1-
Çanakkale Savaşı’nda adından sıkça söz edilen siperlerdeyiz… Karşılıklı iki siperin 3-4 metreye kadar yaklaştığı siperler... Bu resimde Türk askerlerinin siperlerde bekleyişini görüyoruz. Büyük ihtimalle ilk defa birisi fotoğraflarını çekiyor. Nasıl da yiğit duruyor askerlerimiz. Yüzlerin de ki kararlılık ifadesine hiç korku buluşmamış. En arkada bir Türk komutanı elinde dürbünüyle dikkatle bekliyor. En öndeki askerin belindeki mermi kutuları günümüzde Çanakkale’de müzede sergileniyor.
2-
Savaşta kullanılan borazanlar. Resimde bir Türk askerinin elinde durmakta o dönemde en basit ve en çabuk uyarı sistemi.
3-
Bir Anzak askeri… Belindeki kemer tokası belini sıkıca sardığı gibi neden buraya geldim diye düşünen bir insanın yüzündeki şaşkınlık da bütün bedenini sarıyor olmalı.
4-
Yine bir siperdeyiz… Bu da bir Anzak siperi... Başkaları önde savaşmaktan yorgun düşmüş, geldikleri uzak kıta Avustralya’da sevdikleri akıllarında, vaat edilen hiçbir şeyi alamamanın üzüntüsüyle duruyorlar. Başlarındaki su testisi de onlara tanıklık ediyor.
5-
İngilizlerin son teknoloji silahlarına donanmalarına karşılık sadece iki askerin kontrol edebildiği bir makineli tüfek. Bu savaş, bize savaşı kazananın silahlar değil, vatan sevgisi olduğunu bir kez daha hatırlatmıyor mu?
6-
Çanakkale’de müzede sergilenen İngiliz şişelerinden biri… İngilizlerin olduğu bir karargâh… Masalarında yiyecekler, içecekler, kendi ülkelerinin güneş batmayan imparatorluk olduğunu düşünüp nasıl da eğleniyorlar... Beş çayını İstanbul’da içme hevesindeler. Fakat o güneş batmayan imparatorluk, kısa bir süre sonra arkalarına bakıp Çanakkale Boğazı’nın sularını nasıl da terk edip gidecek.
7-
Su taşımada ve malzeme koymada kullanılan kaplar. Taşımaktan yorgun düşmüş Anzak askerleri… Aslında onları asıl yoran bilmedikleri bir ülkede bilmedikleri bir amaç için savaşıyor olmaları.
8-
Gözler düşmanda, eller tetikte.
Dikkat!!!! Nişan Al !!!!! Ateeeş!!!!
Dün düşman Anzaktı, Fransızdı, İngilizdi, şuydu, buydu…
Bugün düşman cahillik, bugün düşman fakirlik, bugün düşman ayrımcılık….
9-
Cumhuriyetimizin temel taşları… Aziz vatanımızın ana anahtarı: Anafartalar Kahramanları….
10-
Sonsuza dek yaşayacaklar ölümsüzlükle… Omzunda silah, dilinde memleket türküleriyle…
11-
Bayraklarını teslim edecekleri yeni Alay’ı hala arar gibiler…. Onlar aramaktan vazgeçmediler…
Biz de vazgeçmeyeceğiz… Tüm ülke insanlarının Alay’a dahil olduğunu görmeden ASLA!
12-
Metrekareye 6000 mermi… Yani her bedende yaklaşık 3000 mermilik yer bulmuştur…. İnanılacak gibi değil… Değil mi?
13-
Yüzbaşı Dimitroyati İstanbul’da yaşamıştı… Bu toprakları da bu topraklarda yaşayan insanları da çok sevmişti. Öyle sevmişti ki bizi vatanımızı vatanı gibi görmüştü, ölüme bile bizimle koşmuştu. Son nefesinde neler yaşadı, neler hissetti bilemiyoruz.
