İlahiyat 1. Sınıf - Tefsir Tarihi ve Usulü - Ünite 4 - Konu Anlatımı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Tefsîrin Doğuşu ve Tedvîni
« : Ekim 2013 »
Kur’ân tefsîri ilk Hz. Peygamber ile başlamıştır. Kur’ân’ın ilk hâfızı,ilk tebliğcisi,ilk müfessiridir.
 
Yüce Allah namazı,orucu,haccı,zekatı farz kılmış;ancak bunların nasıl yapılacağını, şartlarını,miktarlarını, mânilerini
 
açıklama işini sünnete bırakmıştır.
 
Sünnet, Kur’ân’ı açıklamaya yönelik bu görevi belli bir şekil ve usullerle gerçekleştirmiştir.Bunları şöyle sıralayabiliriz:
 
Mücmelin tebyîni:Peygamberin ,kendisinden ne kastedildiği anlaşılamayacak kadar kapalı olan ayetleri açıklaması.
 
Bunların bir kısmı Yüce Allah, bir kısmı da Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır.
 
Allah Resulü’nün açıkladığı nasların başında ahkâm,gayb,yaratılış,kader,kıyamet vb.konuları içeren ayetler gelir.
 
Mübhemin tafsili:Peygamberin anlam bakımından belirsiz ve anlaşılmaz ayetleri açıklaması.
 
Bu ayetlerde kelimeler;ismi işaretler,ismi mevsuller,zamirler,cins isimleri,belirsiz zaman zarfları ve
 
belirsiz mekan isimleriyle zikredilmiştir.
 
Mutlakın takyidi:mutlak:herhangi bir lafzın anlam yönüyle kayıt altına alınmaması,bir başka kelime ya da
 
niteleme ile belirginleştirilmemesi demektir.Böylesi ayetler bazen sünnetle takyid(belirginleştirme) edilmiştir.
 
Müşkilin tavzihi:Peygamberin ayetler arasındaki çelişki zannını ortadan kaldırmak için yaptığı açıklamadır.
 
Ancak Nîsa Sûresi 82. ayet,Kur’ân’da birbiriyle çelişen ayetlerin bulunmasını imkansız kılmıştır.
 
Peygamberimizin Kur’ân’a yönelik tefsiri,onon bir kısmını içermektedir tezini ortaya atan ilk İslâm bilgini GAZÂLi’ dir.
 
Gazâli’den sonra bu görüşü savunan Süyûti’dir.Bu âlimlerin dayandığı deliller şunlardır:
 
1- Hz. Peygamber Kur’ân’ın tamamını tefsir etseydi,’’onlar Kur’ân’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli
 
mi?’’(Muhammed S. 4. Âyet)gibi,onu anlamaya çalışan ayetlerin bir anlamı kalmazdı.
 
2- Hz. Âişe naklettiği bir hadiste şöyle demiştir:”Hz. Peygamber,Cebrâil’in kendisine öğrettiği belirli ayetlerden
 
başka ,Kur’ân’dan bir şey tefsir etmezdi.”
 
3- Hz. Peygamber’in Kur’ân’a dair beyanları onun ,sadece manası anlaşılmayan ayetleriyle ilgilidir.
 
4- Bugünkü hadis kitapları incelendiğinde ,Hz. Peygamber’in Kur’ân tefsirine yönelik merfû rivâyetlerin sayıca az olduğu görülür.
 
5- Resûlullah,Kur’ân’daki her ayetin manasını açıklasaydı, İbn Abbas için şu duayı etmesinin bir anlamı
 
olmazdı:” Allah’ım,onu dinde fakih kıl ve ona te’vîli öğret.”
 
6- Hz. Peygamber Kur’ân’ın tamamını tefsir etmiş olsaydı,Ahmed b. Hanbel tefsiri asılsız olarak
 
nitelendirdiği megâzi(kahramanlık kıssaları) ve melâhimle(harp tarihi) birlikte zikretmezdi.
 
Peygamberimiz’in Kur’ân’ın tamamını tefsir ettiği görüşünü ilk savunan İbn Teymiyye’dir.Daha sonra bazı âlimler bu kanaati paylaşmışlar.
 
Bu âlimlerin dayandığı deliller:
 
1-Nahl Suresi 49. âyeti:”İnsanlara kendilerine indirileni beyan etmen için sana da Kur’ân’ı indirdik.” Hz.
 
