Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #45 : 09 Eylül 2015, 12:41:54 »
146. MEKTUP

Bu mektûb, Şerefeddîn-i Bedahşîye yazılmışdır. Çok zikr yapmağı nasîhat etmekdedir:

Oğlum Şerefeddîn Hüseynin mektûbu geldi. Allahü teâlâya hamd olsun ki, fakîrleri hâtırlamakla şereflenmekdesiniz. Aldığınız vazîfeyi çok yaparak zemânlarınızı kıymetlendiriniz! Fırsatı elden kaçırmayınız. Geçici olan şânlar, şerefler sizi aldatmasın. Dünyâ lezzetleri, hakîkî lezzetlerden mahrûm etmesin. Fârisî beyt tercemesi:

Sana söyliyeceğim hep şudur:
Çocuksun, yol ise korkuludur.

Allahü teâlâ, bir kulunu gençlikde tevbe etmeğe kavuşdurursa ve bu tevbesini bozmakdan korursa, ne büyük ni’met olur. Diyebilirim ki, bütün dünyâ ni’metleri ve lezzetleri, bu ni’metin yanında, büyük deniz yanındaki bir damla su gibidir. Çünki bu ni’met, insanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşdurur. Bu ise, dünyâ ve âhıret ni’metlerinin hepsinin üstündedir. Âl-i İmrân sûresinin onbeşinci ve Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, (Allahü teâlânın râzı olması ni’meti dahâ büyükdür) buyuruldu. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafâya “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ” uymakla şereflenenlere selâm olsun!

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #46 : 09 Eylül 2015, 12:42:25 »
147. MEKTUP

Bu mektûb, molla Abdürrahîm-i Müftîye yazılmışdır. Bu yolun büyükleri, yolculuğa Âlem-i emrden başladıkları bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ, bizi ve sizi islâmiyyetin caddesinde bulundursun “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”! Bu düâya âmîn diyen kuluna merhamet eylesin! Bu yolun büyükleri “kaddesAllahü teâlâ esrârehüm” bu yolculuğa Âlem-i emrden başlamağı seçmişlerdir. Böyle ilerlerken Âlem-i halk da birlikde geçilmekdedir. Başka tarîkatlerin büyükleri böyle yapmamışdır. Onların yolculuğu, Âlem-i halkdan başlamakdadır. Âlem-i halk yolculuğunu bitirdikden sonra, Âlem-i emr yolculuğuna başlarlar ve cezbe makâmına kavuşurlar. Bunun için, bunların yolu, yolların en kısası olmuşdur. Başka yolların sonu, bu yolun başında yerleşdirilmişdir. Fârisî mısra’ tercemesi:

Gülbağçemi gör de, behârımı anla!

Bu yüksek yolun talebelerinden birkaçı, yolculuğa Âlem-i emrden başladıkları hâlde, çabuk te’sîri görünmüyor. Cezbenin başlamasında hâsıl olan lezzeti, tatlılığı çabuk duyamıyorlar. Çünki, bunlardaki Âlem-i emr, Âlem-i halkdan za’îf olmuşdur. Âlem-i emrin bu za’îfliği, cezbenin tadını duymalarını gecikdiriyor. Bunların Âlem-i emrleri, Âlem-i halklarından dahâ kuvvetli oluncıya kadar, bu duygusuzluk sürer gider. Âlem-i emrlerini kuvvetlendirmek için, bu yola uygun olan ilâc, idâre ve tesarruf kuvveti tâm olan rehberin tâm tesarrufu ve ilgisidir. Başka yollara uygun olan ilâc ise, nefsin tezkiyesini ve ağır riyâzetleri ve güc mücâhedeleri, islâmiyyete uygun olarak yapmakdır. [(Riyâzet), nefsin isteklerini yapmamakdır. (Mücâhede), nefsin istemediği, ona zor gelen şeyleri yapmakdır. Nefs islâmiyyete uymağı istemez.]

Te’sîrin, lezzet duymanın gecikmesi, yaradılışdaki uygunluğun az olmasını göstermez. Yaradılışda tâm uygun oldukları hâlde, bu belâya tutulanlar çokdur. Vesselâm.

