İlahiyat 1. Sınıf - İlk Dönem İslam Tarihi - Ünite 7 - Çözümlü Sorular

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
1. Halife ne demektir?
Cevap: Peygamberimizden sonra yerine gelen din ve devlet başkanı.

2. Müslümanların ilk halifesi kimdir?
Cevap: Hz. Ebû Bekir’dir.

3. Hz. Ebû Bekir ne zaman doğdu?
Cevap: Miladi 573 yılında doğmuştur.

4. Hz. Ebû Bekir’in anne ve babasının adı nedir?
Cevap: Babasının adı Osman olup Ebû Kuhâfe adıyla tanınmıştır. Annesi ise, Ümmü’l-Hayr Selma bint Sahr’dır.

5. Hz. Ebû Bekir’in Cahiliye döneminde adı nedir?
Cevap: Abdü’l-Kâbe idi.

6. Müslüman olduktan sonra adı ne olmuştur?
Cevap: Abdullah olmuştur.

7. Hz. Ebû Bekir hangi işle meşgul olmuştur?
Cevap: Ticaret

8. Hz. Ebû Bekir aracılığıyla Müslüman olanlar kimlerdir?
Cevap: Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah, Sa‘d b. Ebû Vakkâs, Zübeyr b. Avvâm gibi Kureyş gençleri İslâmiyet’i kabul ettiler.

HZ. EBÛ BEKİR’İN HALİFE SEÇİLMESİ

9. Hilafet ne demektir?
Cevap: Sözlükte “birinin yerine geçmek, yerini doldurmak, vekâlet veya temsil etmek” gibi anlamlara gelen hilâfet, terim olarak İslâm devletlerinde Hz. Muhammed’den sonraki devlet başkanlığı makamını ifade eder.

10.Hz. Ebû Bekir’in halife seçilmesi nasıl gerçekleşmiştir?
Cevap: Halifelik seçiminde genel kanaatin Kureyş üzerinde birleşmesi üzerine Hz. Ebû Bekir, yanında bulunan Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde’yi işaret ederek
bunlardan herhangi birinin halîfe olarak seçilebileceğini açıkladı. Fakat onların her ikisi de bu görev için en uygun adayın Hz. Ebû Bekir olduğunu söylediler. Sonuçta Müslümanların halîfesi kendiliğinden ortaya çıkmış oldu.
Bunun üzerine başta Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde olmak üzere toplantıda hazır bulunanlar sırasıyla Hz. Ebû Bekir’e biat ettiler.

11. İlk zamanlar Hz. Ebû Bekir’in hilafetine olumsuz bakanlar kimler olmuştur?
Cevap: Medineli Ensar, Haşimoğulları ve Ümeyyeoğulları

12. Müslümanların Peygamber’in vefatından sonra yaşadığı ilk iç mesele ne olmuştur?
Cevap: Hz. Ebû Bekir’in halîfeliğe getirilmesi hadisesi, Hz. Peygamber’den sonra Müslümanların karşı karşıya kaldıkları ilk iç mesele idi.

13. Hilafet sorununun kısa sürede kapanmasında etkili olan gelişmeler nelerdir?
Cevap: Hz. Ebû Bekir’in siyasi dirayeti ve Hz. Ebû Bekir’in halîfeliğinin en önemli problemi olan ridde olayları ile bunun hemen ardında başlatılan fetih
hareketleri de, Müslümanlar arasındaki muhtemel hilâfet tartışmalarını gündemden düşürdü. Kısaca ifade etmek gerekirse, dış meseleler ve hedefler, içerideki anlaşmazlıkları geri plana itmiş oldu.

14. Hz. Ebû Bekir’in ilk icraatı ne olmuştur?
Cevap: Hz. Ebû Bekir, halife olur olmaz ilkönce Üsâme b. Zeyd komutasındaki orduyu sefere gönderdi. Hz. Peygamber, dört bin kişilik bu orduyu, Mûte seferinde şehit düşen Müslümanların kanını yerde bırakmamak için hazırlamış, komutanlığını da Üsâme b. Zeyd’e vermiş, ancak hastalığı ağırlaştığı için gönderememişti.

