Hafızandaki gençlik günlerin
--------------------------------------------------------------------------------
Benim özel bir televizyonum var, biliyor musunuz? Diyeceksiniz ki, “Ooo, Mü’mine Hanım, bu ne zenginlik? Nerden, ne elde ettiniz de, ne zaman açabildiniz bunu?”
Benim özel bir televizyonum her zaman vardı, yeni değil ki. Ben her zaman zengindim. Bu zenginlik şuradan geliyor: İman ile insandaki değerleri keşfettiğimden beri, bunun zaten ben de var olduğunu anladım. Yani hafızadan bahsediyorum. Bu benzersiz kayıt alıcı, hatıra kaydediciyi bana veren Yaratıcıma da şükrediyorum.
Sizlerde de var böyle bir kayıt merkezi. Orada hayatınızı kaydeden kaseti ileri ya da geri alarak, istediğiniz bölümü orada seyredebilirsiniz. İbret alabilirsiniz. “Şöyle ya da böyle olmalıydı,” diye gelecek hayatınıza, doğru yönde düzenlemeler getirebilirsiniz.
Kusur ya da günahlarınızı herkesten saklayabilirsiniz, ama dünya hayatınız bitene dek, sizin çevirdiğiniz o filmin silinemeyeceğini de biliyorsunuz. Eğer istediğiniz bölümler silinebilseydi, kendinizi belki de kusursuz sanabilir, daha büyük hatalara düşebilirdiniz. Halbuki siz de her insan gibi olduğunuzu, her zaman ve her an kusur işleyebileceğinizi biliyorsunuz. Ona göre tedbir alıyorsunuz. “Bir daha böyle bir hataya ya da günaha düşmeyeyim” diye.
Ben kendi televizyonumdan, kendi hafızamdan mes’ulüm. Kimlerin bu özel televizyon ve kayıt bantlarında ne olduğunu bilemem. Bu elbette ki Rabbime malûm. Bir siz ve bir de O, orada ne olduğunu biliyor. Siz açıklamadıkça ve özel hayatınız başkalarından gizli kaldıkça, kimse bilmez sizin hayat safhalarınızı.
Bu güzel bir şey. Sadece size ibret. Size ders almanız için. Tövbelerinizle, orada dua çiçekleri açıyorsunuz. Günahlarınızı silip, ahirette sizi başkalarının yanında utandırmaması için, Rabbinize yalvarıyorsunuz. Rabbim inşAllah silecek günahlarımızı. Zira kazanabilirsek, ahiret üzüntü ve keder yeri değil. Ne kadar güzel bir şey, Rabbimizin tövbeyle günahlarımızı silecek olması. Ne kadar büyük bir lütuf.
Bu dünyada bizler aklımızı yitirmedikçe, bunamadıkça, o arşivin, o hafızanın her şeyi saklaması da bir nimet. Günah ve kusurlarsa bize ibret. O arşivden dersler çıkarıp, hayatımızın rotasını yeniden düzenleyebiliriz. Doğru yoldan asla ayrılmamak için, hatalarımızı kendimize rota belirleyici yapabiliriz. Tabii esas rota belirleyici, iman ve İslâm olacak.
İnsan olarak mükemmelleşmek için, yaratılışımıza ve üstün özelliklerimize uygun, güzel bir hayat çizgisinde yürüyebilmemiz için, ebedî saadete sağ salim varabilmemiz için, hafıza insana gerçek bir nimet. Hafıza olmasa insan, insan olma özelliğini kaybeder.
Başka nerelerde kullanabiliriz hafıza denen bu eşsiz nimeti ve arşivi? Hayatımızın filmini? Bizim için en kıymetli ve en ibretli hayat, elbette ki kendi hayatımız ve onun arşivi olan hafızamızdır. Başka birinin hayatından da ibret almak mümkündür, ama sizin yaşadığınız, sizin duygularınız, sizin acılarınız, sizin sevinçleriniz, çok farklıdır ve size ders vermek için herkesten daha ihlâslı bir vaizdir. Tabii, ibret alabilirsek.
Başka birilerine öğüt verirken, meselâ çocuğumuza, bu arşiv filmini mutlaka ileri geri alıp, “Biz bir zamanlar, onun gibiyken nasılmışız, neler yapmışız, ne hatalar olmuş hayatımızda? Bunlardan ne gibi ibretler alıp, hayatımızda ne gibi düzeltmeler yapmışız? Ne gibi tesirlerini görmüşüz?” diye bir gözden geçirmeliyiz. Sanki hiç hatasızmışız, eşsiz ve hata yaptırmayan bir devirde yaşamışız gibi, “Bizim zamanımızda…” deyip söze başlarken, “Sizin gibi değildik. Böyle veya şöyle idik. Siz hayra kabiliyeti olmayan insanlarsınız. Hiç söz dinlemiyorsunuz. Hatalarınız boyunuzu aşmış, içinde boğulmuşsunuz. Mümkün değil hayra çıkışınız. Çok zor” gibi sözlerle, onları ümitsizliğe itmek yerine, taklidi imkânsız bir iman pozunu bırakıp, bizim de kusur ve hatalarımız olduğunu, insanın ölene kadar, mükemmelleşmek yolunda, ’ın istediği tarza gelebilmek için çalışmak zorunda olduğunu; bunun birkaç günlük bir iş olmadığını, çalışırlarsa, onların da başarabileceğini anlatmalı, onlara yakın olduğumuzu hissettirmeliyiz.
İnsan gerçekten de çok mükemmel yaratılmış, eşsiz kabiliyetleri olan bir eser, ama onu en mükemmel, en yüksek seviyeye çıkarabilmek yine insanın kendisine bağlı. Bu da durup dururken, sırtüstü yatarken olmuyor. Gayret ve faaliyet lâzım. Hata ve kusurları çok olabilir. Günahlar hayatına esir ipler atmış olabilir, ama önünde çok mükemmel bir örnek var. Kusursuz ve mükemmel bir insan var. Sevgili peygamberi, Hazreti Muhammed (asm). Onu örnek tutarak, Sahabelerinin ibretli hayatlarından düsturlar edinerek, en mükemmel olma yoluna girmek, her zaman için mümkün. İnsan bu gayret içine mutlaka girmeli. Eğer, ebedî saadete talipse.
Hafıza deyip başlamıştık. Orada bütün insanlara ve çocuklarımıza hoşgörülü olmamıza yetecek her şey var. Hele ailemizin saadet sümbülü, kalbimizin ve hayatımızın en güzel çiçekleri olan çocuklarımızın, hayrını, iyiliğini, mükemmelliğini, güzelliğini istiyorsak, onların kalplerine hitap edecek yolu bulmak, hayatlarına istikamet ve hayır üzere bir yol çizebilmek istiyorsak, hafızamızdaki çocukluğumuzu, gençliğimizi, sık sık ekrana getirip, defalarca seyrederek ibret alıp, kalbimizden onların kalplerine bir yol açabilmek için gayret göstermeliyiz. Zîra onlara hakikatleri anlatabilmemiz, aramızda kurulacak diyalogun gücüne bağlı biraz da. İnşAllah nesiller arasına uçurumlar koyan setleri aşabiliriz. Rabbimin izniyle.
Mümine Güneş