Alm. Leichtathletik, Fr. Athlétisme, İng. Atletic.
İnsanın tabii hareketlerinden olan koşu, atlama, atma ve yürüyüşe dayanan, fiziki performansı devam ettirme ve geliştirme gayesini güden beden çalışmalarının bütünü.
Bilinen ilk koşu yarışı MÖ 3800'lü yıllarda Mısır'da düzenlenmiştir. Ama tarihin en ünlü atletizm yarışmaları, ilk kez Eski Yunanistan'da düzenlenen Olimpiyat Oyunları'nda gerçekleşmiştir. Eski Olimpiyat Oyunları, yalnızca spor yarışmalarının düzenlendiği bir etkinlik değil, aynı zamanda sporun sanat ve kültürle birleştiği büyük şenliklerdi. Atletler yarışmalardan 10 ay önce hazırlanmaya başlar, son ayı da Olimpiyat Oyunları’nın düzenlendiği yer olan Olympia'da geçirirlerdi. Yarış öncesi hazırlanma değişik biçimlerde günümüzde de sürmektedir.
Atletizm, insanın tüm güç ve yeteneğinin neredeyse tümüyle kullanılmasını gerektirir. Atletler birbiriyle yarışırken, aynı zamanda kendi güç ve yeteneklerinin sınırlarını tanır, bunları geliştirmeye çalışırlar.
Atletizm diğer spor dallarında olduğu gibi, insanın mükemmel yaratılış özellikleri ile var olmuştur. Bu ekonomik, anatomik yapı sayesinde atletizm dünyanın en popüler branşlarından biri olma özelliğini elde etmiştir.
Zaman, mesafe ve yükseklik gibi unsurlar atletizmi diğer spor dallarından ayırmıştır. Sınırlayıcı faktörler günden güne aşıldıkça, daha kısa zamanda daha uzağa ve daha fazla yüksekliğe ulaşdıkça, yeni rekorlar kırılmakta ve atletizm dünyada daha cazip ve daha popüler duruma gelmektedir.
Bu spor, günümüzde Milletlerarası Amatör Atletizm Federasyonu (IAAF) tarafından düzenlenen kurallara göre bayanlarda l8, erkeklerde 23 branş üzerinden yapılır. Bayanlarda çekiç ve üç adım atlama için hazırlıklar yapılmakta ve bu iki dalın uluslararası müsabakalarda resmiyet kazanması için ön hazırlık çalışmaları devam etmektedir.
Tarihi: Milattan önce başlayan atletizm oyunları, 19. yüzyılın ikinci yarısında düzenlenmeye başlamıştır. Bu düzenlemelerde Oxford ve Cembridge üniversiteleri önemli rol oynamışlardır. 1861’de Minciglane adıyla ilk atletizm kulübü kuruldu. Yine l866’da kurulan Ameteur Atletic Clup ile müsabakalar tertib edildi. l877’de İrlanda ve İngiltere atletleri arasında ilk milletlerarası müsabaka düzenlendi. Aynı devirde ABD, Kanada ve diğer ülkelere yayıldı. 1912’de Stochkholm’de Milletlerarası Amatör Atletizm Federasyonu (İAFF) kuruldu ve 150’den fazla ülke üye oldu. Bu kuruluş günümüzde uygulanan atletizm kurallarını tesbit etti.
Türkiye’de atletizm faaliyetleri, Birinci Dünya Savaşından önce görüldüyse de düzenli değildi. 1924’te ilk defa Paris Olimpiyatlarına iştirak edildi. Bu olimpiyattan sonra, Semih Türkdoğan, Ömer Besim Koşalay, Naili Moran gibi atletler yetişti.
