ödenen tazminat miktarı 100 deveydi.
4)Kaseme ( Yemin etme)= Katili bilinmeyen bir ölünün , ölü olarak bulunduğu yer halkından 50 kişinin onu öldürmedikleri ve öldürüleni bilmediklerine Kabe etrafında yemin ediyorlardı.
Ekonmik Yapı
7.yy başlarında genelde Arap yarımadasının, özelde Hicaz bölgesinin en önemli ekonomik faaliyeti ticarettir.
Taif ve Medine gibi su bulunan bölgelerde sebze- meyve üretimi yaygındır.
Necd- Yemame gibi bölgelerde buğday ekimi yapılırdı.
Hicaz Bölgesi, dünya ticaret ağının en stratejik bölümünde yer alırdı.Fırat’tan Yemen’e kadar , Arap kabileleri kervanlarla birbirine bağlanırlardı.
Bizans ımparatorluğu , ıskenderiye aracılığıyla Grek mirasını , Kalde, Babil, Hint Medeniyetlerinden çizgiler taşıyan Sasani mirasını , Bağdat’ta kurulan Beytü’l- Hikme’de yapılan tercümelerle Hind mirasını ve Çin mirasını bütünüyle reddetmemiş, en iyi şeyleri alıp özümsemiştir.
ıSLAM MEDENıYETıNıN KAYNAKLARI
Kaynakları belirleme konusunda farklı yaklaşımlar vardır.
ıbn Haldun ; Medeni topluluğu insan neslinin devamı için zorunlu olarak görür.
Hegel ve Marks; Medeniyetin zıtların çatışmasından kaynaklandığını savunurlar.
Toynbee, Medeniyetin ortaya çıkışındaki neden tek başına bir etken değil, kendilerini meydana getiren bütününün katkılarıyla oluşur.
Toynbee, bu konuda diğerlerinden geniş ve kapsamlı düşünür..
Medeniyet kavramının eklendiği isimle ayrılmaz bağı bulunur.
Mezopotamya Medeniyeti denildiği zaman Mezopotamya
Batı Hristiyan Medeniyeti denildiği zaman Hristiyanlık
Osmanlı Medeniyeti denildiği zaman Osmanlı milletli
ıslam Medeniyeti denildiği zaman ıslam dini akla gelir.
ıslam dini medeniyetin herhangi bir unsuru değil, onun belirleyicisidir.ıslam Medeniyetinin doğuşunda ve gelişmesinde Müslümanlar neyi nasıl yapmışlarsa öyle yaptıran ıslam’dır.
ıslam Medeniyetinin 2 Temel Kaynağı vardır:
1- Kur’an
2- Hz.Peygamber
Genelde bütün Medeniyetler başta olmak üzere özelde Kur’an’ın mesajı;
1-Allah cc insan için yeryüzünü en medeni ortamı ayarlamış ve düzenlemiştir. ( Bakara 2/29)
2-ınsan yeryüzünde halife olarak yaratılmış, bu huhusta bilgilendirilmiştir. ( Bakara 2/ 30-31; En’am 6/165; Yunus 10/73; Neml 27/62; Fatır 35/39)
ılk ayetlerde yaratılışın anlamını belirleyen bilinç üzerinde durulur, diğer ayetlerde bu bilincin gerçekleşme yöntemi sunulur.
3- Eşya insanın emrine ve hizmetine sunulmuştur. ( Lokmn 31/20) ınsan- eşya ilşkisinin nasıl olması gerektiğini hakkında temel bilgileri anlatır.
4-ınsana yeryüzünde Allah’ın hükümranlığının önüne hiçbir şeyi geçirmeme sorumluluğu verilmiştir.
5-Kur’an , Müslümanları; Dünyada insanlara yol göstermek, onları ıslah etmek için çıkarılmış topluluk olarak tanımlar.” (Al-i ımran 3/110)
Bu mesajlar insanın yeryüzünde halife olarak görevini hatırlatır.
ılk Peygamberden sonuncusuna kadar bütün Peygamberler insana yeryüzü hilafeti kurabilmeyi göstermişlerdir.
Hz. Peygamber, Medine ‘de inanç kardeşliği çerçevesinde, Ensar ve Muhaciri kardeş yapıp hayatı paylaştırmıştır.
Yahudilerle siyasi birlik anlaşması yaparak hayatı ortak zeminde buluşturmuştur.
Hristiyanlar ile farklı inanca saygı ilkesi yerleşti.
ıSLAM MEDENıYETıNıN ÖZÜ
ıslam Medeniyetinin özü; genel anlamda ıslam, özel anlamda tevhiddir.
Evrenin ve evrendeki bütün varlıkların yaratılmasının evrensel amacı vardır.Allah cc bu amacı Peygamberlerine gönderdiği kitapları ve dinleri arayıcılığıyla bildirmiştir.Dünya, boş yere, eğlence olsun diye yaratılmamıştır ( Al-i ımran 3/191; Mü’minun 23/ 15-16)
ınsan dışındaki tüm varlıklar Allah’ın yarattığı evrensel gayeye zorunlu hizmet ederler.ınsan bu konuda özgür bırakılmıştır.
ılk Müslümanlar kurdukları medeniyetlere Tevhid inancını yerleştirmişlerdir.
ısnsan özgür iradesiyle Allah’a kulluk yapan varlıktır.ıslam Medeniyeti insanı bu açıdan değerlendirir; ama diğer medeniyetler
1-Eski Yunan Medeniyeti; ınsanı tanrılaştırır
2-Hristiyanlık; Hz. Adem’in işlediği suç yüzünden insanı alçaltır.
3-Hinduizm de kast sistemi içinde insanı ele alır.
4-Budizm; insanın temelinde varoluşunu kötü kabul eder.
ı;slam Medeniyetinin özünü oluşturan en önemli unsurdan biri de ıslam Ahlakıdır.Medeniyet kurmak, dünyayı sevmek ve onu gelştirmek için çaba sarf etmeyi ister.Dünyayı sevme ve isteme, ilahi ahlakın disipline ettiği arzuyla sınırlı olmalıdır.Bu sınır olmazsa, o medeniyet ahlaki unsurunu kaybeder.
Bu sınırı sağlam şekilde insana sunan ıslam ahlakı, bu ölçüyü mükemmel şekilde aktaran Hz.Peygamber (SAV) dır.
“Eğer dünyada saf alaki durumları çizebilecek, bir ressam olsaydı,çizilecek bu son derece ilginç, çekici, önemli tablo, Hz.Peygamber’in ahlak abidesi tablosu olurdu.” (Fazlur Rahman 1996)