Peygamberimiz, kapımızı çalsa !!!

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Asilzade

  • Asilzade
  • *****
  • Join Date: Tem 2008
  • Yer: Kahramanmaraş
  • 1247
  • +108/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Asalet Ahlakın Temelidir
Peygamberimiz, kapımızı çalsa !!!
« : 19 Nisan 2009, 10:46:54 »
Eğer bir gün Peygamberimiz, aniden kapımızı çalsa ne yapardık acaba?                               

           Evimizin penceresinden baktığımız zaman zili çalanın Peygamberimiz olduğunu görünce neler hissederdik?           

           Büyük bir mutluluk mu duyardık yoksa evimizin içindeki olan şeylerden dolayı yüzümüz kızarır, utanır mıydık?           

           Kapıya doğru koşarak, O’nu daha fazla kapıda bekletmemek için hemen kapıyı mı açar ya da pembe dizi oynayan televizyonumuzu mu kapatır; sehpaların üzerinde olan gazetelerimizi, müzik cd’lerimizi mi toplamaya çalışırdık?           

           Ya da o güne kadar evimizin en yüksek yerlerinde muhafaza ettiğimiz ama çoğu kez açıp okumadığımız Kur’an – ı Kerimi göz önünde bir yere mi koymaya çalışırdık sanki her zaman okurmuşuz gibi?           

          Mesela ev içinde her zaman yaptığımız gıybet, dedikodu, hased kokan aile sohbetlerini yanımızda O varken de yapabilecek miyiz?             

          Sabahlara kadar kahkahalar atarak, karnımız tok, sırtımız pek halde yaptığımız sohbetlere devam edebilecek miyiz? ” Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir “ diyen rahmet Peygamberinin yanında.           

           Eşimizi ve çocuklarımızı O’nunla hiç çekinmeden, utanmadan ve göğsümüzü gere gere tanıştırabilecek miyiz sizce?             

          Diyebilecek miyiz Kutlu Nebi’ye:   “ Bu eşim Fatma. Senin kızının ismi. Torunların Hasan ve Hüseyin’in anneleri.  Bu güne kadar birbirimizi hiç üzmedik. Hep Siz’i örnek aldık aile ilişkilerimizde. Hani Siz’in bizlere nasihat ta bulunduğunuz “ Sizin en hayırlınız eşlerinize en güzel davrananızdır. “ sözünüzü bir an olsun bile aklımızdan çıkarmamaya çalıştık. “           

           “ Allah’ın Rasülü, bu benim oğlumdur. İsmi Ahmet. Yani Siz’in Kutsal kitaplarda geçen isminiz. Hz. İsa’nın insanlara müjdelediği isminiz.             

             Bu sene Üniversiteyi kazandı. Onu, Siz’in dediğiniz gibi yetiştirdim. Yedi yaşında iken namazı sevdirmeye çalıştım. İyilikle, güzellikle tıpkı bizlere tavsiye ettiğiniz gibi, ona dinimizin emirlerini öğrettim. Kıyamet günü kendisine sorulacak soruların arasında “ gençliğini nerede ve nasıl geçirdin? “ olduğunu çok iyi biliyor. “             

            “ Bak Allah’ın Rasülü, bu da benim kızım Ayşe. Henüz ilkokula gidiyor. Ama şimdiden büyüklerine saygı göstermeyi, küçüklerine merhamet etmeyi öğrendi bile. Çünkü Peygamberinin ( s.a.v. ) bunun İslam’ın ilk şartlarından birisi olduğunu söylediğini öğrettim ona.             

             Dahası da var. O, insanlara yalan söylenmeyeceğini de çok iyi biliyor. Çünkü Siz, bizlere öğrettiniz ki;  Müslüman’da asla yalan ve emanete ihanet bulunmaz, bulunmamalı."

             “  Ben çocuklarımı çok seviyorum Allah’ın Resulü… Tıpkı Siz’in torunlarınız Hasan ve Hüseyin’i sevdiğiniz gibi seviyorum. Hani Siz namaz kılarken onlar Siz’in sırtınıza çıkarlardı da Siz hiç kızmadınız tebessüm ederdiniz ya… İşte ben de öyle seviyorum onları. 

              Elimden geldiği kadar onlara güzel terbiye vermeye çalışıyorum. “ Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir miras bırakmamıştır. “ sözünüzü yüreğimden hiç çıkarmıyorum çünkü.             

              “ Annem ve babamla da tanıştırmak isterdim Siz’i. Ama maalesef geçen sene onlar yanımızda iken Ahirete intikal etti. Yaşlılık dönemlerinde hep yanındaydık onların.  Eşim, Ben ve çocuklarım onların bir dediklerini asla iki etmedik. Öf bile dememeye çalıştık onlara. Çünkü bizler çok iyi biliyorduk ki; Cennet, annelerin ayakları altındaydı. “ 

              Sizce Peygamberimiz ziyaretimize gelse bu kadar rahat olabilir miyiz? Ya da olabilecek miyiz? Ama şunu unutmayalım ki belki Peygamber bu dünyada iken ziyaretimize gelmeyecek ama bu sorular, bu hesaplar mutlaka bir gün bize sorulacak.           

               Ne mutlu göğsünü gere gere, çekinecek bir şeyi olmadan cevap verebilenlere…         

              NOT ETTİKLERİM:  “ Ey Muhammed! Sana çağdaş olamadığımdan dolayı çok müteessirim. Muallimi ve naşiri olduğun bu kitap senin değildir. O lâhûtîdir. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra da bir daha görmeyecektir. Ben huzurunda kemâl-i hürmetle eğiliyorum.  ”                              (Otto Von Bismark)