Atletizmin tarihinde zihinlerde yer eden başlıca önemli olayları şöyle sıralayabiliriz: ABD’li siyahi atlet Jesy Owens’in Berlin Olimpiyatlarında 4 dalda birden altın madalya alması, aynı rekorun uzun yıllar sonra ancak l984 Los Angelas Olimpiyatlarında yine bir siyahi atlet Carl Lewis tarafından egale edilmesi... l00 metrede ard arda kırdığı rekorlar ile dikkatleri çeken ve l00 yılın rekorunu önce 1988 Roma Dünya Şampiyonasında 9.83 sn ile, daha sonra da Seul Olimpiyatları’nda 8.79 ile kıran Ben Johnson olayı dünya atletizm tarihine ibret verici bir şekilde geçti. Seul’de yapılan doping kontrolünde anabolik steroid uyarıcısı kullandığı tesbit edilen Johnson, IAAF tarafından iki yıl sahalardan uzaklaştırılma cezası almış ve bu cezası l990 Ekim ayında sona ermiştir. Johnson daha sonra pişmanlık dolu ifadelerle basın toplantıları yapmış, doping aleyhine kampanyalara katılmıştır. Bu dalda Johnson’un rekorları iptal edildiği için, rekor 9.88 sn olarak Carl Lewis’e geçmiştir (88 Seul).
Uzun atlamada ise, ABD’li Bob Beamon’un l968 Meksiko Olimpiyatlarında elde ettiği 8.90 metrelik derece Amerikalı atlet Mike Powel tarafından 8.95 metre ile kırılmıştır.
1979 yılında kırılan bir başka rekor, 200 metrede Pietro Mennea’nın rekoru (19.72 sn) uzun ömürlü rekorlar arasında yerini alıyor. 5000 metrede ise l3 dakikanın altına inebilen tek atlet Faslı Said Aoitia oldu. Said’in l2.58.39’luk rekoru, büyük sansasyon meydana getiren rekorlar arasında yer aldı.
Atletizmde Branşların Kısaca Tanımı
Yürüyüş: Uluslararası müsabakalarda ve Olimpiyat oyunlarında bayanlarda l0, erkeklerde 20 km üzerinden yapılır. Yürümede kural, bir ayak yerden kesilmeden diğer ayağın yere değmesidir. Aksi halde hakemler sporcuyu diskalifiye ederler. Her iki ayağın havada olması yasaktır. Yürüyüş, spor olarak ilk defa l867 yılında İngiltere’de yapılmış, 1893 yılında da Berlin ile Viyana arası yürünmüştür.
Kısa mesafe koşuları: Daha çok anaerob kapasiteye dayalı koşulardır. Uzun fule boyu ve düşük adım frekansı bu koşularda neticeye müsbet etki yapar. Erkeklerde ve bayanlarda 100 m, 200 m, 400 m, 4xl00 m, ve 4x400 m bayrak. Bayanlarda l00 m ve 400 m engelli, erkeklerde ll0 m ve 400 m engelli. Bayanlarda engel boyları: 100 m (84 cm), 400 m (76.2 cm), erkeklerde 110 m (l06.7 cm), 400 m (91.4 cm) olarak uygulanır.
Bütün kısa mesafe koşularında çıkış takozu kullanılır. Çıkış takozu her iki ayağın yerleştirildiği ve ilk hareketi kolaylaştıran bir alettir. Start; yerlerinize, dikkat komutlarından sonra start tabancası patlatılarak verilir. Hakemin tabanca sesinden önce çıkıldığında tabanca ikinci defa hakem tarafından patlatılır, yarış durur. İki defa faullü çıkış yapan diskalifiye olur.
Hakemin dikkat komutundan sonra çıkış pozisyonunda hiç kıpırdamadan durmak esastır. Bütün kısa mesafe koşuları kulvarlıdır. Kulvar, iki beyaz çizgi arası l22 cm olan 400 metrelik alandır. Genelde uluslararası koşu pistlerinde B kulvar bulunur.
Koşu pistinde kulvar farklılıkları: 1-2 (3.52 m), l-3 (7.35 m), 1-4 (11.18 m), l-5 (l5.01 m), 1-6 (18.84 m), 1-7 (22.67 m) 1-8 (26.57 m).
Atletler dairesel pistte her birinin 400 m koşabilmesi için daha doğrusu kavisten doğan farka göre ilk kuvardan sekizinci kulvara sıralanırlar. Buna göre ilk kulvarda koşan ile sekizinci kulvarda koşan arasında start verilirken 26.57 metrelik bir fark görülür.
