Surelerin toparlanması, isimlendirilmesi Kuran’ın tamamının nüzulünden sonra olmuştur.
Surelere nasıl isim verildiği ise Tefsir Usulü kitaplarında şu şekilde anlatılmaktadır:
Sureler isimlerini, ihtiva ettikleri bir kelimeden veya ifade ettikleri manadan alırlar. Bu bakımdan bazı surelerin birden fazla isimleri vardır. Mesela Fatiha suresine yirmi kadar isim verilmiştir. Fatihatü’l-kitab, es-Seb’ul’l-Mesani, el-Kafiye el-Esas gibi. Aynı şekilde Enfâl suresinin diğer bir adı Bedr Suresi; İsrâ'nın, Subhân ve Beni İsrâil; Tâhâ'nın, Kelîm; Şuarâ'nın, Câmia; Neml'in Süleyman; Fâtır’ın, Melâike; Zümer’in, el-Guraf; Gâfir'in, et-Tavl ve Mü'min; Muhammed’in, el-Kıtâl; Haşrın, Beni Nadir; Saff'ın Havâriyyin; Kâfirün’un el-Mukaşkışe suresidir.
(Şamil İslam Ansiklopedisi)
Geçmiş peygamberlere ait kıssaları ihtiva eden sureler adı geçen peygamberlerin adlarıyla isimlendirilmiştir: Nuh, Hud, İbrahim, Yusuf, Muhammed sureleri gibi.
Bazen de iki veya daha çok sureye ortak bir isim verilmiştir.
Mesela: Bakara ve Al-i İmran surelerine Zehraveyn, Felak ve Nas surelerine de Muavvizeteyn adı verilmiştir.
Yine çeşitli kavim ve kabilelerden bahseden sureler ise, bunların isimleriyle adlandırılmışlardır.
Sureler bazen baştaki lafzın ismini alırlar: Yasin gibi.
Bütün bunlara rağmen, surelerin içindeki mevzulara göre, adlandırılması mutlaka şart değildir.
Mesela Hz. Musa’dan (as) bahseden Ta Ha, Kasas ve el-Araf surelerinin hiç biri Musa Suresi olarak isimlendirilmemiştir.
(Tefsir Usulü, Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, el-Useymîn - Albani)