Tîmûrlu hükümdarlarının ikincisi.
Tîmûr Hanın oğludur. 20 Ağustos 1377 târihinde Semerkant’ta doğdu.
Küçüklüğünden îtibâren dînî, siyâsî ve askerî tahsil, terbiye ve eğitim görerek yetiştirildi. Tîmûr Hanın Kıpçak Seferinde merkezde kalıp, on üç yaşında devleti idâre etti. 1392’de Kal’a-i Sefid Muhâsarasına katılıp düşman reisini öldürerek üstün muvaffakiyet gösterdi. 1393’te Semerkant’la havâlisinin vâliliğine tâyin edildi. Horasan, Sistan, Mazenderan vâlisi sıfatıyla 1396’da İran, Suriye ve Anadolu Seferine, 1402’de Ankara Muhârebesine katıldı. Tîmûr Hanın 1405’te vefât etmesinden 1409’a kadar Horasan vâlisi kaldı.
1409’daTîmûrlu hükümdârı oldu. Hânedan mensuplarıyla uzun süren saltanat mücâdelesinde bulundu (Bkz. Tîmûrlular). 1415’te bütün Tîmûrlu ülkesine hâkim oldu. Hindistan, Şahruh’un yüksek hâkimiyetini tanıdı.
1420’de Âzerbaycan Seferine çıkarak Karakoyunluları bozguna uğrattı. Sultaniye ve Tebriz ele geçirildi. Bu sırada Deşt-i Kıpçak’ta Moğolların baş kaldırmaları üzerine oğlu Uluğ Bey sefere çıktı. Moğollara üst üste ağır darbeler indirdikten sonra Semerkand’a girdi.
Şahruh,1428’deKarakoyunlu İskender’in Sultaniye’yi ele geçirmesi üzerine İkinci Âzerbaycan Seferine çıktı. Urmiye Gölünün batısındaki Selman Ovasında İskender komutasındaki Karakoyunluları bir kere daha bozguna uğrattı. Bu zafer neticesinde Anadolu ve Mısır yolları Çağataylara açılmış oluyordu. Nitekim bu îtibârla Venedikliler Osmanlılara cephe almışlar ve Şahruh’u Osmanlılar üzerine çekmeye çalışmışlardır. Ancak dindar pâdişâh Hıristiyanlarla cihad içinde bulunan Osmanlılarla bir harbe girmeyi uygun görmeyerek Herat’a döndü.
Şahruh’un saltanatının son yılları huzur içinde geçti. 12 Mart 1447 târihinde Rey eyâletinde bulunan Peşâverd’de vefât etti. İslâm âlimi ve astronom olan oğlu Uluğ Bey, Tîmûrlu hükümdarı oldu.
Şahruh, üstün kumandanlık, hükümdarlık yanında güzel ahlâk sahibiydi. Vekarlı, iyi ve yumuşak huyluydu. Affetmesini severdi. Ülkesinin îmârına çalışıp, iktisâdî refah seviyesini yükseltti. Mâverâünnehr’in îmârını başlattı.Merv şehrini yeniden inşâ ettirdi. Murgab Suyunun eski yatağı ve bendlerini yeniden tanzim edip, zirâî mahsülün artmasını sağladı. Âlim ve sanatkârları koruyup, himâye etti. Muhteşem bir kütüphâne yaptırıp, âlimleri Herat’ta toplamaya çalıştı. Kendisi de ilme meraklı olup, şâir ve sanatkârdı. Devrinde Molla Câmî, oğlu Uluğ Bey, Seyyid Nimetullah Kirmanî, Enverî gibi âlim ve şâirlerle Nizameddin Şâmî, Şerefeddîn Ali Yezdî, Fasihî ve Abdürrezzak Semerkandî gibi târihçiler ve coğrafyacı Hâfız-ı Ebru yaşayıp, kıymetli eserler verdiler.