Tâhire, Tâcire ve Ceyyide Hatice
Mekkeliler çok erken yaşta evlenir, yuvalarını kurarlardı. Muhammed aleyhisselam ise yirmi beş yaşına geldiği halde henüz evlenmemişti. Zira maddi durumu ayrı bir evi geçindirecek düzeyde değildi. Ayrıca insanlığın iftiharı olan Efendimiz, ancak güzel ahlaklı ve iffetli bir hanımefendi ile evlenebilirdi. Kulunu bir yetim olarak bulup himaye eden ve her türlü çirkinlikten koruyarak en güzel şekilde terbiye eden Rabbimiz, Muhammedü’l-Emin’in karşısına Mekke’nin en zengin ve en güzel hanımını, hayâ ve iffet sembolü kadınını çıkardı.
Hatice binti Huveylid Mekkeliler arasında namusu, güzel ahlakı ve temizliği ile “Tâhire”[1]; ticaretle meşgul olduğu için “Tâcire”[2]; üstün zekâsı ve güzelliği sebebiyle ise “Ceyyide”[3] lakapları ile anılan saygın bir hanımdı. Babası Huveylid, Ficar savaşları sırasında vefat etmişti.[4] Hz. Hatice önce Ebû Hâle Hind b. Nebbaş ile onun vefatından sonra ise Atik b. Âiz ile evlenmişti.[5]
Mekke’nin En Zengin Kadını
İkinci eşinin vefatından sonra dul kalan Hatice, gerek babasından gerekse vefat eden eşlerinden kalan miras ile Mekke’nin en zengin kadını olmuştu. Aralarında Ebû Cehil de olmak üzere Kureyş’in ileri gelenlerinden pek çoğu Hatice’ye evlenme teklif etmiş, Hatice ise bu tekliflerin tamamını reddetmişti.
Mekke’nin mevki ve servet sahibi önderlerinin evlenme tekliflerini kabul etmeyen Hz. Hatice, yüce ahlakına ve eşsiz şahsiyetine hayran olduğu Muhammed aleyhisselam’a gönül vermiş, evlenmek için O’ndan daha uygun birinin olmadığı kanaatine varmıştı. Efendimiz, bir zamanlar çobanlık yapmış fakir ve kimsesiz biri olduğu gibi aynı zamanda doğruluğu, dürüstlüğü, güzel ahlakı ve iffeti ile takdir edilen; “el-Emin” diye isimlendirilen, şehrin en faziletli genciydi.
Seninle Evlenmek İstiyorum
Hz. Hatice yakın arkadaşı Nefise’yi Efendimiz aleyhisselam’a gönderdi. Nefise, Rasûl-i Ekrem’e neden evlenmediğini sorduğunda, Efendimiz maddi durumunun müsait olmadığını söyledi. Nefise güzellik, asalet, şeref ve mülk sahibi bir kadınla evlenmeyi düşünüp düşünmeyeceğini sorduğunda ise Rasûl-i Kibriyâ bu kadının kim olabileceğini sordu. “Hatice” ismini duyunca çok şaşırdı. Zira Hatice kendisiyle evlenmek isteyen nicelerini kapısından geri çevirmişti. Hatice ve kendisi… Bu mümkün olur muydu? Nefise bu konuyu kendisine bırakmasını söyleyince Rasûlullah teklife olumlu yaklaştı.[6]
Nefise’nin anlattıklarıyla daha bir cesaret kazanan Hatice: “Ey amcaoğlu! Seninle bir akrabalığım var. Sen güzel ahlak sahibi, kavmi arasında şerefli, güvenilir ve doğru sözlü bir kimsesin. Bu yüzden seninle evlenmek istiyorum.” diye Efendimize haber gönderdi.[7]
Allah Rasûlü, Hz. Hatice’nin evlilik teklifini amcalarıyla istişare ettikten sonra kabul etti. Bu durumdan son derece memnun olan Ebû Talib, kardeşlerini de yanına alarak Hatice’nin amcası Amr b. Esed’e giderek dünürlükte bulundu. Ve merasim sırasında yeğeni adına bir konuşma yaptı:
“Muhammed b. Abdullah Kureyş’ten kim ile mukayese edilirse O, şeref ve asalet, akıl ve fazilet bakımından onların hepsinden üstün gelir. Gerçi malı azdır, fakat mal dediğin nedir ki… Geçici bir gölge, alınır verilir eğreti bir şey. Kendisi, kızınız Hatice ile evlenmeyi arzu etmektedir.”[8]
Ebû Talib konuşmasını bitirince meşhur haniflerden, Hz. Hatice’nin amcasının oğlu Varaka b. Nevfel bir konuşma yaptı. Hatice’nin amcası Amr b. Esed’in, yeğeninin evlenmesine muvafakat etmesi üzerine Efendimiz ile Hatice’nin nikâhı, cahiliye ve şirk bataklığından uzak bir hayat yaşayan Varaka b. Nevfel tarafından kıyıldı. Rasûl-i Ekrem Hz. Hatice’ye mehir olarak beş yüz dirhem, bir başka rivayete göre ise yirmi deve verdi.[9]
Nikâhtan sonra düğün yemeği verilmiş, Efendimizin nikâh merasimine Hz. Ebû Bekir de dâhil pek çok misafir katılmıştı. Muhammed aleyhisselam evlendiği sırada yirmi beş yaşındaydı.[10] Hz. Hatice ise meşhur olan rivayete göre kırk yaşında bulunuyordu. Onun yirmi sekiz yaşında olduğu da rivayet edilmektedir.[11] Efendimiz düğünden birkaç gün sonra Hz. Hatice’nin evine taşındı.
