environmental issues çevre sorunları
global warming küresel ısınma
pollution kirlilik
carbon dioxide karbon dioksit
acidity asit derecesi
ozone ozon (tabakası)
toxic zehir
sea level deniz seviyesi
greenhouse sera
overgrazing aşırı otlatma
conservation koruma, muhafaza
waste atık
pesticide haşere ilacı (bitkilere zararlı)
fossil fuels fosil yakıtları
degradation bozulma
climate change iklim değişikliği
overpopulation aşırı nüfus
destruction yıkım, tahrip, yok etme
fallout nükleer patlamadan kaynaklanan radyoaktif yayılma
irrigation sulama
over farming aşırı tarım
invasive istilacı, işgalci, yayılmacı
process süreç
pollute kirletmek
air pollution hava kirliliği
increase artmak
sea (marine) life deniz hayatı
beaches sahiller
fruits meyveler
grains tahıllar
disappear yok olmak, ortadan kalkmak
warm sıcak
glass cam
trap tutmak, muhafaza etmek
Sun Güneş
inside içeride
even in winter kışın bile
shine parlamak
through x x in içinden, den geçerek
atmosphere atmosfer, dünyayı çevreleyen gazlardan oluşan tabaka
Earth Dünya
surface yüzey
sunlight güneş ışığı
cool soğumak
release salmak, bırakmak
heat ısı
air hava
greenhouse gases sera gazları
keep sth warm, cool etc. bir şeyi sıcak, soğuk vs. tutmak
greenhouse effect sera etkisi
Earth gets warmer and warmer Dünya giderek ısınır
coal kömür
gasoline, petrol sıvı gaz, akaryakıt
tree ağaç
take in almak
give off vermek
burn yakmak
cut down kesmek
absorb emmek
unfortunately maalesef, ne yazık ki
sparkling water maden suyu
x drops of sth x damla bir şey suyu, (5 damla limon suyu)
plain sade
taste tatmak
sour ekşi
bubble hava kabarcığı
juice meyve suyu
dislike sevmemek, hoşlanmamak
oyster istiridye
shell kabuk
turn çevirmek, döndürmek
key anahtar
be x free x siz olun, x den kurtulun
idle boşta, arabaların boşta (rölantide) çalışması özellikle trafik ışıklarında beklerken,
throw, drop litter çöp atmak, bırakmak
factory fabrika
run (water) akmak
brushing teeth dişleri fırçalama
having a bath banyo yapma
switch off TV, ışık vb. kapatmak, söndürmek
electronic devices elektrikli aletler
use kullanım
public transportation toplu taşıma
take the bus otobüsü kullanmak
cycle up to somewhere bir yere bisikletle gitmek
water plants bitkileri sulamak
consume tüketmek
fresh (air) temiz (taze hava)
necessary gerekli, zaruri
bottle şişe
can teneke
(take) precaution tedbir, önlem (almak)
time for change değişim zamanı
the future of the planet is in our hands gezegenin geleceği bizim elimizde