Şam (Suriye'nin başşehri) - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı busegül

  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Adana
  • 20005
  • +360/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • Allah birdir ve Muhammed (s.a.v.) onun elçisidir.
    • Uyanan Gençlik
Şam (Suriye'nin başşehri) - Ansiklopedik Bilgi
« : 06 Mart 2017, 09:33:05 »
Suriye’nin başşehri veya “Dımaşk” şehrinin merkez olarak kabul edildiği Suriye bölgesine verilen ad.

Bu bölgenin merkezi olan Dımaşk şehrine “Şam” da denilmektedir. Şehir merkezi Suriye’nin güneybatı kesiminde yer almaktadır. Akdeniz’e uzaklığı 96 km, denizden yüksekliği ise 685 metredir. Şam şehrinin kuzeyinde Kâsiyun Dağı, batısında Cebelü’ş-Şarkî ve Lübnan Dağları vardır. Doğu ve güney tarafları ise çevredeki ovalara açılmaktadır. El-Gûte Vahâsının ortasında yer alan şehre, ortasından geçen Barada Irmağı hayat vermektedir. Irmağın vahasında çeşitli meyveler, sebze, zeytin ve tahıl yetiştirilmektedir. Son yıllardaki şehirleşme şehrin tabiî ve yeşil görünümünü bozmakta, her geçen gün meyve ve sebze bahçelerinin azalmasına sebep olmaktadır. Mükemmel bir karayolu ağı ve iki demiryolu hattıyla Beyrut, Halep, Amman ve Bağdat’a bağlanan Şam şehri milletlerarası hava limanı sâyesinde daha da önem kazanmaktadır. Şehre bâzı yeni sanâyi tesisleri kurulmuş olup, zeytinyağı, çimento ve cam fabrikaları, dokuma ve ayakkabı îmâlâthâneleri vardır. Kılıç yapımı ve kesici silahlar îmâlâtı ortadan kalktıysa da halı, pamuklu ve ipekli kumaş, koku, bakır ve tahta eşyâ îmâlâtı devam etmektedir.

Dünyânın en eski yerleşim merkezlerinden olan ve Şam adı verilen bölgenin batısı Akdeniz ve Mısır, kuzeyi Anadolu, doğusu Cezire ve Berrü’ş-Şâm denilen çöl, güneyi Arabistan Yarımadası ve Kızıldeniz’le çevrilidir. Bu bölge sırasıyla Firavunlar, Aramiler, Fenikeliler, Amâlikalılar daha sonra  İbrânîler yâni İsrâiloğullarının hâkimiyetinde kaldı. Birçok ticâret ve kültür merkezleri kuruldu. Hazret-i Dâvûd ve oğlu Süleyman aleyhisselâm zamanlarında Şam bölgesinin hemen her tarafı İsrâiloğulları Devletinin hâkimiyeti altına girdi. Ancak daha sonra Âsurlular ve Babilliler bu bölgeyi işgâl edip, Dâvûd aleyhisselâm tarafından temeli atılan ve Süleyman aleyhisselâm tarafından inşâ edilen Beyt-i Mukaddesi (Mescid-i Aksa’yı) tahrip ettiler ve hakîki Tevrât’ı da yakarak yok ettiler. İran hükümdarlarından Keyhüsrev Babil Devletini yıkarak, ülkesinin sınırlarını Akdeniz’e kadar genişletti ve Şam’ı hâkimiyeti altına aldı. Büyük İskender’in ortaya çıkışına kadar İran idâresinde kalan Şam bölgesi, İskender tarafından zaptolundu. Büyük İskender’in ölümünden sonra onun kumandanları arasında anlaşmazlıklara sebep olan bu bölge birçok kanlı çarpışmalara sahne oldu. Daha sonra Selefkiler (Selevkoslar) bu bölgeye hâkim oldular. Onların kurdukları devlet Suriye Devleti diye meşhur oldu.

