YGS Tarih - İlk Çağ Uygarlıkları - Konu Anlatımı ve Çözümlü Sorular

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sult@n

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Ankara
  • 3097
  • +189/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Tarih Öncesi Devirlerin Özellikleri:
a) Bu devirler kullanılan araç-gereçlere göre adlandırılmıştır.
b) Sırasıyla taş, toprak ve madenler kullanılmış, giderek daha dayanıklı ve kullanılışlı araç-gereçler yapılmıştır.
c) Toplumlar arası iletişim yavaş olduğu için bu devirler dünyanın her bölgesinde aynı anda yaşanmamıştır.
d) Mısır gibi dış etkilere kapalı toplumlarda sırayla, Anadolu gibi dış etkilere açık toplumlarda savaş, istila, göç ve ticaret gibi gelişmelerin sonucunda birden fazla dönem aynı anda yaşanmıştır.
e) Mesela Taş devrinde yaşayan bir toplum, maden devrini yaşayan başka bir toplumla karşılaşırsa madenleri kullanmaya başlar.

Eski Taş Devri(Paleolitik) (MÖ 600.000- 10.000):
    İnsanlar küçük topluluklar halinde avcılık ve toplayıcılık yaparak yaşamışlardır.
    Mağaralarda yaşayan bu insanlar, mağara duvarlarına resimler yaptılar.
    Buzul çağlarının yaşandığı bu devirde insanlar soğuktan korunmak için hayvan postlarından giysiler yapmışlardır.
    Bu dönemden kalan buluntular; çakmak taşından yontulmuş ilkel el baltaları, kemik ve ağaçtan yapılmış araçlar ve silahlardır.
    Dünyada Paleolitik Dönem İzleri: Altamira(İspanya), Lasque(Fransa).
    Türkiye’de Paleolitik Dönem İzleri: Karain, Beldibi ve Belbaşı Mağaraları(Antalya), Yarımburgaz Mağarası(İstanbul).
    Yontma Taş Devri(Mezolitik) (MÖ 10.000- 8.000):
    Buzul çağı sona ermiş, iklim şartları yumuşamıştır.
    İnsanlar avcılık ve toplayıcılığa devam etmişlerdir.
    Mağara yaşamı devam etmiştir.
    Dönemin sonlarına doğru ateş bulunmuştur.
    Dünyada Mezolitik Dönem İzleri: Kuldara Bölgesi(Güney Tacikistan),
    Türkiye’de Mezolitik Dönem İzleri: Beldibi(Antalya), Macunçay(Ankara), Baradiz(Göller Yöresi), Tekkeköy(Samsun)

Cilalı Taş Devri(Neolitik) (MÖ 8.000- 5.500):
İnsanlar yerleşik yaşama geçmiş, tarımsal faaliyetler başlamıştır.
Köylerin kurulması ile toplumsal hayat başlamış, iş bölümü yapılmış ve can ve mal güvenliğinin sağlanması için askerlik anlayışı doğmuştur.
Toplumda hukuk kuralları ortaya çıkmıştır. Ortak giderlerin karşılanması için vergiler toplanmaya başlanmış ve mimari faaliyetler başlamıştır.
El sanatları başlamıştır (Dokumacılık ve seramik). Toplumlar arası ticari faaliyetleri başlamıştır.
Çok tanrılı din anlayışı ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de Neolitik Dönem İzleri: Çatalhöyük(Konya), Çayönü (Diyarbakır), Sakçagözü (Gaziantep).

Maden Devirleri Devirleri(MÖ 5.500- 1.200):
    Bakır Çağı:
İlk işlenen maden bakırdır.
Türkiye’deki yerleşim merkezleri; Alacahöyük(Çorum), Beycesultan(Denizli), Kumtepe(Çanakkale), Truva(Çanakkale), İkiztepe(Samsun)

Tunç Çağı:
    Bakır ile kalay karıştırılarak tunç bulunmuştur. Bu devirde ilk şehir devletleri kurulmuştur. Mezopotamya’da Sümer, Akad ve Anadolu’da Hitit Devleti ortaya çıkmıştır. Türkiye’deki Tunç çağı merkezleri; Ahlatlıbel(Ankara), Kültepe(Kayseri).
    Anadolu’da tarihi devirler MÖ 2000- 1800 yıllarında başlamıştır.
İlk yazıyı Asurlu tüccarlar getirmişlerdir. Kayseri Kültepe’de Karum denilen Asurlu tüccarlara ait pazaryeri bulunmuştur.

Demir Çağı:
    Demirin bulunup işlenmesiyle birlikte daha dayanıklı silahlar ve aletler yapılmaya başlanmıştır. Büyük devletler kurulmaya başlanmıştır.
    Devrin sonunda yazı bulunmasıyla tarih devirlerine geçilmiştir.
    Anadolu’da tarih öncesinde kurulan bazı yerleşim yerleri varlıklarını daha sonraki devirlerde de devam ettirmişlerdir.
    Bunlar Hacılar(Burdur), Truva(Çanakkale), Alişar(Yozgat) ve Alacahöyük(Çorum)dur.
Kültür:
Bir millete ait maddi ve manevi değerler bütünüdür.
Bu değerler göç, savaş ve ticaret gibi yollarla dünyanın farklı bölgelerine taşınmış ve kültürler arası etkileşim meydana gelmiştir.
Uygarlık
Bütün insanlığın benimsediği milletlerarası ortak değerlerdir.

