1. İnsanlar için inanç nedir?
Cevap: İnsan inanan bir varlıktır. Bu yeti onu, kendini
aşarak özünü aramaya, ulaşmak için çabalamaya mecbur
bırakır. Belirsizliğe yer yoktur. Bu yüzden inanma, insanın
varlık yapısında yer alan en temel niteliklerden ve en derin
duygulardan biridir. En genel anlamıyla inanmayan bir
insan ne vardır, ne de düşünülebilir. Dini gelişimin
insanda yarattığı mana nasıldır?
2. Soyut bir kavram olan dini insanlar nasıl algılarlar?
Cevap: İnsanlar farklılıkları nedeniyle kavrama değişik
anlamlar yükleyebilir. Dini inançlar söz konusu
olduğunda, bu inançların, doğruluğu kabul edilen
hükümler ve doğruluk iddiaları oldukları belirtilmektedir.
Buna göre, her din inançlar üzerine kurulmuştur, bütün
dinler kendi iman ve inanç tanımlarını yapmaktadır.
3. İnanç esasları ne demektir?
Cevap: Bir dine mensup olabilmek için asgari düzeyde
kabul edilmesi ve benimsenmesi gereken ilkelerdir.
4. Dinler arasındaki ortak alanlar nelerdir?
Cevap:
İnsanlar kendilerini bir çıkmazda bulurlar (günah
ve ölümlülük gibi).
Bu çıkmazdan kurtulmak için bir yola ihtiyaç
duyarlar (kurtuluş ve özgürleşme gibi).
İnsandan aşkın olan ve insana yardım eden bir
şey vardır (Tanrı, Mutlak Gerçeklik, Brahman,
Nirvana gibi) veya varoluşumuzun bir amacı
vardır.
Bu şey belirli bir tarzda bilinebilir veya ona
yaklaşılabilir (Kutsal Kitaplarla).
Kurtuluşa ya da özgürleşmeye erişebilmek için
insan da bir şeyler yapmak zorundadır (inanmak,
benliği imha etmek, inanç esaslarına uymak gibi).
İMAN VE İNANÇ KAVRAMLARI
5. Dini literatürde iman kavramının tanımı ne şekilde
yapılır?
Cevap: Dini, felsefi, psikolojik, sosyo-kültürel ve siyasi
anlayışları yansıtacak şekilde çok boyutlu olarak
tanımlandığı gözlenmektedir.
6. İman’ın kelime anlamı nedir?
Cevap: Karşısındakine güven vermek, güven duymak,
tasdik etmek ve gönülden benimsemek anlamları
verilmektedir. Bunun yanı sıra sağlamlaştırmak, kesin
karar vermek, tasdik etmek manasındaki akd kökünden
türeyen itikad da iman karşılığında kullanılmaktadır.
7. İnanç’ın kelime anlamı nedir?
Cevap: İnanç (itikad) ise, bir düşünceye gönülden bağlı
bulunma; Tanrı’ya, bir dine inanma, iman, itikat; birine
duyulan güven, inanma duygusu; inanılan şey, görüş ve
öğreti olarak tanımlanmaktadır.
8. İnanç ve iman kelimesi arasındaki anlam farkı nedir?
Cevap: İnanç kelimesi tanımlarda imanı da kapsayacak
şekilde daha genel bir anlam ifade ederken; iman, bir dine
yönelme olarak, daha özel manada kullanılmaktadır.
9. Kur’an’da inanç nasıl ifade edilir?
Cevap: İman, İslam ve tasdik gibi olumlu ve yalanlama,
inkar etme, ortak koşma, terk etme, inatla inkar etme,
kalbinde olmayanı söyleme, şüphe etme gibi olumsuz
nitelemeler bulunmaktadır.
10. Kur’an’da iman nasıl ifade edilir?
Cevap: Genellikle doğrulama (tasdik) ve tahsis etme,
teslim olma (İslam) anlamları verilmiş; daha sonra terim
olarak, Allah’tan tebliğ ettiği kesin olarak bilinen
hususların bütününde peygamberi tereddütsüz olarak
tasdik etmek şeklinde tanımlanmıştır.
11. Smith’e göre iman nedir?
Cevap: İman ve inanç kavramları arasında bir ayırım
yaparak, imanın temel bir insani nitelik olduğunu belirtir.
