Türk-İslâm geleneğinde bazı sanat dallarında sanatkârlar zaman zaman
tevazu göstererek, bazen de eser kolektif bir çalışmanın ürünü olduğu için
eserlerine imza koymaktan kaçınmışlardır. Bu yüzden eserleri günümüze
kadar ulaşmış birçok sanatkârın ismi veya hayatına dair bilgi
bulunmamaktadır. Bununla birlikte eserlerine imza koyan birçok sanatkâr
sayesinde bu ustaların nereden geldikleri ve ne tür işler yaptıkları konusunda
sınırlı da olsa bilgi sahibi olabilmekteyiz.
İlk dönem yapılarında görülen renkli sırlı tuğla ve çini mozaik sanatının
ustaları hakkında fazla bilgiye sahip değiliz, ancak birçok Anadolu Selçuklu
yapısında sanatkâr imzası bulunmaktadır.
Anadolu’da çini mozaik süslemenin görüldüğü ilk önemli yapılardan biri,
Sivas’taki Keykâvus I. Dârüşşifâsı’nda bulunan İzzeddin Keykâvus’a ait
türbedir. Geometrik düzenlemenin hâkim olduğu bezemede yer alan, çini
üzerine kazınarak yazılmış usta kitâbesinden bu eseri meydana getiren kişinin Marendli Ahmed olduğu anlaşılmaktadır. Bu kitâbeden de anlaşılacağı üzere usta Tebriz yakınlarından gelmiştir.
Eski Malatya Ulucamii’nin (1224) kubbesi, eyvanı ve orta avlusunun
duvarlarında görülen muhteşem çini mozaiklerde de birkaç usta imzası ile
karşılaşmaktayız. Bunlardan en çok dikkat çekeni Yâkub b. Ebûbekir elMalatî’dir.
Bu isme hem merkez kubbenin oturduğu, ana mekanı eyvana
bağlayan kemer içinde, hem de eyvanın orta avluya bakan kemer başında
rastlamaktayız. Kazıma tekniğinde yazılmış çini kitâbelerden anlaşılacağı
üzere, burada çalışan ustalar yerli sanatkârlar olup aslen Malatyalıdırlar.
Ustaların Malatyalı oluşu, bu sanatın artık Anadolu’da da başarılı bir şekilde
icra edilebildiğini ortaya koymaktadır.
Sırçalı Medrese’nin (1242) eyvanındaki çini mozaik süslemelerde de yine
İran menşeli bir ustanın ismi, Mehmed b. Mehmed b. Osman el-Bennâ etTûsî
olarak kayıtlıdır.
Osmanlı dönemine gelindiğinde, çiniciliğin merkezi İznik’te Orhan Gazi
zamanından kalma çinilerden birinin üzerinde Musullu Abdullah ismi
okunmaktadır.
Çelebi Mehmed’in yaptırmış olduğu çinileriyle meşhur Bursa’nın en
iddialı yapılarından birisi olan Yeşilcami ve türbede Tebrizli ustalarla birlikte
Ali b. İlyâs Ali’nin isimleri dikkat çekmektedir. Bu ustalar Osmanlı sanatına
önemli derecede yön vermiş ve ivme kazandırmışlardır. Burada rûmî üslûbu
yanında hatâyî üslûbu da repertuara katılmıştır. Bu yeniliklerin çini sanatına
katılmasında Ali b. İlyâs Ali’nin elbette büyük bir payı vardır. Yine
Yeşilcami’nin, kâmilen renkli sır ve çini mozaik kaplı hünkâr mahfilindeki
Mehmed el-Mecnûn ismi hakkında hiçbir bilgimiz olmasa da bu sanatkârın
sanatımıza katkısı inkâr edilemez derecede önemlidir.
Bursa Yeşilcami mihrap çinileriyle büyük benzerlik gösteren Edirne
Muradiye Camii çinilerinin de Tebrizli ustalar tarafından yapıldığı
düşünülmekle birlikte maalesef bu konuda kesin bilgi bulunmamaktadır.
İmzası bulunmamakla birlikte İstanbul Yavuz Sultan Selim Camii (1522)
ve Türbesi’nin çinilerinin Tebrizli Habib Usta’nın eseri olduğu konusunda
bilgiler bulunmaktadır. Şehzade Mehmed Türbesi’nde (1543) usta imzası
olduğunu düşündüğümüz çini üzerine yazılmış mâkılî bir kitâbede, Mehmed
ismi görülmektedir. Bundan sonraki çini ustaları hakkında arşiv kayıtlarında
bazı bilgiler bulunsa da, çiniler üzerinde uzun bir süre usta imzasına
rastlanmamaktadır. Ancak XVII. yüzyılda yaygınlık kazanan Kâbe tasvirli
çinilerde tekrar usta imzalarına rastlamaktayız.
Osmanlı’nın son devir çinilerine en güzel örnek, Hafız Emin Usta’nın
elinden çıkan Eyüp’teki Sultan Reşat Türbesi (1914) çinileridir.
Son olarak diyebiliriz ki, çini sanatı Türk mimari tezyinatında tarih
boyunca önemli bir yer tutmuş, binalar her devirde gelişen teknolojiye paralel olarak üretilen çinilerle bezenmiştir. Birçok eserin ustası bilinmese de, çiniler üzerindeki imza kitâbelerinden ve tarihî kaynaklardan, Türk çini sanatının gelişim sürecinini takip edebilmek mümkündür.