Peygamber’e Kur’ân’ı tefsir etme sorumluluğu yüklemektedir.Beyan lafzı Kur’ân’ın bütününü içine alır.
 
2-Ashâbın,Resûlullah’tan on ayet öğrendiklerinde manalarını kavrayıp onlarla amel etmedikçe ,başka ayetlere
 
geçmediklerini ifade eden rivayetler vardır.Bu da Peygamber’in sahabilerine her ayetin manasını açıkladığını gösterir.
 
3-Herhangi bir ilim dalında yazılmış bir kitabın bile izaha muhtaç olduğu düşünülürse,insana dünya ve âhiret
 
mutluluğunun yollarını gösteren Kur’ân’ın bir bütün olarak tefsire ihtiyacının olmadığını ileri sürmek aklen de mümkün olmaz.
 
Sonuç olarak;Hz.Peygamberin bize bıraktığı Kur’ân tefsiri kısmen sözlü ,kısmen de fiili bir tefsirdir.Ancak onun
 
sözlü tefsiri de esasen fiile döküldüğü için ,baştan sona bütün Kur’ân,Allah Resûlü tarafından yaşanarak tefsir edilmiş demektir.
 
İslam bilginlerine göre Hz. Peygamber’in tefsiri iki fonksiyon icra eder:
 
1- Beyân:Allah Resulü’nün Kur’ân’i nasları gerektiği şekilde açıklaması,Kur’ân’daki genel manalı ayetleri
 
sınırlandırması,mübhem(belirsiz),mücmel(kapalı), müşkil(karışık)ayetleri açıklamasıdır.
 
2- Teşrî:Allah Resulü’nün durum ve şartlara göre hüküm koymasıdır.Mutlak hüküm koyucu Allah’tır.
 
Hz.Peygamber de mecazi anlamda şâri(hüküm koyucu)dir.Bu yetkiyi Allah vermiştir.
 
Sarhoş eden şeyin azınında haram olacağı,beş vakit namazın ne zaman ve nasıl kılınacağı,vitir namazının vacip
 
oluşu,orucu bozan bozmayan şeyler vb. Peygamberimizin koyduğu hükümlere örnektir.
 
Hz.Peygamberin tefsirinin değeri:İslam bilginleri kaynak olması bakımından Kur’ân ile sünnet arasında fark
 
gözetmemiştir.İki metin de vahiy olması sebebiyle aynı kaynaktandır.
 
Kur’ân’ın boş bıraktığı alanlarda Allah Resulü hüküm koymuştur.
 
Vahiy iki kısma ayrılır: 1-Nazmı,tertibi itibariyle mûciz olup,ibadetlerde tilavet olunan vahiydir. Yani Kur’ân’dır.
 
2-Rivayet edilip nakledilen ve nazmı itibariyle mûciz olmayan vahiydir.Yani Hadis’tir.
 
Allah her iki vahye de uymamızı emretmiştir.
 
Şâtibi sünnetin değeri konusunda:”Hadis ya Allah tarafından gönderilmiş bir vahiydir ya da Hz. Peygamber’in
 
yapmış olduğu bir içtihattır”demiştir.
 
İslam bilginleri kaynak olması bakımından Kur’ân ile sünnet arasında fark olmadığını belirtmişler.Onları bu görüşe
 
sevkeden;Resulullah’ın ismet sıfatının bir uzantısı olarak sürekli vahyin kontrolünde bulunmasıdır.
 
Ashâbın rivayetleri tefsir tarihi açısından; Hz.Peygamberin Kur’ân’a dair beyanlarından sonra ikinci sırayı alır.
 
Çünkü sahâbiler Araptı. Bu yüzden arap dilinin üslûp ve inceliklerini,Arap örf ve adetlerini iyi biliyorlardı.Zihinleri
 
berraktı.Üstün idrak gücüne ve sarsılmaz bir imana sahiplerdi.Kur’ân’ın inişine bizzat şahit olup ,olayları müşahede etmişlerdi.
 
Sahabenin tefsir metodu:
 
Bir grup, özellikle müteşabih nasları tefsir etme konusunda çekingen davranarak re’y(görüş)ile tefsire karşı
 
çıkmıştır.Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi.
 
