Bir adamın kapısına bir fakir geldi.
Fakir; çirkin ve sevimsizdi
Ev sahibi alelacele ona bir şeyler verdi
Ve onu savdı.
Bir müddet sonra aynı kapıyı başka bir fakir çaldı,
Yüzü ay gibi parlıyordu onun,
Sesi, sözü insanın ruhunu okşuyordu.
Ve sohbeti hoş birine benziyordu.
İnsan ona baktıkça içine huzur ve dostluk rüzgârı esiyordu.
Ev sahibi bu fakiri olduğunca oyalamak istedi.
Ekmek pişmek üzere biraz beklemen gerek, dedi.
Fakir epey bekledi, sonunda sabırsızlandı,
Ev sahibi ona meyve ikram etti.
Bu arada fakirin gönül süsleyen sözlerini duymak için,
Onu sürekli konuşturuyordu.
Fakir gitmek için davrandığında
O, bir bahane daha buluyordu.
Kendi içinden, ne kadar oyalarsam onu,
Onun sohbetinden,
Huzur veren sesinden soluğundan
O kadar faydalanırım, dedi.
Nihayet fakirin dostluğunu kazanmak için,
Onu oyaladıkça oyaladı.
Allah bütün kullarının ihtiyacını,
Bütün kullarının dertlerini bilir.
Ve sevdiği kullarının dileğini kimileyin geciktirdikçe geciktirir.
Bununla hem kulunun sabrını ölçer,
Hem de onun niyazını, yalvarmalarını duymak ister.
Kulun bunca yalvarması hem onu olgunlaştırır,
Hem de Allah’ı ne kadar andığını,
O’na ne kadar muhtaç olduğunu pekiştirir.
Allah’ın bir kulunun dileğini geciktirmesi demek ki;
Kulun dünyadaki sıkıntısını uzatır da
Ahiretteki yurdunu genişletir.