Kusay b. Kilâb’in Kureyş’in çeşitli kollarını Mekke’ye yerleştirmesiyle
kabile yarı göçebelikten yerleşik hayata geçmişti. Mekke’nin tarıma elverişli
olmaması nedeniyle Kureyş kabilesi ticaretle geçimini temin etmekte, ancak
bu ticaret Mekke dışına taşmamaktaydı. Mekke’nin saldırı korkusu
bulunmaksızın gelinebilecek ve sığınılabilecek kutsal bir yer (harem) oluşu
şehrin bir ticaret merkezi olarak glişmesine imkan vermişti. Kureyşliler
Mekke’ye gelen yabancı tacirlerden mal satın alır, ve bu malları çevrede
bulunan Araplara satarlardı. Daha sonra Kusay’ın torunu ve Hz.
Peygamber’in üçüncü kuşaktan dedesi Hâşim b. Abdümenâf gerek Mekke’ye
gelen hacıların gerekse Kureyş kabilesinin yiyecek ve su ihtiyacını
karşılamak için çalışmalar yaptı. Cömertliğiyle tanınan Hâşim Suriye’ye
gidip Bizans imparatoruyla (kayser) görüştü ve ondan Mekkeli tâcirlerin
emniyet içerisinde bu bölgeye gelip ticaret yapabileceklerine dair bir belge
aldı. Böylece Mekkelilerin ekonomik amaçlı dışa açılma dönemi başlamış
oldu. Hâşim Bizans imparatoruyla yaptığı görüşmeden dönerken, Mekke’den
Bizans topraklarına kadar uzanan yol üzerinde oturan çeşitli kabilelerle de
kervanların güvenlik içerisinde bu güzergâhı kullanabileceklerine dair
anlaşmalar yaptı. Mekkeliler Arabistan’ın çeşitli bölgelerinden sağladıkları
deri, kumaş vb. malları Suriye’ye getirip satmaya başladılar. Bizans
imparatorunun aynı zamanda Habeşistan kralı Necâşî’ye hitaben bir tavsiye
mektubu da yazarak Habeşistan’a gelen Mekkeli tâcirlere gerekli kolaylığı
sağlamasını istediği kaydedilmektedir. Hâşim’in Bizans’la ticarî anlaşma
yapmasından sonra kardeşlerinden Muttalib Yemen’e, Abdüşşems
Habeşistan’a ve Nevfel de İran’a giderek bu ülkelerin krallarından benzeri
imtiyazlar elde ettiler. Ayrıca onlar da Hâşim gibi ticaret güzergâhı
üzerindeki kabilelerle saldırmazlık antlaşmaları imzaladılar. Böylece Mekke
ticareti milletlerarası bir mahiyet kazandı; Kureyşliler gerek antlaşmalar,
gerekse Harem bölgesinde oturup Kâbe hizmetlerini yürütmenin getirmiş
olduğu itibar sayesinde emniyet içerisinde kışın Yemen ve Habeşistan’a,
yazın da Suriye ve Anadolu’ya kadar ticarî amaçlı yolculuklar yapmaya
başladılar. Kureyş’in bazı ülke ve kabilelerle ticaret antlaşmaları yapıp
serbest dolaşım izni alması “îlâf” terimi ile ifade edilmektedir. Kur’an-ı
Kerim’de Kureyş veya Îlâf adı verilen sûrede şöyle buyurulmaktadır:
“Kureyş’in emniyeti sağlanıp yaz ve kış seferleri kolaylaştırıldığı için, onlar
da bu kutsal evin (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsinler. O ki, onları açlıktan
koruyup doyurdu ve her çeşit korkudan emîn kıldı.” (Kureyş 106/1-4)