Ona göre iman, kişinin kendisine, diğerlerine ve evrene
karşı yönelimi veya toplam cevabıdır.
12. Allport’a göre inanç ve iman nedir?
Cevap: Güven olarak adlandırdığı iman kavramını, daha
az emin olduğumuz inançları ifade etmek üzere
kullandığımızı; buna karşılık inancı daha kesin konularda
kullanmaya eğilimli olduğumuzu ileri sürer. Ona göre
inanç, son aşamada iman haline gelir.
13. Clark’ın inaç ve iman konusundaki görüşü nedir?
Cevap: Aradaki farkın büyük ölçüde psikolojik olduğunu,
inancın daha durağan, imanın ise dinamik ve canlı
olduğunu belirtir.
14. Vergote’nin inanç ve iman görüşü nedir?
Cevap: İnanmak eyleminin karşılığının inanç değil iman
olduğunu, dolayısıyla imanın inançtan ayrı tutulması
gerektiğini belirtir. İmandaki “güven” üzerinde duran
Vergote, inancın bir anlamda içte yaşanan iman olduğunu
ifade eder.
15. Ülkemizdeki din psikologlarının inanç ve iman
konusundaki görüşü nasıldır?
Cevap: Genelde iman ve inanç kavramlarını birbirinden
ayırırlar. Onların tanımlamalarında, imanın inanca nazaran
daha özel bir anlam ifade ettiği hususu öne çıkmaktadır.
Her ikisinin zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılsalar
da birbirleriyle ilişkili ancak ayrı kavramlar oldukları,
inancın kapsam itibariyle iman dâhil muhtemel bütün
düzeyleri içerecek şekilde daha genel olduğu, imanın ise
inanca göre daha özel bir anlam ifade ettiğini
görülmektedir.
DİNİ İNANCIN PSİKOLOJİK YAPISI VE TABİATI
16. Vahye dayalı inanç sistemleri nasıldır?
Cevap: İnsanlara neye inanacakları konusunda bilgi
sunarlar; dünyaya, varoluşa, kutsal ve aşkın olana dair bir
tasavvurlar bütünü teklif ederler. Birey bu teklifi kabul
edip etmemekte özgürdür. Kur’an’ın göre dinde zorlama
yoktur ve dileyen iman eder, dileyen inkar eder. Yani
inançlar, sonuçta bir iman ahdi/sözleşmesi üzerine
oturtulurlar.
17. İnanma nasıl bir eylemdir?
Cevap: İnsanın bütününü ilgilendiren, bu yönüyle birçok
boyutu bulunan bir eylemdir. Bunlar, bilişsel, duygusal ve
iradi boyutlardır. İman, bireye teklif edilen kabullerin sırf
bilişsel bir süreç olarak yaşanması ile tamamlanmaz;
bunun yanısıra bu tekliflerin bireyin benliği ile uyuşması
ve bireyi kendi özgür iradesiyle teslim alması gerekir.
18. Tillich’e göre iman eylemi nedir?
Cevap: İman eylemi, hem bunların toplamını hem de her
özel etkiyi aşar ve bizzat bu eylem her birinin üzerinde
belirleyici bir etkiye sahiptir. İman, bireyin bilinçaltının
bir hareketi olmadığı gibi, herhangi bir bilinç işlevinin
eylemi de değildir. İman, her ikisinin öğelerinin de aşıldığı
bir eylemdir. Aynı şey imandaki duygu ve irade boyutları
için de geçerlidir. Ne tek başına duygu ve ne de tek başına
irade, imanı oluşturamaz.
19. Biliş nedir?
Cevap: Algı, hafıza, akıl yürütme, düşünme ve kavrama
gibi zihinsel faaliyetlerin bütününü anlatmak için
kullanılan bir kavramdır. Bireyin imanla ilgili bilişsel bir
faaliyette bulunabilmesi için, öncelikle iman edilecek
varlık alanı hakkında bir ön bilgiye sahip olması gerekir.
Bilişe konu olan bu bilgi, deneyle elde edilebilecek
nitelikte değildir. Vahye dayalıdır ve değişime açık
değildir. Vahiyle gelen bilgiler değer hükmü taşırlar ve
bireysel tutumları oluşturup şekillendirirler.
20. İrade ve dini irade nedir?
