Mazeretsiz Dilenmek (Zekat - Sadaka İstemek) Haramdır

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Halime

  • ***Sen kaldırım taşlarını dize dur önüme, ben toprağa basa basa senden uzaklaşıyorum ***
  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: İsk€nd€run
  • 2695
  • +198/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • Ve Birgün Bu Dünya Gül Bahçesine Dönecek..
İslam dini, Müslümanların izzet ve şerefini korumaya, onları hakir ve zelil bir hale düşmekten muhafaza etmeye ehemmiyet verir. Bu sebeple İslamiyyet; ehl-i imanı mazeretsiz sadaka istemekten veya yoksulluk emarelerini izhar etmekten nehyeder. Hatta, İslamiyet, kendisini başkalarından bir şeyler istemeye muhtaç kılmayacak malı veya kadir olduğu kesbi bulunan bir kimsenin başkasından bir şeyle talep etmesini haram kılar. Bu hususta onun talep ettiği şey, ister zekat olsun, ister tatavvu sadaka olsun, isterse kefaret malı olsun fark etmez.

İslam Dinine göre; zaruret olmadan insanlardan bir şeyler istemek haramdır. Bahusus iman ve Kur’an’a hizmet namı altında eşhasın kapı kapı dolaşıp insanlardan bir şeyler istemeleri, Müslümanları değişik vesileler ve adlar altında bir araya toplayıp onlardan yardım talep etmeleri; yardım eden kimselerin de hazır cemaatten haya etmeleri sebebiyle yardımda bulunmaları; vakıf, dernek, tekye, medrese için halktan para toplayarak zillet altına girmeleri bütün bütün haramdır.

İman ve Kur’an’a, İslamiyetin haram kıldığı dilencilikle değil; istiğna düsturuna riayet etmekle, yani halktan maddi ve manevi hiçbir ücret talep etmemekle hizmet edilir. Maalesef bugün alem-i İslam’ın her yerinde, bahusus Türkiye’de İslam Dinine hizmet edenlerin çoğu dilencilik vaziyetini takınmışlardır. Bu ise, İslam dinine hakaretten başka bir şey değildir. Halbuki, bütün peygamberler ve onların sadık varisleri, dine hizmet ederken insanlardan istiğna göstermişler, onlardan gelecek maddi ve manevi mükafattan istinkaf etmişlerdir. Kur’an-ı Mucizü’l Beyan, peygamberlerin, tebliğ-i risalet vazifesini eda ederken insanlardan hiçbir şey istemediklerini, mükafatlarını Allah’tan beklediklerini pek çok ayatıyla beyan etmektedir. Şöyle ki:

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِي إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ

“Ve ben sizi hak yoluna davetimden dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum, bir mükafat da beklemiyorum. Benim mükafatım, ifa ettiğim vazife-i risaletten dolayı nail olacağım sevap, ancak alemlerin rabbine aittir.” (Şura 109)

Peygamberler, insanları hayra ve Allah yolunda infak etmeye teşvik etmişler. Ancak ne kendileri için, ne bir başkası için, ne de dine hizmet için halktan asla bir şey istememişlerdir. Madem ehl-i iman olarak hakkı neşrederken enbiyaya ittiba etmekle mükellefiz; öyle ise her zaman ihlası elde tutmalı, halktan maddi ve manevi hiçbir karşılık beklemeden hizmet-i imaniye ve Kur’aniyyede bulunmalıyız. Bahusus hizmet namı altında kapı kapı dolaşıp halktan bir şeyler istememeliyiz. Zira, bu da bir nevi dilenciliktir ve dilenciliğin en kötüsüdür.


Mesailü'z Zekat kitabından iktibas edilmiştir.