ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ (1077-1308):
Kuruluş Dönemi (1077–1155):
Süleyman Şah (1077–1086):
Süleyman Şah kardeşi Mansur ile birlikte Anadolu’ da fetihler yapmış ve daha sonra İznik’i ele geçirmişti.
Melikşah da onu Türkiye Selçuklu hükümdarı olarak tanıdı. Bu tarih Türkiye Selçuklu Devleti’nin kuruluş yılı olarak kabul edilir (1077).
Boğaz’ın Anadolu yakasını kontrolüne aldı. Boğazdan geçen gemileri vergiye bağladı. Bizans ile antlaşma yapılarak Kocaeli yarımadasındaki Dragos Çayı sınır kabul edildi.
Halep’i kuşatması üzerine Suriye Selçuklu Meliki Tutuş ile Halep yakınlarında yaptığı savaşta öldü(1086). Süleyman Şah Caber kalesine gömüldü.
Melikşah, Süleyman Şah’ın oğulları Kılıç Arslan ve Kulan Arslan’ı alarak Isfahan’a götürdü.
Taht Boşluğu:
Melikşah’ın 1092’de ölmesiyle Süleymanşah’ın oğulları Kılıç Arslan ve Kulan Arslan Anadolu’ya geldiler. Kılıçarslan Türkiye Selçuklu Devleti tahtına oturdu.
I. Kılıç Arslan (1092–1107):
Önce Bizans üzerine baskı kurdu. Batı sınırını güvence altına aldıktan sonra doğuya yöneldi.
Malatya’yı kuşattığı sırada, Haçlı seferleri başladı. Bunun üzerine kuşatmayı kaldırarak İznik’e döndü. I. Haçlı Seferi’nde İznik’i Bizans’a bırakıp devlet merkezini Konya’ya taşıdı.
Daha sonra doğudaki fetihlere devam etti. Danişmentlilerden
Malatya’yı aldı. Daha sonra Musul’u ele geçirdi.
Bunun üzerine Emir Çavlı komutasındaki Büyük Selçuklu ordusuyla yaptığı savaşta yenildi. Atıyla Habur ırmağını geçerken boğularak öldü(1107).
Taht Boşluğu:
Emir Çavlı I. Kılıç Arslan’ın oğlu Şahinşah’ı ve ailesini esir alarak İsfahan’a götürdü.
Anadolu Selçuklu tahtı ikinci defa boş kaldı. Daha sonra Mesud, Danişmentli Emir Gazi’nin yardımıyla Selçuklu hükümdarlığını ele geçirdi(1116).
I. Mesut (1116–1155):
I. Mesut Danişmentli Emir Gazi’nin damadıydı. I. Mesud Danişmentlilerin elinde bulunan Anadolu hâkimiyetini tekrar Selçuklulara kazandırdı. Ankara, Çankırı ve Kastamonu’yu ele geçirdi.
Türkleri Anadolu’dan atmak isteyen Bizans imparatoru Manuel Komnenos’u yenilgiye uğrattı(1146).
Bu sırada Anadolu’ya gelen II. Haçlı ordusuna karşı Danişmentlilerle beraber başarılı mücadeleler verdi. Bundan sonra Çukurova’da bazı kale ve şehirleri ele geçirdikten sonra öldü(1155).
Batı kaynaklarında Anadolu ilk defa Türkiye adı ile I. Mesud zamanında anıldı.
Yükselme Devri (1155–1243):
II. Kılıç Arslan (1155–1192):
Miryakefalon Savaşı(1176):
Bizans imparatoru Manuel Komnen Türkleri tamamen Anadolu’dan atmak için harekete geçti. Denizli yakınlarında Miryokefalon (Kumdanlı) vadisinde yapılan savaşta II. Kılıç Arslan karşısında bozguna uğradı.
Savaşın Sonuçları:
a) Türklerin Anadolu’dan atılamayacağı anlaşıldı.
b) Bizans savunmaya Türkler taarruza geçti.
c) Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu ispatlandı.