Ama son cümleleri unutulmadı. Bir Gazi’nin hatıralarında bugüne geldi:
“ Sakın ha Ali Çavuş !!! Gavur-mavur dersiniz başka yere gömersiniz. Beni sizlerden ayırmayın.”
14-
Önde deniz, arkada birden yükselen tepeler ve arada daracık bir koy… Anzak Koyu… Sahilde bir yoğunluk var. Bu yoğunluğun sebebi buraya çakılıp kalmak zorunda kalmaları. Yukarıda siperlerde bekleyen Türk askeri tepelere ilerlemelerine izin vermemiş. Sandallar yanaşmış, kimisi denizde, kimisi sahilde. Yükselen tepelerde askerimiz siper de bekliyor. Düşman yığınağını yapıyor. Belki de birkaç saat sonra bir çatışma daha çıkacak ve binlerce askerimiz şehit olacak.
15-
Ve Anzak Koyu’nun şimdiki hali. Yemyeşil bir tepe, incecik bir sahil. Olması gerektiği gibi. Otlar nasıl da lodosun esintisiyle sallanıyor. Sanki burada hiç savaş olmamış gibi. Doğa kendini çok çabuk yenileyip Çanakkale Savaşı’nı unutturabilir ama biz bu savaşı yüreklerimizde asla unutmamalıyız.
16-
Seddülbahir kıyıları. Gemilerden bir yan yatmış, hareketsiz halde. Bu renksiz fotoğraf bize denizi ve karayı gri tonlarında veriyor. Savaşın soğukluğu nasılda fotoğrafa yansımış. İlerde kara ve deniz bağımsız birer yer olarak yaşayacağı günleri düşüyor olmalı.
17-
O suların şimdiki hali. Deniz ne kadar mavi, kara ne kadar yeşil. Dedelerimizin yarattığı bu güzellik şimdi barış ve huzur içinde yaşadığımızın bir göstergesi değil mi?
18-
Anafartalar sahili. Kıyıya küçük bir gemi yanaşmış. İyice zarar görmüş.
19-
Güneşin batan kızılığı bu gemi kalıntılarına nasıl da tanıklık ediyor.
20-
Arkada Jandarma Şehitliği Çanakkale Savaşı boyunca bütün olaylara tanıklık etmiş. Ve önde bir komutan. Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum diyen o komutan Mustafa Kemal. Belinde kılıcı ile aceleyle bir yere gidiyor. Savaş boyunca aşırı derecede verdiği kilolar yüzüne yansımış. Nasıl ki İstiklal Marşı’nı yazan Mehmet Akif Ersoy ilk önce Çanakkale Şehitlerine adlı şiirle tanınmışsa, aynı Çanakkale Savaşı da Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatmadan önce tüm yurtta tanınmasını sağlamıştır. İki önemli insan bu savaşta doğmuştur.
21-
Şimdi o şehitliğin tam önünde yükselen bir Türk Bayrağı var, bir önceki resimde orada Atatürk yok muydu?
22
O zaman çadırlar, karargahlar kurulmuş bu tepelik şimdi o derin sakinliğin içinde geçmiş günleri anıyor olmalı.
23
Askerlerimiz. Bu nasıl bir tablodur. Askerlerimiz yaz günlerinin kavurucu sıcağında en çok sıkıntısını çektikleri susuzluktan ancak böyle az görülen bir çeşme başında kendilerini dindirebiliyorlar. Onlar yemek yerken sıraya geçiyor, onlar su içerken sıraya geçiyor. Onlar yemek için sıraya geçiyor acele etmiyor, su için sıraya geçiyor acele etmiyor, ama onlar siperlerden çıkarken şehit olmak için acele ediyor coşkuyla atıyor düşmanın üstüne. Bu su sırası bekleyen kahramanların hiçbiri de yaşamıyor şehit olmuş desek yalan söylemiş olur muyuz?
24-
Günümüzde çeşme orada, askerler yok. Nerdeler? Onları aramak boşuna, onları içimizde aramak onları anarak aramak, onları Çanakkale’ye giderek aramak gerekmez mi?