Hazret-i Îsâ’nın doğumundan 64 sene önce Romalıların hâkimiyetine girdi. Roma imparatorlarından birçoğu Şam ordusu tarafından, hattâ birkaçı Şamlılardan seçildi. Îsâ aleyhisselâm Şam bölgesinde doğduğu ve hak dîni insanlara orada tebliğ ettiği için Hıristiyanlar bu bölgeye özel önem verdiler. Şam bölgesindeki Filistin, Hıristiyanlar için umûmî ziyâret yeri oldu. Hıristiyan Araplar da Romalılar zamânında bu bölgeye yerleştiler. Şam kısa zamanda bir piskoposluk merkezi oldu. Bizans İmparatoru I. Theodosius Şam’da bir kilise inşâ ettirdi. Bu kilisenin içine Yahyâ aleyhisselâmın başının bulunduğu bir türbe de yaptırdı. Bizans devrinde Romalılarla Persler arasındaki savaşlarda büyük zarar gören Şam, son olarak Bizans’a bağlı Gassanîlerin hâkimiyetinde kaldı.

İslâm târihi boyunca önemli idâre, ilim, kültür, ticâret merkezlerinden olan Şam şehri ve civârı Hazret-i Ömer’in halîfeliği sırasında Hâlid bin Velîd ve Ebû Ubeyde bin Cerrah idâresindeki İslâm orduları tarafından fethedildi. Şam (Dımaşk) şehri Şam vilâyetinin merkezi oldu.

Emeviler zamânında İslâm Devletinin hilâfet merkezi olan Şam şehri fevkalade bir önem kazandı. Başta Ümeyye (Emeviyye) Câmii olmak üzere birçok câmi ve medrese inşâ edildi. Abbâsîler devrinde hilâfet merkezi Bağdat’a nakledilince de önemli bir ilim, kültür ve ticâret merkezi olma özelliğini korudu. Dımaşk’ta, Haleb’de, Kudüs’te, Hama’da Humus’ta ve diğer kasaba ve şehirlerdeki medreseler, dârülfünûnlar, İslâm kültür ve medeniyetinin yayılış merkezi oldular. Abbâsîler zamânında bir ara Mısır’da idâreye hâkim olan Tolunoğulları tarafından idâre edilen Şam şehri ve bölgesi Tolunoğulları Devletinin yıkılmasından sonra İhşidoğulları, Fâtımîler ve Karmatîlerin hâkimiyetinde kaldı. Fâtımîler zamânında Şam’da birçok karışıklık ve yangın çıktı. Bu yangınlardan birinde Ümeyye Câmii de yandı. 1076’da Büyük Selçuklu Emîri Atsız tarafından zabt edilen Şam’da, hutbe yeniden Abbâsî halîfesi adına okundu. Atsız’dan sonra Sultan Melikşah’ın kardeşi Tutuş Şam emîri oldu. Tutuş’un oğlu Dokak’ın ölümünden sonra Atabeg Tuğtekin Şam’da Böriler Hânedânını kurdu. Şam bölgesinin bâzı kısımları Mirdasoğulları, Artukoğulları, Atabeglerden Aksunguroğulları gibi bâzı beylikler tarafından idâre edildi.

1154’te Halep Atabegi Nûreddîn Zengî’nin idâresine girdiği sırada büyük gelişme ve değişikliklere sahne oldu. On ikinci yüzyılda Haçlı orduları Şam’ı ele geçiremediler fakat çevresindeki ovayı defâlarca yakıp yıktılar. Şam, Eyyûbîler ve Memlûkler döneminde de gelişti. Bir ara Moğol, istilâsına uğradıysa da kısa zamanda tekrar Memlûklere geçti. Memlûk sultanlarından Baybars, saltanatı sırasında uzun müddet Şam’da oturdu. Şehirde birçok câmi, medrese ve köşk yaptırdı. Şehrin surlarını tâmir ettirdi. Şam, Memlûklerin Kahire’den sonra ikinci büyük şehri oldu. 1400 senesinde Tîmûr Han Şam’ı ele geçirip ilim adamı ve zanaatkârları Semerkant’a götürdü.

Yavuz Sultan Selim Han 1516 senesinde Mercidabık’ta Memlûk Sultanı Kansu Gavri’yi mağlup edince bütün Şam bölgesiyle birlikte Şam (Dımaşk) şehri de Osmanlı hâkimiyetine girdi. Osmanlılar zamânında Şam’da pekçok câmi, medrese ve ticârî hayâtın canlanması için han ve kervansaray yaptırıldı. Suriye’nin Akdeniz kıyılarındaki limanlarının Avrupalıların ticâretine açılmasından sonra ticârî faaliyetler fazlalaştı. Mekke ve Medîne’ye giden hac yolu üstündeki en önemli menzillerden biri olması da Şam’a büyük kazançlar sağladı.