1178’de Danişmentlilere son verdi. 1186 yılında ülkeyi 11 oğlu arasında paylaştırdı. Bu durum melikler arasında taht kavgalarına neden oldu ve devlet zayıfladı. Bundan dolayı III. Haçlı seferinde istenilen mücadele olmadı. II. Kılıç Arslan 1192’de öldü.
Rükneddin Süleyman Şah (1196–1204):
Kardeşi I. Gıyaseddin Keyhüsrev ile yaptığı iktidar mücadelesini kazanarak sultan oldu. Türk birliğini yeniden kurmaya çalıştı. Bizans ile mücadele etti. Gürcistan Krallığı ile savaştı fakat yenildi. Bu seferden dönerken Erzurum’u alarak Saltuklulara son verdi (1202). Ermeniler üzerine sefere çıkarak onları Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağladı.
Onun ölümünden sonra kardeşi I. Gıyaseddin Keyhüsrev yeniden Selçuklu tahtına çıktı.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev, 2. Defa (1205–1211):
I. Gıyaseddin Keyhüsrev fetih politikasını ekonomik ve ticari hedeflerine göre belirledi.
Önce İznik İmparatoruyla bir anlaşma yaparak batı sınırlarını güvence altına aldı. Daha sonra Trabzon Rum İmparatoru üzerine sefer düzenledi. Samsun ve çevresini ele geçirdi ve Karadeniz ticaretini güvenlik altına aldı. 1207’de Antalya’yı alarak ticaret limanı haline getirdi. Venediklilerle ilk kez ticaret anlaşması yaptı. Bir donanma kurarak denizcilik alanında faaliyet gösterdi.
Vergisini ödemeyen İznik imparatoru ile Alaşehir’de yaptığı savaşta şehit oldu.
I. İzzeddin Keykavus (1211–1220):
I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra devletin başına I. İzzeddin Keykavus geçti. Kardeşlerinin isyanını bastırdı.
Ticaretin gelişmesi için çalıştı. Kıbrıs ve Venedik devletleri ile ticari antlaşmalar yaptı.
1214 yılında Sinop’u fethetti, Trabzon İmparatorunu ve Çukurova’daki Ermenileri vergiye bağladı. Artuklu ve Erbil hükümdarlarını hâkimiyetine aldı.
Eyyubiler üzerine çıktığı sefer esnasında Malatya’da öldü(1220).
I. Alâeddin Keykubat (1220–1237):
Dönemi Anadolu Selçuklu Devleti’nin en parlak dönemidir.
I. Alâeddin Keykubad Moğollara karşı bazı tedbirler aldı. Sivas, Kayseri ve Konya gibi büyük ve önemli şehirlerin sur ve kalelerini tamir ettirdi. Eyyubilerle dostluk kurdu. Moğollarla iyi geçinmeyi tercih etti.
Alınan bu tedbirlerden sonra I. Alâeddin Keykubad fetihlere başladı. Alanya Kalesi’ni fethetti (1223).
Gönderilen kuvvetler Kırım’daki Suğdak’ı ele geçirdi. Kıpçak beyleri ve Rus Knezleri itaat altına alındı.
Doğuda ilk önce Erzincan’ı alarak Mengüceklilere(1228), ardından Harput’u alarak Artukluların Harput Koluna son verdi. Trabzon kuşatıldı.
Yassıçimen Savaşı (1230):
Alâeddin Keykubat Moğol tehlikesine karşı Harezmşahlar ve Eyyubiler ile işbirliği yapmak istiyordu.
Fakat Celaleddin Harezmşah’ın Ahlât’ı yakıp yıkması iki devlet arasındaki ilişkilerin bozulmasına yol açtı. Alâeddin Keykubat, Celaleddin Harezmşah’a karşı Eyyubi meliki Eşref ile anlaştı.
