Bir kimsenin namaz ibadeti ile yükümlü olması, farz veya vacip bir namazın bir kimsenin zimmetinde sabit olup ondan sorumlu tutulması için o kimsede bazı şartlar aranır. Bu şartlar şunlardır:
[b]Müslüman Olmak[/b]
Müslüman olan her erkek ve kadına namaz farzdır. Fıkıh bilginlerinin çoğunluğu, Müslüman olmayanların namazla yükümlü olmadığı kanaatindedir. Yeni Müslüman olmuş bir kimsenin daha önceki namazları kazâ etmekle yükümlü olmadığı hususunda dört mezhep görüş birliği içindedir. “İnkâr edenlere, inkârcılıklarından vazgeçerlerse, geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle” (el-Enfâl 8/38) meâlindeki ayet ve “İslâm, daha öncesini siler” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,199,204) anlamındaki hadis bu hükmün açık delilidir.
[b]Büluğ (Erginlik)[/b]
Büluğ, çocukluk çağının son bulup gençlik çağının başlaması demektir. Erginlik çağına ulaşmamış çocuklar Allah katında namazla yükümlü değildir. Ancak temyiz yeteneği gelişmiş çocuk namaz kılarsa bu geçerlidir. Hz. Peygamber’in, çocukların yükümlülük çağına gelmeden önce namaz disiplinini kazanmış olmalarını sağlamayı hedefleyen hadisi (Ebû Dâvûd, “Salât”, 26; Müsned, II,180,187) gereğince, çocuk yedi yaşına gelince velisi tarafından yavaş yavaş namaza alıştırılır; on yaşına ulaştığında bunun üzerinde biraz daha fazla durulması, hattâ hafif zorlayıcı ve disiplin sağlayıcı tedbirlere başvurulması gerekir. Pek tabiidir ki, bu hususta söz konusu görev ve yükümlülük, büluğ çağına ulaşmamış çocuğa değil, velisine yöneliktir. Nitekim “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et” (Tâhâ 20/132), “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyun” (et-Tahrîm 66 /6) meâlindeki ayetler de bu konuda velinin görevli ve yükümlü bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
[b]Akıl[/b]
Dinî yükümlülüklerin söz konusu olabilmesi için, kişinin aklî melekelerinin yerinde olması (temyiz gücüne sahip bulunması) şarttır. Aklî melekeleri yerinde olmayan kişiye mecnun (deli) denir ki, günümüzde bu akıl hastası terimi ile ifade edilmektedir. Akıl hastalığı sürekli olduğu gibi kısa süreli de olabilir. Kısa süreli baygınlık hali, uyku gibidir; bayılan kişi bu hal geçince kılamadığı namazları kazâ eder. Uzun süreli baygınlık hali ise namaz yönünden kısa süreli akıl hastalığı gibidir. Uyuyan kişiden namaz yükümlülüğü düşmez. “Bir namazı uyku veya unutma sebebiyle vaktinde kılamayan kimse, onu hatırladığı zaman kılsın” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 11) anlamındaki hadis, uyuyan kişinin uykuda geçen namazlarını ve unutanın unuttuğu namazları kazâ etmesi gerektiğinin açık bir delilidir. Kadınlar hayız ve nifas hallerinde ne edâ ne de kazâ yoluyla namaz kılmakla mükellef değillerdir. Aksine bu dönemlerinde namaz kılmaları haramdır.
|