Alm. 1. Weberei (f), 2. Webwaren-handel (m), 3. Textilindustrie (f), 4. Webkunst (f), Fr. 1. Profession (f) ou etat (m) de tisserand (m), 2. Textile (m), İng. Textile industry.
Kumaş dokuma işi veya dokuma ticâreti.
Kısâs-ı Enbiyâ’da dokumacılığın ilk yaratılan insan hazret-i Âdem’den beri temel sanatlardan olduğu bildirilmektedir. Bu ve diğer dînî kaynaklarda, Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflere dayanılarak verilen bilgilerde, hazret-i Âdem’e îmân edenlerin şehirlerde yaşadıkları, okuma, yazmayı bildikleri, demircilik, iplik yapma, kumaş dokuma, çiftçilik ve ekmek yapma gibi sanatlarla uğraştıkları uzun açıklanmaktadır. Yapılan arkeolojik kazılarda, Mısır ve Peru’da bulunan resimlerden, eski dokumacılık ve kullanılan çeşitli âletler hakkında değişik bilgiler bulundu. Dünyânın çeşitli yerlerinde türlü şekilde kullanılan dokumacılığın gelişmesi, kullanılma şekil ve biçimleri farklı olmuştur. Zâten çok eski devirlere âit elde fazla bilgi yoktur. Yalnız daha ziyâde kadınların uğraştığı bir sanat olarak kabul edilmektedir.
Avrupa’da bu sanatın gelişmesi ortaçağdan sonra olmuştur. İlk önce Bizans’ın sonra da Müslümanların bu gelişmede önemli tesirleri görüldü. Ortaçağ boyunca Avrupa’da ilkelliğini muhâfaza eden dokumacılık 13. asırda gelişmeye başladı. Şaftlı dokuma tezgahının yapılması hem daha seri hem de desenli kumaşların yapılmasına imkân sağladı. Tezgahlar üzerindeki çalışmalar rönesanstan sonra hızlandı. Amerika’da koloniler devrinde dokumacılık ev sanatı olarak gelişmişti. On sekizinci asırda dokuma makinalarının yapılması el sanatından bugünkü dokuma endüstrisine geçişi sağladı. Makinalaşmada görülen yenilikler dokuma sanâyiinde de oldu ve günümüzün dev tekstil fabrikaları kuruldu. Bugün toplumun her çeşit ihtiyaçlarını karşılayabilecek kalite ve desene sâhip kumaşlar, seri olarak dokuma makinalarında üretilmektedir. Bütün bu teknik imkanlara rağmen el tezgâhlarında dokunan halı, ipek, kadife ve masa örtülerinin kalitesi daha üstün olmaktadır.
Dokuma: Bir kumaşın dokunabilmesi için önce iplikleri hazırlanır. Dokumanın kalitesi en başta ipliğe bağlıdır. İpliklerle çözgüler hazırlanır. Bunlar uzunlamasına ipliklerdir. Günümüzde otomatik makinalara gerilir. Bunların bir altından bir üstünden geçecek şekilde mekikle yanlamasına atkılar geçirilir. Atkıları, tarakla sıklaştırmak sûretiyle dokumanın sık ve düzgün olması sağlanmış olur. Seri hâlde devâm eden bu hareketle süratle kumaş dokunur. Eskiden bir makinaya bir işçi gerekirken, bugün 30-40 makinaya bir usta kâfi gelmektedir. Dokunan kumaşlar düz veya desenli olabilir. Düz dokunan tek renkli kumaşların çözgü ve atkısı aynıdır. Desenlilerde ise çözgüde deseni veren ayarlama yapıldıktan sonra atkıda başka renk olabilir. Bu başka renk olan atkı kumaşa ayrı bir desen verir. Bir de düz dokunup üzerine baskı sûretiyle çeşitli renkler verilen kumaşlar vardır. Kumaşlar kullanılan ipliğe göre; yünlü, pamuklu, ipekli, keten, dokuma diye ayrılabilir. Bunların tezgâhlarının yapılışları esasta aynı olmasına rağmen bâzı hususlarda farklılık gösterirler.
Dokuma tezgahları: İlk önceleri iptidâî şekilde olan tezgâhlar zamanla geliştirildi. İlk önceleri dokumanın mekik aralığından geçirilmesi için iki kişinin çalışması îcâb ediyordu. John Kay, dokumacının bir ipi çekip bir sürücüyü çalıştırma tekniğini geliştirdi. Böylece mekiğin öteki yana geçmesi kolaylıkla sağlanıyordu. Fakat değişik insanlar değişik şekilde çalıştıkları için mekikle tezgâhın diğer parçaları arasındaki uyumlu çalışma tam sağlanamadı. On dokuzuncu asırda bu çalışma gerçekleştirildi. Günümüzde dakikada 200 atkı hızı aşkın tezgâhlar yapılmıştır.
Dokuma sanâyiinde bugün üç çeşit tezgâh kullanılmaktadır. Bunlar; el tezgahları, otomatik ve mekiksiz tezgâhlardır.
