Başnakan'a Mektup

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Asilzade

  • Asilzade
  • *****
  • Join Date: Tem 2008
  • Yer: Kahramanmaraş
  • 1247
  • +108/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Asalet Ahlakın Temelidir
Başnakan'a Mektup
« : 30 Kasım 2008, 12:11:43 »
Sayın Başbakan,

 Birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. Oğlunuz Burak alnının teriyle
 genç yaşta gemi aldı. Diğer oğlunuz Bilal, Dünya Bankası'ndaki
 başarılarıyla stratejik ortağınız Amerikan başkanı Bush'un bile
 iltifatlarına mazhar oldu. İkisi de pırlanta gibi, Allah bağışlasın.

 Demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına baktığında nasıl  içi
 titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever biliyorsunuz...

 Ama oğlu ertesi gün askerlik kurası çekecek bir baba o geceyi nasıl
 geçirir, Güneydoğu'yu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay boyunca
 geceyi gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi içini yiyerek
 seyreder, telefonda konuştuğunda 'Operasyona gidiyoruz, hakkını helal et
 baba' diyen oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.

 Çünkü dediğim gibi oğullarınızdan biri armatör oldu. Güneydoğu'da deniz
 yok, Atatürk Barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır, yakışık  almaz.
Yani Burak güvende. Allah bağışlasın.

 E diğer oğlunuz Bilal de dediğim gibi Dünya bankası'ndaydı.
Şimdi ise  Dünya  Bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için The Brooking
 Institution'da. İşi düşünce üretmek olan bu kuruluş da geçenlerde
 Diyarbakır'ın belediye başkanı Sayın !!!! Osman Baydemir'i ağırlamıştı,  hatırlatırım.
Yani sözün kısası Bilal de Washington'da, güvende. Allah  bağışlasın.

 O yüzden de 'Artık şehit cenazeleri görmek istemiyoruz' diyen bir  vatandaşa
 gönül rahatlığıyla 'Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım  kardeşim'
 diyebiliyorsunuz.

 Ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben de
 sizin 'Canım kardeşim' diye hitap edebildiklerinizdenim. Can kardeşliğin
 verdiği samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak ediyorum.

 Sayın Başbakan, 5 ayda verilen 50 şehidin ardından, 'Askerlik yan gelip
 yatma yeri değildir' dediğiniz için; şehitlere 'kelle' dediğiniz için hiç
 mi utanmıyorsunuz?

 Bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük laflar etmeyi;
 hala nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?

 Artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir ağızdan
 sizi ve bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? Yani mesela,
'Yan  gelip değil, can verip yattılar' diye bağırırken binlerce kişi,
'Yer  yarılsa da içine girsem' diyebiliyor musunuz?

 Orada, şehitlerin cenazesinde, Ajan Smith gözlüklerinizle gizlerken
 yüzünüzü, neye daha çok üzülüyorsunuz? Şehitlere mi, düştüğünüz hale mi?

 İktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın sonunda
 gelinen durum nedeniyle hiç mi suçluluk duymuyorsunuz?

 Şimdi sürekli 'şehitlik üzerinden siyaset yapmayın' diyorsunuz ya  meydanlarda.
Peki, o zaman tam seçim arifesinde niye şehit aileleri ile gazilere
TOKİ aracılığıyla kurasız ucuz konut veriyorsunuz?
Bu durumda  asıl  siz şehitler üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?

 Sayın Başbakan, bir baba olarak soruyorum size. Aynaya baktığınızda
ne  görüyorsunuz? Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor musunuz?

Kelle deyip geçtiklerinizin ahından korkmuyor musunuz?
O mağrur, çocuk  bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların ağıtları, babaların
 'Vatan Sağ olsun' derken titreyen dudakları hiç mi rüyanıza girmiyor?

 Bir 'canım kardeşiniz' olarak olanca samimiyetimle soruyorum.
Bu kadar  sevilmemek nasıl bir duygu Sayın Başbakan?

 Ha, bu arada. Bir oğlunuz, Bilal, hani stratejik ortağınız Bush'un
 iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. Diğeri, Burak, hani alnının
 teriyle gemi alan ise çürük raporu almış. Askerlik yapmayacakmış.

 Ne diyeyim. Bilal de, Burak da pırlanta gibi çocuklar. Allah bağışlasın.