Cevap: Sözlük anlamı dilemek olan irade, en kısa
tanımıyla düşüncenin ortaya koyduğu bir gayeye doğru
gitme hareketi demektir. Dini irade ise bireyin, dinin
istekleri ve yasakları doğrultusunda davranışlarını
ayarlama gücü olarak tanımlanmaktadır.
21. İmanda kabul ve tasdikin oluşabilmesi için gerekli
olan nedir?
Cevap: İradenin katılımı ve imana göre şekillenmesi
gerekir. Allah’ın varlığını kabul ve tasdik eden insan,
hayatına O’nun emir ve yasakları çerçevesinde istikamet
vermek üzere kendini O’nun iradesine teslim eder.
22. Allah rızasını kazanmak nasıl olur?
Cevap: İtaat ve teslimiyet, körü körüne bir boyun eğme
değildir. Allah’ın adalet, merhamet, iyilik ve ahlakın
kaynağı olduğuna inanma ve güven duymadır. Allah
rızasını kazanmak için gösterilen sabır ve sebat iradeyle
ilgilidir ve birtakım arzu ve istekler bu irade sonucunda
feda edilir.
23. İmanda duygusal yapının göstergesi nedir?
Cevap: Anlamı içerisinde güvenin bulunması, imandaki
duygusal yapının en önemli göstergesidir. Ancak güven
imanda tek duygu değildir. İmanın duygusal yapısı
içerisinde sabır, tevekkül, rıza, sevgi, korku ve fedakarlık
gibi diğer duygular da en az güven kadar etkindir.
24. Olumsuz durumlarda imanın katkısı nedir?
Cevap: İman, olumsuz olaylara karşı mü’mine dayanma
gücü verir; korkuya, ümitsizliğe ve hüzne kapılmasını
engeller. Rabbine olan teslimiyet ve güveni, başına
gelenler karşısında isyan etmeyip rıza göstermesini,
sabretmesini ve ona tevekkül etmesini temin eder.
25. İmanın psikolojik kaynakları nelerdir?
Cevap: Batı düşüncesinde, imanın psikolojik kaynakları
konusunda birbirinden farklı bazı görüşler yer almaktadır.
Bunlar:
Biyolojik temeli esas alan görüşte, imanın bir içgüdü olduğu ileri sürülmektedir. Bu görüşü
savunanların geldiği son nokta inanç genidir.
İmanın, iç-güdülerin yönlendirilip
olgunlaştırılması sonucu ulaşılan insani bir
gelişim olduğu yolundaki varsayımdır.
İmanı, insanın sonsuz olanla karşılaşmasının
sonucu olarak gören ve onu sonsuzluk duygusuna
dayandıran görüş.
Önceki görüşün tam tersi bir iddiayı savunarak,
imanın aslında sonlu olanı idrak olduğu görüşü.
Buna göre, insanın sonsuzu idrak etmesi için
öncelikle kendi sonluluğunun farkında olması
gerekir.
Sonuncusu ise, imanın, varlığı idrak olduğu
yönündeki görüştür.
26. Dini inançların insanlara sağladıkları nelerdir?
Cevap: Dini inançlar, pek çok insanın kimlik, kişilik ve
benlik oluşumundaki düzenleyici ve yönlendirici
işlevlerinin yanı sıra; insanın kendisiyle, diğer insanlarla,
tabiatla ve Tanrıyla ilişkilerinde de önemli roller
oynamakta ve hayatın anlamına ilişkin bütüncül cevaplar
sunarak bir dünya görüşü sağlamaktadırlar.
27. Dini inançların insanlar üzerindeki etkileri nelerdir?
Cevap: Dini inançların birey üzerindeki etkileri ve bireyin
bunlara bağlı olarak oluşturduğu hayat tarzı, kişisel
bağlanma, anlama ve yaşama tarzının yanı sıra toplumsal
ve kültürel unsurlardan ve coğrafi, sosyo-politik ve
ekonomik faktörlerden de fazlasıyla etkilenebilmektedir.
İnancın etkisi kişiye, kişinin bağlandığı dine, ait olduğu
mezhebe veya cemaate, dinle bütünleşme düzeyine,
çevreye, duruma, kişinin fiziksel ve zihinsel sağlık ve
mutluluğu gibi birtakım faktörlere bağlı olarak değişiklik
gösterebilmektedir.
İNANÇ GELİŞİMİ
28. İnanç gelişimi nedir?