Bayrak koşuları: İçi boş genellikle alüminyumdan yapılmış 30 cm uzunluğunda 2.5 cm çapında “stafet” denilen bayrak sopasının elden ele 4 atlet tarafından koşturulması şeklinde tarif edebileceğimiz bayrak yarışları, bayanlarda ve erkeklerde 4x100, 4x400 m üzerinden koşulur.
4x100’de üç, 4x400’de bir bayrak değiştirme bölgesi vardır. 4x100 metrede l-2, 2-3 ve 3 ile 4. adamların bayrak değiştirme bölgeleri çıkış yerlerinden l0 m önce ve l0 m sonra olmak üzere 20’şer metredir. İçten, dıştan ve karışık olmak üzere üç türlü bayrak değiştirme vardır.
Genelde uygulanan ve ideal olan değiştirme şöyle yapılır: Birinci koşucu bayrağı sağ eli ile taşır. İkinci koşucu sol eli ile alır. Üçüncü koşucu sağ eli ile alır. Dördüncü ise sol eli ile alır ve koşuya devam eder. Bayrak koşularında değiştirme anında hızların eşitlenmesi son derece önemlidir.
4x400 metrede ise ilk koşucular ile ikinci koşucuların bayrak değiştirmesi genelde her zaman zor olur. Çünkü büyük yarışlarda atletler atbaşı finişe geldiklerinden değiştirme bölgesi karışır. Bunu önlemek için ilk koşucuların ardından bayrağı alanlar 100 m daha koştuktan sonra ancak kulvar değiştirebilirler. Böylece 4x400 metrede kulvar mecburiyeti 500 m olur. Daha sonra ikinci ile üçüncü adamlar için kulvar mecburiyeti yoktur. Genelde hepsi birinci kulvar üzerinde bayrak değiştirirler. Denk mücadelelerde 2. ile 3. ve 3. ile 4. koşucuların bayrak değiştirmeleri sırasında bayrak düşürmeler birbirine çarpmalar olabilir.
Orta mesafe koşuları
800 m: Bu mesafe de son yılarda anaerob kapasite birinci plana çıkmıştır. Ancak daha çok sür’atte devamlılık özelliği önem taşır.
Koşucular genelde ilk turu daha yavaş koşmayı tercih ederek son tura diri kalarak girerler. İkinci turun hızı birinci tura göre 5-7 sn arasında farklı olur.
1500 m: Bu koşu mesafesi taktiğin çok büyük başarılar elde ettiği mesafelerden biridir. Türk atleti Zeki Öztürk, 18.07.1990’da İtalya’nın Bologna şehrinde koştuğu 3.35.68 dakikalık derecesi ile Said Aoitia, Steve Cram gibi şöhretli isimleri arasında adını duyurmayı başarmıştır.
Üç bin metre engelli koşu: Orta mesafe koşularının en zoru ve daha çok dayanıklılık ile birlikte sıçrama kuvveti gerektiren bir branştır.
Üç bin m koşusunda ilk 270 m engelsiz düz koşulur. Yarışmadaki toplam 35 engelden 28 engel kuru, 7 engel ise su havuzludur. Müsabıklar engeli geçme konusunda herhangi bir stil kullanmakta serbesttirler...
Ancak zaman kaybettirmeden geçiş için normal engel tekniği avantajdır.
Uzun mesafe koşuları: Erkeklerde 5000, 10.000 ve maraton, bayanlarda 3000, 10.000 ve maraton...
Uzun mesafe koşularında kısa mesafe koşularının aksine aerobik kapasite daha önemlidir. Aerobik kapasiteye oksijen kullanabilme kapasitesi diyebiliriz. Bu kapasite, uzun süren tempo idmanları ile ideal anlamda 5-6 yıllık bir çalışma sonunda branşa yönelik olarak elde edilebilir.
