Beyazıt Camisi'nin Büyük Sırrı

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı busegül

  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Adana
  • 20005
  • +360/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • Allah birdir ve Muhammed (s.a.v.) onun elçisidir.
    • Uyanan Gençlik
Beyazıt Camisi'nin Büyük Sırrı
« : 23 Haziran 2013, 13:50:15 »
5 yıkıcı deprem gören 5 asırlık caminin zemininde kayma bile yok.



5 yıkıcı deprem gören 5 asırlık caminin zemininde kayma bile yok.

Birinci derecede deprem bölgesinde bulunan beş asırlık Beyazıt Camisi'nin zemininde,
geçirdiği beş yıkıcı, 20'yi aşkın şiddetli depreme rağmen kayma bile olmadı.

Vakıflar Genel Müdürlüğü, 1500-1506 yılları arasında yapılan ve İstanbul'un fethinden sonra ilk inşa edilen camiler arasında yer alan Beyazıt
Camisi'nin restorasyonu için çalışma başlattı.

İlk kez restorasyon görecek caminin mevcut durumunun tespiti için yapı ve zemin deformasyonları izlenerek, rapor hazırlandı.
Caminin birinci derecede deprem bölgesinde yer aldığı belirtilen zemin raporunda, yer altı yaşının görülmesi, temel derinliğinin belirlenmesi ve
zeminden numune alınabilmesi için üç adet 20'şer metre olmak üzere toplam 60 metre temel sondaj yapıldığı belirtildi.

Yapılan gözlemler sonucunda zeminde kayma, kabarma, göçme hareketlerine ve yer altı suyuna rastlanmazken laboratuvar deneyleri de zeminde sıvılaşma riskinin bulunmadığını, oturma tehlikesinin beklenmediğini ortaya koydu.

Olası şişmelerin engellenmesi için yüzeysel suların sağlıklı bir şekilde tahliye edileceği belirtilen raporda, alanın kayma,
heyelan, akma gibi kitlesel hareket tehlikesi ile su baskını, çökme, kaya düşmesi ve çığ gibi doğal afet riski de taşımadığı kaydedildi.

"KÜÇÜK KIYAMETTE" BİLE AYAKTA KALDI

Sultan II. Beyazıt tarafından Mimar Yakup Şah'a yaptırılan ve T planlı camiler arasında yer alan Beyazıt Camisi,
ilk olarak 10 Eylül 1509'da meydana gelen ve "Kıyamet-i Sugra" yani "Küçük Kıyamet" olarak adlandırılan depremi yaşadı.

Bu deprem en büyük hasarı camilere verirken 109 cami tamamen yıkıldı,
ayakta kalanların tümünün minaresi tahrip oldu. Ayasofya'nın fetihten sonra yapılan minaresinin yıkıldığı depremde,
Beyazıt Camisi ayakta kaldı, bazı kaynaklara göre yalnızca kubbesi hafif çapta zarar gördü.

Fatih Camisi'nin tamamen harap olduğu, Topkapı Sarayı, Eski Saray ve surların etkilendiği,
Yerebatan sarnıcının desteklerinden birinin çökmesi sonucu İstanbul'un sular altında kaldığı 1766 Depremi de Beyazıt Camisi'ni etkilemedi.

Kapalıçarşı'nın bir kısmının yıkıldığı, Ayasofya'nın büyük zarar gördüğü 1894 Depremi ile yaklaşık 20'ye yakın şiddetli deprem de Beyazıt Camisi'ne zarar
veremedi.

Osmanlı zamanında camiilere çok önem verilirdi.camii yapılacak yer büyük bir özenle seçilirdi..bununla ilgili birşey duymuştum; camii yapılacak yere et koyarlarmış 1 hafta sonra gelip kontrol ederlermiş..et bozulduysa o araziyi kullanmazlarmış, bozulmadıysa uygun demekmiş..işte bizim atalarımız bu kadar özen gösteriyorlarmış

haliyle bu titizliğin karşısında en yıkıcı depremler bile sorun teşkil etmiyor

"ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" bu söz de eskilerin işlerini ne kadar çok önemsediğini anlatmaya yetiyor.

'Sultan camileri'' anlamına gelen selatin camilerinin ikincisi Bayezid Cami, Sultan II. Bayezid tarafından yaptırılmıştır.
İşte Evliya Çelebi'nin aktardığı cami ile ilgili ilginç hikaye:

Bizans devrinin en büyük meydanı olan Tauri Forumu'nun bulunduğu yerde Fatih Külliyesi'nden sonra ikinci büyük külliye olarak kurulan II. Bayezid Camisi'nin yapımına mimar Yakup Şah tarafından 1500 yılında başlanarak 1505 yılında tamamlandı.

Sultan II. Bayezid tarafından yaptırılan cami hakkında Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde şu hikaye anlatılır: ''Bu caminin temeline başlandığında mimarbaşı, 'Padişahım mihrabı nice koyalım?' diye sorunca Sultan Bayezid-i Veli, 'Ayağım üzere bas' der. Sultanın ayağı üzere basınca Kabe-i Şerif'i gören mimar, hemen Bayezid Han'ın ayağına yüz sürüp, ilk olarak caminin mihrabını yapar. Yapı tamamlandıktan sonra ilk cuma namazında Sultan Bayezid, 'Her kim ikindi ve akşam namazlarının sünnetini ömründe terk etmemiş ise o imamlık etsin' dediğinde cemaatte bu vasfı taşıyan bir adam çıkmayınca Sultan Bayezid 'Elhamdüllillah seferde ve hazarda uzun müddet ömrümüzde biz bütün sünnetleri terk etmedik' diyerek namazı kendisi kıldırır.''