Cevap: İnsan gelişimi düşüncesiyle bağlantılı olan ve
inancı, gelişim dönemleri içerisinde inceleme amacı
taşıyan bütün girişimleri ifade etmek üzere oluşturulmuş
özel bir kavramdır. Bunların genel adı ise dini gelişimdir.
29. İnanç gelişimi kuramları nelerdir?
Cevap: Basamak, evre ya da aşama kuramları olarak
adlandırılmaktadır.
30. İnanç gelişimi kuramları hangi amacı taşır?
Cevap: Daha önce mevcut olan genel gelişim
kuramlarında çok az yer verilen veya hiç bahsedilmeyen,
genelde din özelde ise inanç boyutunu ortaya çıkarma
amacı taşımaktadırlar.
31. Fowler’a göre inanç gelişimi kuramı nedir?
Cevap: Fowler, inanç kavramını, insanın temel dinamik
güven tecrübesi olarak tanımlayıp yorumlar. İnanç, güven
ve bağlılığımızı bir ya da birçok değer merkezine, güç
imge ve gerçekliklerine odaklanmak suretiyle yorumlama
ve bağlanmanın dinamik sürecidir. İnanç, paylaşılan
güven ve bağlılıklar içinde bizi ötekine, paylaşılan
değerlere, anlam ve gücün aşkın çatısına bağlayan ve
başkalarıyla ilişkilerimiz içerisinde şekillenen varoluşsal
bir yönelimdir.
32. İnanç kavramının kapsamı nedir?
Cevap: İnanç kavramı, kurumlaşmış dinleri aşar ve
bireysel değer noktalarını, hayalleri, gerçek tecrübeleri ve
insanın içinde kendisini dini geleneklere, aileye, ulusa,
güce, paraya, cinselliğe ve benzerlerine bağladığı ana
hikayeleri kapsar. Bu, bireyin hayatının anlaşılmasında
uygun bir yol sunar.
33. Fowler’ın ilişki olarak inanç ve bilgi olarak inanç
arasındaki ayırımı nedir?
Cevap: İnanç doğumla birlikte ilişkilerden oluşur ve temel
olarak kendi grubuna ve sosyal çevreye, hem de aşkın
olana ilişkindir. Aynı zamanda inanç, dünyaya bakış ve
dünyayı anlama ve anlamlandırma tarzıdır. Böylece inanç
bütün kişiliği kapsamaktadır. Çünkü onun hem ahlakiliği
ve sosyal farkındalığı, hem de ruhi kabiliyetleri, benlik
tasarımı inancı içine almaktadır. Burada inanç, insani bir
arzu ve talep haline gelir.
34. Fowler’a göre aşama nedir?
Cevap: Bireyin düşüncelerini oluşturan işlevsel yapıların
birbirine geçtiği, etkileşimsel ahenkli bir tarz bütünlüğü
içinde devam ettiği sürecin adına aşama denir.
35. İnanç aşamaları nelerdir?
Cevap:
1. Sezgisel–Yansıtıcı İnanç: Birey, çevresindeki
insanların inançla ilgili hikaye ve eylemlerini
pratik bir tarz içinde taklit eder. Bu bağlamda
taklide dayalı bir inanç özelliği söz konusudur.
2. Öyküsel–Lafzi İnanç: Birey, mantıklı düşünme
yeteneğinin gelişmeye başlamasıyla birlikte,
dünyadaki işleyişi anlama çabasına girer. Kendi
inanç toplumuna ait olmayı sembolize eden
hikâye, inanç ve uygulamaları kendine mal eder.
3. Yapay–Geleneksel İnanç: Birey, ergenlikle
beraber, formel işlemler ve kişilik bunalımlarının
ortaya çıkmasıyla, muhtemelen inancın üçüncü
aşamasını göstermeye başlayacaktır. Tanrıyla
daha çok kişisel ilişki ve biçimsel ameli
düşünceyle ilgili soyut fikirlere bir güven söz
konusudur.
4. Bireysel–Düşünceye Dayalı İnanç: Bu dönemde
birey, artık hayatını kurguladığı ve şekillendirdiği
inanç ve değerleri sorgulamak, tecrübe etmek ve
yeniden yapılandırmak zorundadır.
5. Birleştirici İnanç: Bu aşamadaki kişi, zihindeki
ve yaşantıdaki zıtlıkları bütünleştirmeye
çabalayarak çelişkileri birleştirmeye başlar.
