Telefon bireylerin anında sözlü, yazılı ya da görsel-işitsel iletişim kurmasını sağlayan bir
cihazdır. Uzun yıllar telefonun mucidi olarak Graham Bell tanıtılmıştır. Ancak, 2002 yı-
lında Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi’nin aldığı “Antonio Meucci’nin hayatının
ve başarılarının tanınması ve Meucci’nin telefonu icat ettiğinin kabul edilmesi”
kararıyla ilk telefon düşüncesinin aslında bir İtalyan olan ve 1950 yılında ABD’ye göceden
Antonio Meucci tarafından geliştirildiği ama başta maddi olmak üzere farklı nedenlerle
patentini alamadığı anlaşılmıştır. Bu duruma karşın hala Graham Bell telefonun keşfedilmesinde
ve yaygın kullanıma sunulmasında öncü bir bilim adamıdır.
Telefon uzun yıllar sesli iletişim aracı olarak kullanılmıştır. Geleneksel telefon, basit
anlamda mikrofon (verici), kulaklık (alıcı) ve üreteçten oluşur. Vericiye gönderilen sesin,
diyaframı titreştirmesi sonucu değişen elektrik akımı yardımıyla alıcıya ulaştırılması
şeklinde çalışır. Ancak ilk bulunduğu günden bugüne önemli bir değişim geçirmiştir.
Özellikle bundan 40 yıl kadar önce ilk taşınabilir ya da daha yaygın adıyla cep telefonlarının
icadı sonucu telefon günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline dönüşmüştür. Daha
önceki yıllarda farklı denemeler olsa da ticari anlamda ilk cep telefonu, 1973 yılında MOTOROLA
firmasında mühendis olarak çalışan Martin Cooper tarafından geliştirilmiştir.
İlk cep telefonu 1 kg’dan fazla ağırlıkta ve tam dolu batarya ile 20 dakikalık bir görüşme
yapılmasına izin veriyordu. Bu ilk cihazlar tam olarak istenen verimi sağlamadan uzak
ve pahalı oldukları için yaygınlaşamamıştır. Asıl yaygın kullanım icadından 20 yıl sonra
1990’ların başından itibaren başlamıştır. Bu dönemde özellikle ekran ile batarya olmak
üzere birçok farklı teknolojik bileşende ve baz istasyonları alanında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Böylece, cep telefonları hızla yayınlaşmaya başlamıştır.
Cep telefonları ile birlikte gelişim gösteren bir başka taşınabilir teknoloji, Kişisel Dijital
Yardımcı (Personal Digital Assitant, PDA) ya da daha yaygın adıyla avuç-içi bilgisayarlardır.
Bilgisayarların sahip olduğu bazı özellikleri taşıyan bu cihazlar özellikle 1990’ların
sonlarına doğru hızla yaygınlaşmış ve kullanım alanları çeşitlenmiştir. Ancak, ilk olarak
1994 yılında IBM tarafından geliştirilen akıllı telefon (smartphone) 2000’li yıllarda PDA ve
cep telefonu özelliklerini bir araya getirerek daha yaygın bir kullanım alanına erişmişlerdir.
Akıllı telefonlar, telefonun yanı sıra kamera, ses ve/veya görüntü dosyası oynatıcı,
oyun konsolu, İnternet araçları gibi bilgisayarlarda sık karşılaştığımız bileşenlere sahip
mobil cihazlardır. Aslında akıllı telefonlar için el bilgisayarı demek yanlış olmaz. Akıllı
telefonlarda mobil işletim sistemleri kullanılmaktadır. Bu işletim sistemleri arasında Android,
IOS ve Windows en sık kullanılanlardır.
Akıllı telefonlar, mobil işletim sistemlerinin yanı sıra kısaca App olarak adlandırılan
mobil uygulamaların gelişimine de neden olmuştur. İlk olarak 2000’li yılların sonunda
ortaya çıkan mobil uygulamalar bugün akıllı telefonlardan tabletlere en sık kullanılan yazılımlar
haline gelmiştir. Mobil işletim sistemlerine uyumlu üretilen bu yazılımlar ile alışverişten eğitime, bankacılıktan ofis işlemlerine, görsel-işitsel iletişimden fotoğraf ya da video
paylaşımına her tür işlemin gerçekleştirilmesine imkan vermektedirler. Bu yazılımlar
genellikle belirli alanlardan erişilebilmektedir. Bu alanlar arasında en yoğun kullanılanlar
olarak şunlar gösterilebilir: Apple Store, Google Play, Amazon Appstore, Windows Phone
Store ve BlackBerry World. Statista.com adresindeki verilere göre Mayıs 2015 tarihinde
Google Play alanında 1.5 milyon ve Apple Store alanında 1.4 milyon uygulama kullanıcı-
ların hizmetine sunulmaktadır. Bu uygulamaların bir bölümü ücretli diğerleri ise ücretsiz
olarak sunulmaktadır. Ücretsiz olarak sunulan bazı uygulamaların içinde ücretli unsurlar
yer alabilmektedir.
Akıllı telefonların gelişmesi ile birlikte İnternet teknolojilerinde yaşanan gelişmeler
sonucu telefon başlıca mobil iletişim aracı halini almıştır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu (BTK) verilerine 2014 yılı ilk çeyreği verilerine göre faturalı ve ön ödemeli hatların
toplamı 70 milyonu geçmiştir. Türkiye nüfusunun, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine
göre 76 milyon 667 bin olduğu dikkate alındığında telefon ile eşzamanlı iletişim
konusunda gelinen son durumun oldukça ilgi çekici olduğu ileri sürülebilir.
