İslâm Edebiyatında Nazım Şekilleri
DıVAN EDEBıYATINDA NAZIM BıRıMı
Nazım sözlük anlamıyla ?sıra, düzen? demektir. Divan edebiyatında nazım dendiğinde şiir anlaşılır. Divan edebiyatında nazım birim genellikle beyittir. şiirler çeşitli nazım şekilleri içinde kurallarını Arap ve Fars(ıran) edebiyatından alan aruz vezniyle yazılmıştır.
MISRA: Türk Edebiyatı kaynakları ?ölçülü veya ölçüsüz bir satırlık nazım parçası? tarifinde birleşmiştir. Son dönemlerde dize kelimesiyle karşılanır. Divan Edebiyatında mısra beytin yarısıdır ve manalı en küçük nazım birimidir. Divan edebiyatında kaside, gazel, mesnevi, terkibi bend ve terci bendde nazım birimi beyittir. Bendlerden meydana gelen musammatlarda ise nazım birimi mısradır. Mısraa beyit gibi kısa bir nazım şekli olarak bakmakta mümkündür. Bir manzume içinde yer almayan, bazen diğer mısraları tamamen unutulan ve manaları kendi içlerinde tamamlanan mısraı bercesteler gibi dillerde dolaşan bu tek mısralara ?mısraı azade? ya da ?azade? denilir.
BEYıT: ıki mısradan oluşan nazım parçasıdır. Divan edebiyatında nazım birimi sayılan beyit anlam bütünlüğüne sahiptir. Kafiyeli ik mısradan meydana gelirse ?beytil musarra?, bir gazelin en seçme beyti olursa ?beytin gazel?, bir kasidenin en güzel beyti olursa ?beytül kaside?, içinde şairin adının veya mahlasının (takma ad) bulunduğu beyitse ?taç beyit?, bir kasidenin yada gazelin ilk beyti ise ?matla? son beyti ise ?makta? adını alır. Kafiyesiz olan beyitlere ?ferd? ya da ?müfred? denir.
BEND: Birbirine vezin ve kafiyeyle bağlanmış ikiden çok mısra topluluğuna denir. 3-10 mısra olabilir.
Bunlara parça anlamında kıta dendiği de olmuştur. Tek bendli nazım şekilleri rubai, tuyuğ ve çoğu zaman kıtadır.
KASıDE: Arap, Fars ve Türk şiirinde en çok kullanılan eski ve uzunca nazım şeklidir. Konu yönünden eski koşuklara benzer. Türk Edebiyatında ilk örnekleri xıv yy.da yazılmaya başlanmıştır. Koşuk geleneğinin bir devamı gibi kabul edilebilir. Türk Edebiyatında kasideler hemen hemen en az otuz en fazla doksan dokuz beyit arasında değişen uzunlukta düzenlenmiştir. ılk beyite ?matla? son beyite ?makta? denir. Türk şairleri kasidenin altı bölümden oluşmasını benimsemiş ve buna uymuşlardır.
Bunlar; 1- Nesib (teşbib): Kasidenin giriş bölümüdür.
2- Girizgah: şairin methiyeye geçtiğini birdiren bir ya da iki beyitten oluşup nesible methiye arasında anlam ilişkisi kurulmasını sağlar.
3- Methiye: Kasidenin maksadına uygun olarak övülen kişi veya şeyden bahseden bölümdür.
4- Tegazzül: 5-10 beyitten oluşur. Tegazzül bölümü olmayan kasidelerde vardır.
5- Fahriyye: şairin kendisi övdüğü ve bazen de dileğini bildirdiği bölümdür.
6- Dua: Övgüsü yapılan kişi veya şey ile şairin kendisi hakkında iyi dilekte bulunduğu son beyitlerdir.
Türk Edebiyatında kasideler üç şekilde adlandırılmıştır. ılki; teşbib veya methiyede ele alınan konuya göre yapılan adlandırmadır. Örneğin tevhid, naat, hicviye gibi daha çok kaside biçimine ele alınan manzumeler. ıkincisi; redifine göre yapılan adlandırmadır. Redifi güneş olan methiyeye güneş kasidesi anlamında şemsiyye, gül olana verdiyye vs. Üçüncüsü ise kafiye harfine göre yapılan adlandırmadır. Taiyye, raiyye vs?
Aşık Paşa?nın Garibname?deki naatlarıyla Ahmedi?nin divanındaki kasideler bu şeklin ilk örnekleri sayılır. Türk Edebiyatında kasidecilik şeyhi ile başlamıştır.