Yassıçimen’de yapılan savaşta Harezmşahlar yenildi(1231). Bu savaştan sonra Harezmşahlar Devleti yıkıldı ve Anadolu Selçuklu Devleti ile Moğollar komşu oldular.
Moğollara Karşı Tedbirler:
a) Moğolların 1231 yılında Sivas’a kadar ilerlemesi üzerine, Ögeday Han’a elçi gönderilerek Moğollarla barış yapıldı. Moğollara karşı tedbirler alındı.
b) Ahlât, Van, Bitlis ve Adilcevaz alındı ve doğudaki kaleler tamir edildi.
c) Doğu Anadolu’da bulunan Harezmli askerlerin beyleriyle görüşmeler yapılarak Selçuklu hizmetine girmeleri sağlandı.
d) Eyyubiler ve Harput Artukluları ile de savaş yapılarak Harput ele geçirildi.
e) Alâeddin Keykubat Eyyubiler üzerine sefer hazırlıklarına başladığı sırada Kayseri’de elçilere verdiği bir ziyafet esnasında zehirlenerek öldürüldü (1237).
II. Gıyaseddin Keyhüsrev(1237–1246):
Zayıf kişiliği devlet yönetiminin bozulmasına ve devletin zayıflamasına yol açtı.
Tahta çıkmasında büyük rolü olan Sadettin Köpek’in kışkırtmasıyla birçok devlet adamı ve komutanı öldürttü.
Baba İshak İsyanı(1240):
Bu sırada Güney Doğu Anadolu’da Baba İshak peygamberlik iddiasıyla isyan etti. İsyan Tokat ve Amasya’ya yayıldı.
Amasya subaşısı Armağanşah, Baba İshak’ı öldürttü(1240). Ancak isyan devam etti ve Armağanşah şehit düştü.
Konya’ya doğru ilerleyen isyancılar, Kırşehir yakınlarında tamamen yok edildiler.
Kösedağ Savaşı (1243):
Baba İshak isyanının güçlükle bastırılması, Türkiye Selçukluları’nın eski gücünde olmadığını gösterdi.
Baycu Noyan komutasındaki Moğol ordusu Sivas’ın 80 km doğusundaki Kösedağ’da Selçuklu ordusuyla karşılaştı. II. Gıyasettin Keyhüsrev’in hatasıyla Selçuklu ordusu yenildi.
Savaşın Sonuçları:
a) Türkiye Selçuklu Devleti Moğol egemenliğine girdi.
b) Çukurova Ermenileri ve Trabzon İmparatorluğu da Moğollara bağlandılar.
c) Moğol tahribatı nedeniyle ticari ve ekonomik hayat durgunlaştı.
d) Birçok şehirde bilim ve kültür faaliyetleri durdu.
e) Moğolların devlet adamları üzerindeki baskısı arttı. Anadolu’da merkezi otorite zayıfladı.
f) Türkmenler Moğol baskısıyla batıya göçtüler. Uçlarda Türk nüfusu arttı. Beylikler yeniden kurulmaya başlandı.
Yıkılış Dönemi (1243–1308):
II. Gıyasettin Keyhüsrev’in ölümünden sonra üç oğlu (IV. Kılıç Arslan, II. İzzettin Keykavus ve II. Alaattin Keykubat) arasında çıkan taht kavgaları yüzünden ülke üç parçaya bölündü.
Bir süre sonra kardeşlerini bertaraf eden IV. Kılıç Arslan İlhanlılara bağlı olarak tahta çıktı. Ancak bütün devlet işlerini vezir Süleyman Pervane yürütüyordu.
Süleyman Pervane bir süre sonra Moğollarla anlaşarak IV. Kılıç Arslan’ı öldürttü ve yerine sultanın çocuk yaştaki kardeşi III. Gıyasettin Keyhüsrev’i tahta çıkardı.
Ülkeyi Süleyman Pervane tek başına yönetmeye başladı. Bu durumdan rahatsız olan Anadolu Türkmen beylikleri Moğollara karşı Memluk hükümdarı Baybars’tan yardım istediler.
