Üzüntüler paylaşarak azalır. İnsanlar bazen sıkıntılı durumlarla karşılaşıp üzülürler. Bu durum hastalık olabilir, sel, deprem vb doğal afetler veya başka sıkıntılar olabilir. Böyle durumlarda çevrelerinde bulunan dostlarının, yakınlarının bu üzüntülerini paylaşmalarını, kendilerine yardımcı olmalarını beklerler.
"Müslümanın Müslüman üzerinde beş hakkı vardır. Selamını almak, hastalandığında ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetini kabul etmek, hapşırınca 'YerhamükAllah' demek." (Hz. Muhammed s.a.v.)
Hastaları ziyaret ederiz: İnsan hasta olduğu zaman arkadaşlarını, yakınlarını, sevdiklerini yanında görmeyi çok ister. Bu durum ona moral verir. Hasta ziyaretine gittiğimiz zaman iyi dilek ve ifadeler kullanmalı, hastaya ilgili davranmalı, hastanın moralini yüksek tutmalıyız. Örneğin "Allah şifa versin", "Seni daha iyi gördüm"... Ayrıca hastane kurallarına da uymalıyız.
Geçmişlerimizi anarız: Bu dünyadan ahiret dünyasına göçmüş olan geçmişlerimizin kabirlerini ziyaret eder ve onları iyilikle anarız. Kabirlerini ziyaret ettiğimizde onlar için Kur'an okur, dua eder, günahlarının bağışlanıp cennete gitmelerini dileriz. Mezarlıklarının etrafını çiçeklerle, ağaçlarla yeşillendiririz.
Zor durumda olanlara yardım ederiz: Çevremizde deprem, sel, yangın vb doğal afetlerden zarar görmüş veya ekonomik nedenlerden dolayı sıkıntılı durumda olan ya da herhangi bir nedenle zor durumda bulunan insanlara yardım etmek bir ibadettir. Çünkü bazen insanlar içinde bulundukları sıkıntıları tek başlarına aşamayabilirler. Yüce Allah zor durumda olanlara yardım edenleri ödüllendireceğini belirtmiştir. Ayrıca yardımlaşma ve dayanışma insanlar arasındaki sevgi ve saygıyı artırır. Toplumda huzuru ve mutluluğu beraberinde getirir.
"Kim iyilikle gelirse ona o (getirdiğinin) on katı vardır..." (En'am suresi, 160. ayet)
Engellilere sevgi ile bakar, sıkıntılarını paylaşırız: İnsanlar doğuştan ya da sonradan engelli olabilirler. Engellilere nasıl davranmamız gerektiği konusunda en iyi örnek sevgili Peygamberimizdir. Peygamberimiz engelli kimselere daha fazla sevgi, şefkat ve merhamet gösterirdi. Örneğin görme engelli olan Abdullah ibni Mektum'u her gördüğünde kendisine iyilik eder, bir ihtiyacı varsa hemen giderirdi. Yine fiziki engelli olan Muaz bin Cebel'i toplum hizmetinde görevlendirmiş, onu Yemen bölgesine vali olarak göndermiştir. Dinimiz de engellilere ibadetlerde kolaylıklar sağlamıştır. Örneğin bacakları tutmayan birisi oturduğu yerden namazını kılabilir. Biz de engellilere şefkat ve merhamet göstermeli, onların sıkıntılarını gidermeliyiz. Engelli vatandaşlarımızın toplumda huzurlu ve rahat yaşamaları için sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.