Birey, bir önceki basamak içinde gelişen inanç
sınırlarını aşarak, gerçeğin hem çok boyutlu hem
de kaynağı itibariyle birbiriyle uyumlu ve
bağlantılı bir yetenek geliştirir.
6. Evrensel İnanç: Bu aşama, olgun inancın
zirvesidir. Çok az insan inancın bu aşamasına
çıkabilir. Bu aşamaya ulaşan birey, adalet ve
sevgiyi etkinleştirip, baskı ve işkenceyi alt etmek
için, hayatın anlamı ve Tanrı’nın gücü ile
birleşme sürecini yaşar.
DİNİ ŞÜPHE
36. Şüphe nedir?
Cevap: Şüphe, günlük dilde, hakkında olumlu veya
olumsuz kesin bir hüküm bulunmayan herhangi bir
konudaki kararsızlık durumunu anlatmak için kullanılır.
Din Psikolojisinde ise, apaçıklık ve kesinlik arzusunun
önceki inançla ya da sebepleri karşılıklı olan iki inancın
birbiriyle çatışması sonucunda ortaya çıkan kararsız, sabit
olmayan ruh hali olarak tanımlanmaktadır.
37. Bireyde şüphe durumunu nasıl çözümler?
Cevap: iki muhtemel gelişme çizgisi söz konusudur:
Birey, şartlara ve duruma göre, ya şüpheden şuurlu imana
ya da kararlı inançsızlığa geçiş yapacaktır. Din diliyle
ifadelendirirsek, ya tasdik edecek ya da inkâr edecektir.
Bu iki gelişme çizgisi psikolojik olarak aynı sonucu
doğuracaktır. Yani, ne imanı tercih edenin ve ne de kararlı
inançsızlığı seçenin zihninde şüpheye yer kalmayacaktır.
38. İmanda şüphe nedir?
Cevap: İman, dinamiktir, yani bir anda şekillenmez ve her
zaman aynı yoğunlukta kalmaz. Bilişsel, duygusal ve iradi
süreçlerden geçer. Birey bu süreçlerde birtakım şüpheler
yaşayabilir. Burada şüphe, olumlu anlamda, bir farkındalık
durumunun başlangıcı olarak nitelendirilebilir. Çünkü
şüphe duymaya başlayan birey, zihnini, bulunduğu
düzeyden daha ileri bir aşamaya taşıma kararlılığındadır.
Ayrıca, kararlarında özgür olmalıdır. Bu süreçte bireyin
şüphelerini sonuçlandırması, belirsizlikten kurtulması, hür
iradesini kullanması psikolojik bütünlüğü için gereklidir.
39. Dini şüphe çeşitleri nelerdir?
Cevap:
1. Arayış Şüphesi: Eleştiri ve itiraz niyeti
olmaksızın, dini bilgi ve kavramların gerçekliğini
ve sebeplerini araştırma ve tatminkar cevaplar
bulma arzusuyla ortaya çıkan ve daha çok
çocukluk döneminde görülen bir şüphedir.
2. Bencillik Şüphesi: Bireyin, inancı, yüce ilgi ve
değerlerden çok kendi çıkarına hizmet eden bir
araç olarak görmesinden ve bu yüzden kişisel
ilgi, arzu ve ihtiyaçlarına beklediği karşılığı
bulamamasından kaynaklanan şüphedir.
3. Sadakat Şüphesi: İnancın gereklerinin yerine
getirilip getirilmediğiyle ilgili bir şüphedir. Başka
bir ifadeyle, insanın, Allah’ın kendisinden
istediklerini ne düzeyde yerine getirdiğini
sorgulamasıdır. Burada iman edenin, inandığı
değerlerden değil, imanındaki samimiyetinden ve
imana karşı sadakatinden şüphe etmesi söz
konusudur.
4. Bilimsel Şüphe: İnancın ve dini inanç sisteminin
kabul edilip onaylanabilmesi için bilimsel
yöntemlerle araştırılması, yani inancın
doğruluğunun ispatlanabilirliğinin bilimsel
açıdan mümkün olması ve bilimsel verilerle
çelişmemesi gerektiği varsayımına dayanan
şüphe türüdür.