Baybars bir süre sonra Anadolu’ya geldi. Ancak Moğollardan korkan Türkmen beylikleri Baybars’a destek vermeyince Baybars ülkesine geri döndü.
Bu duruma sinirlenen Moğollar Anadolu’ya girerek binlerce insanı kılıçtan geçirdiler.
Moğollar ülkenin idaresini son Selçuklu hükümdarı II. Mesut’a verdiler. II. Mesut zamanında Türkiye Selçuklu Devleti adeta Moğol İlhanlı Devleti’nin bir eyaleti haline geldi.
II. Mesut’un 1308’de ölümü üzerine Türkiye Selçuklu Devleti resmen sona erdi. Moğollar Anadolu’yu bir süre valiler göndererek idare ettiler.
İlhanlı Devleti’nin 1336’da yıkılmasıyla Anadolu’daki Türkmen beylikleri bağımsız konuma geldiler.
Anadolu Selçuklu Devletinin Türk Tarihindeki rolü:
a) Anadolu’da Türk birliğini sağlayan ilk Türk devletidir.
b) Türkmenleri bir çatı altında toplamıştır.
c) Anadolu’da Türk kültürünün gelişmesini ve devamını sağlamıştır.
d) Anadolu’yu ve İslam dünyasını Haçlılara ve Bizans’a karşı korumuştur.
e) Anadolu’yu canlı bir ticaret merkezi haline getirmiştir.
Uçlarda Hayat:
Selçuklular Anadolu’ya göç eden Türkmenleri sınırlara (uç) yerleştirmişler ve Anadolu’nun üç yönünde uç bölgeleri kurmuşlardır.
Batıda Bizans’a, kuzeyde Trabzon Rum İmparatorluğu’na, güneyde ise Çukurova Ermenileri ile Kıbrıs Krallığı’na karşı uç teşkilatı kurulmuştur. Buralara atanan beylere emir-i vilayet-i uç veya sahib-i etrak denirdi.
Uçlar üçe ayrıldı:
a) Sinop- Samsun ucu (Merkez: Kastamonu)
b) Afyon- Kütahya- Eskişehir ucu (Merkez: Denizli)
c) Alanya ucu (Merkez: Antalya)
Uçlarda bulunan Türkmenler ülkenin düşman saldırılarına karşı korunmasında ve düşman ülkelerine akınlar düzenlenmesinde etkili olmuşlardır.
Anadolu Beylikleri:
Kösedağ Savaşı’nda n sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflaması beyliklerin kurulmasına yol açtı.
Moğol istilası Anadolu’ya Türkmen göçlerini hızlandırdı. Uçlardaki Türkmen nüfusu hızla arttı.
Yeni topraklara duyulan ihtiyaç, gaza geleneğiyle birleşince Bizans üzerine yapılan akınlar arttı. Uç beylikleri giderek daha da güçlendiler.
Moğolların Anadolu valisi Timurtaş bağımsızlığını ilan etti fakat Moğolların Anadolu’ya ordu göndermesi üzerine kaçarak Memluk Devleti’ne sığındı.
Timurtaş Mısır’a kaçarken Anadolu’nun yönetimini Eretna Bey’e bırakmıştı. Fakat Eretna Bey Anadolu’da tam bir hâkimiyet kuramadı. İlhanlıların 1336’da yıkılmasıyla beylikler tamamen bağımsız hale geldiler.
