Alm. Biologie (f), Fr. biologie (f), İng. biology.
Biyoloji veya canlı bilimi, canlıları inceleyen bilim dalı. Biyoloji ile ilgilenen bilim insanına biyolog denir.
Eski Latince, bios (hayat) ve logos (bilim) kelimelerinin birleşiminden ibaret olup, canlılar bilimi anlamına gelmektedir.
Canlıların yapısı, davranışları, birbirleri ve çevreleriyle olan ilişkileri, yeryüzündeki dağılışları, çeşitlilikleri ve vücutları içinde geçen "temel hayat olayları" hep biyolojinin konusunun içine girer.
Biyologlar, tüm canlıları; tüm gezegeni kaplayan küresel boyuttan, hücre ve molekülleri kapsayan mikroskobik boyuta kadar onları etkileyen önemli dinamik olaylarla birlikte inceleyen, biyoloji bilimiyle uğraşan kişilerdir. Birçok süreci bünyesinde barındıran hayati süreçlerden bazıları; enerji ve maddenin işlenmesi, vücudu oluşturan maddelerin sentezlenmesi, yaraların iyileşmesi ve tüm organizmanın çoğalmasıdır.
Hayatın gizemleri, tarihteki tüm insanları etkilediğinden; insanın fiziksel yapısı, bitkiler ve hayvanlar hakkındaki araştırmalar tüm toplumların tarihlerinde yer bulur. Bu kadar ilginin bir kısmı, insanların hayata hükmetme ve doğal kaynakları kullanma isteğinden gelmektedir. Soruların peşinden koşmak, insanlara, organizmaların yapıları hakkında bilgi kazandırdı ve de yaşam standartları, zamanla yükseldi. İlginin bir diğer kısmı ise, doğayı kontrol etme isteğinden çok, onu anlama isteğinden gelmektedir. Bu araştırmaların ilerletilmesi, bizim dünya hakkındaki düşüncelerimizi değiştirmiştir.
Biyolojinin; botanik, zooloji ve tıp gibi birçok dalı eskidir. Ancak, bunları tek bir kategori altında toplayan "biyoloji", ancak 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu bilmin gelişmesiyle, bilim insanları, bütün yaşayan varlıkların, ortak bazı özellikler taşıdıklarını anlamışlardır. Bu nedenle de varlıkların bir bütün içerisinde incelenmesinin yararlarını kavramışlardır. Biyoloji, günümüzde, en önemli bilim dallarından biridir: Tüm yeryüzündeki biyoloji ve tıp dergilerde, yıllık bir milyon makaleden fazla yayımlanmaktadır.[1] Aynı zamanda, biyoloji, yeryüzündeki tüm okullarda öğretilen ana derslerden biridir.
Biyoloji, bu kadar fazla konuyu kendi kapsamı altında topladığı için birçok dallara bölünmüştür. Organizma türüne göre bu bilimdalını bölen yöntem; bitkileri inceleyen botanik, hayvanları inceleyen zooloji ve son olarak da mikroorganizmaları inceleyen mikrobiyolojiyi ana dallar olarak alır. Bazı bölme yöntemleri ise, incelenen organizmaların derecesine göre bu ayrımı yapmaktadır: Bu sistem; hayatın temel kimyasını inceleyen moleküler biyolojiyi, hayatın temel yapı taşları olan hücreleri inceleyen hücre biyolojisini, organizmaların iç organlarının çalışmasını inceleyen fizyolojiyi, organizmaların dış görünüşlerini inceleyen morfolojiyi ve organizmaların birbirleri ve çevreyle ilişkilerini inceleyen ekolojiyi, biyolojinin anaimesi, Yunanca hayat anlamına gelen βίος (bios)'la, 'incelemesi' anlamına gelen λόγος (logos)'un, birleşmesiyle oluşmuştur. Göründüğü kadarıyla kelime, günümüzde kullanılan anlamıyla ilk defa, Gottfried Reinhold Treviranus'un Biologie oder Philosophie der lebenden Natur'unda (Biyoloji ya da yaşayan Doğanın Felsefesi) (1802) ve Jean-Baptiste Lamarck'ın Hydrogéologie'sinde (Hidroloji) (1802) kullanılmıştır. Kelimenin kendisi ise 1800'de Karl Friedrich Burdach'a atfedilse de, kelime Michael Christoph Hanov'un 1766'da basılan Üçüncü Cilt'inde, Philosophiae naturalis sive physicae dogmaticae: Geologia, biologia, phytologia generalis et dendrologia başlığıyla yer bulmuştur.