Eş Seçerken…
Hz. Hatice, Efendimizin yüreğine doğan bir yıldız oldu. Allah Celle, bataklığın ortasında tertemiz kalabilmenin mücadelesini veren Muhammed aleyhisselam’a Hz. Hatice’yi armağan etti. Rabbimiz haramdan kaçınan, güzel ahlakını ve iffetini her ne şart altında olursa olsun muhafaza eden temiz kullarının karşısına elbette temiz kullar çıkarırdı.
Allah Rasûlü ile evlenmeye karar veren Hz. Hatice, yeryüzündeki en basiretli hanımefendidir. Zira o, Efendimizin maddi durumuna değil, eşsiz kişiliğine ve ahlakî güzelliğine dikkat etmiş, bu sayede âlemlere rahmet olan Yüce Nebi’nin hanımı olma şerefine nail olmuştur. Bu durum Müslümanlara çok şey anlatmaktadır. Hz. Hatice Validemiz, evlenirken nelere dikkat edileceğini, eş seçiminde hangi hususlara önem verilmesi gerektiğini en güzel şekilde göstermiştir. Müminler de Hz. Hatice’nin mesajına kulak vermeli, evlenirken güzelliğe, zenginliğe, makam ve mevkie değil, ahlakî değerlere ve dindarlığa öncelik vermelidir.
Efendimizin Yâri ve Yardımcısı
Emin ile Tahire’nin evlenmesiyle yeryüzünün en mutlu yuvası kuruldu. Bu yuva mesut olmak isteyen kulların örneği oldu. Müminler, Muhammed ile Hatice’nin evliliği gibi muhabbet dolu bir evlilik için dua ettiler. Yirmi beş yıllık evlilikleri boyunca Hz. Hatice, Efendimizin yâri ve yardımcısı oldu. İlk vahiy geldiğinde Rasûl’e güven veren, O’na ilk iman eden, arkasında ilk namaz kılan, malıyla canıyla Rasûl’e omuz veren hep Hz. Hatice idi. Bütün malını İslam yolunda harcayan Hz. Hatice tüm hayırların öncüsü oldu.
İnciden Köşkün Hanımefendisi
Cebrail aleyhisselam bir defasında Rasûlullah’ın yanına gelerek şöyle demişti: “Ya RasûlAllah, Hatice yanına geldiğinde ona, Rabbinden ve benden selam söyle. Onu Cennette, içinde hiçbir zahmetin, gürültü-patırtının olmadığı inciden bir köşkle müjdele.”[12]
Rasûl-i Kibriyâ Hazretleri, Rabbi’nin selam ettiği yüce hanımefendiye eşsiz bir sevgi duydu. O hayatta olduğu müddetçe bir başka kadınla evlenmeyi asla düşünmedi. Oysaki o günlerde Mekkelilerden pek çoğunun birden fazla eşi vardı. Ama Efendimizin gözleri Hatice’den başkasını görmedi. Hz. Hatice vefat ettiğinde Nebiy-i Ekrem çok üzüldü. Onun vefat ettiği seneye hüzün yılı adı verildi.[13] Efendimiz sevgilisi Hatice’yi hasretle anar; onun iyiliklerini, fazilet ve yüceliğini yâd ederdi.
Kendi zamanının kadınlarının en hayırlısı Hz. Meryem, İslam ümmetinin en hayırlı kadını ise Hatice’dir, buyurmuştu.[14]
O’nun Gibisi Var mıydı?