Kösedağ Savaşından Sonra Kurulan Beylikler:
a) Karamanoğulları (1256- 1487), Konya ve Karaman’da
b) Candaroğulları (1292- 1461), Kastamonu ve Sinop’ta
c) Karesioğulları (1304- 1461), Balıkesir’de
d) Osmanoğulları (1299- 1922), Söğüt’te
e) Germiyanoğulları (1299- 1429), Kütahya’da
f) Saruhanoğulları (1313- 1410), Manisa’da
g) Aydınoğulları (1308- 1426), Aydın ve Birgi’de
h) Menteşeoğulları, Muğla ve Milas’ta
i) Hamitoğulları (1300- 1423), Antalya’da
j) Ramazanoğulları (1353- 1608), Çukurova’da
k) Dulkadiroğulları (1337- 1515), Malatya ve Adıyaman’da
l) Eretna Devleti (1335- 1381), Sivas ve Kayseri’de
Beyliklerin Genel Özellikleri:
a) Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflama ve yıkılma dönemlerinde halkın dirlik ve düzenini sağlanmasında önemli rol oynamışlardır.
b) Moğol baskısıyla batıya göç eden Türkmenlerin yerleşik hayata geçmesini sağlamışlar ve Batı Anadolu’daki Türkmen nüfusun artmasında rol oynamışlardır.
c) Anadolu’yu bayındır hale getirmişlerdir.
d) Bizans’a karşı fetihler yapmışlardır.
e) Denizlere kıyısı olan beylikler Türk denizciliğini geliştirmişlerdir.
ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ’NDE KÜLTÜR VE UYGARLIK:
Devlet Yönetimi:
Türkiye Selçuklu Devleti birçok alanda Büyük Selçuklu Devleti’ni örnek almıştır.
Ülke topraklarının hükümdar ailesinin ortak malı olduğu anlayışı geçerli olmuştur. Sık sık saltanat kavgaları görülürdü.
Devleti yönetecek şehzadeler daha küçük yaşta iyi bir eğitim görür, daha sonra atabey gözetiminde melik unvanıyla eyaletlere yönetici olarak gönderilirdi.
Hükümdarlık alametleri tuğ, çetr, sancak, otağ, nevbet ve mühür vb. Yeni hükümdara Abbasi halifesi hükümdarlık fermanı ve değerli hediyeler gönderirdi.
Türkiye Selçuklularında merkezi otorite daha güçlüydü. Hükümdarlar Farsça unvanlar (Keykavus, Keyhüsrev, Keykubat gibi) kullanmışlardır.
Ordu Teşkilatı:
Anadolu Selçuklu Ordusu beş kısma ayrılmıştı:
a) Hassa Askerleri (Hükümdarın şahsına bağlı kapıkulu askerleri),
b) Sipahi Askerleri (İkta sahiplerinin yetiştirdiği kuvvetlerdi ve tamamen Türklerden oluşuyordu),
c) Türkmenler (uç bölgelerinde yaşayan ve her an savaşa hazır olan askerler),
d) Bağlı devletlerin kuvvetleri ve ücretli askerler.
Asayiş ve güvenliği sağlayan subaşılar aynı zamanda tımarlı sipahilerin komutanlarıydı.
Türkiye Selçukluları donanmaya önem verdiler. Sinop, Alaiye, Antalya ve Samsun gibi yerlerde tersaneler kurdular.
Türkiye Selçuklularında ordu komutanına emirü’l ümera, donanma komutanına ise reis’ül bahr veya melikü’s sevahil denirdi.
Toprak Yönetimi:
Devlete ait topraklara miri arazi denilirdi ve dört bölüme ayrılıyordu.
Has Arazi: Geliri hükümdara ayrılan topraklardı.
İkta Arazi: Ordu mensuplarına ve devlet memurlarına hizmet ve maaş karşılığı olarak verilen topraklardı. İkta sahipleri bu toprakların vergi gelirleriyle hem kendi geçimlerini sağlar hem de atlı asker beslerdi.
Vakıf Arazi: Miri veya mülk arazilerden gelirleri ilmi veya sosyal kuruluşların masraflarına tahsis edilen topraklardır.
Mülk Arazi: Devlet adamlarına başarılarından dolayı mülk olarak verilen topraklardır.
Hukuk Sistemi:
Selçuklu adalet teşkilatı şer’i ve örfi hukuk olmak üzere ikiye ayrılıyordu.
Şer’i hukuk sisteminde davalara kadılar bakardı. Kadıların başkanına başkadı (kazi’l kuzat) denirdi. Başkadı devlet merkezi olan Konya’da otururdu.