Bir grup da naklin bulunmadığı yerde kendi içtihatlarıyla tefsir ediyorlardı.Bunlar herhangi bir ayeti tefsir ederken
 
önce Kur’ân’a sonra da sünnete başvuruyorlar.Eğer aradıklarını bulamazlarsa kendi içtihatları ile tefsir ediyorlardı.
 
Sahabiler bir taraftan dil tahlilleriyle diğer taraftan da Arap şiiriyle istişhâdda(şahid gösterme)bulunarak Kur’ân’ı
 
tefsir etmişlerdi.İbn Abbas tefsirde Arap şiirini çok kullanmıştır.
 
sahabiler ayetleri tefsir ederken nâsih ve mensûha işaret etmiş, nüzul sebeplerini zikrederek tefsir yapmışlardır.
 
Nâsih:mensûh ayetin hükmünü yürürlükten kaldıran ayettir.
 
Mensûh:İndirildikten bir müddet sonra,gelen ikinci bir ayetle(nâsih)hükmü kaldırılan ayettir.
 
Sahabiler ayetleri bazen tahsis yoluyla açıklıyorlardı.”Allah’ın nimetini nankörlüğe çevireni görmedin mi?”(İbrahim
 
S. 28. ) ayetini İbn Abbas “onlar Mekke kâfirleridir” diyerek tahsis etmiştir.
 
Sahabe tefsirinin genel özellikleri:
 
1-Sahâbîler Kur’ân’ı ayet ayet baştan sona tefsir etmemişlerdi.Bu yüzden yaptıkları açıklamalar garip,
 
muğlak(kapalı),mübhem(belirsiz),müşkil(karışık),mü cmel(kapalı) lafızlarla sınırlı idi.
 
2- Sahâbîler arasında zaman zaman bir kısım ihtilaflar ortaya çıkmıştı.Ancak bu ihtilaflar tezat değil tenevvü(çeşitlilik) ihtilafı idi.
 
3-Ahkâm ayetlerinden hüküm istinbâtında(açığa çıkarma) bulunmamışlardı.
 
4-Tefsir bu dönemde henüz tedvin (yazıya geçirme)edilmemişti.
 
5-Âyetlerin nüzul sebeplerini açıklamışlardı.En önemli özellikleri ,ayetlerin inmesine sebep olan olaylara vâkıf olmalarıydı.
 
Sahâbenin tefsirde müracaat ettiği kaynaklar:
 
1-Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsiri
 
2- Kur’ân’ın Sünnetle tefsiri
 
3-Şiirle istişhad(şahid gösterme)etmek.
 
4-Yahudi ve Hristiyan kültürleri
 
5-Kendi içtihatları(görüşleri)
 
Sahâbe tefsirinin bağlayıcılığı:
 
Sahâbe sözleri ya merfû hadis hükmündedir ya da mevkûf haberdir.
 
Merfû haber:Eğer sahâbilerin yapmış olduğu tefsirler ayetlerin nüzul
 
sebepleri,Mübhemâtul Kur’ân,(Kur’ân’ın anlam bakımından belirsizliği)nâsih-mensûh veya gaybi konularla ilgili
 
olup,üzerinde içtihad etme ve fikir yürütmenin mümkün olmadığı alana ait ise,bunlar hükmen merfû haber olarak değerlendirilir.
 
Bu haberlerin bağlayıcılığı konusunda fazla bir ihtilaf yoktur.
 
Mevkûf haber:Fikir yürütülmesi içtihad edilmesi mümkün olan alanlara ait olmakla
 
birlikte,sahâbilerin kendi bilgi birikimlerine dayanıyorsa bu tarz haberlere de mevkûf haber denir.
 
Bu haberlerin bağlayıcılığı konusunda ihtilaf vardır.
 
Önde gelen bazı sahâbi müfessirler:
 
Hz.Ebû Bekir, Hz. Osman, Hz. Ali, Abdullah b.Abbas, Abdullah b. Mes’ûd, Ubey b.Ka’b, Ebû Musâ el Eş’âri
 
Tefsirde rivayetlerin fazlalığı esas alınarak yapılan sıralama:
 
Abdullah b.Abbas, Abdullah b. Mes’ûd, Ubey b.Ka’b, Hz. Ali
 
En az rivayette bulunanlar:
 
Hz.Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman (Halifelik görevi üstlenip , fetihlerle uğraştıkları için) Ayrıca erken yaşta vefat etmişler.
 
