Hz. Osman, kaynaklarda orta boylu, güzel yüzlü, gür saçlı, uzun ve beyaz
sakallı, esmer tenli olarak tasvir edilir. Halim-selim, nazik ve mahçup bir
tabiata sahipti. Çok merhametli ve son derece cömert bir şahsiyetti. Onun en
meşhur vasfı ise, engin bir hayâ duygusuna sahip olmasıydı. Hz.
Peygamber’in, Hz. Osman’a üstün hayâ duygusu dolayısıyla özel bir değer
verdiği bilinmektedir. Nitekim kendisini ziyarete gelen en yakın iki arkadaşı
Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’i rahat bir vaziyette karşıladığı halde, Hz. Osman
yanına geldiğinde hemen derlenip toparlanır ve kendisine çeki düzen verirdi.
Bunun sebebi sorulduğunda, “Kendisinden meleklerin hayâ ettiği bir
kimseden ben hayâ etmeyeyim mi?” buyurmuştu (Müslim, “Fedâilü’ssahâbe”,
26). Cennetle müjdelenen on sahâbîden (aşere-i mübeşşere) biri olan
Hz. Osman, Rûme kuyusunu kendi parasıyla satın alıp Müslümanlara hibe
etmesi ve yine Tebük ordusunu donatmadaki birinciliği dolayısıyla da ayrıca
cenneti hak etmiştir. Hadis kaynaklarında, Hz. Osman’ın büyük bir
musibetle karşılaştıktan sonra şehit edileceği, bunu kendisinin de bildiğine
dair rivayetler aktarılmıştır (bk. Buhârî, “Fedâilü ashâbi’n-Nebiy”, 5-7,
“Edeb”, 119).
Hz. Osman takvâ sahibi bir insandı, gecelerini ibadetle, gündüzlerini
oruçlu olarak geçirirdi. Kur’an okumaktan usanmazdı, hac zamanında
Hacerülesved’in yanında bir rek’atta Kur’an’ı hatmettiği rivayet edilmiştir.
Ashâbın zenginlerinden olan Hz. Osman, son derece cömertti, malını
müslümanlar için cömertçe harcamayı ve yardım yapmayı çok severdi.
Hicretten sonra Medine’de içme suyu sıkıntısı yaşanıyordu. Hz.
Peygamber’in teşvikiyle, bir yahudiye ait olan Rûme kuyusunu otuz beş bin
dirheme satın alıp Müslümanların istifadesine sundu. Tebük seferi
hazırlıklarında miktar olarak en büyük yardımı da Hz. Osman yapmıştı. Onun
otuz bin kişilik İslâm ordusunun üçte birini donattığı da söylenir. Bu sırada
Hz. Peygamber’in “Bu günden sonra yapacakları Osman’a zarar vermez!”
dediği rivayet edilmiştir (Tirmizi, “Menâkıb” 19; Ahmed b. Hanbel,
Fedâilü’s-sahâbe, I, 516). Hz. Ebû Bekir zamanında yaşanan bir kıtlık
sırasında, Hz. Osman’ın 1000 develik kervanı, buğday, kuru üzüm ve
zeytinyağı yüküyle dönmüştü. O esnada kendisine gelen tacirler bu malları
satın almak için yüksek kâr teklif ettiler. Ancak Hz. Osman, büyük kazanç
sağlayacağı halde bu malları onlara satmadı. Allah Teâlâ’nın rızasını
kazanmayı tercih etti ve malların tümünü karşılıksız olarak muhtaç
durumdaki müslümanlara dağıttı. Onun her cuma günü bir köle azat etmeyi
adet edindiği, bir cuma bunu yapmadığı takdirde ertesi cuma iki köle azat
ettiği bildirilmiştir. Hz. Osman, Mescid-i Harâm’ı genişletmiş, Harem’in sınır
taşlarını yeniletmiş ve Mescid-i Nebevî’yi genişletip yeniden inşâ ettirmişti.
Bu inşaatlar sırasında kendi malından 10.000 dirhem harcadığı
bildirilmektedir.
Hz. Osman Kureyş içinde sevilen biriydi. Kendisi de akrabalarına
düşkündü. Onları himaye eder, kendi malından yardım yapardı. Onun ev
halkına karşı çok nazik davrandığı bilinmektedir. Abdest suyu için, uyuyan
yakınlarını uyandırmaktan çekinirdi; ancak uyanık olan varsa yardım isterdi.
Hz. Osman, Hz. Peygamber’in vahiy kâtiplerindendi, onun sır katibi
olduğu da söylenmiştir. Vahiy kâtipliği yanında mektup ve antlaşma gibi bazı
resmî vesikaları da kaleme almıştır. Hz. Osman, ilmî bakımdan da yetişmişti,
hatta hac menasiki konusunda en bilgili sahâbî olduğu söylenmiştir. Kur’an’ı
ezberleyen ve Hz. Peygamber’in sağlığında fetvâ veren bir kaç sahâbî
arasında sayılır. Hadisleri tam olarak rivayet eder, bu hususta çok titiz
davranırdı. Hz. Peygamber’den 146 hadis rivayet etmiştir.