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI:
Mezopotamya
    Mezopotamya, Dicle-Fırat nehirleri arasında kalan bölgedir.
    Bağdat’ın güneyine Aşağı Mezopotamya (Kalde ülkesi), Bağdat’ın kuzeyine Yukarı Mezopotamya (Asur ülkesi) denir.
    Taş olmadığından kerpiç kullanılmıştır. Bundan dolayı günümüze kadar fazla bir eser kalmamıştır. Tarihte ilk uygarlıklar burada ortaya çıkmıştır.

Mezopotamya Neden Bu Kadar Önemlidir?
     Göç yolları üzerindedir.
     Toprakları verimlidir.
     İklim elverişlidir.
     Irmaklar sulamada faydalıdır.

SÜMERLER (MÖ 4000- MÖ 2350):
    Mezoptamya’da ilk şehir(site) devletlerini(Ur, Uruk, Larsa, Lagaş) kurmuşlardır. Ziggurat adı verilen tapınakları yedi katlıydı. Gözlemevi olarak da kullanılmıştı.
    Sitelerin başında Patesi veya Ensi denilen rahip-krallar bulunurdu. Bir patesi çevre sitelere hâkim olursa Lugal, bütün Sümer ülkesine hâkim olursa Lugal Kalma denirdi.
    Krallar ve rahipler en üst toplumsal sınıfı oluştururdu. Halk hürler ve kölelerden oluşmuştu.
    Ordu yaya ve savaş arabalı askerlerden oluşmuştu.
    Sümerler çok tanrılı bir inanca sahipti. Ahiret inançları yoktu.
    Gılgamış, Yaratılış ve Tufan destanları Sümerlere aittir.
    Kara sabanı kullanmışlar, sulama kanalları yapmışlar ve tarımı geliştirmişlerdi. Ay yılı esaslı takvimi geliştirdiler. Matematikte dört işlemi kullanmışlar, bölme ve çarpma cetvelleri hazırlamışlar, yüzey ve hacim ölçmeyi öğrenmişler, daireyi 360 dereceye bölmüşlerdi.
    Çivi yazısını bulmuşlardır(MÖ 3500). Çivi yazısı mabetlere getirilen ürünlerin tespitiyle doğdu.
    Rahiplerin yönetimini yıkan Lagaş sitesi kralı Urukagina (MÖ 2375) ilk yazılı kanunları yaptı. Elamlar tarafından yıkıldılar.

AKATLAR (MÖ 2350 – MÖ 2100):
    MÖ 4000’lerde Arabistan’dan gelen ve Orta Mezopotamya’ya yerleşen Samiler tarafından kurulmuştur. Kurucuları I. Sargon’dur. Başkent Agade şehriydi. İlk merkezi büyük imparatorluğu kurdular. İlk düzenli ve sürekli orduyu kurdular. Zafer anıtları günümüze kadar gelmiştir. Sümerler tarafından yıkılmıştır.

ELAMLAR (MÖ 3000 – MÖ 640):
    Sümer ülkesinin doğusuna Elam denilmiştir. MÖ 3000 yıllarında merkezi Sus şehri olan Elam Krallığı kurulmuştur. Elamlılar Sümer egemenliğine son vermişlerdir. Madencilik, çanak-çömlek yapımı ve seramik sanatında ilerlemişler ve çivi yasını kullanmışlardı. Asurlular tarafından yıkılmışlardır.

BABİLLİLER:
    I. Babil Krallığı (MÖ 2100–1800):
    MÖ III. binde Arabistan’dan çıkan Samilerin bir kolu olan Amurrular, Akad ülkesine yerleşerek Babil Krallığı’nı kurdular.
    6. hükümdar Hammurabi kendi kanunlarını yapmıştır.
    Dine dayalı devlet yerine gücünü ordudan alan mutlak krallık anlayışını benimsemiştir. Ceza, mülkiyet ve ticaret alanlarında dönemin en gelişmiş kanunlarını yapmıştır. Kısasa kısas prensibini benimsemiştir.
    I. Babil Devleti MÖ 1800 yıllarında Hitit kralı I. Mürşil’in saldırısıyla yıkıldı.

II. Babil Krallığı (612- 539):
    Babilliler Medler ile birleşerek Asur devletini yıktılar ve II. Babil Krallığı’nı kurular. Meşhur hükümdar Nabukadnezar Yahudi Devleti üzerine seferler yaparak Kudüs’ü zapt etmiş ve Yahudileri Babil’e sürmüştür. II. Babil devleti Pers kralı Kirus tarafından ortadan kaldırılmıştır (MÖ 539).
    Babilliler Sümerlerin etkisi altında kalmışlar ve tapınaklarına ziggurat adını vermişlerdir. Babil’in Asma bahçeleri ve Babil Kulesi önemli mimari eserlerdir.

ASURLULAR(MÖ 2000- MÖ 609):
    Arabistan’dan gelerek Yukarı Mezopotamya’ya yerleşmişler ve askeri güce dayanan bir imparatorluk kurmuşlardır. Başkenti Ninova’dır.
    Koloni ticaretiyle uğraştılar. Asurlular Anadolu’da ticaret kolonileri (Kültepe, Alişar, Boğazköy) kurmuşlardır. Bu kolonilerde Karum adı verilen pazarlar vardı.
    Asurlular çivi yazısını kullanmışlardır. Anadolu’ya yazıyı Asurlular getirmiştir. Tarihte bilinen ilk kütüphaneyi Ninova’da kurmuşlardır.

