Rekabet Yasağı / Ticaret Hukuku

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Aşık-ı sadık

  • ****
  • Join Date: Kas 2008
  • Yer: İzmir
  • 840
  • +230/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • Âşîk-ı sâdık
Rekabet Yasağı / Ticaret Hukuku
« : 15 Aralık 2008, 05:28:59 »
Rekabet Yasağı / Ticaret Hukuku
Rekabet yasağı kurumu hukukumuzda çeşitli sözleşmelerde ve ortaklık türlerinde öngörülmüştür. Yasadan doğan rekabet yasağının yanı sıra, bir ilişkide taraflar, sözleşmeye dayalı bir rekabet yasağı da kabul edebilir ve sözleşmenin sona ermesinden sonra bile taraflardan birinin ya da ikisinin birbirleriyle yarışmalarını önleyebilirler.

BK m. 348 uyarınca iş sahibinin müşterilerini tanımak ya da işlerinin gizli yönlerine nüfuz etmek konusunda işçinin durumunun elverişli olduğu hizmet sözleşmelerinde her iki taraf, sözleşmenin sona ermesinden sonra işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir işletmede çalışamamasını ve böyle bir işletmede ortak olamamasını kararlaştırabilirler.

Rekabet yasağına ilişkin olan bu koşul, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve onun işletmesinin sırlarına nüfuzundan yararlanarak iş sahibi açısından önemli bir zarar doğuracak nitelikte ise geçerli sayılabilir. Buna karşılık rekabet yasağının kararlaştırıldığı tarihte işçi henüz reşit değilse, bu koşul geçersizdir.

Yasa koyucu rekabet yasağının sınırlarını BK m. 349’da belirlemiştir. Bu hüküm uyarınca rekabet yasağı ancak işçinin ekonomik geleceğinin hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde ve zaman, yer ve işin türü yönünden durumun gereğine göre uygun bir surette şart edilmiş ise geçerlidir.

Rekabet yasağı sözleşmesi yazılı olarak yapılmalıdır. Bu yasağa aykırı davranan işçi, doğumuna yol açtığı zararları eski iş sahibine ödemekle yükümlüdür. Taraflar yasağa aykırılık durumunda cezai şart ödenmesini öngörmüşlerse, işçi kural olarak bu cezai şartı ödeyerek yasaktan kurtulabilir. Fakat doğan zarar öngörülen cezai şarttan fazla ise, bunu da ödemekle yükümlü olur.

İşçinin davranış biçimi ve ihlâl ya da tehdit edilen çıkarların önem ve özelliği haklı kılıyorsa ve yazılı bir sözleşme ile bu hak açıkça saklı tutulmuş ise, iş sahibi istisnaen şart edilen cezanın ödenmesi ile zararının fazla olan orandaki tazmininden başka, işçinin muhalefetinin önlenmesini de talep edebilir.

Rekabet yasağı, devamında işverenin haklı bir çıkarı bulunmadığı anlaşılırsa sona erer. Ne var ki, iş sahibi işçinin feshi haklı gösterebilecek bir kusuru yokken sözleşmeyi feshetmişse, ya da sözleşme işverenin kusuru nedeni ile işçi tarafından fesholunmuşsa, işçi aleyhine rekabet yasağına aykırılıktan dolayı dava açılamaz.

BK bunun dışında m. 455’de ticari mümessiller ile ticari vekiller açısından da bir rekabet yasağı öngörmüştür. Bu hükme göre bir işletmenin bütün işlerini yöneten ya da işletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari mümessiller ya da ticari vekiller işletme sahibinin izni olmaksızın gerek kendi hesaplarına, gerek üçüncü bir kişi hesabına işletmenin yaptığı iş türünden bir işi yapamazlar.

Ticari mümessil ile vekillerin rekabet yasağına aykırı davranmaları durumunda işletme sahibi meydana gelen zararın tazminini isteyebileceği gibi, yasağa aykırı olarak yapılan işi kendi hesaplarına yapılmış sayabilir. Nihayet BK m. 526 adi ortaklıkta ortakların hiçbirinin kendi hesaplarına ortaklığın gayesine aykırı ya da muzır işleri yapamayacaklarını belirtmiştir.