Modern Türk şiiri bu nazım şeklini tamamen terk etmiştir.
GAZEL: Sözlükte ?kadınlarla sevgi üzerine konuşmak? anlamına gelir. Arap Edebiyatında gazel bir nazım şekli olmayıp kasidelerin başında aştan, sevgiliden söz eden bölümlere verilen addır ve ?nesib? karşılığında kullanılmıştır. Daha sonraları şairin aşk, sevgili, şarap, bahar gibi coşkulu haller karşısındaki duygularını anlatan şiirlere uzun yahut kısa olsun gazel denilmiştir. Gazel tarzının gelişmesinde kasidelerden pek zevk almayan Moğol hükümdarlarının da rolü olmuştur.
Feridüddin Attar ve Mevlana Celaleddini Rumi gazellerinde ilahi güzellik ve ilahi aşk konularını işlediler. Hafız şirazi ise şiirlerinde rindce hayal kurmaya, felsefi ve ahlaki düşüncelere de yer vererek türün konusunu genişletti.
Gazelin en güzel beytine ?şah beyit? veya ?beytül gazel? adı verilir. Tahallus denilen makta beytinde mahlas söylenir. Mahlas yerine asıl adını yazan şairlerde vardır. Kadı Burhaneddin ve Kemalpaşazade.
On beş beyitten uzun gazellere ?gazeli mutavvel?denir. şairler bazen mahlas beytinden sonra gzeli bitirmeyip bir ya da birkaç beyit daha eklerler. Buna ?müzeyyel gazel? denir. Karışık dilde söylenen gazellere ?mülemma gazel? denir. Bütünüyle belirli bir konuyu işleyen gazeller ?yek-ahenk?, bütün beyitleri aynı güzellik ve kuvvette olan gazeller ?yek-avaz? adını alır.
Gazel söylemeye ?tegazzül?, başka bir şairin gazeline aynı vezin ve kafiyeyle benzer bir gazel söyleyeme ?tenzir etme veya cevap verme? denir. Bu gazelede ?nazire? denir.
MÜSTEZAD: Divan Edebiyatında her mısra veya beytin sonunda aynı veznin bir cüzüyle yazılmış birer kısa mısra bulunan manzumelerdir. Edebiyat terimi olarak uzunlu kısalı mısralar halinde yazılan nazım şeklini ifade eder. Divan edebiyatında en çok gazel tarzında görülür.
Türk Edebiyatında tesbit edilen ilk müstezad örneği xıv.yy şairi Nesimi?ye aittir.
MESNEVı: Arapça?da ikişerli anlamına gelmekte olup Fars, Türk ve Urdu edebiyatlarında ?birbirleriyle kafiyeli beyitlerden oluşan nazım şekli?dir.
Mevlid, miraciyye ve hilye gibi dini türler Türk Edebiyatına ait orijinal mesnevilerdir. Türk Edb. da ilk mesnevi Yusuf Has Hacib?in ?Kutadgu Bilig? adlı eseridir. Türk edebiyatında mesnevi hemen her dönemde kaside ve gazelden geride kalmış, hatta sırf mesnevi yazan şairler küçümsenmiştir.
KIT?A: ıran ve bilhassa Türk edebiyatında kullanılan nazım şeklidir. Sözlükte ?parça, kısım? anlamına gelir. Çok sayıda beyitten oluşan kıtalara ?kıtai kebire? denilir.
RUBAı: Dört mısralı nazım şeklidir. Eski Türk şiirinde nazım biriminin dörtlük olması rubainin Türk şairler tarafından kolayca benimsenmesini sağlamıştır. Hikemi ve felsefi düşüncelerin yer aldığı rubaileriyle Mevlana c. Rumi bu nazım biçiminin Anadolu?da fikir öncüsü olmuş, Divan-ı Kebir?de yer alan rubaileri pek çok Türk şiirini etkilemiştir. Xvıı.yy Türk edebiyatında rubainin altın çağı olarak kabul edilir. Azmizade Haleti Türk edebiyatının en çok ve en güzel rubailerini yazan şairi olmuştur.
Bununla birlikte rubai oldukça zor söylenen bir şiir biçimidir.