ORTA ASYA UYGARLIĞI:
Orta Asya’da kurulan kültür merkezlerinin tarihi MÖ 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda yontma taş çağına kadar uzan kültür bölgeleri ortaya çıkarılmıştır.

Bu kültürlerden kuzeyde olan göçebe toplulukların kültürüdür. Diğeri ise, güneyde daha çok akarsu boylarına yerleşmiş toplulukların kültürüdür.

Anav Kültürü (MÖ 4500- 1000)
Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat yakınlarındaki Anav bölgesinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Orta Asya’nın en eski kültürüdür.

Bu kültürün insanların yerleşik hayata geçmiş, tuğladan yapılmış evler yapmışlardır. Tarım yapmışlar, koyun, keçi, sığır ve deve gibi hayvanları beslemişlerdir. Elde edilen buluntular dokumayı ve seramikten eşya yapmayı bildiklerini göstermektedir.

b) Afanasyevo Kültürü (MÖ 3000–1700):
Altay ve Sayan dağlarının kuzeybatısındaki bozkırlarda gelişmiştir. Avcı ve savaşçı bir toplumdur. Koyun ve at gibi hayvanları beslediği bilinmektedir. Kartalı kutsal bir hayvan olarak kabul etmişlerdir.

Yapılan kazılarda ayrıca çeşitli bakır eşyalar, çakmak taşından yapılmış ok uçları, kemikten yapılmış iğnelerde bulunmuştur.

Afanasyevo kültürü geniş bir bölgeyi etkileyerek Orta Asya uygarlığının temelini oluşturmuştur.

c) Kelteminar Kültürü (MÖ 3000’ler):
Harezm bölgesinde (Aral Gölünün güneyi Ceyhun Nehri havzası) yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Bu kültürün mensuplarının balıkçılık ve hayvancılık ile geçimlerini sağlamışlardır. Yerleşik bir hayat şekli yaşadıkları anlaşılmaktadır.

ç) Andronova Kültürü (MÖ 1700–1200):
Altay-Tanrı dağları, Güney Sibirya ve Hazar Denizi’nin doğusuna kadar olan bölgede oluşmuş bir kültürdür. Orta Asya kültürleri içinde yayılma alanı en geniş olanıdır. Afanasyevo kültürünün devamı olarak da kabul edilebilir. Bu kültürün insanları, atı binek ve yük hayvanı olarak kullanmışlardır.

Bakır, tunç ve altından yapılmış eşyalara bu kültürde rastlanır. Bu kültürün izlerine Batı Türkistan’da da rastlanmaktadır.

Bu kültürün en önemli buluntuları; geniş ağızlı kulpsuz ve süslü kaplar, taş kaşıklar, ok uçları, kemik iğneler, kabzalar, hançerler, saplı baltalar ile inci, küpe gibi süs eşyalarıdır.

d) Karasuk Kültürü (MÖ 1200–700):
Yenisey Irmağı’nın kollarından biri olan Karasuk Nehri’nden adını alan bu kültürdür. Orta Asya uygarlığında demir madeni ilk olarak bu kültürde işlenmiştir. At, deve, koyun ve sığır beslemişlerdir. Yün eğirmesini ve dokumasını, keçeden çadır yapmasını öğrenmişler ve üzeri çadırla örtülü dört tekerlekli arabalar yapmışlar ve kullanmışlardır.

e) Tagar Kültürü (MÖ 700–100):
Altay dağları bölgesinde (Abakan ve Minnisk-Minusinsk bölgesinde) görülmüş olan bu kültür, en yeni ve gelişmiş olanıdır. Bu kültüre ait tunçtan iki yanı keskin bıçaklar, hançerler, çok sayıda ok uçları, altın süs eşyaları, iğne, tarak gibi eşyalar bulunmuştur. Ayrıca eşya üzerinde görülen kabartma hayvan başları, gelecekteki Orta Asya sanatlarına temel teşkil etmiştir.

İSKİTLER (MÖ 700. YY. – MÖ 2. YY.):
Önceden Tanrı dağları ile Fergana bölgesinde yaşayan İskitler (Sakalar) daha sonra Karadeniz’in kuzeyine göç ederek burada varlık sürdürmüşlerdir. Medlerle birleşerek Urartu devletini yıkmışlar ve Perslerle savaşmışlardır.

Perslerle yaptıkları savaşlar Alp Er Tunga destanına konu olmuştur.

Atlı göçebe bir toplum olan İskitler Göktanrı inancına sahiptiler. İskitler, altın ve gümüş işçiliğinde ustaydılar. Sanatta hayvan üslubunu kullanmışlardır.