Bir uzun mesafe koşucusunun haftalık ortalama katettiği mesafe, 200-250 kilometredir. Ancak böyle bir antrenman dozajı ile uzun mesafe koşucuları formlarını koruyabilmektedirler.
Maraton: Tarihçesi diğer dallara göre farklılık gösterir. Atina’ya 41 km mesafede bulunan Marathon şehrinde M.Ö. 490 tarihinde Atinalılar ile Persler savaşırlar. Atinalıların zaferini Atina’ya ulaştırma işini üzerine alan Ariston isimli er, harp alanı ile Atina-Akrepol arasını üç saate yakın bir zamanda koşarak zaferi kazandıklarını bildirir ve ölür. Ölçülen bu mesafenin 42 km 195.6 m olduğu tesbit edilir. Bu hatıraya bağlı kalınarak maraton 42.195 km olarak koşulmaktadır. Maraton yarışması müsabakaların yapıldığı stadyum içinden başlayıp, şehir içinde ve civarında koşulduktan sonra, tekrar stadyum içinde son bulur. Yollarda 5 kilometrede bir koşuculara içecek temin istasyonları bulunur.
Türk maratoncusu Mehmet Terzi, 1987 yılında Londra’da koştuğu maraton yarışmasında 2.10.25 saat ile dünyanın ilk l0 maratoncusu arasına girme başarısını göstermiştir.
Maraton son yılarda miletlerarası organizatörlerin rağbet ettiği bir yarışma türü olmuştur. San Fransisko, Londra, Berlin ve Tokyo gibi maratonlarda atletlere büyük ödüller verilmektedir.
Ülkemizde her yıl yapılan Avrasya Maratonu da son senelerde büyük organizasyon özelliği göstermekte ancak, dereceye girenlere büyük ödüller verilemediği için dünyanın ileri gelen maratoncuları tarafından rağbet görmemektedir.
Maraton koşusu % 95 aerob, % 5 anaerob özellik gösterir. Dolayısıyla sporcular antrenmanlarını bu özelliklere göre yaparlar.
Dekatlon (Onlu yarışma): Atletizm sporunda hiç bir yarışma atleti bu kadar yoramaz. Çünkü atlet 10 adet ayrı spor dalının her birinin gerektirdiği ayrı kondüsyon özelliklerine sahib olmak zorundadır. Bu gaye için sabah akşam günde iki, bazan üç antrenman yapmak zorunda kalır. Dekatlonun dalları şunlardır: l00 m uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama, 400 m 110 m engelli koşu, disk atma, sırıkla yüksek atlama, cirit atma ve 1500 metredir. Dekatlon müsabakasında yukarıda sıralanan ilk beş birinci gün, ikinci beş ise ikinci gün yapılır. Yarışmalarda neticelendirme, müsabaka sonuçlarında elde edilen puanlara göre toplanarak tayin edilir.
Bir dekatloncu çok yönlü kuvvete ihtiyaç duyar. Halbuki diğer branşlarda kuvvet özelliği genelde tek yönlü açısal kuvvete dayanır.
Dünyanın en tanınmış ve başarılı dekatloncuları arasında Daley Thompson (İng) ve Jürgen Hingsen (Alm) sayabiliriz. Türkiye’de ise Nurullah Candan’ın 1975 yılında Cezayir’de kırdığı dekatlon rekorunu 250 puan farkla 7384 puana çıkartan göçmen atlet Alper Kasapoğlu gelecekte büyük başarıları müjdeliyor.
Heptatlon: Sadece bayanların yaptığı, erkeklerin dekatlonuna benzer yedili branştır. 100 m engelli, Gülle atma, Yüksek atlama, Uzun atlama, 200 m cirit atma ve 800 m branşlarından oluşur. Bu dalda son yılların en büyük ismi, ABD’li bayan atlet J.Joyner Kersee’dir. Bu sporcuyu Doğu Alman John Sabine ve Anke Behme izlemektedirler. Dünya rekoru 7291 puan ile Kersee’ye aittir.