Örfi hukuk asayişi bozan ve yasaları çiğneyenlerle ilgili davaları kapsardı. Örfi davalara bakan kimseye emir-i dad denirdi. Emir-i Dad gerektiği zaman vezir ve divan üyelerini de yargılardı.
Askeri davalara ise kadı asker (kadı-yı leşker) denilen ordu kadıları bakardı.
Din ve İnanış:
Selçuklu yönetiminde İslam’ın gaza fikri ile Türklerin fetih anlayışı birleşmişti.
Hükümdarlar dindar oldukları gibi büyük bir hoşgörüye de sahiptiler. Gayrimüslimlere din ve inanç özgürlüğü tanımışlardı.
XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu’da Mevlevilik, Bektaşilik, Ekberilik, Nakşibendîlik, Kadirilik ve Rufailik tarikatları ortaya çıktı.
Bu mutasavvıflardan Muhyiddin Arabî, Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Sadreddin Konevi görüş ve düşünceleriyle daha sonraki zamanları da etkilemiş, tasavvufun gelişmesinde, Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında önemli rol oynamışlardı.
Sosyal Hayat:
Malazgirt savaşından sonra Türkler Anadolu’ya yerleşmeye başladılar. Cami, medrese, hastane, yol, köprü ve saraylar yaparak şehirleri bayındır hale getirdiler. Anadolu’da birçok yer adlarına Türkçe isimler verdiler.
Hıristiyan-Müslüman ayrımı gözetmeden tüm halka adil bir yönetim uyguladılar.
Türkiye Selçukluları döneminde Halk şehirliler ve köylüler ve göçebeler olmak üzere üç kısma ayrılırdı:
Ahîlerin aralarında kurdukları teşkilata ahîlik denirdi. Ahî teşkilatı ticareti ve ticaret ahlakını düzenleyen, üretim kalitesini yükselten ve kaliteli eleman yetiştirilmesini sağlayan bir teşkilattı.
Ekonomik Hayat:
Ekonomi tarım, ticaret ve sanayiye dayanmaktaydı. Tarım ve hayvancılık göçebelerin ve köylülerin geçim kaynağı idi.
Ticaret devletin ana politikasını belirleyen başlıca konulardan biriydi.
Türkiye Selçukluları ticaretin gelişmesi amacıyla tüccarların konaklaması için hanlar ve kervansaraylar yaptırmışlar, Avrupalı tüccarlara düşük gümrük vergisi uygulamışlar, Sinop, Alanya ve Antalya gibi liman şehirlerini fethetmişlerdir.
Ayrıca tüccarların mallarını, zarar görmelerine karşı koruyan sigorta sistemini uygulamışlardır. Kıbrıs Krallığı, Venedik, Trabzon Rum Devleti ile ticaret antlaşmaları yapmışlardır.
Dil ve Edebiyat:
Türkiye Selçukluları zamanında bilim dili Arapça, resmi dil ve edebiyat dili Farsça beylikler resmi dil olarak Türkçe idi.
Karamanoğlu Mehmed Bey 1277 tarihinde Konya’da yayınladığı fermanla Türkçeyi resmî dil ilan etmiştir.
Halk edebiyatının önemli ürünlerinden biri destanlardır. Bunların başında Battalname (XII. ve XIII. Yüzyıl) ve Danişmendname gelir.
Anadolu’da Türkçe'nin gelişmesinde Moğol saldırısının büyük etkisi oldu. Pek çok şair, yazar ve bilgin Anadolu’ya gelerek yerleşti.
Şeyh Ahmed Gülşehri, Âşık Paşa, Mevlâna Celaleddin Rumi (1207–1273) ve Yunus Emre bunlardan bazılarıdır. Mevlâna I. Alâeddin Keykubad’ın daveti üzerine Konya’ya yerleşmiştir.