MISIR UYGARLIĞI:
    Mısır’ın etrafı çöller ve denizlerle çevrilidir. Nil nehri ülkeye hayat verir. Mısır’da ilk zamanlarda Nom adı verilen şehir devletleri ortaya çıkmıştır.
    MÖ 3000’de kral Menes ülkede siyasi birliği sağlamıştır. Böylece tanrı krallar yönetimi başlamıştır. Mısırlılar, Kuzey Suriye hâkimiyeti için Hitit Devleti ile savaştılar ve tarihte bilinen ilk yazılı antlaşmayı(Kadeş Antlaşması MÖ 1280) yaptılar.
    Persler, Ege göçleriyle iyice zayıflayan Mısır Devleti’ni yıkarak bir eyalet haline getirdiler. Daha sonra Mısır’a Büyük İskender, Ptoleme Devleti ve Romalılar egemen oldular.
    Mısır toplumu; kâtipler, rahipler, askerler, tüccarlar, zanaatkârlar, çiftçiler ve köleler olarak çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Memurların içinde kâtiplerin önemli bir yeri vardı.
    Mısırlılar en çok tarımla uğraşıyor, deniz kenarında balıkçılık yapıyor, ülkenin güneyindeki maden yataklarını işletiyorlardı. Uzak ülkelerle denizaşırı ticaret yapıyorlardı.
    Mısır krallarına firavun denilirdi ve tanrı olarak kabul edilirdi.
    Bunun yanında Amon, Ra gibi başka tanrılar da vardı. Firavun Akhenaton, devrinde tek bir tanrıya tapılmasını emretti, ancak başarılı olamadı.
    Mısırlılar resim (hiyeroglif) yazısını kullanmışlardır. Bu yazıyı 1822’de Fransız bilgin Jean-François Şampolyon ilk defa okudu.
    Mısırlılar, bilim alanında ilerlediler; güneş takvimini geliştirdiler, pi sayısını buldular. Nil’in her yıl taşması, kaybolan tarla sınırlarının yeniden tespiti geometriyi geliştirdi. Ahiret inancından dolayı mumyacılık, tıp ve eczacılık gelişti.
    Mısırlılar mimarlık alanında da önemli başarılar elde etiler. Büyük tapınaklar (Karnak, Luksor…), kaya mezarları, piramitler(Keops, Kefren ve Mikerinos…) yaptılar. Heykeltıraşlık sanatında çok ilerlediler.

MEDLER(MÖ. 7. YY. – MÖ 550):
7. yüzyıl sonlarında İran’ın batı bölgesinde Medlerin başına geçen Keyaksar dağınık halde bulunan boyları topladı. İskitleri Medya’dan çıkardı. Babillilerle birleşerek Asur devletini yıktı. Batıya doğru ilerleyerek Anadolu hâkimiyeti için Lidya kralı Alyat ile çarpıştı; ancak kesin bir sonuç alamadı. Kızılırmak sınır olmak üzere barış yapıldı. Keyaksar’dan sonra Persler, Medlerin başkenti Ekbatan’ı zapt ederek bu devlete son verdiler.

PERSLER (MÖ 550-MÖ 331):
    Devletin kurucusu II. Kirus‘tur. Pers Devleti yaptığı fetihlerle Hindistan’dan Anadolu’ya, Mezopotamya’dan Mısır’a kadar uzanan İlkçağın en geniş imparatorluklarından biri haline geldi.
    Karadeniz’in kuzeyindeki İskitler ile savaştılar.
    MÖ 486’da Salamis deniz savaşında Yunan donanmasının Persleri bozguna uğratması Persleri iyice zayıflattı. Büyük İskender çıktığı Asya seferiyle Pers Devletini yıkarak topraklarını ele geçirdi. Anadolu MÖ 543–333 yılları arasında Pers egemenliğinde kalmıştır.
    Pers Devleti, içinde birçok kavmin yaşadığı bir imparatorluktu.
    Merkeziyetçi bir devlet olan Pers devletinin başında Ahameniş sülalesinden krallar bulunurdu. Devletin başkenti Persepolis idi.
    Ülke satraplıklara ayrılmıştı. Şah gözü ve şah kulağı denilen görevliler satraplıkları teftiş ederlerdi. Pers ordusu, kalabalık bir orduydu Pers, Med Turanlı askerlerden oluşurdu.
    Persler Zerdüştlük dinine inanmışlardı ve ateşgede denilen tapınakları vardı. Bu dinde iyilik tanrısı Hürmüz ve kötülük tanrısı Ehrimen vardı.
    Persler Mezopotamya ve Yunan sanatlarının etkisinde kalmışlar ve Pers üslubu meydana getirmişlerdir.
    Kralları için Persepolis ve Sus’ta büyük saraylar yapmışlardı.
    Nakş-i Rüstem’deki kral mezarları ve Darius’un Bisütun’da bulunan kitabesi önemli anıtlardı.

HİNT UYGARLIĞI (MÖ 3000- 2400):
    Hindistan tarih boyunca birçok kavmin istilasına uğramıştır.
    İlk uygarlık MÖ 4000’de İndus nehri kıyısında ortaya çıkmıştır.
    MÖ 1500’lerde Hindistan’a gelen Ariler, nüfusları az olduğu için kast sistemini kurdular. Bu yüzden siyasi birlik sağlanamadı. Hindistan’da Brahmanizm ve Budizm dinleri varlık göstermiştir. Sınıfsal ayrıma yol açan Kast sistemi beş guruba ayrılır:

a) Brahmanlar (Din adamları)
b) Kşatriyalar (Racalar, askerler, asiller)
c) Vaysiyalar (Tüccarlar ve çiftçiler)
d) Südralar (Zanaatkârlar ve işçiler)
e) Paryalar (Kast sisteminin dışındakiler)