Akıllı telefonlar ya da cep telefonları radyo frekans alanlarını kullanırlar. Radyo frekans
alanları, bir çeşit düşük enerjili elektromanyetik alandır. Bir başka deyişle enerji,
dalgalar şeklinde yayılır. Mobil telefonlar kendilerine en yakın baz istasyonuna bir radyo
frekans sinyali gönderir. Baz istasyonu bu sinyali telefon şebekesine yönlendirir. Ana şebeke,
yine baz istasyonları aracılığıyla bu sinyali karşıdaki telefona ya da İnternet adresine
bağlar. Böylece, mobil telefonla sesli ya da görsel-işitsel arama, kısa mesaj, e-posta ya da
çokluortam mesajı gönderme, Web ya da mobil sayfaya erişim, program indirme gibi iş-
levler yerine getirilir.
Bir eşzamanlı iletişim aracı olarak telefonun günümüzün temel iletişim araçlarından
biri olduğu daha önce belirtilmişti. Telefonları farklı amaçlar için kullanmaktayız. Haberleşmek,
bilgi almak ya da vermek, rezervasyon yaptırmak, mal ya da hizmet satın almak,
konferans gerçekleştirmek bu amaçlardan bazılarıdır. Örneğin öğrencisi olduğunuz Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Sistemi ile ilgili soru ya da sorunlarınızı iletmek için 0 850
200 46 10 – 1910 hat ya da 444 10 26 numaralı telefonları arayarak Açıköğretim sistemi
Etkileşim Merkezine erişebilirsiniz.
Telefonlardaki iletişim genelde kişilerarası iletişim şeklinde gerçekleşmektedir. Bir
başka deyişle genelde bir kaynak bir alıcı ile iletişim kurar; ancak, özellikle telefonlara
eklenen ses sistemleri aracılığıyla bir kişiden bir gruba ya da kitleye veya bir gruptan bir
başka gruba iletişim sağlanabilmektedir. Örneğin,
• telefon konferansı ile firmalar yönetim kurulu üyeleri arasında ya da müşterileriyle
toplantılar yapabilmek,
• iki ya da daha fazla öğrenci grubu bir araya getirilerek aynı anda öğretim elemanını
dinleyerek, sorular sorarak ders işleyebilmek,
• kişisel olarak haberleşmek istediğimiz yakınlarımızla anında iletişim kurabilmek,
• sınav günleri, e-seminer saatleri, büroların yeri vb. konularda bilgi alabilmek,
• uçak ya da otobüs bileti satın alabilmek vb. birçok amaç için telefondan yararlanı-
yoruz.
Telefonun iletişim amaçlı kullanımı ile ilgili en önemli üstünlüğü mesajların aynı zaman
dilimi içinde gönderilmesini ve geribildirimlerin anında alınmasını sağlamasıdır.
Böylece yüz yüze etkileşime benzer nitelikte bir iletişim süreci sağlanmış olur. Ayrıca,
yüz yüze etkileşime benzerlik taşıması da, telefonun iletişim aracı olarak tercih edilmesini
sağlamaktadır. Ek olarak, insanlar iletişim sürecinde sosyal bir ortamda olduklarını
hissetmek isterler. Mesajlaşmadaki anındalık (karşılıklı değişim hızı) ne kadar hızlı olursa
ve karşılarındakileri ne kadar yakınlık duyarlarsa o ölçüde kendilerini sosyal bir ortamda
hissederler. Bu duruma sosyal bulunuşluk algısı adı verilir. Telefon sosyal bulunuşluk algı-
sının daha üst düzeyde hissettirdiği için de daha fazla tercih edilmektedir.
Telefon ile iletişim kurmak için iki tarafın da (kaynak ve alıcı) telefona erişiminin olması
gerekir. Bu durum eşzamanlı iletişimin en önemli sınırlılığı olarak sunulabilir. Örneğin,
Açıköğretim Sistemi Etkileşim Merkezinin yoğun olduğu dönemlerde telefon ile
kurumunuza ulaşamayabilir, iletişim kuramayabilirsiniz. Ayrıca, telefonlardaki iletişimin,
her ne kadar görsel-işitsel imkanlar olsa da hala sesli olması da bir sınırlılık olarak değerlendirilebilir.
‘Söz uçar, yazı kalır’ atasözünde vurgulandığı gibi sesli mesajlar tam olarak
paylaşılamayabilir ve kısa sürede unutulabilir. Örneğin, Açıköğretim Sistemi Etkileşim
Merkezindeki görevliden aldığınız kayıt sürecine ilişkin bilgileri eğer not etmediyseniz
çabucak unutabilir ve kayıt sırasında tekrar arama ihtiyacı duyabilirsiniz.
Telefon, sadece sesli değil aynı zamanda görsel-işitsel iletişim kurmamıza da
yardımcı olmaktadır. Özellikle son yıllarda geliştirilen yazılımlar aracılığıyla hem telefonlar
arasında hem de telefon ile tablet ya da dizüstü bilgisayarlar arasında iletişim
sağlanabilmektedir.