Zamanın birinde hep ağlayan,gözünde yaşı hiç eksik olmayan bir kız varmış.
Ne derdi ne sıkıntısı varmış ama ağlarmış işte.Kimse nedenini bilemezmiş.
Bir gün kapısı çalınmış.Ama kapıda kimsecikler yokmuş.
Kapının önünde yalnızca bir kavanoz.
Etrafa bakınmış,kimseyi görememiş.Almış içeri kavanozu.
Gözleri yaşlı açmış kavanozun kapağını.İçinde turuncu bir balık görmüş.
Tam o sırada da gözlerinden bir damla gözyaşı damlamış kavanoza.
Balık birden kıpırdamaya başlamış.Daracık kavanozun içinde çırpınmış durmuş.
Kız anlam verememiş ne olduğuna.Daha çok ağlamaya başlamış.
Üzülmüş balığın haline.
Ağladıkça damlalar kavanoza dökülmüş.
Balığın rengi morarmaya başlamış.
Sonra anlamış gözyaşlarının balığı zehirlediğini.
Hemen gidip suyu değiştirmiş.
Balık tekrar canlanıp eski haline dönmüş.
Aradan günler geçmiş.Kız balığa şarkılar söylemiş durmadan.
Dertleşmiş,derdini anlatmış.Ama ağlamamış hiç.
<Balığım ölmesin diye>İçine akıtmış gözyaşlarını.
O kadar çok sevmiş ki küçük balığı,hiç ağlamamış,hiç belli edememiş.
Ama günler geçtikçe kız hastalanmaya başlamış.
Rengi solmuş,halsiz kalmış.
Kimse ne olduğunu anlayamamış.
Ama kimse bilememiş içine akıttığı gözyaşlarının kendini zehirlediğini.
Asıl ağlarken daha mutlu olduğunu,zehrini böyle dışarı akıttığını.
Kimse öğrenememiş.
Ondan geriye sadece turuncu bir balık kalmış
Daha mı değerliydi uğruna gözyaşlarımızı sakladığımız, kendimizi zehirlemek daha mı kolay, saklamak kaçmak çözüm mü
Daha mı değerli turuncu balıklar
Daha mı değerli kendi hayatımızdan
Durma ağla,akıt gözyaşlarını,dök içindekileri,bırak gitsin gidenler.
Bırak ölsün balıklar,bırak kalsın kavanoz.
Elbet bir balık vardır,göz yaşlarıyla canlanacak.
Elbet bir kavanoz vardır,gözyaşlarından kırılmayacak.
Elbet bir balık vardır seni ağlatmıyacak,gözyaşlarını dindirecek.
Senin sesinle konuşacak.
Gözyaşlarında bir sorun yok,kapında bile olsa,tek mesele,
Yalnış balık,yalnış kavanoz.
Ya da yalnış zaman, yalnış insan...