ÇİN UYGARLIĞI:
    Çin uygarlığı, Sarı Irmak ve Gök Irmak çevresinde gelişmiştir.
    MÖ 3. yüzyılda siyasi birliği sağlamıştır. Orta Asya’ya ve İpek Yolu’na hâkim olmak için Türklerle savaşmışlardır. Türklere karşı Çin Seddi’ni yapmışlardır. Çinliler Göktürk Devleti’ni bölerek egemenlik altına almışlar, sınırlarını İran’dan Kore’ye, Moğolistan’dan Güneydoğu Asya’ya kadar genişletmişlerdir.
    Tanrının Oğlu unvanını taşıyan imparatorun kutsal olduğuna inanılırdı.
    Çinliler, ordu, devlet yönetimi ve din konusunda Türklerden etkilenmişlerdir. Çin’de toplumsal yapı soylular (egemen sınıf) ve köylülerden oluşuyordu. Ülke ekonomisi tarıma dayanıyordu. İpek yolu ticareti de önemliydi.
    Çin’de tarımın dışında ipekli dokumacılık, porselen, madeni eşya imalatı, heykelcilik, tapınak mimarisi çok gelişmişti.Pusula, kâğıt, mürekkep, barut, seramiği ilk kez Çinliler bulmuşlardı. Çin’de Konfüyüsçülük, Taoizm ve Budizm yayılmıştı.

DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI
    FENİKELİLER
Lübnan dağları ile doğu Akdeniz kıyıları arasındaki bölgede yaşayan Fenikeliler, Sami kavimlerdendir. Şehir devletleri (Biblos, Sidon, Tir) halinde yaşamışlardır. Toprakları tarıma elverişli olmadığı için deniz ticareti ve koloniciliğe yönelmişler Karadeniz, Ege ve Akdeniz kıyılarında birçok koloniler kurmuşlardır.

Romalılarla uzun zaman mücadele eden Kartaca bu kolonilerin en önemlisiydi. Kartacalı Hannibal Pön savaşlarında Romalılarla mücadele etmiş, fakat başarılı olamamıştır. Harf yazısı (alfabe), cam ve boyayı Fenikeliler buldular. 22 harfli Fenike Alfabesini buldular.

    İBRANİLER:
Sami asıllı bir kavim olan İbraniler, Eski çağda Filistin’e gelerek yerleştiler. 1044 yılında Davut tarafından bir krallık kuruldu. Devletin merkezi Kudüs şehriydi. Süleyman zamanı, en parlak zamanlarıdır. Süleyman’ın ölümünden sonra devlet İsrail ve Yuda devletleri olarak ikiye ayrıldı. İsrail devletine Asurlular Yuda devletine ise Babilliler son verdiler.

Bir daha devlet kuramayan İbraniler, sırasıyla Pers, İskender ve Roma egemenliğine girdiler. Roma egemenliği altında çıkardıkları bir isyan sonucunda MÖ 70 yılında yurtlarından sürüldüler.

İbraniler ilk kez tek tanrılı bir din olan Musevilik’e inanmışlardı. Ancak bu dini millileştirmişlerdir. Mescid-i Aksa’yı (Süleyman Tapınağı) yapmışlardır.

ANADOLU UYGARLIKLARI:
HİTİTLER(MÖ 1700- MÖ 700):
Hititlerden önce Anadolu’da Hattiler vardı. Hattiler(MÖ 2500- MÖ 1700) kültür ve inanç bakımından Hititleri etkilemişlerdir. Hatti kültürüne ait önemli eserler Alacahöyük’te bulunmuştur.

Hititler MÖ 2000 yılı başlarında Kafkaslardan Orta Anadolu’ya gelerek Kızılırmak boylarına yerleştiler. Merkezi Hattuşaş olan Hitit Devleti’ni kurdular. Hitit siyasi tarihi üç dönem halinde incelenmektedir:

a) Eski Devlet(MÖ 1800- MÖ 1400),
b) Yeni Devlet(MÖ 1400- MÖ 1200) ve
c) Geç Hitit Şehir Devletleri(MÖ 1200- MÖ 700)

    Hititler Kuzey Suriye egemenliği için Mısırla savaşmış ve Kadeş Antlaşması’nı(MÖ 1280) imzalamıştır.
    Hitit kralı aynı zamanda başkomutan, baş yargıç ve baş rahipti. Kralların yetkilerini asillerden oluşan Pankuş Meclisi sınırlardı.
    Kraliçe (Tavananna) kral olmadığı zaman ona vekâlet ederdi.
    Sosyal yapı; kral ve ailesi, asiller, rahipler, sanatçılar, askerler, memurlar ve kölelerden oluşuyordu.
    Heykel ve kabartma sanatlarında gelişmişlerdir. Yazılıkaya ve İvriz kabartmaları en önemli örneklerdir. Hititler, Asurlulardan aldıkları çivi yazısını kullanmışlardır. Tanrılara hesap vermek amacıyla anal denilen yıllıklar yazmışlardır.
    Mezopotamya'dan aldıkları kanunları geliştirmişler, medeni hukuk ve ceza hukuku alanlarında ilerlemişlerdir.
    Hititlerin inancı çok tanrılıydı. Bu yüzden Anadolu’ya Bin Tanrı İli denilmiştir. Ahiret inancı zayıftı. En büyük tanrıları Arinna, Teşup ile Hepat’tır.

