Buhari - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Buhari - Ansiklopedik Bilgi
« : 22 Ağustos 2014, 11:37:04 »
Kur’ân-ı kerîmden sonra dünyânın en kıymetli kitabı olan Sahîh-i Buhârî adıyla meşhur olan hadis kitabını yazan büyük hadis âlimi. Buhari, İslam dininin en büyük muhaddisi sayılır.

Muhammed ibn İsmail el Buhari veya İmam Buhari (Arapça: محمد بن إسماعيل البخاري d. 21 Temmuz 810, Buhara - ö. 31 Ağustos 869 Hartenk, Semerkand), Buhara'lı Fars bir muhaddistir. Yazdığı Sahih-i Buhari diye bilinen (Arapça: الجامع الصحيح, El-Camius-Sahih) eser sonradan Kütüb-i sitte diye anılan serinin ilk kitabını oluşturur.

İsmi, Muhammed bin İsmâil olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Hadis ilminde yüksek derecede olup, 300.000’den fazla hadîs-i şerîfi senetleriyle birlikte ezbere bilen bir âlim olduğu için "İmâm", Buharalı olduğu için "Buhârî" denilmiş, İmâm-ı Buhârî ismiyle meşhûr olmuştur. 810 (H. 194) senesinde Buhârâ’da doğdu. 870 (H. 256) senesinde Semerkant’ın Hartenk kasabasında vefât etti.

Küçük yaşta babasını kaybeden Buhârî, ilk tahsiline doğum yeri olan Buhârâ’da başladı. Duâsı makbul sâlihâ bir hanım olan annesi, onun ve kardeşinin yetişmesi için gayret sarf etti. On yaşından îtibâren hadis âlimlerinin derslerine devâm etti. On beş yaşına girmeden 70.000 hadîs-i şerîfi ezberledi. Hadis ilminde kısa sürede o derece ilerledi ki, hocaları ile karşılıklı ilmî münâzaralarda bulunmaya başladı. Nitekim hocası Dâhilî, bâzı hadîs rivâyetlerindeki eksikliklerini onun yardımıyla tamamlamıştır. On altı yaşındayken Abdullah bin Mübârek ve Vekî bin Cerrâh’ın kitaplarını ezberledi. Fıkıh ilminde, müctehitlerin bildirdiklerini öğrendi. Sonra annesi ve kardeşiyle birlikte hacca gitti. Hac farîzasını îfâ ettikten sonra annesi ve kardeşi Buhârâ’ya döndüler, İmâm-ı Buhârî ise, Mekke’de kalıp, hadîs-i şerîf toplamaya başladı. On sekiz yaşındayken Sahâbe ve Tâbiîn fetvâlarını topladı. Abdullah bin Zübeyr el-Hamîdî’den Şâfiî fıkhını öğrendi. Bu arada Medîne-i münevvereye gidip Resûlullah efendimizin (sallAllahü aleyhi ve sellem) kabr-i şerîfini ziyâret edip, geceleri kabr-i şerîf başında Târih-ul-Kebîr kitabını yazdı. Mekke ve Medîne’den başka, Bağdat, Basra, Kûfe, Mısır, Nişâbur, Belh, Merv, Askalan,Dımeşk, Hums, Rey ve Kayseriyye gibi ilim merkezlerini dolaşıp, hadis âlimleriyle görüşüp binden fazla âlimden hadis ve diğer ilimleri öğrenip nakletti.

Kuvvetli zekâya ve hâfızaya sâhib olan İmâm-ı Buhârî, işittiği hadîs-i şerîfi hemen ezberliyordu. Onunla hadîs-i şerîf dinleyenler yazdığı hâlde, o, yazma ihtiyâcını duymuyordu. Muhammed bin Selâm el-Bîkendî, İbrâhim bin el-Eş’âs, Ebû Âsım eş-Şeybânî, Abdurrahmân bin Muhammed bin Hammad, Hâlid bin Mahled, Ebû Nasr-il-Ferâdisî, Abdân bin Osmân el-Mervezî, Ali bin el-Medînî, Ahmed bin Hanbel, Yahyâ bin Ma’în, İshak bin Râheveyh, Süleymân bin Harb, Abdullah bin Zübeyr el-Hâmidî gibi hocalar elinde yetişti.