5. Kavramsal Şüphe: Dini öğretilerin içeriklerinde
yer alan bazı kavramlara itiraz ve tepki şeklinde
ortaya çıkan şüphedir.
6. İnkarcı Şüphe: Herhangi bir dini niyet ve amaç
taşımaksızın sırf dini reddetmek veya kendi
inançsızlıklarının haklılığını ispat etmek için dini
konularda olumsuz görüş bildiren veya dini
gerçeklikleri değil de sadece kendi kuruntularını
sistemleştirmeye yönelik araştırma yapan bazı
kötü niyetli veya inançsız (ateist) kişilerde
rastlanan şüphe çeşididir.
DİNİ İLGİSİZLİK, DİNİ İNKAR VE DİN KARŞITLIĞI
40. Birey için dini hayatın olumsuzlaşması nedir?
Cevap: Dini hayat, her birey için her zaman olumlu bir
seyir takip etmeyebilir. İçerisinde zaman zaman
gerilimlerin, çatışmaların ve beklenmedik olayların
görüldüğü anlamlı kişisel tarih teşkil eden din, bir taraftan
sorunlara çözümler sunarken, diğer taraftan bazı insani
eğilim ve tutkulara karşı çıkarak birtakım çatışmalar
doğurabilir. O andan itibaren de bazı insanlar için dinin
gelişmesi, değişken bir biçim alabilir. Objektif olarak
onaylanmış dini bir tavra, taahhüdü kısmen askıya alan ve
bölünmüş bırakan bir şüpheye ya da geçici veya kesin bir
redde yol açabilir.
41. Dini ilgisizlik nedir?
Cevap: İnsanların bilfiil modern ve seküler bir dünyada
yaşadıkları, dolayısıyla dine ayıracak fazla vakitleri
bulunmadığı ve dini hayatı sürekli olarak erteledikleri de
aynı şekilde dillendirilmektedir. Bunun doğal bir sonucu
olarak insanlarda dine karşı ilgisiz ve kayıtsız bir tutumun
gelişmekte olduğu ve dinin, hayatın tamamından olmasa
bile, büyük bir kısmından çıkarıldığı görülmektedir.
42. Bireylerin dine karşı ilgisiz ve kayıtsız kalması birey
için ne gibi sonuçlar doğurur?
Cevap: Dine karşı ilgisiz, kayıtsız bir tutum geliştirmenin,
bütün dinler için bir sorun teşkil etse de, bu tutumu
geliştiren bireyler açısından olumsuz sonuçlar doğurduğu
anlaşılmaktadır. Mesela Jung, varoluşu anlamlı kılan dini,
insan için en önemli konu olarak düşünmüş, dine
ilgisizliğin, dinin yokluğunun toplumda zihinsel
hastalıkları arttıracağını ileri sürmüştür. Bu konuda tespiti
şöyledir: Hastalarım arasında, otuz beş yaşını aşmış
olanların problemlerinin kökeninde, hayata ilişkin dini bir
bakış açısı kazanamamış olmaları yatıyordu. Her birinin,
her çağın yaşayan dinlerinin bağlılarına verdikleri şeyi
kaybettikleri için hastalığa yakalandıkları ve hiçbirinin
kendi dini bakış açısını tekrar kazanmadan gerçekten şifa
bulamayacaklarını söylemek yerinde olur. Öyleyse insan,
öncelikle din ile ve daha sonra da kendisi ile barışmalıdır.
43. Bağlanmadan inanma nedir?
Cevap: Kurumsal bir dine ve beraberinde getirdiği
taleplere iltifat etmeden ve bunları dikkate almadan
inanmak anlamına gelmektedir. Daha çok geleneksel din
anlayışının yerleşik olduğu ülkemizde ise, benzer bir
süreçten çok, dini hayat içerisinde daha farklı problemler
söz konusu olabilmektedir. Bunlar, dinin kendisinden
değil, yaşanan dinden kaynaklanan sorunlardır.
44. Dini inkar ve inançsızlık nedir?
Cevap: En kısa tanımıyla, yaratıcı ve aşkın bir varlık
olduğunu kabul etmemektir. İnkar iki şekilde olabilir: İlki,
bir başka varlığı Allah’ın yerine koymak; ikincisi ise,
Tanrı fikrini bütün düşünce ve hayatından çıkarmak veya
ona yer vermemektir. İnançsızlığın ilk şekli inkar ve şirk
kavramları ile ifade edilirken; ikinci şekli tanrıtanımazlık
(küfür;ateizm) olarak adlandırılmıştır.