İYONYALILAR (MÖ XII. YY.-VII. YY.):
    İyonya, İzmir ve Büyük Menderes arasındaki bölgedir.
    Akalar burada şehir devletleri kurmuşlardır(Efes, Milet, Foça ve İzmir). Deniz ticaretiyle uğraşmış ve Karadeniz kıyısında koloniler(Sinop, Samsun ve Trabzon) kurmuşlardır.
    İyonya’da bilim ve felsefe gelişmiştir. Homeros (Edebiyat), Ksenefon (Coğrafya), Hipokrat (Tıp), Diojen (Felsefe), Herodot (Tarih) gibi bilim adamları çıkmıştır. Thales ilk güneş tutulmasını hesaplamıştır. Pisagor ilk defa dünyanın yuvarlak olduğunu öne sürmüştür.
    İyonyalılar mimaride ilerlemişler, İyon Nizamını geliştirmişlerdir. Fenike alfabesini kullanmışlardır.

İyonya’da bilimin ve felsefenin gelişmesinde etkili olan faktörler:

a) Denizcilikle uğraşan İyon şehir devletlerinin zenginleşmesi,
b) Zenginlerin bilginleri ve sanatçıları desteklemeleri,
c) Ön Asya’dan gelen ticaret yollarının bitişme noktasında bulunması,
d) Demokratik yönetimlerin olması (özgür düşüncenin gelişmesi).

URARTULAR (MÖ 900- MÖ 600):
    Asya kökenli Hurriler tarafından kurulmuştur. Devletin kurucusu I. Sardur ‘dur. Başkenti Tuşpa’dır(Van).
    Asurlulara karşı mücadele etmişlerdir. Kimmer saldırılarıyla sarsılan Urartular Medler tarafından yıkılmışlardır.
    Çok tanrılı bir dine inanmışlardır. En büyük tanrıları savaş tanrısı Haldi’dir. Ölümden sonraki hayata inandıkları için mezarlarını ev ve oda biçiminde yapmışlar ve içine ölenleri eşyalarıyla gömmüşlerdir.
    Temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Tarımı geliştirmek için sulama kanalları ve bentler yaptılar.
    Maden işçiliği, kaya oymacılığı ve kabartma sanatlarında ilerlediler. Çivi yazısını kullandılar.

FRİGYALILAR (M.Ö. 800–MÖ 676):
    İlk siyasi birliklerini MÖ 750 yıllarında kuran Frigyalıların başkenti Gordion, bilinen ilk kralı Gordios’tur. Anadolu’ya Boğazlar yoluyla gelmişlerdir. Kral Midas zamanında çok güçlenmişlerdi.
    MÖ 700 yıllarında Kafkaslardan gelen Kimmer saldırılarıyla iyice zayıflamışlar, Lidya ve Pers egemenliğine girmişlerdi.
    Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanıyordu. Tarımı korumak ve geliştirmek için sert kanunlar yapmışlardı. Buna göre saban kırmak ve öküz kesmenin cezası ölümdü.
    Çok tanrılı bir inançları vardı. En önemli tanrıları bereket tanrıçası Kibele’dir. Kerestecilik, kuyumculuk, kaya mimarisi, maden işlemeciliği, seramik sanatı ve dokumacılık gelişmiştir. Tapates adı verilen halı ve kilim dokumuşlardır. Fabl denilen hayvan hikâyeleri ilk kez burada görülür.

LİDYALILAR (MÖ 687– 546):
    Lidya, Gediz ve Küçük Menderes arasındaki bölgedir.
    Lidyalılar, MÖ 1200’lerde bölgeye gelerek yerleşmişlerdir. Kral Giges tarafından kurulan devletin başkenti Sardes şehridir.
    Lidyalılar, ticaretler uğraşmışlar ve Kral Yolu’nu (Sard- Ninova arasında) yapmışlardır. Tarihte ilk kez parayı kullanmışlardır.
    Orduya önem vermeyip paralı asker kullandıkları için kısa zamanda Persler tarafından yıkıldılar. Kral mezarları yığma tepeler(Tümülüsler) şeklindedir.

EGE VE YUNAN UYGARLIĞI
Ege ve Yunan uygarlığı; Ege adaları, Yunanistan ve Batı Anadolu’da yaşayan toplumların meydana getirdikleri bir uygarlıktır.

GİRİT (MÖ 3500- MÖ 1200):
Ege uygarlıklarının ilki Girit adasında kurulmuştur. Şehir devletleri halinde yaşadılar. Bunların en önemlisi Knossos’dur. Dor saldırıları sonucunda yıkıldılar. Ekonomileri balıkçılık, tarım, ticarete dayalıydı. Coğrafi konumundan dolayı çevre kültürlerle yakın ilişkiler kurmuştur. Ahiret inancı vardır.

MİKEN (MÖ 2000- MÖ 1200):
MÖ 2000 yıllarında Mora yarımadasına ulaşan Akalar Miken şehrini kurdular. Çanakkale boğazına sahip olmak için Truvalılarla savaştılar. Akaların egemenliğine MÖ 1200’lerde Dorlar son verdi.