Biyolojinin tarihçesi çok eskiye dayanmaktadır. Biyoloji ile ilgili en eski ve en önemli belge, M.Ö. 1550 veya daha eski zamanda yazılmış Papyrus Ebers'tir. Bu belgede bitki ve hayvanlardan elde edilen ilaçlar yer almaktadır. Yaklaşık 1000 yıl sonra Yunanlı Hippokrates (M.Ö. 460-377) ve Aristo (M.Ö. 384-322)nun tıp, anatomi ve tıbbi bitkiler hakkındaki sözleri, biyoloji ile ilgili bilimsel temel eserler olarak kabul edilmektedir. Halbuki bunların görüşleri genellikte teoridir. Romalı Dioskorides'in Materia Medica, Plinus'un Naturalis Historia (TabiatTarihi) eseri, tıp ve bitkiler konusunda yazılmış en önemli eserlerdir. Hıristiyanlığın Nesturi mezhebinden birçok bilginlerin Efes Patriği tarafından (M.S. 462) afaroz edilmesiyle, çoğu Fırat havzasına kaçmışlar ve buradan da İran Devleti tarafından kabul edilmişlerdir. Daha sonra Bağdat halifeleri bu Nesturi bilginlerini özel hekimler olarak çağırmışlardır. Bunlar ve zamanın İslam alimleri, Aristo, Thephrastus, Dioscorides, Plinus ve diğerlerinin eserlerini Arap dillerine tercüme etmişlerdir. İslam dini, insanlığın hayrına her müsbet çalışmayı emretmektedir. Allahü tealanın Kur'an-ı kerimin çeşitli yerlerinde mealen; "Sizden evvel gelip geçenlerin hayatlarını, gittikleri yolları ve başlarına gelenleri, gözden geçirip, onlardan ders alınız. Yerleri, gökleri, canlıları, cansızları ve kendinizi inceleyiniz! Gördüklerinizin içini, özünü araştırınız. Bütün bunlarda yerleştirmiş olduğum kuvvetimi, kudretimi, büyüklüğümü ve hakimiyetimi bulunuz, görünüz, anlayınız." buyurduğu emirlerine uyan İslam alimleri pekçok eser vermişlerdir. Bu eserler vasıtasıyle biyoloji bilimi İslam memleketlerinden Avrupa'ya yayılmıştır. İbn-i Baytar, Cahız, Ebu Bekr-er-Razi, Erzurumlu İbrahim Hakkı, İbn-i Sina gibi İslam bilginleri biyoloji dallarında önemli eserleri vermişlerdir. Onuncu yüzyılın ortasından itibaren İslam ilminin Hıristiyan-Avrupa üzerine gittikçe artan etkisi sonucunda, batı dünyasının ilim arayan gençliği, İspanya-Endülüs'teki İslam üniversitelerine koşmuştur. Buradaki İslam bilginlerinin eserleri çok kıymetli olup, daha sonra matbaanın keşfiyle Avrupa'da basılan ilk kitaplar arasında yer almıştır.
On sekizinci asırdan itibaren biyoloji konularında hızlı bir ilerleme başlamış, özellikle İtalya, Fransa, Almanya, İngiltere ve Hollanda'da ilmi araştırmalarla ilerlemeler kaydedilmiştir. On sekizinci yüzyılın ortalarında büyüteç, mikroskop ve yeni tekniklerin kullanılmasıyla biyoloji alanında da daha büyük gelişmeler ve buluşlar olmuştur.
Biyoloji, teknolojinin gelişmesinden azami derecede faydalanan bir bilimdir. Diğer bilimlerle de (özellikle fizik ve kimya ile) bilgi alış verişi yapmaktadır. Elektron mikroskobunun bulunuşuyla da hücrenin temel yapısına nüfuz etmeye çalışmaktadır. Canlıları ve temel hayat olaylarını inceleyerek insanlığa faydalı sonuçlar çıkarmak gayretindedir.
