Canlılar Nasıl Sınıflandırılır ?
Yeryüzünde milyonlarca canlı vardır. Bunların her birini incelemek çok zordur. Benzer özellikte olan canlıları bir grupta toplamak onları incelememizi kolaylaştırır. Bu nedenle canlılar benzerlik ve farklılıkları dikkate alınarak sınıflandırılmıştır.
Sınıflandırma yapılırken
• Dış görünüşleri,
• İç yapıları,
• Hareket, beslenme ve çoğalma özellikleri göz önünde bulundurulmuştur.
Canlılar aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır.
Bitkiler
Hayvanlar
Mantarlar
Mikroskobik Canlılar
1. BİTKİLER
İnsan ve hayvanların en önemli besin kaynağı olan bitkilerin yaşam alanları çok geniştir. Kara ve su ortamlarında, çöllerde birçok bitki çeşidi vardır.
Nilüfer, kamış ve sazlar su ortamında yaşarken kaktüs çöllerde yaşar.
Elma, gelincik, papatya, çam, eğrelti otu, çim, domates, salatalık, kabak, patlıcan vb. bitkiler ise kara ortamlarında yaşar.
Bir yerin iklimi, o yerde yetişen bitki çeşitliliğinde etkilidir.
Örneğin, yurdumuzda farklı iklim türlerinin etkili olması nedeniyle çok çeşitli bitkiler yetişir. Çay bitkisi yalnızca Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yetişirken Akdeniz Bölgesi'nde yetişen turunçgiller iç bölgelerde yetişmez.
Bitkiler yapısal özelliklerine göre,
• Çiçeksiz bitkiler,
• Çiçekli bitkiler olarak sınıflandırılmıştır.
Çiçeksiz Bitkiler
Çiçekleri olmayan bu bitkiler ağaç diplerinde, nemli toprak yüzeylerinde, batakl>klarda ve sularda yaşar.
Karayosunları
Çoğunlukla az güneş alan, nemli ağaç gövdeleri veya kaya yüzeylerinde görülen çiçeksiz bir bitkidir. Kökleri, su ve besin taşıyan yapıları yoktur.
Ciğer otu da nemli toprak ve ağaç gövdelerinde yaşayan çiçeksiz bitkilerdendir. Suyun toprak içinde korunmasını sağlar.
Eğrelti otu, atkuyruğu ve kibrit otları daha gelişmiş çiçeksiz bitkilerdir. Kara yosunlarından farklı olarak kök gelişmiştir. Yaprak ve gövdeleri olduğu için su ve besin taşıyan yapılara sahiptirler. Ormanlarda, nehir ve göl kıyılarında yaşarlar.
Çiçekli Bitkiler
Çevremizi ve doğayı güzelleştiren sebze ve meyveleri elde ettiğimiz en gelişmiş bitkilerdir.
Çiçekli bitkilerin kök, gövde, yaprak ve çiçek gibi yapıları vardır. Bitkinin yaşamsal faaliyetlerini yürütebilmesi için bu yapıların her birinin ayrı bir görevi vardır.
Kök
Bitkinin toprağın altında kalan kısmıdır.
Havuç, kereviz, turp gibi kökünde besin depolayan bitkilerin köklerini yeriz. Soğanın saçak gibi, havucun kazık gibi kökü vardır.
• Kök, bitkiyi toprağa bağlar, tutunmasını sağlar.
• Bitkinin yaşaması için gerekli olan topraktaki su ve mineralleri alır. Bitki köklerinde toprağın derinliklerine ulaşmayı sağlayan emici tüyler bulunur. Emici tüyler, kökün topraktaki su ve suda çözünmüş maddeleri emmesini sağlar.
Yukarıda da söz ettiğimiz gibi bazı bitkilerin köklerinin besin depolama görevi de vardır.
Gövde
Bitkinin toprak üstünde bulunan kısımlarından biridir. Bazı bitkilerde ince ve yumuşak olan gövde çoğunlukla kışın kurur. Bu bitkilerin gövdelerine otsu gövde denir. Bazı bitkilerin gövdeleri ise sert olup otsu gövdelerden sağlamdır. Bu bitkilerin gövdeleri odunsu gövde olarak adlandırılır.
Bazı bitkiler gövdeleriyle yerde sürünür ya da bir yere sarılır.
Yer elması, patates, kavun, karpuz gibi bitkiler gövdelerinde besin depolar. Bu bitkilerin gövdelerini yeriz. Kökün topraktan aldığı su ve mineraller gövdeye ulaşır. Bu maddeler gövdenin yapısındaki borucuklarla taşınır.
