Alm. Bathyskaph, Tiefseeboot (n.), Fr. Bathyscaphe, İng. Bathyscaphe.
Okyanus ve denizlerin dibinde inceleme ve araştırma yapmaya yarayan araç.
Latince bathus (derin) ve skaphs (kayık) kelimelerinden meydana gelir. Batiskafı, ilk defa balonlar üzerinde de hayli çalışmalar yapmış olan Prof. Auguste Piecard yapmıştır.
1940 sonlarında Auguste Piccard tarafından icat edilmiştir
Yapılışı, Arşimed prensibine dayanır. Denizin dibine doğru dik olarak hareket ederek yer değiştirir. Eğer yoğunluğu suyun yoğunluğundan fazla ise batar, az ise su yüzüne çıkar, eşit olduğunda su içinde dengede kalır.
Esas olarak, içi benzinle dolu yüzücü bir şamandıra ile buna bağlı çelikten küre biçiminde bir kabinden meydana gelir. Bu kabin, deniz dibindeki büyük basınçlara dayanacak şekilde kalın çelikten yapılmış olup, kalınlığı l0 santimetreden fazladır. Hatta 20 santimetreye yaklaşanlar vardır. Çok ağır olduğundan taşınması için bir şamandıraya bağlanmıştır. Kabinin içi araştırma yapmak için çeşitli aletlerle techiz edilmiş olup, dışarıyı görebilmek için iki tane yarım koni şeklinde “lomboz” denilen saydam malzemeden yapılmış penceresi vardır. Bunlar koni tabanı dışarıya gelecek şekilde ve basınca maruz kaldığında sıkışıp sızıntıyı önleyecek şekilde yapılmıştır. Ayrıca çevreyi aydınlatmaya yarayan farları vardır.
Şamandıra kısmının içi, yoğunluğu sudan daha az olan benzinle doldurulduğundan su yüzünde kalabilme kabiliyeti vardır. Şamandıranın içindeki silindirik bölmelerin bazısında hava vardır. Dalmak için pompalar yardımıyla buralara su basılır. Battıkça alt kısımda bulunan bir delikten deniz suyu içeri girerek benzini sıkıştırır. Böylece iç basınç dış basınca daima eşit kalır ve şamandıranın büyük basınçlar altında ezilmesi önlenmiş olur. Bu sebepten şamandırayı daha hafif malzemelerden yapmak mümkün olur. Aksi taktirde kabin gibi çok sağlam yapmak gerekirdi. Araç battıkça, şamandıra içine giren su, benzini sıkıştırdığından benzinin yoğunluğu artar. Dolayısıyla batma hızı da artar ve araç yüzme kabiliyetini kaybeder. Bunu önlemek için “safra” diye adlandırılan ve elektromıknatıslarla aracın silolarında tutulan demir talaşları kısmen salınır. Ağırlık azaldığından hızı azalır. Batiskaf deniz dibine indiğinde aracı kontrol etmek için yine safralardan ve zincirlerden faydalanılır. Araca asılı zincirler deniz dibine dokununca, araç, zincir ağırlığından kurtulup hafifler ve hızı azalır; tekrar yüzme kabiliyeti kazanır. Sağa sola hareketleri ise küçük elektrik motorlarıyla sınırlı olarak sağlanır. Ayrıca sualtı akıntılarından da bu gaye için faydalanılır.
Batiskaf su üstüne çıkmak istediği zaman çelik bilyalardan meydana gelen safraları boşaltır ve hafif olan benzin, balon gibi aracı su üstüne çıkarır. Su üstüne çıkınca hava bölmelerindeki su, sıkışan hava tarafından dışarı atılır. Elektrik kesilmesi gibi durumlarda elektromıknatıslarla tutturulan safralar kendiliğinden bırakılır. Ayrıca tehlike anında safra görevi yapan bazı ağır aletler de elektromıknatıslarla taşınır.
Prof. A. Piccard’ın gerçekleştirdiği ilk batiskaf, Belçika Bilimsel Araştırma Milli Fonu (FRNS) tarafından desteklendiğinden FRNS-2 olarak adlandırıldı. (Piccard, balon çalışmaları da yaptığından FRNS-1 ismi balonuna verilmişti.) Bu araç l948’de 1 kilometreden biraz daha fazla derinlere inmeyi başardı. Arkasından FRNS-3 ve İtalya’da Trieste batiskafını gerçekleştirdi. Çeşitli dalışlar neticesi Trieste l960’da Büyük Okyanustaki Mainas Çukuruna 11 kilometreye yakın bir dalış yaptı. l96l’de ise Arşimed batiskafı denize indirildi. Çok derinlere inebilme kabiliyeti olan bu aracın kabin iç çapı 2 m civarındadır. Su altındaki hareket kabiliyetini artırmak için üç tane pervane eklenmiştir. Bunlardan biri itme kuvvetini sağlarken, ikincisi yön değiştirmeye, üçüncüsü ise az miktarda dik doğrultudaki hareketlerini sağlar. Fransa, Sovyetler Birliği, ABD’de hala batiskaf konusunda çalışmalar sürdürülmektedir.