Konya’ya yerleşen Muhyiddin Arabî, Türkiye’de tasavvufun gelişmesine öncülük etti. Sadreddin Konevi, Arabî’nin düşüncelerinin yayılmasını sağladı.
Sanat:
Türkiye Selçukluları cami, medrese, imaret, kervansaray, kümbet gibi birçok mimari eserler yaptılar. Yapılan eserlerde taş işlemeciliği, yazılar, geometrik şekiller ve süslemeler ön plandadır.
Camiler:
a) Alâeddin Camileri (Konya ve Niğde),
b) Ulu Cami (Sivas ve Malatya, çok sütunlu camilere örnektir),
c) Taş Mescit, Sırçalı Mescit ve Karatay Mescidi (Konya),
d) Erzurum Ulu Camii (Saltuklu),
e) Divriği Ulu Camii (Mengücekli),
f) Ulu Camii (Artuklu)
Medreseler:
Medreseler hemen hemen her şehirde vardı. Anadolu’da bilenen en eski medrese Danişmentli Tokat ve Niksardaki Yağıbasan Medreseleridir. Günümüze kadar gelen medreselerden bazıları şunlardır;
a) Karatay ve İnce Minareli Medrese (Konya),
b) Şifaiye Medresesi, Gök Medrese, Buruciye Medresesi, Çifte Minareli Medrese (Sivas),
c) Hunad Hatun ve Hatuniye Medreseleri (Kayseri),
d) Çay Medresesi (Afyon- Çay ilçesi),
e) Caca Bey Medresesi (Kırşehir)
Türbeler:
Türbe: Dört duvarının üzeri kubbeyle örtülü olan önemli kişilerin mezarlarıdır. Kümbet: Silindirik veya çokgen gövdeli, konik ya da piramit çatıyla örtülü olanlarına denilir.
Bunların en önemlileri;
a) Emir Saltuk (Erzurum),
b) Site Melik (Divriği),
c) Melik Danişment Gazi ve Döner Kümbet (Kayseri),
d) II. Kılıç Arslan (Konya),
e) Hüdavend Hatun (Niğde),
f) İzzettin Keykâvus (Sivas),
g) Mama Hatun kümbeti (Tercan).
Külliyeler:
Külliye cami ile birlikte kurulan medrese, kütüphane ve hastane gibi yapıların bütününe denir.
Selçukluların ilk külliyesi Kayseri Hunad Hatun Külliyesidir. İkinci Selçuklu külliyesi ise yine Kayseri’de Hacı Kılıç Külliyesidir. Anadolu’nun en eski külliyesi Mengücekliler tarafında yaptırılan Divriği Külliyesidir.
Tekke ve Zaviyeler:
XIII. yüzyıldan kalma en ünlü dini yapılar arasında Konya’ da Sırçalı Sultan Miskinler Tekkesi ve Konya Sahip Ata Hankâhı ile Tokat Sümbül Baba ve Halifet Gazi Zaviyesidir.
Kervansaraylar ve Hanlar:
Bunlar yolların emniyetini sağlamak, ticaret hayatını canlandırmak ve insanların yolculuğunu kolaylaştırmak anlayışı ile yapılmıştır.
Bunların Başlıcaları:
a) Aksaray-Kayseri yolu üzerindeki Alay Han,
b) Antalya- Isparta yolu üzerindeki Evdir Han,
c) Konya- Aksaray yolu üzerindeki Sultan Hanı,
d) Kayseri-Sivas yolu üzerindeki Sultan Hanı,
e) Antalya- Alanya yolu üzerindeki Alaca Han,
Darüşşifalar:
Bu yapılar günümüzün hastaneleridir. Darüşşifalardan bazıları;
a) Gevher Nesibe ve Gıyasiye Darüşşifaları (Kayseri),
b) I. Keykavus Şifahanesi (Sivas),
c) Turan Melik Darüşşifası (Divriği)
Ayrıca kaleler, surlar ve köprüler,
Süsleme Sanatları; çinicilik, halıcılık ve el sanatları.