Görevleri
• Bitkinin dik durmasını sağlar.
• Kökten gelen maddeleri yapraklara taşır.
• Bitkinin çiçek, yaprak ve meyvesini taşır.
• Yapraklarda üretilen besini diğer yapılara taşır.
Yaprak
Bitkilerin besin üreten
kısımlarıdır. Şekli bitkiden bitkiye değişmesine rağmen rengi çoğunlukla yeşildir. Yaprak sapıyla gövdeye bağlanır. Üzerinde iletimi sağlayan damarlar vardır.
Görevleri
• Besin yapar. Yapraklarda bulunan yeşil tanecikler su, karbondioksit ve güneş ışığı ile birleşerek besin oluşturur. Bitki; suyu kökleriyle topraktan, karbondioksidi havadan alır. Bitkiler besin üretirken havaya oksijen verir. Bitkinin besin yapma işi fotosentez olarak adlandırılır.
• Solunum yapar. Bitkiler de bütün canlılar gibi solunum yaparken oksijen alır, karbondioksit verir. Solunum yine tüm canlılarda olduğu gibi gece gündüz devam eder.
• Terleme yapar. Bitkiler topraktan aldıkları suyun tümünü kullanmaz. Fazla su yapraklardan dışarı atılır. Buna terleme denir. Yapraklarda terlemeyi sağlayan gözenekler vardır. Terleme sıcak ortamlarda daha hızlı olur.
Çiçek
Bitkilerin üreme organlarıdır.
Taç yapraklar olarak adlandırılan renkli yapraklar; kokusu ve güzelliği ile bazı hayvanların dikkatini çeker. Kuş, böcek gibi hayvanlar çiçeklere konarak erkek organlardaki tozları dağıtırlar. Tozların dişi organa ulaşması tohumun oluşmasını sağlar. Tohum dişi organda oluşur.
Çanak yapraklar, tomurcuk halindeyken taç yaprakları çevreleyen yapraklardır. Çiçeği olumsuz şartlardan korur. Tomurcuk açılınca çiçeğin alt kısmında kalır.
Tohum Nasıl Oluşur?
1- Ağaçların çiçekleri vardır.
2- Bir süre sonra çiçeklerin taç yaprakları dökülür.
3- Ham meyve meyve zamanla meyvenin içinde oluşur. Tatlanır, renklenir, tohum oluşur.
2. HAYVANLAR
Hayvanlar yaşama ortamlarına, vücut yapılarına, beslenme ve üreme şekillerine göre birçok şekilde gruplandırılabilir.
Bilim adamları, hayvanları omurgalı ve omurgasız hayvanlar olarak iki grupta incelerler. Vücudumuzun dik durmasını sağlayan ve vücudumuza şekil veren yapının iskelet olduğunu biliyoruz. Omurga, iskeletin temel kısımlarından biridir, iskeletin diğer temel kısımları omurgaya bağlanır. Omurgasız hayvanlarda omurga yoktur.
Omurgalı Hayvanlar Memeliler: Omurgalı hayvanların en gelişmiş grubudur. Doğurarak çoğalır, yavrularını sütle beslerler. Akciğer solunumu yaparlar. Çoğunluğu karada yaşarlar, inek, fil, zürafa, at, deve, geyik otla; kurt, aslan, kaplan, çakal etle; fare, ayı hem etle hem de otla beslenen memeli hayvanlardır. Yunus, fok ve balina suda 'yaşayan memelilerdir.
Uçmalarına rağmen vücutları kılla kaplı olan yarasalar da memeli hayvanlar grubunda incelenir.
Genellikle memelilerin vücutları kıllarla iplidir.
Kuşlar: Vücutları tüylerle kaplıdır. Ağız yerine gagaları vardır. Uçmalarını sağlayan kanatları vardır. Ancak tavuk, hindi, 'devekuşu ve penguen gibi kuşların kanatları olduğu hâlde uçamazlar. Yumurta ile çoğalır, yumurtadan çıkan yavrularının beslenme ve korunmasını sağlarlar. Sularda beslenen kuşların gagaları geniş yapılı, ayakları perdelidir. Tohumla beslenen kuşların gagaları daha 'küçüktür.
Sürüngenler: Ayakları köreldiği için sürüngenler adı verilmiştir. Yılanların hiç yokken kaplumbağa, timsah ve kertenkeleler de küçük ayaklar vardır. Vücutları sert pullarla kaplıdır. Yumurta ile çoğalır, akciğer solunumu yaparlar.