Şam 1832-1840 seneleri arasında Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşanın idâresine geçti. 1840’ta tekrar Osmanlı idâresine döndü. Bundan sonra Osmanlı Devletinin parçalanmasını ve yıkılmasını isteyen İngilizler ve diğer Hıristiyan devletlerin teşvik ve tahrikleriyle hareket eden gayri müslim (Müslüman olmayan) Osmanlı tebaasıyla Müslümanlar arasında birçok çatışmalara sahne olan Şam, Birinci Dünyâ Savaşı sırasında bir müddet 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşanın karargâhı oldu. Şam Yıldırım Orduları grubunun, Nablus Meydan Savaşında uğradığı mağlûbiyetin arkasından Osmanlı hâkimiyetinden ayrıldı.

Mart 1920’de Suriye bağımsızlığını îlân etti ve Emir Faysal kral oldu. Şam ise Suriye’nin başşehri oldu. Nisan 1920’de İtalya’nın San Remo şehrinde toplanan konferansta Fransa’ya Suriye ve Lübnan üzerinde manda hakkı tanındı. 25 Temmuz 1920’de Şam, Fransız kuvvetlerince işgal edildi. Ekim 1925’te meydana gelen büyük bir ayaklanma üzerine Fransızlar tarafından şehir bombalandı. 1941’de Şam Fransız kuvvetlerinin merkezi hâline geldi. Suriye 1946 yılında kesin olarak bağımsızlığını îlân edince, Şam şehri başşehir oldu.

Bugün Suriye’nin en kalabalık şehri olan Şam’ın nüfûsu her geçen gün hızla artmaktadır. Nüfûsun çoğunluğunu sünnî Müslümanlar teşkil eder. Şiîlerin azınlıkta bulunduğu Şam’da Hıristiyanlar ve Filistinliler de yaşamaktadır. Şam’ın yüzölçümü 18.032 km2 ve nüfusu yaklaşık 2.824.000 kadardır.

İslâm târihinde önemli ilim, irfan, kültür ve ticâret merkezlerinden olan Şam’daki Ümeyye Câmiinin içinde Yahyâ aleyhisselâmın başının bulunduğu türbe vardır. Ayrıca pekçok İslâm meşhurunun kabri Şam’da bulunmaktadır. Eshâb-ı kirâmdan Ebü’d-Derdâ, Bilâl-i Habeşî, Muâviye radıyAllahü anhüm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden pekçok kimse, devlet adamlarından Emevî Halifesi Ömer bin Abdülazîz, Atabeg Nûreddîn Zengî, Eyyûbî Sultanı Selâhaddîn Eyyûbî, Memlûk Sultanı Zâhir Baybars, Osmanlı sultanlarından Sultan Vahideddîn Hanın kabri buradadır.

Abdullah Herâtî, Abdülganî Nablüsî, Abdülkâdir Cezâyirî, Ali el-Harîrî, Ebû İdrîs el-Havrânî, Ebû Süleyman Dârânî, Huzeyfetü’l-Merâşî, Halîmî Çelebi, İbn-i Âbidîn, İbrâhim bin Edhem, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Muhammed Bedahşî, MuhammedKudâme, Muhyiddîn-i Arâbî, Nablüsî, Nevevî, Seyyid Muhammed Murâdî, Şâkir Hamevî, Takıyyüddîn Hısnî, Tâvus bin Keysân, Zührî gibi pekçok İslâm âlimi ve evliyânın kabirleri de Şam’da bulunmaktadır.

İslâm mîmârisinin Şam’daki ilk eseri Ümeyye (Emeviyye) Câmiidir. Nûreddîn Zengî tarafından yaptırılan Maristan (Hastâne) ve Nûriye Medresesi,Dârü’l-Adl, Dârü’l-Hadis, Memlûk Sultanı Zâhir Baybars tarafından yaptırılan Zâhiriyye Medresesi, Osmanlı Pâdişâhı Kânûnî Sultan Süleyman’ın Mîmar Sinân’a inşâ ettirdiği Süleymâniye Câmii ve Tekkey-i Süleymâniye Külliyesi, Derviş Ali Paşa tarafından yaptırılan Dervişiyye Câmii, Sinân Paşa tarafından yaptırılan Sinâniye Câmii ve ticârî hayâtın canlandırılması için yaptırılmış olan hanlar ve kervansaraylardan bir kısmı bugün hâlen mevcuttur.

Bab'üs Sağîr mezarlığı, Şam, Suriye