45. Dini inkar etmenin nedenleri neler olabilir?
Cevap: Dini inkar, küçük yaştan itibaren yakın çevrenin
inançsız olmasından kaynaklanabileceği gibi, yaşanan
hayal kırıklıkları, dünyada mevcut kötülükler, kendinin
yeterli ve güçlü olduğunu düşünme, bağımsızlık arzusu,
inancın ve dinin bir yararının olmadığını düşünme ve
inanmak için yeterli delil bulamama gibi sebeplerden
kaynaklanabilmektedir.
46. Ateizm nedir?
Cevap: Ateizm, teorik ve pratik olarak ikiye
ayrılmaktadır. Teorik ateizm, zihinsel olarak Tanrı’nın
mevcut olmadığını varsaymak, bu yönde düşünce
üretmektir. Ateistlere göre Tanrı’nın somut bir gerçekliği
yoktur; insanların uydurduğu bir şeydir. Freud’un dinle
ilgili olarak öne sürdüğü yanılsama
(illüzyon) teorisinin
temelinde bu fikir yatmaktadır. Ona göre din, tabiatın ve
kaderin tehlikelerini savuşturmak için insanların icat ve
inşa ettiği bir şeydir. Diğer yandan inançsızlık taraftarları,
kimi zaman insan tabiatındaki inanmayı reddetmekte,
insanın tabiatı itibariyle inançsız olduğunu iddia
etmektedir.
47. Küfür kavramı nedir?
Cevap: Gerçeği gizlemeyi, Allah’a karşı yapılan
nankörlüğü ve inkarı ifade eden bu kavramın, Kur’an’ın
anlam örgüsü içerisinde bir bütün olarak ele alındığında,
Allah’a ve dine yönelik tepkisel tutumların bütününü
tasvir etmek üzere kullanıldığı görülmektedir.
48. Kur’an’a göre inançsızlık nedir?
Cevap: İnançsızlık, bütün hastalıklı davranışların
kaynağıdır. Çünkü insan inanmayarak en başta varlıklar
düzenindeki yerini kaybetmekte ve kendine zulmetmenin
başlangıcını oluşturmaktadır. Adeta kendini unutmaktadır.
49. İnançsızlık şekillerinin incelenmesinde çıkan sonuç
nedir?
Cevap: Bunların arkasında yatan çatışma veya
engellenme güdülerinin, her türlü aşkınlığı dışlayan ve her
şeyi doğaya, topluma ve insana indirgeyen yanılsamalı bir
karakter taşıdıkları görülmektedir. Çünkü inançsızlığın
bütün şekillerinde belirleyici olan tutum objektiflik değil,
bireyin subjektif tutumudur. Dolayısıyla gerçekte varlığını
dinden alarak kendini konumlandıran inançsızlığın ve din
karşıtlığının, bu tür tartışmalı ve sağlam olmayan teorilere
dayanılarak yapılmasının anlamsızlığı ortadadır. Ayrıca
din ve insan psikolojisine yönelik tek boyutlu, indirgemeci
veya tümüyle rasyonel bir tavır, hakikatin yorumlanması
açısından yeterli olmadığı gibi mantıklı da değildir.
50. Dine kayıtsız kalan bireyleri bekleyen tehlikeler nelerdir?
Cevap:
Dünyaya ve kendisine ait her şeyin
sorumluluğunun sadece kendi omuzlarında olduğunu
hissettiren yalnızlık ve huzursuzluk hali, boşluk ve
terkedilmişlik psikolojisidir. Jung’un ifadesiyle, sosyal bir
varlık olan insan uzun süre toplumla bağı olmadan
yaşayamazsa, birey de dış faktörlerin yıkıcı etkisini
göreceli olarak azaltabilen dünya ötesi bir prensip
olmadan hiçbir zaman varoluşu ve ruhi ve ahlaki özerkliği
için gerçek bir sebep bulamaz. Tanrı’ya bağlanmayan bir
birey, dünyanın fiziksel ve ahlaki kışkırtıcılığına kendi
kaynakları ile direnemez. Bunu yapabilmek için onu
kitlelerin içinde boğulmaktan koruyan içsel ve fizik ötesi
bir deneyimin varlığına ihtiyacı vardır.