Zehirli türleri bulunan yılanlar diğer hayvanlarla beslenirler. Nehir ve göllerde yaşayan timsahlar, balık, kuş ve zebra, keçi gibi memelilerle beslenirler. Kertenkeleler yapışkan dilleriyle böcekleri avlayarak beslenirler.
Vücutları sert pullarla çevrili olan kaplumbağaların karada yaşayanları otçuldur. Suda yaşayanlar ise küçük hayvanlarla beslenir.
Kurbağalar: Hem karada hem suda yaşarlar. Vücutları nemli ve kaygandır. Akarsu ve göl kenarlarında sinek ve böcekleri yapışkan dilleriyle avlayarak beslenirler. Yumurtayla çoğalan kurbağaların
yumurtadan çıkan yavruları balığa benzer. Solungaçlarıyla solunum yapan yavruların büyüdükçe akciğerleri gelişir, ayakları çıkar. Kuyruk ve solungaçları kaybolarak ergin kurbağa olurlar. Ergin kurbağalar akciğer ve deri solunumu yaparlar.
Balıklar: Suda yaşar, solungaçlarıyla solunum yaparlar. Sudaki çözünmüş oksijeni solurlar. Kuyrukları ve yüzgeçleriyle hareket ederler. Sudaki küçük canlılar ile küçük balıkları ve bazı su bitkilerini yiyerek beslenirler. Köpek balığı, hamsi, alabalık, palamut, kefal gibi değişik adlarla anılan çok çeşidi vardır.
Omurgasız Hayvanlar
Karada ve suda yaşayan birçok omurgasız hayvan vardır. Vücutları sert bir örtüyle kaplıdır.
Karada Yaşayanlar
Çekirge, kelebek, arı, sinek, pire gibi omurgasızlar, eklemli bacakları ile hareket eder. Bunlar karada yaşar.
Akrep, kırkayak,çıyan, solucan, salyangoz da karada yaşayan omurgasızlardandır.
Suda Yaşayanlar Denizanası, midye, mercan, ahtapot, yengeç, sünger, ıstakoz, denizyıldızı suda yaşayan omurgasız hayvanlardandır. Yengeç, ıstakoz, midye gibi omurgasızların sert kabukları vardır.
Süngerlerin delikli vücutları vardır. Süngerler temizlik işlerinde ve ilaç yapımında kullanılır.
3. MANTARLAR
Mantarların birçok çeşidi vardır. Ağaç altlarında gördüklerimiz şapkalı mantarlardır. Sebze ve meyvelerde çok sık rastladığımız küf de bir mantar türüdür.
Nerelerde Yaşar?
Mantarlar nemli yerlerde, çoğunlukla ormanlarda, çeşitli yiyeceklerin (ekmek gibi), meyve ve sebzelerin üzerinde yaşar.
Bitkilerden Ayrılan Özellikleri
Mantarlar bitki değildir. Birçok yönden bitkilerden ayrılır.
Türleri
• Şapkalı mantar:
Ormanlarda, bahçelerde bulunur. Sap ve şapka olmak üzere iki kısımdan oluşur. İnce, ipliksi bir yapıya sahiptir. Sapın toprakla birleştiği yerden besinleri alır.
• Küf Mantarları: Uzun süre açıkta bırakılan yiyecekler üzerinde hızla çoğalarak bir örtü oluştururlar. Küflü yiyeceklerin tadı ve kokusu değişir. Bu yiyecekleri yememeliyiz. Peynir küfünden penisilin adı verilen ilaç yapılır.
• Maya Mantarları: Hamurun mayalanması ve peynir yapımında rol oynayan mantarlardır.
Bir miktar hamur mayasını ılık su ve şekerle karıştırdığımızda maya kabarmaya başlar. Çünkü şekeri besin olarak kullanan mantarlar hızla çoğalır. Bu sırada gaz kabarcıkları çıkar.
Maya mantarları uygun sıcaklık ve besin olan ortamlarda canlılık özelliği gösteri. Maya kuru iken yaşamsal faaliyetlerini sürdüremez.
• Hastalık Yapan Mantarlar: Bebeklerin ağzında pamukçuk denilen hastalığın nedeni bir mantardır.El ve ayaklarda kaşıntı ile başlayıp çatlaklara ve kanamalara neden olan mantar hastalığına mantarlar sebep olur. Saçkıran hastalığında da mantarlar rol oynar.