Ticaret hukuku yönünden ise rekabet yasağına ilişkin ilk düzenlemeye TK m. 172 ve 173’te rastlanmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, kolektif ortaklıkta rekabet yasağı ister temsilci olsun, ister olmasın bütün ortaklar hakkında uygulanan bir kuraldır. Fakat bu kuralın aksini kararlaştırmak mümkün olduğundan, yasak emredici bir nitelik taşımaz. Başka bir ifade ile, ortaklar içlerinden birine ya da tümüne şirketle rekabet edebilmek konusunda önceden izin verebilecekleri gibi, bunu sonradan da onaylayabilir, yani icazet verebilirler.

TK m. 172’ye göre kolektif ortaklardan biri ortağı bulunduğu şirketin yaptığı ticari işler türünden bir işi diğer ortakların izin olmaksızın kendi ya da başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı türden ticari işlerle uğraşan bir ortaklığa sorumluluğu sınırsız bir ortak olarak da giremez, yani aynı konudaki bir kollektif ortaklıkta komandite ortak olarak bulunamaz.

Yeni kurulan bir ortaklığa giren ortağın, daha önce kurulmuş diğer bir ortaklığın da sorumluluğu sınırlandırılmamış ortağı olduğunu bildikleri halde, önceki şirket ile ilişkisini kesmesi gerektiği yönünde bir karar almayan diğer ortaklar, bu durumu kabul etmiş sayılırlar.

Bir ortağın rekabet yasağına aykırı davranması durumunda, şirket kendisinden tazminat isteyebileceği gibi, bundan vazgeçerek o ortağın kendi hesabına yaptığı işleri ortaklık hesabına yapılmış sayabilir ya da da üçüncü kişiler hesabına yapmış olduğu işlerden doğan menfaatin ortaklığı devrini isteyebilir. Hiç kuşkusuz, diğer ortakların rekabet yasağına aykırı davranan ortağı haklı nedenle ortaklıktan çıkarmaları ya da kollektif ortaklığı feshetmeleri de olanaklıdır. Yukarıda değinilen hususlardan birini tercih etmek diğer ortaklara aittir. Bu hak bir işlemin yapıldığının ya da ortağın diğer bir şirkete girdiğinin öğrenildiği tarihten itibaren 3 ay ve herhalde işlemin yapıldığı tarihten itibaren 1 yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Komandit ortaklıklarda rekabet yasağı sadece komandite ortaklar açısından söz konusu olur ve bu durumda TK m. 172 ve 173 örnekseme yoluyla uygulanır. Komanditer ortaklar ise rekabet yasağına tabi değildir.

Ne var ki, TK m. 250 uyarınca, komanditerler ortaklık konusuna giren işlerle uğraşarak bir işletme açar ya da böyle bir işletme açan kişilerle ortak olur veya bu tür ortaklıklara katılırlarsa, komandit ortaklığın evrak ve defterlerini incelemek hakkını, yani olağan denetim haklarını (TK. m. 249, f.1) yitirirler.

Anonim ortaklıklarda ise rekabet yasağı sadece yönetim kurulu üyeleri açısından öngörülmüştür. Pay sahiplerinin ise rekabet etmeme yükümleri yoktur. Tıpkı TK m. 172 ve 173’de olduğu gibi, TK m. 335’te de emredici bir nitelik yoktur. Uygulamada da sık sık rastlandığı üzere, anonim ortaklık genel kurulun yönetim kurulu üyelerine ortaklıkta rekabet edebilme konusunda izin verilir. İlgili yönetim kurulu üyesi kendisine izin verilmesine ilişkin bu karara oyu ile katılamaz. (TK m. 374, f.1)

TK m. 335’e göre, anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın ortaklığın konusuna giren ticari işlem türünden bir işlemi kendi ya da başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlemlerle meşgul bir ortalığa sınırsız sorumlu ortak olarak giremez, yani kolektif ya da komandite ortak olamaz. Yasada açıkça yasaklanmış olmamasına rağmen, öğretide yönetim kurulu üyelerinin sadakat (bağlılık) yükümleri gereğince bir diğer anonim ortaklıkta yönetim kurulu üyesi ya da bir limited ortaklıkta müdür olamayacakları görüşü savunulmaktadır.

Limited ortaklık müdürleri açısından TK m. 547 uygulanır. Buna göre müdür olan ortak, diğer ortakların onayı olmadan şirketin uğraştığı ticaret dalında kendisi ya da başkası adına iş göremez, başka bir işletmeye sorumluluğu sınırlandı rılmamış ortak, komanditler ortak veya limited şirket üyesi olarak katılamaz. Sözleşmeye konacak bir hükümle yasağın bütün ortakları kapsaması sağlanabilir.