Enes b. Mâlik ,Ebû Hureyre, Abdullah b. Ömer, Câbir b. Abdillah, Abdullah b. Amr b.el Âs, Hz. Âişe’nin katkıları da unutulmamalıdır.
 
Abdullah b.Abbas:Hicretten üç yıl önce Mekke’de doğmuş.Hz. Osman zamanında Hac emirliği, Hz.Ali zamanında Basra valiliği
 
yapmış.Cemel ve Sıffin savaşlarına Hz. Ali taraftarı olarak katılmış.70 yaşında Tâif’te vefat etmiş.
 
Çok hadis rivayet eden (müksirûn)bir sahâbi olarak hadis ilmine,fetvalarının çokluğu nedeniyle fıkıh ilmine katkısı olmuştur.
 
Hemen her ayet hakkında yapmış olduğu farklı rivayetlerle tefsir ilminde bir otorite olmuştur.
 
Muhammed Hüseyin ez-Zehebi,et Tefsir vel Müfessirûn adlı kitabında İbn Abbas’ı tefsirde üstün mertebeye yükselten sebepleri saymıştır:
 
1-Hz. Peygamber ona dua etmiştir;”Allah’ım,ona kitabı öğret ve onu dinde fakih(mütehassıs) kıl.”
 
2-Temyiz yaşından sonra Hâne-i Saadette bulunup pek çok şeyi bizzat Resûlullah’tan işitmiştir.
 
3-Peygamber’in vefatından sonra dailimde tem’ayüz etmiş pek çok sahabiden,özellikle ayetlerin teşri tarihi ve esbâb-ı nüzul konusunda ilim öğrenmiştir.
 
4-Arap dili ve edebiyatına mükemmel derecede vâkıftır.
 
5-Ayetleri kendi re’yi ile tefsirde cesaret sahibidir.
 
Ashâb devrinden itibaren hibru’l-ümme(ümmetin bilgini),Tercümânu’l Kur’ân(Kur’ân’ın Hz.Peygamber’den
 
sonra en yetkili müfessiri) ünvanlarıyla anılmıştır.
 
Abdullah b. Abbas’ın tefsirle ilgili rivayetleri Atâ b.Ebî Rabâh tarafından kaleme alınan Garîbu’l Kur’ân adlı kitapta toplanmıştır.
 
İbn Abbas’ın tefsire yaptığı önemli katkılardan biri de Mübhemâtu’l Kur’ân’a (nakillerden faydalanarak belirsizlik giderilmiş) dair haberlerdir.
 
Abdulaziz b. Abdullah, Tefsîru İbn Abbas ve Merviyyâtuhu adıyla iki ciltlik kitapta Abdullah b. Abbas’ın çeşitli tefsir rivayetlerini bir araya getirmiştir.
 
Abdullah Bin Mes’ud: İslamiyet’ten önceki hayatı pek bilinmemektedir. Hz. Peygamber zamanında bütün savaşlara katılmıştır.
 
Ebû Cehil’ i Bedir Savaşından bir gün önce öldürmüş. Efendimiz tarafından övülmüştür.
 
Hz. Ömer zamanında Kûfe kadılığı ve Beytü’l – mal idaresi görevini yürütmüştür.
 
Hz. Osman zamanında da resmi görevlerine devam etmiştir.
 
Kûfe tefsir ve fıkıh medresesinin temellerini atmıştır.
 
İbni Mes’ud, Abdullah b. Abbas gibi hadis, tefsir ve fıkıh ilminde bir otorite kabul edilmiştir.
 
Hz. Peygambere gelen vahyi günü gününe takip etmiş, kendisi için özel bir Mushaf yazmıştır.
 
Bazı garip kelimelerin anlamlarının kaydetmiş, tefsire katkıda bulunmuştur.
 
Bu tür ilaveler Hz. Peygamberden duyulan ifadeler olduğu için tefsirde delil olarak kullanılmıştır.
 
İbni Mes’ud ayetleri tefsir ederken Kur’ân ve Sünnetten faydalanmış.
 
Bazen de kendi şahsi görüşlerini ortaya koyarak içtihatta bulunmuştur.
 
Esbab-ı nuzül, nasih- mensuh, Müşkülul Kur’ân, Mübhematul Kur’ân, garip kelimeler, nahvi tahliller vb. konularda müfessirlerin temel
 
referansı olmuştur.
 