Yararları ve Zararları
Yararlı Mantarlar
• Şapkalı mantarlar E vitamini açısından zengindir. Besin olarak kullanılır.
• Ekmek ve pasta yapılırken hamurun mayalanmasını sağlar.
• Peynir yapımında kullanılır.
• Peynir küfünden penisilin denilen antibiyotik elde edilir.
Zararlı Mantarlar
• Bazı şapkalı mantarlar insanların zehirlenmesine neden olur.
• El ve ayaklarda kaşıntıya, saçkıran ve pamukçuk hastalıklarına neden olur.
• Yiyeceklerin küflenmesine neden olur.
• Buğday, mısır, asma gibi bitkilerde hastalıklara neden olur.
Not: İnsanlar gerekli besin (gübre) ve nemi sağlayarak şapkalı mantar üretirler. Bunlara kültür mantarı denir. Son yıllarda ülkemizde kültür mantarı üretiminde büyük bir artış vardır.
4. MİKROSKOBİK CANLILAR
Gözle görülmeyecek kadar küçüktürler. Yalnızca mikroskopta görülebilirler. Mantarlar gibi zararlı olanlarının yanında yararlı olanları da vardır.
Nerelerde Yaşarlar?
Mikroskobik canlılar hava, su ve toprak gibi doğal ortamlarda, insan ve hayvan vücutlarında, besinlerde yani uygun sıcaklık ve besin olan her ortamda yaşarlar.
Canlı vücutları sıcaklık ve besin açısından mikroskobik canlılar için yaşamaya elverişli yerlerdir.
Besinler de mikroskobik canlıların üremesi için uygun ortamlardır. Dışarıda bırakılan yiyeceklerde çoğalan mikroskobik canlılar besinlerin bozulmasına neden olur. Bu besinlerin kokuları ve görünümleri de bozuktur.
Deniz, göl ve okyanuslarda yaşayan bazı mikroskobik canlılar suyu oksijen bakımından zenginleştirir. Ayrıca buralarda yaşayan diğer canlılar için önemli bir besin kaynağı olur.
Hastalıklara Neden Olan Mikroskobik Canlılar
Mikroskobik canlılar çoğunlukla bulaşıcı hastalıklara neden olurlar.
Verem, tifo, kolera, tetanoz hastalıkları ile boğazda bademciklerin şişmesi ile oluşan hastalık bu canlıların etkisiyle olur.
Yaşamımızda Önemli Yer Tutan Mikroskobik Canlılar
Bu tür mikroskobik canlılar,
• Üzüm suyundan sirke yapılması,
• Sütten peynir elde edilmesi,
• Sütün yoğurda dönüşmesi,
• Bitki ve hayvan atıklarının çürüyerek toprağa karışması olaylarında rol oynar.
Yoğurt Nasıl Oluşur?
Bir miktar ılık sütü birkaç kaşık yoğurt ile karıştırıp sıcak bir ortamda bekletirsek sütün tümü yoğurda dönüşür.
Yoğurdun içindeki mikroskobik canlılar sütü besin olarak kullanır ve sıcak ortamda hızla çoğalırlar. Böylece sütü yoğurda çevirirler.
Besinleri Uzun Süre Saklamak İçin Hangi Yöntemler Kullanılır?
Besinleri mikroskobik canlıların zararlı etkilerinden korumak ve uzun süre saklamak için insanlar eskiden beri birçok yöntem uygulamaktadır.
Kurutma: Sebze ve meyvelerin içerdiği su buharlaştırılır. Susuz ortamlarda mikroskobik canlılar yaşayamadığı için bu yiyecekler uzun süre saklanır.
Tuzlama: Yiyecekler bol tuz dökülerek tuzlanır. Böylece yiyeceklerin bozulması önlenir.
Konserve : Yiyecekler yüksek sıcaklıklarda konserve hâline getirilir. Bu yolla yiyecekler teneke ve cam kavanozlarda aylarca saklanabilir.
Dondurma: Çok soğuk ortamlar mikroskobik canlılar için uygun bir yaşama ortamı değildir. Buzdolabı ve derin dondurucuların kullanılmaya başlanmasından sonra sebze ve meyveler dondurularak bozulmadan uzun süre saklanmaktadır.
Pastörize etme: Süt çok yüksek sıcaklıklarda ısıtılarak içindeki mikroskobik canlılar öldürülür. Bu yolla paketlenen sütler uzun süre dayanır ve daha sağlıklı olur.