Atlamalar: Tek adım atlama (uzun atlama), Sürat ve explosiv kuvvetin birinci derecede rol oynadığı branşlardan biridir. Adımlama, asılma ve karışık olmak üzere üç ayrı atlayış stili vardır. Atlayıcılar motorik özelliklerine göre stil seçerler. Uzun atlama, yaklaşık 45 metrelik bir mesafeden koşularak içi ince kum dolu havuza yapılır. Atlayıcının sıçrama tahtasından sonra havuzda bıraktığı son iz geçerli ölçü mesafesidir.
Üç adım atlama: Bu dalda atletler adeta bir kangru gibi sıçrayarak üç adımda kum havuzuna düşerler. Sekme, adım alma ve sıçrama gibi teknik bölümlerden oluşur. Koşu mesafesi uzun atlamadaki kadardır. Koşu sür’ati her iki atlamada da optimal tabir edilen, yani ne kontrol edilmeyecek kadar çok hızlı ne de yavaştır. Olimpik ölçü olarak, sıçrama tahtası ile havuzun başlangıcı arası 13 metredir. Havuzun uzunluğu 8, eni 2.75 metredir.
Yüksek atlama: 1980’li yılların başlarına kadar uluslararası müsabakalarda sporcular iki farklı teknik uyguluyorlardı. Ancak son beş yıldır artık bu tekniklerden stradel veya diğer adıyla binme tekniği denileni uygulanmıyor. Binme tekniğini ilk defa geliştiren Sovyet atlet Valeri Brumel olmuş (2.28 m), daha sonra ise, bu teknikte yine bir Sovyet atleti Vaschenko (2.35 m) ile dünyanın en iyi derecesini yapmıştır (1978 Milano).
Fosbury Flop teknik ilk önce ABD’li Dick Fosbury tarafından uygulanmış ve atlet 1968 Meksiko Olimpiyatlarında 2.24 m atlamıştır. Daha sonra bütün dünyaca bu teknik benimsenmiş ve biyomekanik analizler sonucunda binme tekniğine göre üstünlüğü tartışılmaz hale gelmiştir. Bu teknikte farklı stiller gözlenmektedir. Ancak bütün stillerde önce gövdenin baş kısmı en sonra da ayaklar çıta üzerinden geçmektedir. Halen bu dalda dünya rekoru Fosbury tekniğiyle Kübalı Soto Major’a aittir (2.44 m). Türkiye rekoru ise 2.20 m ile Ekrem Özdamar'a aittir.
Her iki teknikte de sür’at ve sıçrama kuvveti ile elastikiyet özellikleri önemlidir. Ayrıca bütün atlamalarda psikolojik ve zihinsel hazırlık yapmanın özel bir yeri vardır.
Sırıkla yüksek atlama: Kuvvet, sür’at, elastikiyet ve ustalık kabiliyetlerinin topluca uygulandığı bir daldır. Sporcunun kuvvet, kilo ve sür’atine göre kullanılan sırıkların kapasitesi değişir. Daha uzun ve daha sert sırık kullanabilmek yükselmek için avantajdır.
Fiber glas türü bu sırıklar sırık atlayıcıların başarısında büyük rol oynarlar. Sırıkla yüksek atlamada yaklaşma koşusu 20-22 adımdır. Sırık elde taşınarak koşulur ve son üç adımda geçilecek çıtanın tam altında bulunan ve kazan tabir edilen çukura saplanarak bir dizi teknik hareketler zincirinden sonra çıta geçilir. Düşüş mindere, sırt üstüdür. Başlıca teknik bölümlerini: Sırık taşıyarak koşu, son üç adımda sırığı kazana indirme, saplama, atlayıcının vücudunun salınması, sırığa paralel olup yukarıya mum vaziyeti alma, sırıktan uzaklaşma (push up), iterek sırıktan kurtulma ve çıtayı geçme... şeklinde sıralayabiliriz.