Ubey b. Ka’b: Ebul münzir ve Ebu’t Tufeyl künyesinin sahibidir. Hazreç kabilesinden dir. Akabe biatına ve Bedir gazvesine katılmıştır.
 
Hz. Peygamberin Medine’deki ilk vahiy katibidir.
 
Kıraatte bir otoriteydi. Kur’an’ın nüzulünü takip ederek gelen vahiyleri hususi bir şekilde cem etmiştir.
 
Kur’an’ı hem yazıya geçirmiş hem de ezberleyip hayatında uygulamıştır.
 
Hem Tevrat’ tan yararlanmış hem de bazı müşkil konuların bizzat Hz. Peygamberden sorup öğrenmiş.
 
Bu şekilde Kur’ân ayetlerini açıklaması onun tefsir ilmindeki üstünlüğünün temelini oluşturmuştur.
 
Ali b. Ebî Tâlib: hz. Ali beş yaşından itibaren Peygamberimizin yanında büyümüş, dokuz on yaşlarında iman etmiştir.
 
Hicri beşinci ayda Ensar ile Muhacir arasında kurulan muâhât(kardeş edinme) sırasında, Hz Peygamber Hz. Ali’yi kendisine kardeş seçmiştir.
 
Hicri ikinci yılda Hz. Fâtıma ile evlenmiştir.
 
Hz. Peygamberin vahiy katipliğini yapmıştır.
 
Hemen hemen bütün gazve ve seriyyelere katılmış,Hz. Peygamberin sancaktarlığını yapmıştır.
 
Beş yıl halifelik yapmıştır. 661 tarihinde Abdurrahman b. Mülcem tarafından şehit edilmiştir.
 
Tefsir, hadis ve fıkıh alanındaki bilgileriyle ashâb-ı kiram arasında otoritedir.
 
Hz. Peygamber hayatta iken Hz. Ali Kur’ân ‘ın tamamını ezberlemiştir.
 
Bir konuşmasında; “bana Allah’ın kitabından sorunuz. Allah’a yemin ederim ki Kur’ân’daki her ayetin nerede nâzil
 
olduğunu bilirim “ demiştir.
 
Hz. Ali, ahkâm ayetlerinin tefsirinde özellikle hukuki konularda ashâb tarafından çok itimat edilen bir şahsiyet olmuştur.
 
Hz. Ömer,onun bu yönünü ,”en isabetli hüküm verenimiz Ali idi “sözüyle ortaya koymuştur.
 
Üç halife de Hz. Ali’nin fikir beyan ettiği dini bir meseleyi başkalarına sorma ihtiyacı hissetmemiştir.Bu durum onun
 
tefsir ve hukukta güvenilirliğini gösterir.
 
Tâbiûn dönemi tefsiri:
 
Tâbiîler,sahâbeden sonra tefsirde önemli rol üstlenen bir nesildir.Peygambere ulaşmamışlar,sahâbîlerdenfaydalanmışlardır.
 
Tefsirde öncelikle Kur’ân ve Sünnete başvurmuşlar,daha sonra esbâb-ı nüzul,mübhemât(belirsizlik),gaybla ilgili
 
konularda sahâbîlerin görüş ve tercihlerine müracaat etmişlerdir.
 
Çünkü bu alanlar aklî muhakeme ve içtihadın dışında kalıyor,fikir yürütmek mümkün olmuyordu.
 
Tefsirde bazen Ehli kitabın görüşlerine de müracaat ediyorlardı.Bazen de aklî tercihte bulunarak Kur’ân’ı tefsir ediyorlardı.
 
Mekke Tefsir Mektebi:İlk tefsir mektebi Mekke’de kurulmuştur.
 
Kurucusu tefsirde en büyük otorite olan Abdullah b.Abbas’tır.
 
İbn Teymiyye; “Tabiîler içerisinde tefsirde en önde gelenler İbn Abbas’ın öğrencileridir “ diyerek Mekke ekolünde
 
yetişen öğrencilerin tefsirdeki üstünlüğünü ortaya koymuştur.
 
Bu ekolün en seçkin öğrencileri;Mücâhid b. Cebr, ikrime b. Abdullah el Berberi, Said b. Cübeyr, Tâvus b.
 
Keysan,Atâ b. Ebi Rabâh’tır.
 