Biyoloji, canlıların moleküler yapısına kadar inerek büyük gelişmeler kaydetmiştir. Canlıların genetik yapısındaki bazı bozuklukları bertaraf edecek seviyeye gelmiştir. Bu konuda, "Genetik Mühendisliği" çalışmaları ümit vericidir. (Bkz. Genetik Mühendisliği)
Biyolojinin bölümleri: Canlıların çeşitliliği ve bunlarda meydana gelen hayati faaliyetlerin düzen ve çeşitliliği, biyolojinin birçok dallara ayrılmasına sebeb olmuştur.Her biyolog kendi dalında uzmanlaşarak araştırmalarını sürdürmektedir.
Biyoloji, öncelikle zooloji ve botanik olmak üzere iki ana dala ayrılır.Zooloji, hayvanlar alemini, botanik ise bitkiler alemini inceler.
Belli bazı hayvan grupları, zoolojinin özel dalları içinde yer alır. Mesela protozooloji tek hücreli hayvanları, entomoloji böcekleri, ihtiyoloji balıkları, ornitoloji kuşları, mammaloji memeli hayvanları araştırarak inceler.
Biyolojinin Bazı Alt Bölümleri
Moleküler Biyoloji: Canlıların yapısını moleküler seviyede inceleyen bir bilim dalıdır. Gen, DNA ve RNA gibi kısımlar, moleküler biyolojinin konusuna girmektedir.
Biyokimya: Canlıların kimyasal yapısını, özellikle hücre ve dokuların içindeki kimyasal bileşikleri inceler. Sağlık kuruluşlarındaki "biyokimya laboratuvarları" bu bilimin uygulama sahasıdır. Kan, idrar, hormon tahlili yaparak bazı hastalıkların teşhisine yardımcı olur. (Bkz. Biyokimya)
Sitoloji: Hücre bilimidir.Hücrenin yapısı, bölünmesi, enerji üretimi ve tüketimi, protein sentezi, kanser gibi konular sitolojinin sahasına girer.
Histoloji: Doku bilimidir. Çok hücreli canlıların ancak mikroskopla incelenebilen dokularının yapısını, görevlerini ve hangi organların yapısına girdiklerini araştırır.
Anatomi: Canlıların iç yapısını inceler. Sitoloji ve Histolojiyle de desteklenir. (Bkz. Anatomi)
Morfoloji: Şekil bilimi olarak bilinir. Dar manada, canlıların dış yapısından bahseder. Geniş anlamda ise, canlıların yapı biçimiyle ilgilenir. Anatomi, Histoloji ve Sitolojiyi de içine alır.
Fizyoloji: Fonksiyon bilimidir. Hücre, doku ve organların görev ve çalışmalarını, fizik ve kimya kanunlarına dayanarak inceler.
Embriyoloji: Embriyonun (ceninin) meydana gelişini ve gelişmesini inceler. Döllenmiş bir yumurtadan (zigottan) itibaren, hücre farklılaşmaları ve organların teşekkülü ve tam bir yavrunun doğmasına kadar geçen çok esrarlı devreler embriyolojinin konusuna girer.
Genetik: Canlılardaki kalıtsal özelliklerin nesilden nesile geçişini ve bunlarla ilgili prensip ve kanunları araştırır. Genin yapısı, gende meydana gelen değişmeler ve bunların canlıya geçişi üzerinde incelemeler yapar. Son yıllarda büyük gelişmeler kaydeden "Genetik Mühendisliği" genetiğin önemli bir tatbikat sahasıdır.
Sistematik: Canlıların benzerlik ve akrabalıklarına göre belli gruplar halinde tasnif edilmesine "sistematik" veya "taksonomi" denir. Sınıflandırmada en küçük ve temel birim "tür", en büyüğü ise "alem"dir.
Ortak bir cedden gelen, yapı ve görev bakımından benzer özelliklere sahib olan, tabiatta yalnız kendi aralarında üreyerek verimli yavrular veren bireyler topluluğuna "tür" denir. Tür ismi iki kelime ile gösterilir. "Felis domesticus" kedi, "Felis leo" aslan, "Pirus nigra" çam türlerini ifade eder: "Homo sapiens" de insan türü demektir.