Kolaycılığa Kaçmayalım
İnsan, yaşadığı süre içinde kendisi için olmazsa olmazları iyi belirlemelidir. Bunların başında da, okumak ve düşünmek gelmelidir. Bunun için de kolaycılığa kaçıp, mazeret üretmek yerine, “bunu nasıl daha iyi yapabilirim?” in yollarını aramalıdır. Bu mazeretlerin başını da, “vakit yok, para yok,” gibi basit kaçışlar çeker. Basittir, çünkü çareleri vardır. Çaresi olan şey de imkansız değildir.
Okumak için boş vakit arayan, zaten baştan kaybetmiş demektir. Çünkü, dünyada var olan bir insan için boş vakit arayışı oldukça mantıksızdır. Hayatın kendisi doludur. Aynı zamanda okumak, eğlencelik çerez değil ki, boş vakitte yapılsın. Ciddi bir iştir ve ciddiyet ister. Bunun için de boş vakte değil, var olan vakti kullanmaya gerek vardır. Ciddi işler işin vakit aranmaz, vakit oluşturulur.
Paranın yokluğu konusuna gelince, o zaten hiçbir şey için yeterli miktara gelmeyen bir metadır. Onun varlığını beklemekse abesli iştigal… Önemli olan var olan parayı nasıl değerlendirdiğimizdir. O zaman önceliklerimizi iyi belirlersek, kitap almaya da gayet iyi para ayırmış oluruz. Önceliğimiz, bir varken ikinci kol çantasını almaksak, ayağımızdaki ayakkabının modası geçti diye eskimeden yenisini almaksa, zaten değil kitaba başka şeylere de para yetiştirmekte zorlanırız. O zaman mazeret para yokluğundan ziyade öncelik eksikliğidir. Kitap için paradan önce önceliği gerek vardır. Şimdi düşünelim, kitap hayatımızın neresinde durmakta ve ne zaman önceliğimiz durumunda…
Okumak için ille de kitap şartını ortaya atmak doğru olmaz. Bununla beraber dergi ve gazeteleri de göz önünde bulundurmak gerekir. Özellikle gazeteler, okuma alışkanlığı için bir adım olabilir. Okumanın yolunu açacağı için gazete okumayı da ihmal etmemek gerekir. Tabi burada önemli olan gazeteyi niçin aldığınızdır. Okumak için mi, dedikodu öğrenmek, bakmak için mi? Bu ayrımı iyi yapmak gerekir. Okunacak gazete vardır, gündelik işlerde kullanılan gazete vardır. Bize lazım olan okunacak gazeteyi bulmaktır.
Bir de kitap okuma teknikleri var ki, bunların en yaygını hatta kurslarının bile olduğu, “Hızlı kitap okuma teknikleri,” böyle bir şey de pek mantıklı değil. Çünkü hızlı yapılan her şeyin sonunda bir hazımsızlık söz konusudur. Düşünün bir kere, hızlı yediğiniz bir yemek sonunda kendinizi nasıl hissedersiniz? İnsan beyni de aynı hazımsızlığı hızlı okuma sonucu yaşar. Okumada gerekli olan hızlı okuma değil, verimli ve anlayarak okumadır. Eğer okuduğunuzu anlamıyor, ama hızlı okuyorsanız, bu aynen, kör gözün gökyüzünü tarifine benzer ki, kimse dediğinizden bir şey anlamaz. Okuduğunuz da size bir şey katmamış olur. Okumaktaki amaç kişiye bir şeyler katmasıdır, yük olması değil. Hızlı okuma ile birçok kitap bitirmiş olursunuz, ama sonuç yoktur. Aynen Cuma Sûresindeki, “…sırtında çokça kitap taşıyan merkep” benzetmesine muhatap olunur.
Yemek yerken nasıl ki her türlü besinden vitamin almak için gıdalanıyorsak, özellikle de hanımlar olarak hiç üşenmeden her türlü yemeği büyük bir istekle yapıyorsak, kültürel beslenmemiz için de gerekli her kitabı okuma alışkanlığı kazanmalıyız. Bunun için ilk şart kitap almak değil. Okuduğunuz kitabı anlamak için çaba sarf etmek. O zaman öncelikle bir sözlük almak gerekir. Çünkü okuduğunu anlamayan için kültürel zehirlenme söz konusu olur ki, bunun tedavisi de oldukça zordur. Besin zehirlenmesi gibi mide yıkamayla geçecek kadar kolay değildir.
Kendi diline vakıf olamayan biri, kendi ev adresini tarif edemeyen adamdan farksızdır. Mithat Paşa, bir çok yabancı dil bilmekle Ahmet Cevdet Paşa’ya karşı böbürlenmiş. Ahmet Cevdet Paşa da bir gün kendisine kızmış ve “senin bildiğin yabancı dili, kunduracılar ve turistlere şunu bunu satmak isteyen çocuklar da bilir” deyivermiş. Önce kendi dilimizin özelliklerini, inceliklerini ve güzelliklerini bilmeli ve anlamalıyız. Bunun için de okuduğumuz bir metinde “bunu anlamadım, bu kitap okumaz,” diye bırakıp ucuz yolu seçmek yerine, elimizin altındaki lügatlere baş vurmak en doğrusu. Çünkü kelime hazinenizi geliştirmekle, kendinizi de geliştirmiş olacak, akranlarınızdan bir adım önde olacak, en önemlisi okuduklarınızı daha rahat anlamış olacaksınız.
O zaman kaçma gibi basit ve kolayı seçmektense, kovalamak gibi zor ve güçü seçmek en iyisi. O zaman olduğu yerde patinaj yapan arabayı çoktan geçen bir 4x4 araç gibi çevrenize fark atarsınız. Unutmayın, olduğu yerde saymak kadar kötü bir şey yoktur. Okumak sizi olduğunuz yerde saymaktan kurtaracak tek faydalı eylemdir. Bunun için de kolaya kaçmanız doğru olmaz her halde…
Mine İzgi