Tebbet Suresi ve iki yaşanmış olay üzerine…
Ölenlerine ağlayanlarla ilgili bir şerh düşelim ki yanlış anlaşılmasın. Efendimiz SAV, bağıra çağıra, saçını başını yolarak ağlamayı yasaklamıştır.
“Ama kalp hüzünlenir göz yaşarır buyurmuştur.” Oğlu ibrahimin vefatinda sessiz sessiz gözyaşı dökmüştür.Yasaklanan ağlama, isyan kokan ve bağırarak isyan ederek saçını başını yolarak yapılan ağlamadır.
Bunu belirttikten sonra, Tebbet suresiyle ilgili iki olayı anlatmak isterim. inanın tüylerim diken diken oldu. Bu olayı çevremizdeki bütün insanlara anlatmalıyız ki ibret olsun.
1-Bir arkadaşımız anlatıyor: Onun bir arkadaşı tebbet suresinde Allah’ın Ebu Lehebe olan bedduasını
——————
minnacık beynine,
——————-
sığıştıramadığı için dinden çıkmış. Böyle bir din olamaz ben bunu kabul etmiyorum demiş.
Cenebu Hak yanlışını görmeyi nasip etsin,ne diyelim.Amin.
2.- İslamı iyice araştıran bir papaz, Tebbet suresi yüzünden müslüman oluyor.Burada muhteşem bir incelik yatıyor diyor.Alimler soruyorlar:Bizim görmediğimiz ve senin gördüğün incelik nedir?
Papaz diyor ki:
-Tebbet suresi yaşayan bir insan hakkında nazil oldu. Yani Ebu Lehep hakkında nazil oldu. Ebu Lehep bu sure indikten sonra tam 8 sene daha yaşadı.Bu sure onun ve karısının cehennemlik olduğunu bildiriyordu.Yani Ebu Lehep yalandan bile iman etse bu sure geçersiz kalacaktı.Çünkü Ebu Lehep iman etmiş olacaktı.Ama Ebu Lehep bu sure inmesine rağmen ve tam 8 sene yaşamasına rağmen inkarında direndi ve zulmüne devam etti karısıyla birlikte.incelik burada.Yani iman ederek bu sureyi geçersiz kılabilirdi.Ama Allah onun iman etmeyeceğini biliyordu.İşte bu surede muhteşem bir mucize vardır.Ben bu yüzden Müslüman oluyorum diyor.
KUR’ANIN BİR BAŞKA MUCİZESİDE ŞİMDİ AKLIMA GELDİ:
Kur`ani kerim de bir ayette şöyle buyrulur:
“ Allah bu Kur’an’la bazılarını hidayete, bazılarını dalalete düşürür.”
Kur’an’daki Tebbet suresiyle bir Müslüman dinden çıkarken hristiyan bir papaz dine giriyor. İslamla şerefleniyor.İşte bakış açısı. Bir sure bir papazı Müslüman kılarken,bir müslümanın dinden çıkmasına neden oluyor.İşte bakış açısı.
Önemli bir hususda şurasıdır:
Bir insan başka dinden diye ona beddua etmiyoruz.Beddua etme nedenimiz onun zalim olması ve yeryüzünde fitne çıkarması.Yoksa insanlığın barışı için çalışan hayırlı işler yapan insanlara beddua etmeyiz,hidayetleri için dua ederiz.Çalışmaları için teşekkür ederiz.
Bizim dinimizde vefa duygusu vardır. Efendimiz Mekke yıllarında oğullarıyla birlikte kendisini himaye eden Müşrik Mutim bin Adiyyi, Medine’de yıllar sonra vefa duygusuyla yadetmiş ve Bedirde alınan müşrik esirleri Mutim bin adiyyin oğluna göstererek,
-Baban sağ olsaydı onun hatırı için bunları bağışlardım diyerek vefa duygusunu dile getirmiştir.
Bir başka hususda şudur.
Bir hadisi şerifte: Mazlumun bedduasını almaktan kork. ” Zira Allah’la bu beddua arasında perde mevcut değildir.” Buyrulmuştur.Hadisin izahında ise;
“Allah’la beddua arasında perde yoktur” ibâresi, bedduânın Allah’a ulaşmasını önleyecek hiçbir engel yoktur, yani “mazlumun duası makbûldür” demektir. Başka rivâyetler, mazlum âsi de olsa, fâcir ve hatta fakir de olsa duasının makbul olduğunu tasrîh eder. Ahmed İbnu Hanbel’in bir rivâyetinde: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ مُسْتَجَابَةٌ وَاِنْ كَانَ فَ
اجِراً فَفُجُورُهُ عَلى نَفْسِهِ “Mazlumun duası makbuldür, facir bile olsa, zira onun fücûru kendini ilgilendirir” buyrulmuştur