RİDDE OLAYLARI

15.Ridde olayları nedir ve neye sebep olmuştur?
Cevap: Hz. Peygamber’in vefatının ardından gerçekleşen hilâfet meselesinden sonra İslâm toplumunun karşı karşıya geldiği en önemli sıkıntılardan biri, ridde adı verilen dinden çıkma ve isyan hareketleridir. Öyle ki, bu problem, Müslümanların birliğinin yanı sıra, varlığını da tehdit edecek boyutlara ulaşmıştı.

16. Bu dönemde başlayan isyanlar hangileridir?
Cevap: Hz. Ebû Bekir’in halîfe oluşundan hemen sonra Secâh, Uyeyne b. Hısn, Kurre b. Seleme, Fücâe b. Abdüyâlil, Eş‘as b. Kays ridde faaliyetlerini
yoğunlaştırdılar. Yine aynı anda Hakem b. Zeyd’e tabi olan Benî Bekir b. Vâil ve Mâlik b. Nüveyre idaresindeki Benî Yerbu mensupları da bulundukları bölgelerde isyan başlattılar.

17. Peygamberin vefatından sonra dinlerinde sabit kalan Arap kabileleri hangileridir?
Cevap: Mekke, Medine ve Taif

18. Ridde olaylarının siyasi sebepleri nelerdir?
Cevap: Ridde olaylarında etkin olan siyasî sebepten asıl kastedilen şey, kabilecilik düşüncesi, yani asabiyetidir. Arap Yarımadası’ndaki kabileler başlangıçtan beri siyasî bağımsızlık içinde yaşamışlar, hiçbir dönemde başka
milletlerin hegemonyası altına girmemişlerdir. Mekke’nin fethinden sonra ise gönüllü veya gönülsüz Müslümanların siyasî birliğine boyun eğmek durumunda kalmışlardır. Sağlığında Hz. Peygamber’e bağlılıklarını sürdüren bu kabileler, onun vefatından sonra biatı kişisel bir anlaşma kabul ederek yeni halîfe seçilen Hz. Ebû Bekir’in otoritesini tanımak istememişler, kabilelerinin istiklâli adına yönetime karşı isyan başlatmışlardır.

19.Hz. Ebû Bekir dönemindeki zekat vermeyenler sorunu nedir?
Cevap: İslâm dininin temel şartlarından olan zekât ibadeti, o dönem içinde devlete tabi olanlar tarafından bir itaat sembolü olarak görülüyor, bu sebeple hem ekonomik hem de siyasî bir anlam taşıyordu. Bundan dolayı kabile bağımsızlıklarına düşkün olan Araplar, Hz. Peygamber’in vefatıyla birlikte Medine otoritesinin zayıfladığı düşüncesine kapılarak zekâtlarını vermemek suretiyle merkezî yönetimden bağımsızlıklarını ilân etmek istediler.
Onların zekâtı reddetmedeki gerçek niyetlerini bilen Hz. Ebû Bekir ise, bunu sadece dinî ve vicdanî bir sorumluluk olarak kabul etmemiştir. O, zekât konusunda gösterilecek ihmalin, Müslümanların siyasî birliğini tehdit edeceğini anladığı için, bazı kabilelerin zekâttan muaf tutulma isteklerini kesinlikle geri çevirmiştir.

20. Ridde savaşlarında hangi komutanlar görev yapmışlardır?
Cevap: Hâlid b. Velîd olmak üzere İkrime b. Ebû Cehil, Hâlid b. Sa‘îd b. el-Âs, Amr b. Âs, Huzeyfe b. Mihsan, Arfece b. Herseme ve Şurahbil b. Hasene gibi komutanlar görev aldılar.

21.Yemame Savaşı nedir ve nasıl sonuçlanmıştır?
Cevap: Yemâme bölgesinde yaşayan Benî Hanîfe kabilesi liderlerinden Müseylime, Hz. Peygamber hayatta iken peygamberlik iddiasında bulunmuştu. Onun vefatından sonra da sahtekârlığını ve isyanını artırarak
sürdürdü. Olaya derhal müdahaleye karar veren Hz. Ebû Bekir, ona karşı İkrime b. Ebû Cehil’i, ardından da Şurahbil b. Hasene’yi gönderdi. Hâlid b. Velîd’in de gelmesiyle birlikte düşman üzerine büyük saldırı gerçekleştirildi. Akrabâ savaşı adı verilen bu çarpışmalar, Müslümanların Bedir’den sonra o güne kadar yaptıkları muharebelerin en şiddetlisi kabul edilir. Zorlu geçen savaş sonunda Müseylime pek çok taraftarıyla birlikte öldürüldü (12/633). Yemâme savaşında tarafların toplam on bin kayıp verdikleri kaydedilir. Bu savaşta şehit olanların sayısı 2200 kişi olup, bunların 700’ü Kur’ân hafızı idi.