KOşMA: şekil, konu ve ezgi özellikleri bulunan ve Türk edebiyatında en çok kullanılan nazım şeklidir. Saz eşliğinde okunmak için hece ölçüsüyle yazılmış, konuları sevgi ve tabiat olan halk şiiri türüdür. Türk edebiyatında hece vezniyle yazılmış ilk şiirlerin koşmalar olduğu söylenebilir. şekil özellikler bakımında koşmalar; düz koşma, yedekli koşma, musammat koşma, ayaklı koşma, zincirbent ayaklı koşma, koşma-şarkı, tecnis (bütün kafiyeleri cinaslı) ve şatranç koşmadır.
Koşmalar genellikle lirik şiirlerdir. Konularına göre koşmalar; ağıt, güzelleme, koçaklama, taşlama.
Koşmalar şekilleri ve konuları yanında müzikle ilgili özelliklerde taşır. Koşma nazım şekli bazı küçük farklarla türkü, semai, varsağı, destan, ilahi ve nefesler için de yaygın olarak kullanılır.
TUYUğ: Türklerin bulup Divan şiirine kazandırdığı bir nazım şeklidir. Maninin divan edebiyatındaki karşılığı sayılabilir. Rubaide işlenen konular tuyuğda da işlenilir. Xıv.yy Azeri şairi Kadı Burhaneddin bu türün kurucusu sayılır.
MUSAMMAT: Bendlerden kurulu nazım şeklidir. ıran edebiyatında ilk defa müseddes şekliyle Menuçihri tarafından kullanılan musammat daha sonra Türk edebiyatına da geçmiş ve divan şairlerinin en çok tercih ettikleri nazım şekli olmuştur.
Musammat başlığı altında tanımlanan nazım şekilleri:
1-Müselles: Her bendi üç mısradan oluşur. ıtibar görmemiştir.
2-Murabba: Dört mısralı bendlerden oluşan musammatlar. Bilindiği kadarıyla Türk edebiyatında ilk murabba Nesimi tarafından yazılmıştır.
Terbi: Bir şairin yazdığı gazele ait beyitlerin önüne aynı vezin ve kafiyede iki mısra ilavesiyle meydana gelir. Mehmet Aydi Baba? nın tanınmış şairlerin gazellerine yaptığı terbiler meşhurdur.
şarkı, Türk edebiyatında şarkı formuna uyan ilk şiirleri Naili, en güzel şarkıları Nedim ve arkı formunda en çok musammatı Enderunlu Vasıf kaleme almıştır.
3-Muhammes: Beş mısralı bendlerden oluşur. 60 şiirle Edirneli Nazmi en çok muhammes yazan şair.
Tahmis: Bir gazelin her beytinin önüne aynı vezinde üç mısra ilave edilerek yazılır.
Taştir: Beytin mıraları aralarına üç mısa ilavesiyle oluşur. ıslam edebiyatında pek çok şair Ka?b B. Zuheyr?in Kasidetül Bürde?sine tahmis ve taştir yazmıştır.
Tardiye: Muhammesin özel bir şeklidir.
4-Müseddes: Altı mısralı bendlerden oluşur. Türk e.da en çok müseddes yazan şeref Hanım?dır.
Tesdis:Dört mısra ilavesiyle oluşur. Türk şiirinde bu nazım şeklini Fevri meşhur etmiştir.
5-Müsebba: Yedi mısralı bendlerden oluşur.
Tesbi: beş mısra ilavesiyle oluşur. Türk edebiyatında hiç kullanılmamıştır.
6-Müsemmen: Sekiz mısralı bendlerden oluşur.
Tesmin: Altı mısra ilavesiyle oluşur.
7-Mutessa: Dokuz mısralı bendlerden oluşur. Türk edebiyatında ilk örneği Refii Kalayi?ye aittir.
Testi: Yedi mısra ilavesiyle olur.
8-Muaşşer: on mısralı bendlerden oluşur.
Taşir: Sekizer mısra ilavesiyle oluşur.
Terkibi bend ve terci bend.
MANı: Divan edebiyatında tuyuğun karşılığı olan mani, başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türüdür. Dörde ayrılır; Düz mani, Kesik(cinaslı) mani, Yedekli mani, Ayaklı mani.
AğIT: genellikle bir ölümün ya da acı, üzücü bir olayın ardından söylenen halk türküsüdür. Ağıt?ın halk edebiyatındaki adı anonim, Divan edebiyatındaki adı ise mersiyedir.
VARSAğI: Güney Anadolu bölgesinde yaşayan Varsak Türkleri?nin özel bir ezgiyle söyledikleri türkülerden gelişmiş bir şekildir. Varsağılar yiğitçe, mertçe bir üslupla söylenir. Halk edbiyatında en çok varsağı söylemiş şair Karacaoğlan?dır.
