Bu sene 475’incisi yapılacak olan mesir macunu merasimleri haftası 22-27 Mart arasıdır. Önceleri 22 Mart Nevruz günü yapılırdı. Son senelerde nisan ayında yapılıyor. Bu sene de öyle olacak.
Mesir macunu deyince akla Merkez Efendi (kuddise sirruh) gelir.
Türbesi, İstanbul / Topkapı sur dışında, kendi ismiyle anılan Merkez Efendi Câmii haziresinde bulunan Merkez Efendi Hazretleri’nin esas ismi Mûsâ Muslihuddin’dir.
Bu zat İstanbul evliyalarının büyüklerindendir. Türbesi Koca Mustafa Paşa Câmii havlusunda bulunanSünbül Efendi (Sünbül Sinan) Hazretleri’nin damadı ve en büyük halifesi olup, ondan sonra Halvetî tarikatının şeyhi olmuştur.
Şeyhinin halifesi olarak yaptığı hizmetlerin çoğu Yavuz Sultan Selim zamanına rastlar. Şeyhlik ve irşad vazifesi ise Kânûnî zamanındadır.
Kânûnî Sultan Süleyman, şehzâde olarak Manisa’da iken annesi Hafsa (Hâfıza) Sultan adına câmi, tekke, hastane, hamam ve imaretten (fakirlere ve talebelere ücretsiz yemek verilen yer) meydana gelen bir külliye yaptırdı.
Buranın idaresi için, İstanbul’daki Sülbül Efendi’den güzel ahlâklı ve değerli bir kimse istedi.
O da, dinî ilimlerde bir derya olmasının yanında, tıp ilmine de vâkıf olan Merkez Efendi’yi gönderdi.
Merkez Efendi Manisa’da 4-5 sene bu külliyedeki tekkede şeyhlik, hastanede de ruh hekimliği yaptı.
Zaman zaman kendisinin zikir sohbetlerine katılan ve bu sohbetlerden çok hoşlanan Kânûnî ile aralarında kuvvetli bir dostluk kurulur.
Kânûnî’nin annesi Hafsa Sultan bir gün hastalanır. Gün geçtikçe artan hastalığına doktorlar bir çare bulamazlar.
En son Merkez Efendi Hazretleri’ne müracaat edilir. O mübârek zat mesir macununu hazırlayıp sunar. Macunu yiyen Vâlide Sultan kısa zamanda iyileşir. Bunun üzerine bu macundan bol miktarda yapılarak halka da dağıtılması irade olunur ve öyle yapılır.
Halka mesir dağıtımı 400 sene devam eder.
Manisa vâlisi olan ecdat düşmanı Müştak Lütfi ismindeki zat, “saltanat kalıntısı” diyerek 1925’de bu güzel geleneği yasaklar.
Bu yasak 1952 senesine kadar devam eder.
1952’de serbest edilerek yeniden yapılmaya başlanır.
O günden beri de her sene yapılmaktadır…
MESİR MACUNU
Mesir macunu 41 çeşit baharattan meydana gelmektedir. Bu macunun şifa verici olmasının yanında, dimağı dinlendirici, sinirleri gevşetip yorgunluğu giderici, kan dolaşımını düzenleyici, hazmı kolaylaştırıcı, iştah açıcı, kadınların hamilelik döneminde rahatlık verici, hormonları kuvvetlendirici tesiri de vardır.
Mesir macunu, Hafsa Sultan zamanında yapılmaya başlandıktan kısa bir zaman sonra o kadar meşhur oldu ve istek o kadar arttı ki, herkese yetiştirmek ve her isteyene vermek mümkün olmadı.
Bir hal çaresi olarak macunun Sultan Câmii kubbesinden havludaki halka saçılarak dağıtılma yoluna gidildi.
Mesir macunu saçılacağı gün, herkes câminin etrafına toplanarak saçılan macunları büyük bir coşku içerisinde kapışırdı.
Macunu yiyenlerin bütün yıl boyunca yılan, çıyan, akrep gibi zehirli hayvanlar tarafından zehirlenmeyeceklerine inandıklarından, kapmayı başaranlar sevinç içerisinde koşarlarken, alamayanlar üzülürlerdi.
Bu yüzden, bir miktar mesir macunu o devirlerde bir ara bir merkep fiyatına satılır oldu.
Macunu kapanlar, birazını da eş ve dostlarına yılın en kıymetli hediyesi olarak gönderirlerdi.
Fazla miktarda macun kapan açıkgözler, “Ballı baba! Ballı bahar! Yılan çıyan sokmaz” diye bağıra bağıra mesir macunu satarak epeyce para kazanırlardı.
Zamanımızda mesir macunu hâlâ faydalı bir yiyecek olarak satılmaktadır.
Bu yazıyı, Merkez Efendi Hazretleri’nin mübârek ruhuna 1 Fâtiha 3 İhlâs okuyarak tamamlayalım. El-Fatiha…
Ali Eren Hocaefendi