Atmalar
Cirit atma: 30-40 m uzunluğunda 4 m genişliğinde bir pistte 28 derecelik bir açı içine düşürmek kaydıyla ileriye atılır. Cirit atıcılar genel olarak elastiki, kuvvetleri ideal seviyede gelişmiş, dengesini teknik bütün içinde koruyabilen, genel ve özel kuvvetlilik meziyetleri bu branşa uygun hale gelmiş sporculardır.
Teknik Bölümleri
Ciriti tutma: Atış pozisyonunda elden en ekonomik çıkacak şekilde tutulur.
Taşıma: Sporcu düz bir hatta koşarken ciritin burnu hedefe yönelik taşınır (cirit yumuşak bir salınımla omuz üstünde koşu ritmine uygun taşınır).
Son beş adım ritmi: Sağ kol ile atış yapanlar 5 adım ritmine sol bacağın fulesiyle başlarlar. 5 adım ritminde amaç vücud ağırlık merkezini mümkün olduğunca aşağıya düşürmek ve ideal atış pozisyonuna girebilmektir. Son olarak sol-sağ ve sol adım ritmiyle cirit geri alınarak atış pozisyonuna gelinir. Cirit omuz üzerinden fırlatılırken, gövde yay gibi gerilir ve cirit elden çıkarılır.
Çekiç atma: Tutma sapı olan, uzun bir çelik telin (120 cm) ucundaki 7.257 kilogramlık ağırlık hızla çevrilip son çekiş sol el ile yapılarak elden çıkarılır. Çekiç atmanın kendine has bir dönüşlü tekniği vardır. Normalde üç-dört dönüşlü atışlar yapılır. Sür’atli dönüşler esnasında çekicin ağırlığı 150-200 kg kadar ağırlaşır. Bu yüzden çekiç atıcılar çok kuvvetli bacaklara ve kollara sahib olmak zorundadırlar. Çekiç atmada önceleri uzun boylu ve ağır kütleli olmak avantaj olarak görülürken, son yılarda orta boylu, normal kilolu (85-95) ancak çok kuvvetli ve çabuk olmak aranır özellikler olmuştur. Çekiç atmada deri eldiven kullanılır. Bu eldiven çekicin sapını tutan ele geçirilir. Diğer el, sapı tutan eli üzerinden kavrar. Çekiç atmada en önemli teknik özellik, son pozisyonda ağırlık merkezinin aşağıya indirilmesi ve çekicin geniş bir açıyla yakalanarak savrulması anında ağırlık merkezinin yükseltilmesidir.
Gülle atma: Günümüzde iki ana teknik uygulanır: Dönerek, sekerek. Dönerek atışın ustası Sovyet atıcı Barsyshnikov’dur. Sekerek atışta ise, Doğu Alman Udo Beyer, güllenin unutulmayan ismidir. Son yıllarda ise, ABD’li Randy Barnes ile yine Doğu Alman Ulf Timmerman 23 metrenin üzerine çıkan ender atıcılardan olmuşlardır.
Güllenin ağırlığı 7.260 kilogramdır. Gülle, 2.135 metrelik bir dairenin içinden atılır. Çemberin tam ortasından başlayan atış açısı 40 derecedir. Ayrıca atış sırasında seken veya savrulan bacağın dayandığı (teknik farkına göre) 122 santimetrelik bir takoz vardır. Bayanlarda gülle ağırlığı 4 kilogramdır. Atış anında dairenin etrafını çevreleyen çelik çembere basmak, ayak dayama, takozunun üzerine çıkmak, dairenin ortasında yer alan çizginin atış yönündeki bölümünden çıkmak hatalı atış olarak kabul edilir.
Disk atma: Diskin ağırlığı bayanlarda 1; erkeklerde ise 2 kilogramdır. Atış açısı güllede olduğu gibi 40 derecedir. Çemberin çapı bayanlarda ve erkeklerde 2.5 metredir. Ayrıca atış açısı aralığı çekiç atmada olduğu gibi kafesle çevrilir. Böylece hatalı atışlarda tehlike önlenmiş olur. Atıcı güllede olduğu gibi, dairenin diğer yarısından çıkar. Buna ilave olarak atıcılar atma aleti yere düşmeden çemberden çıkamazlar.