HZ. EBUBEKİR DÖNEMİ FETİHLERİ

22. Arap yarımadası dışındaki ilk fetihler ne zaman başlamıştır?
Cevap: Hz. Ebû Bekir

23. Hz. Ebû Bekir’in fetihlerdeki hedefi neresi ve kimlerdir?
Cevap: Irak ve Suriye; Bizans ve Sasaniler

24. Bizans ve Sasani yönetimindeki halkların Müslümanları kurtarıcı olarak görmelerinin sebepleri nelerdir?
Cevap: İslâm fetihlerinin öncesinde Bizans ve Sâsânî imparatorluklarının uzun yıllar süren savaşlarla birbirlerini yıpratmış olmaları, Müslümanların gerçekleştirdikleri fetihlerde olumlu rol oynamıştır. Bu devletlerin, çeşitli
milletlerden ve farklı inanç gruplarından oluşan kendi halklarına karşı sergiledikleri baskıcı yönetim anlayışları, hâkim zümre ile halk arasındaki bağı koparmış, yöneten ile halkı neredeyse birbirine hasım hâline getirmişti. Bu durum, Bizans ve Sâsânî idaresindeki halkların, Müslümanları bir kurtarıcı olarak görmelerine yol açmış, dolayısıyla onlar fetihler esnasında Müslüman fâtihlere yardımcı olmuşlardır.

25. 634 Ecnâdeyn Savaşı kimler arasında olmuştur ve önemi nedir?
Cevap: Müslümanlar ve Bizans arasında yapılmıştır.
Bizans ve Müslümanlar arasında yapılan ilk savaştır.

26. Ecnadeyn Savaşının sonuçları ne olmuştur?
Cevap: Müslümanların kesin galibiyeti ile sonuçlanmış ve Müslümanlara Suriye kapılarını açmıştır.

27. Hz. Ebû Bekir kendisinden sonra kimi halife olarak bırakmıştır?
Cevap: Hz. Ömer

HZ. EBÛ BEKİR’İN ŞAHSİYETİ VE YÖNETİM ANLAYIŞI

28.Hz. Ebu Bekir’in göze çarpan karakter özellikleri nelerdir?
Cevap: mütevazı oluşu, insanlara karşı hoşgörülü davranışı, yumuşak huyluluğu ve merhameti ile örnek bir şahsiyet olarak tanınmıştır.
Ashâb arasında da güzel ahlâkı, doğruluğu ve yardımseverliği ile bilinen Hz. Ebû Bekir, bu yönüyle hem kabilesi arasında hem de toplumda
önemli bir saygınlık kazanmıştı.
Hakkındaki rivayetlerden, hassas, duygulu, yumuşak huylu, güler yüzlü ve hoş sohbet bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır.
İnsanlarla münasebetlerinde daima az ve öz konuşmaya özen gösteren Hz. Ebû Bekir, komutan ve idarecilerine de aynı tavsiyelerde bulunmuştur.
Hz. Ebû Bekir, hiçbir hadisede tepkisel ve aceleci davranmamış, gelişmeler karşısında her zaman soğukkanlılığını korumuştur.
Hz. Ebû Bekir, örnek şahsiyetinin yanı sıra aynı zamanda ilim ve hikmet sahibi bir kişiydi.
Kur’ân-ı Kerim’i en güzel okuyan, en iyi anlayan ve hayatında tatbik eden sahâbe önderlerindendi.
Kur’an okumayı çok sever, içli ve tesirli sesiyle okuduğu âyetler, Mekke’de herkesin dikkatini çekerdi.
Hz. Ebû Bekir’in diğer bir özelliği de cömertliğidir.
Hz. Ebû Bekir’in İslâm için ve Müslümanlar yararına malî hizmetleri, Medine döneminde de artarak devam etmiştir.
Hz. Ebû Bekir, kahramanlık konusunda da güzel örnekler verir.
Hz. Peygamber’in sağlığında gerçekleşen savaşlarda o, hep ön saflarda çarpışmış, en zor zamanlarda Resûl-i Ekrem’i düşman askerlerine karşı korumuştur.

