YILAN İLE ADAM
Çok eskiden köyün birinde bir yaşlı evliya ve fukara oğlu yaşarmış. Bu köyün
hemen karşısında da, çok ama çok yüksek bir de dağ varmış. Bu dağın tam
tepesinde, içinde bir yılan bulunan bir kuyu varmış. Ne zaman bu yaşlı
evliyanın başı derde girse, bu yılanın yanına gider ve yılan da ona bir altın
lira verirmiş. Gel zaman git zaman artık yaşlı adam oraya çıkamaz hale gelmiş
ve bir gün oğlunu yanına çağırmış. Demiş ki; bak oğlum o dağın tepesin de
bir kuyu var. Oraya git kuyudan bir yılan çıkacak. Benim oğlum olduğunu söyle
ve sana vereceği emaneti alıp bana getir, demiş. Oğlu da tamam baba deyip,
koyulmuş yola. Kuyunun başına gelince, yılan çıkmış. Oğlan anlatmış her şeyi.
Yılan da kuyuya inmiş ve bir altın vererek bunu babana götür demiş.
Oğlan içinden söyle düşünmüş; eğer ben bu yılanı öldürürsem kuyudaki bütün
altınları alır ve çok zengin olurum. Yerden aldığı bir taşı yılana
fırlatmış. Taş yılanın kuyruğuna gelmiş ve can havliyle oğlanı ısırmış. Derken
epey zaman sonra oğlan zehirlenerek ölmüş. Adam iyileşmiş ve doğru yılanın
yanına gitmiş, her şeyden haberi olan adam başlamış yılana anlatmaya; işte
öyleydi böyleydi, o cahildi falan filan demeye ve demiş ki; gel tekrar eskisi gibi dost olalım.
Yılan şöyle cevap vermiş: "yooooookkkkkk olmazzzzzzzzz”
Bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı varken, biz artık dost olamayız" demiş.