SEMAı: Kendine özgü bir ezgisi vardır ve bu ezgiyle okunur. Semailerde daha çok sevgi, doğa, güzellik gibi konular işlenir.
DESTAN: Dört mısralı bendlerden oluşan, oldukça uzun nazım biçimidir. Destanın son dörtlüğünde şair mahlasını söyler. Kafiye düzeni koşma gibidir.
TÜRKÜ: Türlü ezgilerle söylenen anonim halk şiiri nazım şeklidir. Halk edebiyatının en zengin alanıdır. ıki bölümden oluşur bent ve nakarat. Nakarat bölümüne bağlama ya da kavuştak ta denir.
KAFıYE: şiirlerin mısra sonlarındaki yazılış ve okunuşları aynı olan ses benzerliğine denir. Kafiye, manzumenin dış yapı özelliklerinden olup ahengi temin eden en önemli unsurdur. Bir sesi bir hece veya bir kelimeden meydana gelir. Kafiye usulünü ilk ortaya koyan Araplardır.
Yapı Bakımından Kafiye: Kafiyeyi meydana getiren seslerin azlığı veya çokluğuna göre yarım, tam, zengin veya cinaslı olabilir. Yarım kafiye mısra sonlarındaki bir sessiz harfin benzeşmesiyle olur. (ecel büke belimizi / söyletmeye dilimizi). Tam kafiye iki sesin benzemesiyle olur. (şekil / değil). Zengin kafiye ikiden fazla sesin benzeşmesiyle olur (unutsak / tutsak). Zengin kafiye üçten fazla sesten oluşuyorsa ve bir kelime diğerinin içinde varsa tunç kafiye olur. (indi/ ikindi). Cinaslı kafiye anlamları ayrı yazılış ve söylenişleri aynı kelimelerden olur (gül erken/ gülerken)
şekil Bakımından Kafiye: Mısra sonlarındaki dizilişlerine göre düz, çapraz, sarma ve karma olabilir.
VEZıN(ÖLÇÜ): Türk Edebiyatında üç çeşit vezin kullanılmıştır. Aruz, Hece vezni ve Serbest vezin.
ARUZ: Arapça bir kelimedir ve ?çadırın ortasına dikilen direk) anlamındadır. Edebiyat terimi olarak ?hecelerin uzunluk ve kısalık (açık-kapalı) temeline dayanan nazım ölçüsü? demektir. Bu vezin Araplardan ıranlılara onlardan da bize geçmiştir.
Aruzda heceler uzun/kapalı ve kısa/açık olarak ikiye ayrılır. Uzun heceler (-) ile kısa heceler (.) ile gösterilir. Açık/kısa heceler seslilerle biten hecelerdir. Ses değerleri yarım kabul edilir. Kapalı /uzun heceler sonu sessizle biter ve ses değeri tamdır. ımale: uzun okuma Zihaf: kısa okuma.
Bu ölçü Türkçenin kelime yapısına pek uygun değildir. Bundan dolayı aruzu ilk kullanan Karahanlılar Türkçenin kelimelerini bozarak kısa heceleri uzun okuma yoluna gitmişlerdir. Bu yeterli olmayınca Arapça ve Farsça kelimeleri eklemeye başlamışlar ve zamanla Türkçeye yabancı kelimelerin girmesine yol açmışlardır. Aruzla yazılan ilk Türk eseri Yusuf Has Hacibin yazdığı Kutadgu Bilig?dir. Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamıştır.
HECE VEZNı: Milli şiir ölçümüzdür. Kaşgarlı Mahmut?un Divanı Lügatit Türk eserindeki şiirler hece vezniyle yazılmıştır. Türk dil yapısına en uygun ölçüdür. Hece veznine parmak hesabı da denilir. Hece vezninin ?hece sayısı? ve ?duraklar? olmak üzere iki temel özelliği vardır.
SERBEST VEZıN: Hece vezni ve aruz gibi herhangi bir ölçüye bağlı kalınmayan vezindir. Hecelerin açık veya kapalı olmasına ya da sayılarına bakmaksızın şairin tamamen kendi üslubuna göre yazmasıdır. Türk şiirinde 1940?lardan sonra Orhan Veli Kanık ile yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde yazılan şiirlerin çoğu serbest vezinde yazılmaktadır.