« : 14 Ekim 2008, 00:51:43 »
Kaldırımlarda...
Bugün bir manifaturacıya girdim. Kendime metrelerce kumaş aldım. Adam parası çıkışmayan müşteriyi azarlayıp aldı elinden paketi. Beni kapıdan uğurlarken kapının önündeki kediye küçük bir ciğer parçası attı. Ne garip, hem parayı, hem kediyi seven bir insandı. Sonra yol boyu bütün insanlara baktım. Ne garip dede, insan ne tuhaf, bir yanımız kötü aslında. İnsan ne tuhaf dede, bal gibi farkında kimsesiz olduğunun. Bunu anlayınca beni kıyıdan kovalayanlara bile kızamıyorum bile artık dede. Yürüyorum caddede, öylece…
Ben, en çok da beni kıyıdan atanı sevdim. Kalktı beni hiç bilmediğim bu hayatın içine attı. Sizden kopardı. Hem parayı hem kedileri seven adam gibi o da hem kedileri hem denizi seven birine benzemeye çalıştı her nasılsa. Ama ben yine de vazgeçmedim onu sevmekten dede. Eskisi gibi değil ama biraz küs, biraz buruk seviyorum onu şimdi. Yüreğimin tepesine çıkıp oradan bakıyorum ona, denize ve hayata… Sonra inip gidiyorum şehrin tozlu kayıp sokaklarına…
Artık denizlerden uzaktayım…
Kış günleri soğuk çeşmelerde abdest alacağım. Kaba örtüler takınacağım… Sonra, gizlilerde ağlayacağım… Uçan balıklardan ödünç aldığım kırık kanatlarıma pansuman yapacağım, 'pansuman yazısıyla'… Beni yine solgun sofalarda ağırlayacaklar. Onlara yedileri, üçleri anlatacağım… Sonra yüzümü sizin olduğunuz o denizlerin yönüne çevireceğim. Bakacağım bu hayata koca bir boşluğa bakar gibi… Çünkü ben hem denizleri, hem parayı hem de kedileri bir anda sevemem dede. Çünkü ben, şimdi hayatıma o siyah balçığın mor ışığında yeni başladım. Ne kadar acı çeksem de, vermem kimseye kederimi. Ne kadar acı çeksem de, bana bu kederi verenleri daima çok severim. Çünkü kederin içinde siz varsınız ya? Size baktığım yerde deniz olmasa da, ben yine bakarım oraya… Sizden başka kimsem yokki benim… Çünkü siz beni, daha ben bu dünyada yokken sevmiştiniz…
Oysa şimdi…
Yoksunuz siz…
Ben
Esen rüzgarlarda ezilmiş bir çiçek gibiyim
Kaldırımlarda.
Yalnızlık
Şimdi yanımda
Gidecek yerim yok
Seccademden başka
Kaldırımlarda...