Hz. Ebû Bekir, Arap Yarımadası dışına gerçekleştirilecek fetihler için ilk
önce Arabistan ile Sâsânî ve Doğu Roma imparatorlukları arasında kalan Irak
topraklarını hedef aldı. İslâm dinini tebliğ etme konusunda Hz. Peygamber’in
başlattığı stratejiyi devam ettirmek için Sâsânîler’in elinde bulunan Fırat’ın
güneyindeki bölgelere ordu gönderilmesi gerekiyordu. İlk hedef, Hîre
topraklarıydı.
Hz. Ebû Bekir’in halifeliği üstlendiği dönemde Hîre bölgesinde Farslar ile
Araplar birbirlerine karşılıklı saldırılar düzenliyorlardı. Bunlardan Arap asıllı
Müsennâ b. Hârise eş-Şeybânî, İranlılarla giriştiği mücadelesinde daha da
güçlenmek için Medine’ye geldi ve Hz. Ebû Bekir’den kendisinin Sâsânîlerle
savaşmak üzere görevlendirilmesini istedi. Halîfe, isteğini kabul ederek ona
Müslümanlar adına Farslılarla savaşma yetkisi verdi. Müsennâ, Müslüman
kimliğiyle Farslılara karşı önemli bir mücadele verdi. Daha sonra Hâlid b.
Velîd’in Irak topraklarına gönderilmesiyle de bölgede plânlı fetihler
başlatıldı.
Hâlid b. Velîd Irak sınırını geçtikten sonra orduya katılan Müsennâ b.
Hârise ve diğer komutanlarla birlikte Basra Körfezi’nin liman şehri Übülle’yi
fethetti. Ardından Acemlerin ordugâhı durumundaki Hübeyre şehri ele
geçirildi. Müslüman askerler, daha sonra bir kısmını savaşla, bir kısmını da
anlaşma yoluyla olmak üzere irili ufaklı birtakım yerleşme merkezlerini ele
geçirip Hîre’ye ulaştılar.
İslâm ordusu, Hîre’yi kuşatarak halkı teslim olmaya zorladı. Kuşatma
devam ederken, Hâlid, kaledekilere haber göndererek şehrin ileri gelenleri ile
görüşmeler yapmak istediğini bildirdi. Bunun üzerine bir din adamı ve şehrin
valisi, Müslümanların karargâhına geldiler. Yapılan görüşmelerde gelenler,
Müslüman olmayı kabul etmemekle birlikte, cizye karşılığında barış yapma
isteklerini açıkladılar. Sonuçta Hîre halkı bir antlaşma imzaladı. Bu
anlaşmada Hz. Ebû Bekir’in, Hîrelilere tanıdığı haklar, çevre bölgelerde
yaşayan başka kabileleri de harekete geçirdi ve aynı şartlarda Müslümanların
idaresine girmek istediklerini bildirdiler.
Irak topraklarında ilerleyen Müslümanlar, Hîre’nin ardından daha kuzeye
yönelerek Bârusmâ (Bânıkyâ) şehrine ulaştılar. Şehrin yöneticileri, savaş
yapmaksızın Hâlid b. Velîd ile barış anlaşması imzaladılar. Müslümanlar için
sonraki hedef, daha kuzeyde bulunan Enbâr şehriydi. Burası, Sâsânî
İmparatorluğu’nun önemli bir erzak ve silah merkezi konumundaydı.
Stratejik bir öneme sahipti. Şehir halkı, başlangıçta Müslümanlara karşı
direniş göstermekle birlikte, yenilginin kaçınılmaz olduğunu görünce barış
istemek zorunda kaldı.
Hâlid b. Velid, Enbâr şehrinden Aynüttemr denilen bölgeye hareket etti.
Burada Farslılardan oluşan kalabalık bir topluluk ve Benî Nemir, Tağlib, İyâd
ve diğer kabilelerin oluşturduğu bir Arap gücü vardı. Kısa süren kuşatmadan
sonra Müslümanlar şehri ele geçirdiler. Böylece Basra körfezinden
Aynüttemr’e kadar Fırat Nehri boyunca uzanan topraklar, Müslümanların
hâkimiyetine girmiş oldu.
Hâlid b. Velid’in komutasında Irak cephesindeki ilk hedeflerine ulaşan Hz. Ebû
Bekir, 13. hîcri yılın başında (M.634) onu, Irak cephesinden Suriye’ye sevk
kararı aldı. Bununla birlikte Hâlid’in yardımcısı Müsennâ b. Hârise, Sâsânîlere
karşı ele geçirilmiş olan toprakları savunmayı ve İran hedeflerine yeni seferler
düzenlemeyi sürdürdü. Irak’taki bu faaliyetler, Hz. Ömer devrinde Sâsânî
İmparatorluğu ile gerçekleştirilecek olan büyük mücadelenin de hazırlık
safhasını oluşturmuştur.