Felsefe ve tasavvufun ahlâk anlayışını nassi ve kelami ahlâktan ayıran nokta
ilk gruptakilerin ahlâkı önermelerden oluşan bir norm olarak ele almaktan
ziyade onların ahlâkı bir yeti veya meleke olarak görmeleridir.
Farabi, İbn Sina ve Gazali’nin ortak ahlâk tarifine göre ahlâk “insan nefsinden, düşünüp
taşınmaya gerek kalmaksızın, bir takım fiillerin ortaya çıkmasını sağlayan
melekedir.” Filozoflar meselenin akli ve teorik tarafına ağırlık verirken
mutasavvıflarda seyir ve sülûk önem kazanmaktadır.