Buhârî, ilim tahsilini bitirdikten sonra, Mısır’dan Mâverâünnehr’e kadar tanınmış ilim merkezlerinde hadis ve çeşitli ilimler okuttu. Derslerinde binlerce talebe bulunurdu. Kendisinden 70.000’den fazla talebe hadis dinlemiştir. Bunlar arasında, Tirmizî, Nesâî, Ebû Zür’a ve Ebû Bekr bin Huzeyme, İbn-i Ebî Dâvûd, Muhammed bin Nasr-ul-Mervezî, Müslim bin Haccâc, İbn-i Ebiddünyâ gibi büyük ve tanınmış hadis âlimleri de vardı. Binlerce talebe yetiştirdikten sonra Nişâbur’a oradan da Buhâra’ya döndü. Bir müddet Buhâra’da kalıp, hadis ve ilim öğretmekle meşgul oldu. Bir rivâyete göre Buhâra vâlisi çocukları için özel ders verilmesini, buraya kimsenin girip, dersi dinlememesini istedi. Buhârî cevâbında; "Ben bir kısım kimseleri hadis dinlemekten men edip, birkaç kişiye hadis öğretmem." buyurdu. Bu durum vâliyle arasının açılmasına sebeb oldu. Buhâra’dan ayrıldı. Allahü teâlâya, şikâyet yoluyla vâlinin verdiği sıkıntıyı arz etti. Duâsı kabûl olup, aradan bir ay geçmeden vâli azledildi, zindana atıldı. Bu arada Semerkantlılar kendisini dâvet ettiler. Giderken yolda, Semerkantlılardan bir kısım insanların isteyip, bir kısmının istemediği haberini alınca, Hartenk köyünde kaldı. İşin iç yüzünü öğrenmek istemişti. İnsanların bu hâlinden kalbi daraldı ve canı sıkıldı. Teheccüt namazından sonra ellerini açıp; "Yâ Rabbî! Yeryüzü bu genişlikle bana dar oldu. Beni tarafına al!" diye duâ etti. O ay, orada hastalandı ve 870 yılının Ramazan bayramı gecesi Semerkant’tan 72 km uzaklıkta olan Hartenk’de vefât etti. Mezarı oradadır.

Babasından kalan servet onun hiç kimseye muhtaç kalmadan ilim öğrenmesine vesile olmuştur.
İmâm-ı Buhârî, çok cömerd olup, herkese iyilik ederdi. Fakîrlere çok sadaka verir, talebelerinin ihtiyaçlarını bizzat karşılardı. Bayram günleri hâriç bütün yılını oruçla geçirirdi. Haramlardan ve şüphelilerden dâima kaçar, gıybetten çok korkardı. "İsterim ki Rabbime kavuştuğumda hiç gıybet etmemiş olayım ve böyle bir şey için kimse beni aramasın." buyururdu. Gecenin ilk saatlerinde biraz uyur, sonra kalkar ilim ve ibâdetle meşgul olurdu. Kur’ân-ı kerîmi üç günde bir defâ hatmederdi.

Hadis ilminin ve hadis âlimlerinin önderi olan İmâm-ı Buhârî, yüz binlerce hadîs-i şerîfi ezberlemişti. Hadîs-i şerîfleri metinleri ve senetleriyle ezbere bilirdi. Hadîs-i şerîflerin râvîlerini çok inceler dînin emirlerine uymayan, edeplerini gözetmeyen, ahlâkında bir kusur olanların rivâyet ettiği hadîs-i şerîfleri almazdı. Hadîs-i şerîfin metnini ezberlediği gibi, o hadîs-i şerîfi rivâyet eden kimselerin, künyelerini, doğum ve ölüm târihlerini, ahlâk ve yaşayışlarını, kimden rivâyette bulunduklarını, o râvîden başka kimlerin hadîs-i şerîf aldığını öğrenir ve ezberlerdi. Bir kimse hadis rivâyetinde ve râvîlerin senedinde hatâya düşse, hemen İmâm-ı Buhârî’yi bulup sorar ve doğrusunu öğrenirdi. Gittiği her yerde, etrâfı hadîs-i şerîf almak ve öğrenmek isteyenlerle dolup taşardı. İmâm-ı Buhârî’nin hadis ilmindeki rumuzu "HI" harfidir. Aynı zamanda tefsir ve kelâm ilimlerinde de üstâd olan İmâm-ı Buhârî’nin tefsire dâir bildirdiği rivâyetler tefsir âlimlerinin eserlerini süslemektedir. Kelâm ilmine dâir eserler de yazmıştır.