Medine Tefsir Mektebi: Tabiîler devrinde kurulan ikinci bir ekoldür.Ubey b. Ka’b’ın faaliyetiyle ortaya çıkmıştır.
 
Âlim sahâbilerin sayısı diğer ilim merkezlerine göre burada daha fazlaydı.Bu da bu mektebin değerini ortaya koymaktadır.
 
Bu mektepte yetişenler: Ebu’l Âliye, Muhammed b.Ka’b el Kurazi ve Zeyd b. Eslem gibi ilim otoriteleridir.
 
Kûfe Re’y Mektebi:
 
Abdullah b. Mes’ûd tarafından kurulmuştur.
 
Abdullah b. Mes’ûd Hz. Ömer zamanında Kûfe’ye Kur’ân öğreticisi olarak tayin edilmiş.
 
Kur’ân’ın anlamını öğrenmek isteyen insanları bilgilendirmek için tefsir faaliyetine başladı.
 
Bu faaliyet içerik olarak aklî muhakeme ve içtihat temeli üzerine bina edilmişti.Bu sebeple bu ekole re’y ekolü denilmiştir.
 
Bu ekolün en seçkin isimleri:Alkame b. Kays, Mesrûk b.el-Ecdâ, Esved b. Yezîd, el Hasan el Basrî ve Katâde b. Diâme’dir.
 
Tâbiûn tefsirinin kaynak değeri: 3 görüş vardır:
 
1- Tâbiîlerin Kur’ân’a dair yorumları daha çok kendi bilgi birikimlerine dayanmaktadır.
 
Kur’ân ayetlerini tefsir ederken her zaman hata yapmaları mümkündür.Bu sebeple tefsirleri herhangi bir ayrıcalığa sahip değildir.
 
Ebû Hanife, “Resûlullah’tan gelen baş göz üstüne,sahabeden gelen hakkında serbestiz, tâbiûndan nakledilene
 
gelince onlar da insan biz de insanız “ demiştir.
 
2- Tâbiîler tefsirle ilgili bilgileri genellikle sahabeden almışlardır.Yani kendi tercihlerinden çok sahih sahabe
 
rivayetlerine dayanır.Bu yüzden tâbiîn tefsiri,sonraki nesiller için güvenilir kaynaktır.
 
3-Tâbiûn tefsirinden ancak üzerinde ittifak edilen hususlar referans olarak kullanılabilir.Diğerlerini kabul etmek zorunluluğu yoktur.
 
İbn Teymiyye “Tâbiîlerin üzerinde icma ettikleri görüşlerin hüccet(delil) olduğu hususunda şüphe
 
edilmemelidir.Fakat ihtilaf halindeki görüşleri ise ne kendileri ne de kendilerinden sonrakiler için delil niteliğindedir “ demiştir.

Tâbiûn tefsirinin genel nitelikleri:
 
1-Sahabe tefsiri manası kapalı olan ayetlerle sınırlı iken tâbiîler döneminde Kur’ân’ın bütünü tefsire konu olmuştur.
 
2-Tâbiûn tefsirinde kelime açıklamaları yanında geniş fıkhi izahlar,ayetlerden istinbât (hüküm çıkarma)ve
 
istidlâl(kıyas) yoluyla çıkarılan hükümler ve tarihi bilgiler de yer almıştır.
 
3-Şiirle istişhad (şahit gösterme) metoduyla bazı lafızları açıklamak ve bazı garip lügatları şerh (açıklama) ve izah
 
etmek de bu dönemin bir başka özelliğidir.
 
4- Tâbiîler Kur’ân’da geçen kıssalarla manası mübhem (belirsiz) olan ayetlerin tafsilatını öğrenebilmek için Ehli
 
kitap âlimlerine sahabe döneminden daha fazla müracaatta bulunmuşlardır.
 
5-Bu dönemde de tefsir henüz tedvin (yazıya geçirme) edilmemişti. Tefsire dayalı haberler yine şifâhi(sözlü) aktarılmıştı.
 
Haberler Mekke,Medine,Kûfe gibi ilim muhitlerindeki ashâbın ileri gelenleri tarafından rivayet edilmişti.
 
6-Tefsirde bazen kıyas yolunu kullanmışlar.Bu tâbiîler döneminde boşlukların doldurularak tefsire birçok yeni
 
görüşün ilavesi anlamına gelir.
 