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #47 : 09 Eylül 2015, 12:42:55 »
148. MEKTUP

Bu mektûb, molla Sâdık-ı Kâbilîye yazılmışdır. Kendini kavuşmuş sanan, bir şey elde edemez. Büyüklerin rûhlarından fâidelenmeğe aldanmamalıdır. Onlar, kendi üstâdının latîfeleridir:

İki mektûbunuz arka arkaya geldi. Birinci mektûb, kavuşduğunuzu, doyduğunuzu bildiriyordu. İkincisi, susuzluğunuzu, boşluğunuzu anlatıyordu. Allahü teâlâya hamd olsun! Çünki her işin sonuna bakılır. Kendini doymuş sanan, birşeye kavuşmamışdır. Kendini boş, uzak sanan, kavuşmuş demekdir. Size arka arkaya bildirmişdim ki, büyüklerin rûhlarının zâhir olmasına, onların yardım etmelerine, sakın aldanmamalıdır. O büyüklerin sûretleri, kendi üstâdınızın latîfeleridir. O şekllerde görünmekdedir. Tek bir yere bağlanmak şartdır. Çeşidli yerlere bağlanan, birşey kazanmaz, zarar eder. Size çok söylemişdim ki, sona çabuk kavuşmak için, işe, vazîfeye sıkı sarılmalıdır. Lâzım olan şeyleri bırakarak, lüzûmsuz şeylerle uğraşmak, akla uygun değildir. Fekat siz, kendi görüşünüze uyuyorsunuz. Söz dinlemiyorsunuz. Siz bilirsiniz! Habercinin vazîfesi ancak bildirmekdir.

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #48 : 09 Eylül 2015, 12:44:11 »
149. MEKTUP

Bu mektûb, yine molla Sâdık-ı Kâbilîye yazılmışdır. Allahü teâlâ herşeyi sebeble yaratmakda ise de, belli bir sebebe bağlanmak lâzım olmadığı bildirilmekdedir:

Kardeşim molla Muhammed Sâdık! Bütün varlığınızla sebeblere bağlandığınıza şaşılır. Sebebleri yaratan “teâlâ ve tekaddes”, herşeyi sebeblerle yaratmakda ise de, herşey için belli bir sebebe yapışmak doğru değildir. Mısra’ tercemesi:

Bir kapı kapanırsa, üzülme ey gönül, başkası açılır!

Bu kısa görüşlülük, çok uygunsuz kimselerde bulunur. Sizin gibilerde bu hâli görmek pek çirkindir. Biraz kendinize geliniz! Bu kötülüğün derecesini anlayınız! Hem müttekî olmak, hem de Allahü teâlânın sevmediği şeylerin peşinde koşmak, çok çirkin bir işdir. Bu çirkinliğin, sizin gözünüze güzel görünmesine pek şaşılır. Çok lâzım olan şeyleri, ihtiyâcı giderecek kadar elde etmek için çalışmalıdır. Bütün vaktleri oraya vermek ve bütün ömrü onun arkasında geçirmek, tâm bir ahmaklıkdır. Fırsatın kıymetini biliniz! Bu fırsatı, sonu gelmez, lüzûmsuz şeyleri elde etmek için kaçıranlara binlerle yazıklar olsun! Mektûblaşmamız lâzımdır. Habercinin vazîfesi, yalnız haber vermekdir. İnsanların dedi-kodularına aldırmayın! Buna üzülmeyiniz! Size sürmek istedikleri lekeler, sizde bulunmadığı için, üzülmeniz doğru değildir. Herkesin kötülediği bir kimsenin iyi olması, çok büyük se’âdetdir. Fekat, bunun aksi olursa, çok tehlükelidir. Vesselâm.

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #49 : 09 Eylül 2015, 12:44:47 »
150. MEKTUP

Bu mektûb, hâce Muhammed Kâsıma gönderilmişdir. Aranılmağa, gönlünü vermeğe lâyık olan ancak Vâcib-ül-vücûd teâlâ olduğu bildirilmekdedir:

Hâce Muhammed Kâsım kardeşimizin okşayıcı mektûbu geldi. Bizleri sevindirdi. Dünyâ işlerinin bozuk gitmesinden ve hâlinizi toparlayamadığınızdan hiç sıkılmayınız! Çünki dünyâ işleri, üzülmeğe değmez. Bu dünyâda olan herşey geçecek, yok olacakdır. Allahü teâlânın râzı olduğu şeylerin arkasında koşmak lâzımdır. Güç olsa da, kolay olsa da, bunları yapmağa çalışmalıdır. Aranılacak, gönül verilecek (Vâcib-ül-vücûd)dan, ya’nî hep varlığı lâzım olandan başka hiçbir şey yokdur. Hele sizin gibi kıymetli ve akllı insanların, geçici, yok olucu şeylere gönül vermesi, pek yazık olur. Bununla berâber, bir hizmet ve bir iş için işâret buyurulursa, onu seve seve yaparız. Vesselâm.