29. Hz. Ebû Bekir’in yönetim anlayışı nasıldır?
Cevap: Hz. Ebû Bekir, idarî hayattaki uygulamalarında sürekli Hz.  Peygamber’i örnek almıştır. Dolayısıyla onun icraatında Hz. Peygamber’in yönetim anlayışının belirgin yansımaları görülür.
Onun Hz. Peygamber’den örnek aldığı prensiplerin başında, istişare, kararlılık, hoşgörü, ehliyet ve insan haklarına saygı gelir.

30.İstişare ne demektir?
Cevap: İstişare, kamu yönetimi açısından değerlendirildiğinde yöneticinin karşı karşıya kaldığı bir problemin halli konusunda görüşüne değer verdiği
kişilerle gerçekleştirdiği danışma ve fikir alışverişidir.
İslâm tarihinde bunun siyasî anlamda sistemleşmiş şekline şûrâ denilmektedir.

31.Hz. Ebu Bekir’in istişare anlayışı nasıldır?
Cevap: Halife, idarî faaliyetlerinde genelde ashâbın tamamının görüşünü almakla birlikte onun en yakın danışmanları Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali,
Abdurrahman b. Avf, Muaz b. Cebel ve Zeyd b. Sabit idi.
Bunlar arasında Hz. Ömer onun en büyük yardımcısıdır.
Bu sebeple o, hemen bütün önemli devlet meselelerinde öncelikli olarak onun görüşünü alma ihtiyacı duymuştur.
Vefatından önce de toplumun kanaat önderlerinin fikrini almak suretiyle Hz. Ömer’i kendi yerine halîfe tayin etmiştir. Hz. Ebû Bekir, bütün uygulamalarında toplumun fikrî ve siyasî desteğini almaya özen göstermiş, bu sebeple halifeliği süresince istişârede bulunmuştur. Bütün önemli
kararlarından önce ashâbın ileri gelenlerinin görüşüne başvurmayı ilke edinmiştir. Hz. Ebû Bekir, halîfeliği döneminde Medine’de ashâbın ileri gelenleriyle görüş alışverişinde bulunmasının yanı sıra, uzak beldelerde
görev yapan idarecilere de aynı şeyi tavsiye ediyordu.
Nitekim Müseylime ile savaşmak üzere görevlendirdiği komutanı Hâlid b. Velîd’i, herhangi bir savaşa girişmeden önce kendisiyle birlikte olanların kanaatlerini alması doğrultusunda uyarmıştır. Diğer komutanlarına da sürekli
bu doğrultuda öğütler vermiştir. Hz. Ebû Bekir, yönetim makamında kesin yetkiye sahip bir yönetici olmakla birlikte, bazı devlet görevlerini yakın arkadaşlarına bırakarak idarî görevlerde paylaşımın güzel örneklerini de
vermiştir. Bu amaçla Medine’de davalara bakma görevini Hz. Ömer’e devretmiş, Ebû Ubeyde b. Cerrah’ı Beytülmâl emîni (Hazine görevlisi) tayin etmiştir. Zeyd b. Sâbit, Hz. Ali ve Hz. Osman gibi şahıslardan da devlet
kâtipliği hizmeti almıştır. Bunlar devletin resmî yazışmalarında halifeye yardımcı olmuşlardır.

32. Hz. Ebu Bekir’in kararlılık örnekleri nelerdir?
Cevap: Halîfe, gerek doğrudan şahsî kanaati, gerekse ashâbın önde gelenleriyle yaptığı istişareden sonra olsun, herhangi bir konuda belli bir karara vardığında bunu cesaretle uygulamıştır.