Tâbiîn müfessirlerinin tefsir kaynakları:
 
1-Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsiri
 
2- Kur’ân’ın Sünnetle tefsiri
 
3-Şiirle istişhad(şahid gösterme)etmek.
 
4-Yahudi ve Hristiyan kültürleri
 
5-Sahâbi sözleri (görüş ve içtihatları)
 
6-Kendi içtihatları(görüşleri)
 
Tefsirin Tedvîni (yazıya geçirilmesi):
 
Tefsir sahabe ve tâbiûn döneminde sözlü nakil yoluyla aktarılıyordu.
 
Etbâu’tâbiîn dönemine gelindiğinde tefsir rivayetleri artık yavaş yavaş bir araya toplanarak yazılmaya başlanmış.
 
Tefsirin korunması açısından,yazıya geçirilmesi çok önemli bir aşamadır.
 
Tedvîn olayı 150 yıllık bir gecikme ile Hicri 2. Asrın 2.yarısında gerçekleşebilmişti.Gecikmesinin sebepleri:
 
1-Hz. Peygamber’in vahiy kâtipleri vahiyleri yazıyorlardı. Hz. Peygamber Kur’ân’la karışır endişesiyle hadislerin yazılmasına müsaade etmemiş.
 
Resûlullah hayatının sonlarına doğru Sahabenin de belli bir olgunluğa erişmesiyle hadislerin yazılmasına izin vermiş.
 
2-Kur’ân’ın ilk muhatapları ümmi idi.Yani okur yazar değildi.İslâm’ın gelişinden sonra okuma yazmaya önem vermeye başladılar.
 
3-İlk muhatap kitle yazıdan çok hâfızalarına güveniyordu.
 
İbnu’l-Cezeri’nin dediği gibi Araplar binlerce beyitlik şiirler ezberliyorlar,hatta nesepleriyle ilgili çok uzun bilgileri hâfızalarında tutuyor ve okuyorlardı.
 
Tefsîrin Hadisle Birlikte Tedvîni:
 
Tefsir, ilk defa hadis ilminin bir kolu olarak yazılmaya başlandı.
 
Yezîd b. Hârun b. es-Sülemi ,Şu’be b.el- Haccâc ve Süfyân es-Sevri gibi bazı muhaddisler,hadisleri toplayıp
 
yazmak maksadıyla çeşitli İslâm beldelerini dolaşmış, sahih rivayet ve tefsirle ilgili nakilleri elde etmişlerdir.
 
Bu kişilerin asıl maksadı hadisleri yazmaktı.Hadisleri yazıya geçirirken, Allah Resûlü’nün Kur’ân’a dair açıklamaları
 
ve esbâb ı nüzul gibi tefsire dair rivayetleri de söz konusu kitaplara kaydettiler.
 
Tefsîrin Müstakil Olarak Tedvîni:
 
Tefsir ilk defa hadis ilminin bir kolu olarak yazıya geçirilmiş.Kısa bir süre sonra müstakil bir ilim haline gelmiştir.
 
Tâbiûn döneminin sonlarına kadar sözlü nakil yoluyla gelen tefsir rivayetleri yanında,insan tefekkürünün gelişmesi
 
ve bir takım hadiselerin meydana gelmesiyle dirâyet (re’y) tefsiri ortaya çıkmıştır.
 
Kur’ân’a dair rivayetleri bir araya toplayarak onu baştan sona tefsir eden ilk şahıs Mukâtil b. Süleyman’dır.
 
Müstakil tefsirler kaleme alan diğer müfessirler:Süfyân es-Sevrî, Yahyâ b. Sellâm,Yahyâ b. Ziyâd el Ferrâ,
 
Ebû Ubeyde Ma’mer b. el-Müsenna ve Abdürrezzak b. Hemmâm’dır.
 
Mukâtil b. Süleyman:Merv ve Bağdat’ta ilim tahsil etmiş.Daha sonra Basra’ya gitmiş ve ölünceye kadar orada yaşamıştır.
 
Selef âlimlerinden Ahmed b. Hanbel ve İmam Şâfii Mukâtil’i tefsir ilminde otorite kabul etmişti.
 
Mukâtil hicri 2. Asrın ilk yarısında et-Tefsîrü’l-Kebîr adlı kitabı yazmıştır.
 