ESKİ YUNAN UYGARLIĞI (MÖ 1200- MÖ 337):
    Dorlar, Yunanistan ve Ege adalarını ele geçirerek Akaların egemenliğine son verdiler. Yunanistan’da polis adı verilen şehir devletleri (Atina, Isparta, Korint Larissa, Teb) kurdular. Bu şehir devletlerinden Sparta oligarşik, Atina demokratiktir.
    Tarımsal arazilerin az olması nedeniyle şehir devletleri deniz ticareti yapmışlar ve Ege, Karadeniz ve Akdeniz’de koloniler kurmuşlardır.
    Koloni; bir devletin kendi toprakları dışında siyasi, ekonomik, dini sebeplerle ele geçirdiği ve yönettiği şehirlere denilir.
    Halk, siyasi haklara sahip yurttaşlar, siyasi hakları olmayan özgür yurttaşlar, hiçbir hakkı olmayan köylüler ve köleler olarak sınıflara ayrılmıştı.
    Sınıflar arası mücadeleler sonucunda bir takım hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Dragon soyluların ayrıcalıklarını korumaya yönelik yasalar yaptı. Solon soyluların ayrıcalıklarına son verdi. Doğuştan köleliği kaldırdı. Klistenes sınıflar arası farklılıkları kaldırarak demokrasi anlayışını geliştirdi.
    Eski Yunanlılar çok tanrılı bir inanca (Zeus, Artemis, Apollon, Hera) sahiptiler. Tanrılarını insan şeklinde ve ölümsüz olarak düşünmüşlerdir.
    Yunanistan’da heykeltraşlık ve mimari gelişmiştir. Yunanlılar tarih, matematik, tıp aritmetik, geometri, astronomi ve felsefe alanlarında çalışmalar yaptılar. Sokrates, Platon ve Aristo ilk filozoflardır.
    Yunanlılar Fenike alfabesini alarak geliştirmişlerdir. M.Ö. 776’da ilk olimpiyat oyunları Atina’da yapılmıştır. Olimpiyatlar Yunanlılar arasında kültürel birliğin oluşmasında etkili olmuştur.
    Bu şehir devletleri Yunanistan’ı ele geçirmek isteyen Perslere karşı başarılı oldular. Pers savaşlarından sonra Atina ile Sparta arasında Peleponnes savaşları yapıldı ve Sparta bu savaşlardan üstün çıktı.
    Makedonyalı Büyük İskender MÖ 337’de Yunan şehir devletlerini hâkimiyeti altına aldı.

İSKENDER İMPARATORLUĞU (MÖ 359– MÖ 323):
    MÖ VII. yüzyılda Yunanistan’ın kuzeyinde kurulan Makedonya devleti II. Filip zamanında Balkanların büyük kısmını ve Yunanistan’ı egemenlik altına alarak Helen birliğini kurdu.
    Onun ölümünden sonra yerine oğlu Büyük İskender geçti (MÖ 336).
    Büyük İskender Asya seferine çıkarak Pers devletine son verdi ve topraklarını ele geçirdi. Daha sonra Hayber geçidini aşarak Hindistan’a kadar ilerledi. Ancak ordusundaki isteksizlik nedeniyle Babil’e döndü, Arabistan’a yapacağı sefere hazırlık yaptığı sırada hastalanarak öldü (323).
    İskender, Persepolis sarayının protokolünü kabul etmişti. Mali alanda yenikliler yapmış ve altın para bastırmıştı. Şehirler kurarak askeri üsler meydana getirmişti.

İskender’in ölümüyle İmparatorluk dağıldı ve yeni devletler kuruldu:

a) Mısır’da: Ptolemeler (MÖ 321- 30),
b) Anadolu’dan Hindistan’a kadar: Selevkoslar (MÖ 321- 64),
c) Makedonya’da: Antigonitler (MÖ 279- 16),

Selevkos’un MÖ 280’deki ölümü üzerine Anadolu’da yerel krallıklar kuruldu:

a) Kuzey Batı Anadolu’da: Bitinya Krallığı,
b) Karatenizin güney kıyılarında: Pontus Krallığı,
c) Orta Anadolu’da: Kapadokya Krallığı,
d) Batı Anadolu’da: Bergama Krallığı,

Büyük İskender’in Asya seferi sonucunda Yunan kültürü ve Asya kültürleri kaynaşarak Helenistik Uygarlığı meydana getirmiştir.
Helenistik dönem boyunca Bergama, Efes, Milet, Selefkiye, Antakya ve İskenderiye gibi şehirler çok gelişmiş, bilim ve kültür merkezleri olmuştur.

ROMA UYGARLIĞI:
    İtalya’da uygarlık orta taş çağından itibaren başlamış ve MÖ 3000 yıllarında yeni taş çağını yaşamıştır.
    Yarımadaya zaman içinde büyük göçler olmuştur. Sırasıyla İtalikler, Etrüskler, Fenikleiler ve Yunanlılar gelmişlerdir.
    Roma şehri M.Ö. 753’de Romulus tarafından kurulmuştur.

Krallık (MÖ 753- MÖ 510):

Kral, İhtiyarlar Meclisi tarafından teklif edilmiş, Kuria adı verilen halk meclisi tarafından seçilmiştir. Kral Senatoya kaşı sorumluydu. Cumhuriyet (MÖ 510- MÖ 27):

Cumhuriyet döneminde devlet konsül adı verilen iki yüksek memur (bir yıllık süre ile) tarafından yönetilmiştir. Konsüller birbirlerine ve senatoya karşı sorumluydular. Başlıca görevleri orduya komuta etmek, senatoyu toplantıya çağırmak, vergilerin toplanmasını sağlamaktı.

