Gecenin Öyküsü

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Arif Arslaner

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +1462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
Gecenin Öyküsü
« : 25 Mart 2009, 22:32:26 »
Gecenin Öyküsü
 
Duydum
Mıhlamışlar geceyi alnından
Dün gece
 
Dudağından sızan kan
Yağmur olmuş, dökülmüş yerlere
Onun için hüzünlüymüş meğer dün
Âşıklar onun için ayrılmış hep böyle
 
Şairler bir satır bile yazamamış
Tek bir beste yapılmamış dün gece
Hala duymayan varsa söyleyeyim
Mıhlamışlar geceyi alnından, dün gece
 
Sol kolu düşerken öylece yanı başına
Gözleri ateş topu olmuş ilk önce ama
Sonra sönmüş, kararmış, ufuk olmuş
O gözler, gündüze inat zifiri olmuş
 
Saçlarını ilk rüzgâr fark etmiş darmadağın
Asilmiş yine, haykırmamış, asilmiş, asiymiş
Hüzün asmış kendini, onu öyle görünce
Ardından da bir, iki, bilemedin üç damla
Tasa dökülmüş yerlere
O üç damla tasa milyonlara bölünmüş, yere çarpınca
Hepsi geceninmiş meğer
Hepsini gece içinde saklıyormuş meğer
Şairin son dörtlüğünü
Son bestesini bestekârın
Kitabının son sayfasını yazarın
Son coşkusunu küçücük bir bebeğin
Hepsi, hepsi ondaymış meğer.
 
Tek tek, bir bir ortaya çıkmış
O üç damla tasanın yere çarpmasıyla.
Ve milyonlarca tasaya dönüşünce.
İnsanlara tanıdık gelmiş o tasalar,
"Bunlar benimdi, unuttum sanmıştım,
Meğer geceye satmışım" demişler
Görünce tasaların milyonlarcasını bir arada,
 
Ve dün gece
İşte daha dün gece
Mıhlamışlar geceyi alnından.
Serilmiş gece gökyüzüne sessizce.
 
Yıldızlar anlayamamış bir an ne olduğunu
Bir anlam verememişler.
"Gece bu, ölür mü hiç" demişler.
Sonra onlar da gecenin saçlarını
Bir bir terk etmişler.
 
İçlerinden biri bile ağlamamış.
Birinin bile sızlamamış geceye dair içi...
Yıldızlar da mı vefasızmış, hayır.
Onlar geceden öğrenmişler böyle
Asil davranmayı, asi olmayı...
Gündüz, yüzyılların nöbetini
Devralmaya geldiğinde bayılmış.
Ayıltamamış onu ay, bir süre.
Çünkü o da ayakta zor duruyormuş.
 
Söylememiş ikisi de tek bir kelime.
Gözleri ileride, başları dik, gururla
Asilce karşılamışlar gecenin mıhlanışını...
Şair olmuş onun ardından tek ağlayan.
Hüzün de asınca kendini gecenin arkasından.
Şaire yalan yazmak kalmış, bir dünya yalan.
 
Şair bu, durur mu yazmadan.
Sessizliğe bürünmüş yeryüzü.
Kuşlar kanatlarını daha sessiz
Daha yukarılara doğru çırpmışlar.
Ağaçlar, dallarındaki yuvaları
Bir silkinişte yerlere yuvarlamışlar
Denizler balıklara küsmüş
Kayalara darılmışlar.
Dağlar eritmişler karlarını
Yollarını kapamışlar.
 
Ve dün  gece.
İşte daha dün gece
Geceyi alnından mıhlamışlar.
Biri demiş, mutlaka bir âşık yapmıştır bunu.
Bir diğeri, yok yok bir sarhoşun işi bu.
Diğer ses, hem âşık hem sarhoştur mutlaka
Demiş.
 
Bir suçlu aramak için çok geçmiş oysa.
Yüzyıllar geçmiş, asırlar geçmiş...
Suçlu aramak için çok ama çok geçmiş...
 
Oysa işin aslı
İnsan değilmiş bunu yapan...
İki kolu, iki ayağı, belki bir aklı varmış
Ama insan değilmiş...
Hayvan da değilmiş suçlu olan.
Çünkü hiçbir hayvan bunu düşünemezmiş...
Hem konuşan, hem gülen, hem düşünen
Bir yaratıkmış işte geceyi mıhlayan
 
Derdi çokmuş...
Öyle çokmuş ki, geceye bile sığmaz olmuş...
Gece bile unutturamamış ona derdini.
Gece bile uyutamamış gözlerini...
O da çekmiş mıhlamış geceyi alnından...
Rahatlamış.
 
Derin bir oh çekmiş bir de ardından.
Son kurşuna kadar boşaltmış ne varsa.
Bir tanesini ayırmış, yalnızca bir tanesini...
Lazım olur gün gelir, demiş.
Belki gündüzü de mıhlarım...
Ona tek kurşun yeter, artar bile...
Ona belki yeter tek bir kelime, ölmesine...
Sonra o rahatlıkla yatmış uyumuş...
 
Olan geceye olmuş...
Yani dün gece...
İşte daha dün gece.
Mıhlayan geceyi alnından, oymuş.
Ben bütün bunları nereden mi biliyorum.
 
O benim…
 
Cüneyt Bağcı