Eserleri:
     Câmi-us-Sahîh:
En büyük ve en meşhur eseridir. Sahîh-i Buhârî ismiyle de tanınır. İslâm âlimleri söz birliğiyle; "Kur’ân-ı kerîmden sonra en sahih kitap Sahîh-i Buhârî’dir." buyurmuşlardır. İmâm-ı Buhârî bu kitabı Mescid-i Harâm’da yazdı. Her hadîs-i şerîfi kitâbına yazmadan önce istihâre yapmıştır. Gusl edip, Kâbe’de makâmın gerisinde iki rekat namaz kılıp, koyduğu sağlam usûllere göre sahih olduğu kesin olarak belli olan hadîs-i şerîfleri yazmıştır. Bu kitabı müsveddeden temize çekme işini de Medîne-i münevverede Peygamber efendimizin kabr-i şerîfi ile minberi arasında bulunan Ravda-i Mutahherada yaptı. Bu eserini nasıl yazdığını kendisi şöyle anlatmıştır: "Câmi-us-Sahîh kitâbını, 600.000 hadîs-i şerîf arasından seçtim. Her hadîs-i şerîfi kitaba koymadan önce gusledip, iki rekat namaz kılıp, istihâre yaptım. Ondan sonra hadîs-i şerîfi kitaba koydum. Bunları yapmadan hiçbir hadisi yazmadım. 7275 hadîs-i şerîf olan bu kitabı on altı yılda tamamladım."

Kütüb-ü Sitte adı verilen altı sahih hadis kitabının en başta geleni olan Sahîh-i Buhârî’nin, Ali el-Yünûnî tarafından el yazmasıyla çoğaltılan metni mûteber olmuştur. Bu nüshanın aslı Kâhire’de Akboğa Medresesi Kütüphânesindedir. Sahîh-i Buhârî’nin birçok şerhleri ve baskıları yapılmıştır. 1894’te Sultan İkinci Abdülhamîd Han tarafından Mısır’da yaptırılan iki cilt baskısı pek nefis, ciltlenmiş, altın tuğra ve nukûş ile süslenmiştir. Bu baskı Bulak’ta Emîriyye Matbaasında yapıldı. Zeynüddîn Ahmed Zebîdî, mukarrer rivâyetleri birleştirerek Buhârî-i Şerîf Tecrid-i Sarîh ismiyle kısaltılmıştır.

    Et Tarih el Kebir (Daha sonra bu eseri et Tarih es Sağir adı ile özetlemiştir. )
    Es Sulasiyat
    El Edeb el Müfred: Ahlâk hadislerini toplayan bir eserdir. İstanbul'da 1306, Kahire'de 1346, Hindistan'da 1304 yıllarında basılmıştır.
    Halk-u Ef'ali'l İbad
    Raf'ul-Yedeyn fi's-Salah: Namazda el kaldırmakla ilgiidir. Kalküta'da 1257, Delhi'de 1299 yıllarında yayınlanmıştır.
    Kitâbu Duafâü's-Sagîr: Zayıf ravilerin hallerinden bahseder. Hindistan'da 1323 ve 1326 tarihlerinde basılmıştır.
    Kitâbu'l Künâ: Râvîlerin künyelerinden bahseden bir eserdir. Haydarabad'da 1360 yılında basılmıstır.
    Kitâbu'l-Kiraati Halfe'l-imam: Namazda imamın arkasında okuma hakkında yazılmış bir eserdir. 1299'da Delhi'de, ayrıca 1320'de Kahire'de basılmıştır.
    Halku'l-Ef'ali'l-ibâd ve'r-Redd Ale'l Cehmiyye: Cehmiyye mezhebinin görüşlerini reddeden bir kitaptır. 1306'da Delhi'de basılmıştır.
    El-Akîde yahut et-Tevhîd: Akaid konusunda yazılmış bir eserdir.
    Abarü's Sifat: Hadisle ilgili bir eserdir ve bazı kütüphanelerde yazma nüshaları mevcuttur.