El tezgahları: Tek veya belirli sayılarda atkı atılarak dokunması gereken dokumaları otomatik makinalar dokuyamaz. Bunun yanında ucuz ve her yerde kullanılır olması da bunların tercih sebebidir. Bunlar, takım tezgâhlarında yapılmış olup, eskilerinden çok düzgündürler. Mekiğin içindeki masuradaki iplik bir alttan bir üstten giderek atkı işi rahatça yapılır. Güvenilir ve temiz olmasından dolayı el tezgâhları ve el dokumacılığı artmaktadır.
Otomatik tezgâhlar: Bugün kullanılan tezgâhların çoğunluğu bu cinstir. Masuradaki atkı otomatik olarak gidip gelmektedir. Buradaki esas özellik mekikteki iplik bitince, mekik kutusundaki yenisinin otomatik olarak dokumaya devam etmesidir. Burada dokuma işlemi hiç kesilmez. Tezgahlardaki mekanik, elektrikî ve optik düzenlemeler, mekikteki ip bitince yenisinin hemen devreye girebilmesini temin edecek şekilde yapılmışlardır. Gevşek ve sarkık kısımlar dokumayı bozmasın diye hava emişli parçalar çalışarak onları düzene sokar.
Mekiksiz tezgahlar: Dokuma tezgahlarının çalıştığı yerlerde gürültü çok olur. Bilhassa mekiklerin gidip gelmesi normal konuşmayı işittirmiyecek kadar ses yapar. Mekiklerin olmaması gürültüyü oldukça azaltır. Bu cins makinaların sessizliği yanında hızlı çalışmaları da ayrı bir üstünlüktür. Yalancı mekikli, oklu ve sıvı püskürtmeli olanları vardır. Bu atkı masuraları, makinanın yanında bulunur. Bunların en yenisi sıvı püskürtmeli olandır. Bu tezgahlarda argaç aralığında atkı hâriç hiçbir şey bulunmaz. Argaç aralığından atkı, hava veya su ile püskürtülerek geçirilir. Bu iş için kullanılan püskürtme gücü kâfi gelmediğinden, ipin gevşek tutularak gerilmeden hareket etmesini sağlayan âletler de konulur. Su püskürtmeli sistem daha verimli olmasına rağmen, bu usûl su geçirmez dokumalar ve paslanmaz mâdenden yapılan tezgâhlarda kullanılır.
Türkiye’de dokumacılık: Selçukluların Anadolu’ya hâkim olmalarından sonra dokumacılık sanatında önemli bir gelişme görülmüştür. Denizli’deki altın telli dokumaları, Adana ve Sivas’taki pamuklu dokumalar, çeşitli yerlerdeki halı ve kilim dokumaları o devrin en güzel örnekleridir. Ayrıca Bursa ve Bilecik’teki pamuklu, iplikli, çatma yapımı da ileri seviyedeydi.
Osmanlı Devletinin kurulması ve kısa zamanda gelişip memleketler fethetmesi dokuma sanâyi üzerinde de etkili olmuştu. Bilhassa orduların gün geçtikçe artması, asker sayısının çokluğu, ordunun giyim ihtiyâcını karşılayabilecek bir dokuma sanâyiinin gelişmesine yol açmıştı. Şam, Adana ve Halep’te dokunan çeşitli kumaşların yanında Bursa’da da zamânın en güzel kadifeleri, renk renk bezler, peştamallar, fitiller, ibrişimler, çanta nakışları dokunurdu. Malatya’nın renkli Malatya bezleri, Diyarbakır’ın kırmızı bezi, Ankara’nın sofu, Kütahya, Uşak ve Kula’nın halıları imparatorluğun bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumdaydı. Bu devirde Avrupa’dan üstün olan Osmanlı dokuma sanâyii, üstünlüğünü 18. asra kadar devâm ettirdi. Bu asırda Avrupa’daki makinalaşmanın yurdumuza sokulup gelişmeden istifâde etme gayretleri Üçüncü Selim ve Abdülazîz Han zamânında görülmüşse de, bu ancak 19. asrın ikinci yarısında mümkün olabilmiştir. Bursa ve Lübnan’da ipek, Adana, Tarsus, İzmir’de pamuk ipliği, Afyon ve İzmir’de halı ipliği fabrikaları kurulmuştur. Bunlar özel teşebbüse âit olup, devlet eliyle sâdece İzmit, Feshâne, Hereke ve Bakırköy fabrikaları kurulmuştur.
Bugün ise başta İstanbul, Adana, İzmir, Eskişehir, Malatya, Kayseri olmak üzere pekçok vilâyetimizde en gelişmiş tezgahlardan meydana gelen modern fabrikalar vardır. Dokumalarımız, Avrupa’dakiler ile boy ölçüşebilecek kalite ve modernliktedir. Halı dokumacılığı ise fabrikaların yanında Anadolu’nun pekçok yerinde el tezgahlarında dokunmaktadır. Bünyan’ın, Lâdik’in, Isparta’nın el dokuma halıları emsallerinden çok üstün kalite ve değerdedir.