Cumhuriyet döneminde Roma genişleyerek İtalya yarımadası ve Akdeniz’in batısında bulunan yerleri egemenliği altına almıştır. Daha sonra Makedonya, Suriye ve Mısır’ı zapt eden Roma, Doğu Akdeniz’in fethini tamamlamıştır. Kartacalılarla yaptıkları Pön savaşlarıyla tüm Akdeniz’e egemen olmuşlardır.

Roma’da çıkan sınıfsal çatışmalar ve dış saldırılardan yararlanmak isteyen bazı komutanlar ve konsüller yönetimi ele geçirmek istemişlerdi. Bunlardan biri de Julius Caesar’dı. Julius Caesar MÖ 50’de kendini ömür boyu diktatör seçtirmiştir.

İmparatorluk (MÖ 27- 395):

MÖ 27 yılında Oktavianus’a Augustus unvanı verilerek imparatorluk devri başlamıştır. Bu devirde halkın refah seviyesi yükselmiştir. Ancak III. yüzyıldan itibaren Roma imparatorluğu güç kaybetmeye başlamıştır. Merkezi otoritenin bozulması, kavimler göçü, uzun süren savaşlar ve iç karışıklar gibi nedenlerle imparatorluk 395 yılında ikiye bölünmüştür.

a) Batı Roma İmparatorluğu (başkent Roma),
b) Doğu Roma İmparatorluğu (395-1453) (başkent İstanbul),

Batı Roma İmparatorluğu 475 yılında barbar kavimlerin saldırılarıyla yıkılmıştır.

Doğu Roma İmparatorluğu(Bizans):
    En parlak dönemi Justinyanus dönemidir (527–565). Bizans XI. Yüzyılın ikinci yarısında Büyük Selçuklu devletiyle Malazgirt Savaşı’nı(1071), Anadolu Selçuklu devletiyle de Miryakefalon Savaşı’nı yapmıştı. Türklerle yaptığı savaşlarda yenilerek Anadolu’yu Türklere bırakmıştır. 1453 yılında İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedilmesiyle yıkılmıştır.
    Krallık döneminde Senato ile Kuria adı verilen halk meclisi kralı seçerdi. Cumhuriyet döneminde senatonun seçtiği iki konsül ülkeyi yönetirdi. Sezar’ın ölümüyle Oktavianus kendini Augustus unvanıyla imparator ilan etmiştir.
    Roma imparatorluğunun çok geniş sınırlara sahipti. Güçlü ve disiplinli bir ordusu vardı. Ordunun temelini lejyon denilen askeri birlikler meydana getirmiştir.
    Roma toplumunda halk, Patriciler (asiller), Plepler (zanaatkârlar) ve köleler olmak üzere üçe ayrılırdı.
    Particiler ile plepler arasında uzun süren çatışmalar sonucunda sınıfsal farklılıkları ortadan kaldırmak için On İki Levha Kanunları yapılmıştır. Böylece plepler de memur ve asker olma hakkını elde etmiştir. Roma hukuku günümüz Avrupa hukukunun temelini oluşturmuştur.
    Romalılar ilk dönemlerde tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardı. Zamanla Akdeniz ve çevresinin Roma egemenliğine girmesi sonucu, ticari faaliyetler gelişmiştir.
    Latince konuşan Romalıklar, Yunan kültürü ve edebiyatının etkisinde kalmışlardı. Tarih yazıcılığı ve hitabet sanatında gelişmişlerdi. Latin Alfabesi’ni kullanmışardır. Mısırlıların Güneş Takvimi’ni geliştirerek kullanmışlardır.

Hıristiyanlığın Yayılışı:
Romalılar önceleri Yunan tanrılarına tapıyorlardı. Daha sonra Hıristiyanlık yayılmaya başlamıştır. Hıristiyanlık, 313 yılında Milano Fermanı ile serbest bırakılmış, 381 yılında Roma’nın resmi dini haline gelmiştir. Kavimler göçünden sonra hızla yayıldı. Hıristiyanlıkta ilk mezhep ayrılıkları 325 İznik Konsülü ile başlamıştır. 451 yılında Kadıköy Konsülü ile İstanbul Kilisesi Roma’dan ayrıldı.

 Böylece Hıristiyan dünyasında iki ana mezhep ortaya çıktı:
a) Katolik Kilisesi (merkezi: Roma, ruhani lideri Papa),
b) Ortodoks Kilisesi (merkezi: İstanbul, ruhani lideri Patrik),

Bizans İmparatorluğu thema denilen eyaletlere bölünmüştür.
Şehirleri tekfur denilen valiler yönetmiştir.
Helen kültürünü benimseyen Bizans, Ortodoks mezhebini kabul etmiş ve resmi dil olarak Grekçeyi kullanmıştır.

Anadolu’da Roma dönemi Eserleri
    a) Aspendos Tiyatrosu,
    b) Bozdoğan Kemeri,
    c) Augustus Tapınağı,
    d) Ankara’daki Roma Hamamı
    e) Çemberlitaş

Bizans Devri Eserleri

İstanbul’da Ayasofya, Aya İrini, Hora, Sergios, Baküs kiliseleri, Efes’teki Meryem Ana kilisesi, İstanbul’da Binbirdirek ve Yerebatan sarnıçları.