Kur’ân’ı başından sonuna kadar mevcut sûre tertibine göre tertibine göre tefsir etmiştir.
 
Müellif, ayetlerin nüzul sebepleri,nüzul zamanları,kastedilen şahısların kimler olduğu konusunda bilgi vermiş.
 
Muğlak sözcüklere izahlar getirmiş.
 
Ehl-i kitabı tavsif eden ayetlerde bol bol şahıs isimlerine yer vermiş.
 
Süfyânu’s-Sevri:
 
Tebe-i tâbiînin önemli şahsiyetlerindendir..Hicri 95 veya 97 senesinde dünyaya gelmiş.
 
Ezber kabiliyeti çok güçlü olduğu için bütün muhaddisler tarafından güvenilir (sîka) bir râvi olduğu ileri sürülmüş.
 
Eserinin adı Tefsîrüs-Sevrî’dir.
 
Eserdeki bilgiler Sevri’nin talebesi olan Ebû Huzeyfe Mûsa b. Mes’ûd el Basri tarafından nakledilmiş.
 
Eserde Kur’ân ayetlerinin bir kısmı tefsir edilmiştir.Sûreler,Hz. Osman’ın Mushafındaki sıraya göredir.İlk eserlerden biri olduğu için kaynak niteliği taşır.
 
Yahyâ b. Sellâm:
 
Musannafât (yazılı eser) sahibidir.Tefsîru Yahya adlı eseri vardır.İlk asırlardaki ilim ve kültürü toplayan bir ansiklopedi mahiyetindedir.
 
Hz. Peygamber,sahabe ve tâbiîlerden gelen nakilleri içerir.
 
Ayrıca kıraat,lügat,nahiv,tarih ve dini ahkâma ait konularda aklî izahlara da yer verir.
 
Yahya’nın tefsirinde şiirden nakil gösterme de yoktur.Kelâmi meseleler üzerinde de fazla durmamıştır.
 
Ferrâ: Asıl adı Yahya b. Ziyad’dır.Kûfe’de doğmuş.Bilgi ve becerisini artırmak için Basra’ya gitmiştir.
 
Lügat ve tefsir ilmine ilgi göstermiş.Bu konularda büyük lügat âlimi Halil b. Ahmed’den Yûnus b. Habib’ten ders almış.
 
Tefsir sahasındaki en meşhur eseri, Meâni’l Kur’ân’dır.Bu kitap lügat ve gramer çalışmaları için kaynak olmuştur.
 
Bu eserdeki dil özelliklerinden hareketle,Arapça’nın sarf ve nahvi tespit edilmiştir.
 
Ebu Ubeyde Ma’mer b. el-Müsenna:
 
Basra nahivcilerinin en meşhurlarındandır.
 
Tenkitçi bir üsluba sahip olduğu için aleyhinde çok şey söylenmiştir. Bazıları Hâricilikle bazılarıda Kaderiyecilikle itham etmiştir.
 
Tefsir, hadis, fıkıh ve ahbâra dair ilimlerle ilgilenmiş. Yaşadığı dönemin en büyük nahiv bilginiydi.
 
Mecâzu’l Kur’ân adlı eserini sûre ve ayet tertibine göre kaleme almış. Kur’ân’ın bütününü tefsir etmemiştir.
 
Abdurrezzâk b. Hemmâm:
 
Hicaz, Şam ve Irak gibi ilim merkezlerinde Ma’mer b. Raşid, Süfyanus-Sevri, Süfyan b. Uyeyne, Malik b. Enes ve
 
diğer alimlerden hadis ve fıkıh tahsil etmiştir.
 
En çok hadis alemi Ma’mer b. Raşid’den yararlanmıştır. 8 sene yanında kalmış, ondan 10 bin hadis yazmıştır.
 
Ömrünün sonuna doğru gözlerini kaybetmiş, ‘Tefsir’ adıyla bir eser kaleme almıştır.
 
Eserinde sahâbe, tâbiûn, etbâu’t-tabiinden nakillerde bulunmuştur.
 
Tercih ve tenkide yer verilmeyen tam bir rivayet tefsiridir. Kur’ân’ın her ayetini içermez.
 
Not: Tedvîn döneminde yazılan Kur’ân tefsirlerinin ortak özelliği, hepsinin filolojik yani dilbilimsel tefsirler olmalarıdır.