33. Hz. Ebu Bekir’in sahip olduğu hoşgörü anlayışı nasıldır?
Cevap: O, idarede kararlılık ile birlikte hoşgörülü olmanın örneklerini de göstermiş, emri altındaki yöneticilerin bazı hatalı davranışlarını müsamaha ile karşılamış, onlara karşı herhangi bir kin beslememiştir. Bu anlamda Hz. Ebû Bekir’in yönetimini tatlı-sert bir idare olarak tanımlamak yanlış olmaz. Hoşgörüsünün bir sonucu olarak Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygamber döneminden
intikal eden görevliler arasında kendi emrinde çalışmak istemeyenlerin kararlarına saygı duymuş, bunu şahsına karşı bir tavır olarak görmemiştir. Görevlerinden ayrılmak isteyenleri daha faydalı olabileceklerine inandığı başka görevlere atamış, hiçbir yöneticisine, rızasını almadan görev vermemiştir. Hz. Ebû Bekir’in yönetimdeki hoşgörü anlayışını, Hz. Peygamber tarafından Yemen bölgesine idareci olarak tayin edilmiş olan Hâlid, Amr ve Ebân b. Sa’îd b. Âs kardeşlerle ilgili uygulamasında daha
açık bir şekilde görmek mümkündür.

34. Hz. Ebu Bekir döneminde devlet işlerinde ehliyet ve liyakata önem verdiğinin göstergeleri nelerdir?
Cevap: Hz. Ebû Bekir, yöneticilikte en önemli ilkenin ehliyet olduğuna inanıyordu. Bu sebeple seçildiği gün yaptığı konuşmada bizzat kendisinin devlet başkanlığı görevinde kalabilmesinin ancak görevini lâyıkıyla
yapmasına bağlı olduğunu ifade etmiştir. Yöneticilerini ehil olanlardan seçme konusunda titizlik göstermiş, akrabalık ve hatır-gönül gibi iltimaslara boyun
eğmemiştir. Ona göre yönetimde esas alınması gereken şey, tayin edilen görevlinin göreve ehil ve lâyık olması, devlet sorumluluğu taşıyabilmesidir. Bu amaçla komutanlarından Câhiliye gururuna kapılmamalarını, kabilecilik (asabiyet) peşinde koşmamalarını istemiştir.
İdarî ve askerî görevlerin verilişinde akrabalığın değil, ehliyetin temel alınmasının gereğini sık sık vurgulamış, ortaya koyduğu bu prensipleri uygulamalarıyla bizzat göstermiştir. Nitekim kabilecilik duygularını çağrıştırır
endişesiyle kendi kabilesinden hiç kimseyi önemli devlet görevlerine getirmemiştir. Hz. Ebû Bekir, görevlendirmelerde ehliyet konusuna önem verdiği gibi seçtiği idarecilerinden de aynı duyarlılığı beklemiştir.

35. Hz. Ebu Bekir’in insan hakları konusundaki düşünceleri nelerdir?
Cevap: Hz. Ebû Bekir’in yönetimi esnasında üzerinde özenle durduğu konulardan biri de insan haklarına saygıdır. Onun, kumandanlarına ve valilerine verdiği emirler, Kur’ân-ı Kerim’de insan hakları konusundaki
evrensel ilkelere dayanmaktadır. Halîfenin harekete geçmeden önce Üsâme ordusuna verdiği öğütler bu hususu açıkça ortaya koyar. Hz. Ebû Bekir, savaş esnasında olduğu gibi, daha sonra gerçekleştirilen antlaşmalarda da
insanlara ağır şartların yüklenmesini doğru bulmamış, Müslümanlarla barış yapan insanların tüm haklarının korunması ve mağdur edilmemesi hususunda duyarlı davranmıştır. Hirelilerle yapılan antlaşma, bunun en güzel
örneği olarak İslâm tarihine geçmiştir. Hireliler, yapılan antlaşmadan sonra geleneğe göre kıymetli hediyeler sunmuşlardı. Bu gelişmeden haberi olan Hz. Ebû Bekir ise, Hîrelilerin verdikleri hediyelerin maddî karşılıklarının ödeyecekleri cizyeden düşürülmesi için komutana talimat göndermiştir. Belki de bu durum, bölgedeki diğer yerleşim yerlerinin idarecilerinin, direnmeksizin Müslümanlarla antlaşma yapmalarına vesile olmuştur.