Çoğu Emevîler tarafından yaptırılmış olan ilk camiler ordugâh
camileridir. Geniş alanları kaplayan bu camilerin erken tarihlileri arasında,
Basra ve Kûfe camileri ile eski Kahire’de (Fustat) Amr Camii ve
Kayrevan’da (Kuzey Afrika) Sîdî Ukbe Camii’nin ilk şekli hakkında bilgiler
bugüne ulaşmıştır. Amr Camii 642’de yapılıp 673’te genişletilmiş,
başlangıçta avlu ve mihrap yokken sonradan açık bir avlu ve sütunlara dayalı
bir ana mekân meydana getirilmiştir.
İlk yapılışı 702 yılına ve Halife Abdülmelik’e ait olan Kudüs’teki
Mescid-i Aksâ daha sonra 780’de yenilenmiş, değişiklikler geçirmiş,
Haçlıların saray haline getirmesinden sonra Selâhaddin-i Eyyûbî tarafından
geri alınarak tekrar cami haline getirilmiştir. Burada Justinyen devrinden
kalma bazı kısımlarından yararlanılarak, dikine gelişme gösteren bir yapı inşa
edilmiştir. Daha sonraki eklemelerle mihrap duvarında enine bir nefi bulunan
ve kesişme yerinde bir de kubbesi olan geniş, sütunlu bir yapı haline
getirilmiştir.
Emevî mimarisinin en önemli yapısı ise Şam’da, Emevîyye Camii’dir. İlk
camilerin basit planlarından tamamen ayrılan bu cami gerek mimari planı
gerekse biçimiyle asırlarca İslâm dünyasının pek çok yerinde uygulanmıştır.
Halife I. Velîd zamanında 705-715 yılları arasında tamamlanmış olan Şam
Emevîyye Camii burada eskiden bulunan bir Roma tapınağı ile bir Bizans
bazilikasının yerine inşa edilmiştir. Tamamen yeniden biçimlendirilmiş olan
bu yapı, revaklı bir avlunun güneyinde yer alır. Caminin üç minaresi ve dört
ana kapısı vardır. Altta yüksek, üstte daha alçak sütunlarla kemerler, iki katlı
bir düzenle ana mekânı üç paralel nefe ayırır. Bu üç nefi tam ortada dikine bir
nef keser. Bu dikine nefin ahşap çatısı yükseltilmiştir. Kesişme yerinde ise
kubbe yer alır. Yapıda bir kısmı sonradan meydana çıkarılan mozaik
süslemeler çok dikkat çekicidir. Köşkler, servi ağaçları ve cennet manzaraları
ile zenginleştirilmiş bu mozaik resimlerde insan ve hayvan figürlerine yer
verilmemiştir.
Abdülmelik tarafından 691 yılında Kudüs hareminde yaptırılmış olan
Kubbetü’s-sahre’dir. İslâm sanatının ilk anıtsal yapısı gözü ile bakılan bu
eser, Hz. Muhammed’in Miraç gecesi bastığı ve Allah’a yükseldiği kabul
edilen kutsal kaya üzerinde ikinci bir hac merkezi ziyaretgâh olarak
yaptırılmıştır. Sekizgen yapının içinde ikinci bir sekizgeni sütun ve kemerler
oluşturmakta, en içte de daireye geçilmektedir. Bunun üzerini 20 m. çapında
ve 20 m. yüksekliğinde kubbe örter. İçi zengin mozaik kaplamalıdır. IX.
yüzyıl başlarında kubbe çökmüş, mozaikler dökülmüş ve onarım görmüştür.
En esaslı onarım da Kanûnî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış ve dışı
mozaik yerine çinilerle kaplanmıştır.
Emevî devri, camiler ve anıt yapıları dışında sivil mimariyi temsil eden
yapılar büyük iskân bölgelerinin dışında müstahkem saray veya kasır olarak
hizmet vermiş binalardır. Ürdün’de Kusayru Amre, kesme taş mimarisiyle ve
üç bölümlü tonozlu esas mekânıyla diğer Emevî kasırlarından farklıdır. II.
Velîd’in hilâfetinden önceki bir dönemde yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu
kasrın duvar resimleri İslâm sanatı tarihi bakımından önem taşımaktadır.
Emevî çöl sarayların bilinen ilk örnekleri arasında Halife Hişâm b.
Abdülmelik devrinde 727 yılında yapılmış olan Kasrü’l-hayri’l-garbî, II.
Velîd zamanında yapımına başlandığı tahmin edilen Kasrü’l-Müşettâ,
Hırbetü’l-mefcer Emevî sivil mimarisinin en ilgi çekici örneklerindendir.
Kasrü’l-Müşettâ’nın muhteşem kabartmaları II. Abdülhamid tarafından
Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm’e hediye edilmiştir. Günümüzde Berlin
Pergamon Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu kasırlar plan bakımından
genelde ana avlu etrafında gelişmiş mimari bölümlerden ve bu iç mekânı
içine alan tahkimatlı duvarlardan oluşmaktadır.