Bir kurban kestiğinde etini Hatice’nin dostlarına gönderirdi. Ondan o kadar çok bahsederdi ki, Hz. Hatice’nin vefatından yıllar sonra Efendimizle evlenen Hz. Âişe en çok onu kıskanırdı. Rasûlullah bir gün Hatice’nin kardeşi Hale’nin sesini duymuş ve Hatice’nin sesine benzeterek sevinçle “Allahım, bu Huveylid’in kızı Hale’dir.” demişti. Peygamberimizin bu tavrından rahatsız olan Hz. Âişe: Allah sana, ondan daha hayırlısını vermişken ölmüş gitmiş yaşlı bir kadını ne diye anıp duruyorsun, dediğinde Efendimiz çok üzüldü. Hz. Hatice hakkında bu şekilde konuşulmasından oldukça rahatsız olmuştu, şöyle buyurdu:
“Onun gibisi var mıydı? Allah’a yemin olsun ki, Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir. İnsanlar inkâr ederken bana o inandı, insanlar yalanlarken beni o tasdik etti. İnsanlar beni mahrum bırakırken beni malıyla o destekledi ve Allah bana ondan çocuklar nasip etti.”[15]
Bu sözler yüreği sevgi dolu, vefa sahibi bir sevgiliye aitti. Sevdiklerinin ardından üç beş gün gözyaşı döküp daha sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edenler; sevdiğini, sevgisini zamana kurban edenler bu sözleri ve bu sözlerin sahibini anlayamazlardı. Efendimizin üzüldüğünü gören Hz. Âişe Annemiz, Rasûl-i Ekrem’i bir daha üzmedi.
Mutlu Yuvanın Meyveleri
Sevgili Peygamberimizin ve Hz. Hatice’nin ikisi erkek, dördü kız olmak üzere altı çocukları oldu. Oğulları Kasım ve Abdullah; kızları ise Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma’dır.[16]
Efendimiz’in ilk doğan erkek çocuğu Kasım’dı. Peygamberimize oğlu Kasım sebebiyle Ebu’l-Kasım( Kasım’ın babası) künyesi verilmiş, Efendimize bu isimle hitap edilmişti.[17] Kasım iki yaşındayken vefat etti.[18]
Nebi aleyhisselam’ın kızlarının en büyüğü Hz. Zeyneb idi. Zeyneb doğduğunda Efendimiz otuz yaşındaydı.[19] Hz. Zeyneb’den sonra Hz. Rukiyye doğdu. Efendimiz bu sırada otuz üç yaşında bulunuyordu.[20] Rukiyye’den sonra Ümmü Gülsüm dünyaya geldi. Rasûl-i Ekrem Efendimiz otuz beş yaşında iken Hz. Fatıma Validemiz doğdu.[21] Efendimizin soyu Hz. Fatıma’dan devam etmiştir.
Hz. Peygamber’in Tayyib ve Tahir isimleriyle de anılan oğlu Abdullah muhtemelen İslam devrinde doğmuş fakat kısa bir süre sonra vefat etmiştir.[22] Abdullah’ın vefatı üzerine müşrikler Efendimizle soyu kesik anlamında “ebter” diyerek alay etmişlerdir. Bu durum başta Hz. Hatice olmak üzere müminleri derinden üzmüştür.
Yüce Rabbimiz, Efendimiz aleyhisselam’a Kevser’i nasip etmiş[23], O’nu âlemlere rahmet eylemiştir. O’na ebter diyenler yok olup giderken, Efendimiz ve ailesi müminlerin dualarında, okudukları salâtu selamlarda, minarelerden yükselen ezanlarda kıyamete kadar yaşayacaktır.
“Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin.”[24]
[1] İbn Hacer, el-İsabe,VII,82.
[2] Ziya Kazıcı, Hz. Muhammed’in Aile Hayatı ve Eşleri,86.
[3] Editörler: Ali Budak-İbrahim Çetin, En Öndekiler,24.
[4] İbn Sa’d,Tabakat,VIII,13.
[5] İbn Esir,Üsdü’l-Ğabe,VII,79.
[6] İbn Sa’d,Tabakat,I,131.
[7] İbn Hişam,Sire,I,189.
[8] Yakubi,Tarih,II,20.
[9] Yaşar Kandemir,’’Hatice’’,DİA, XVI,465; Halebi,İnsanu’l-Uyûn,I,226.
[10] İbn Sa’d,I,132.
[11] Hz.Hatice’nin 28 yaşında olduğuna dair rivayet Hz. Hatice’nin bu evlilikten 6 çocuğunun olduğu gerçeğine daha uygun düşmektedir. bkz. İbn Sa’d, VIII,17; Yaşar Kandemir,’’Hatice’’,DİA,XVI,465.
[12] Buhârî,Umre11, Enbiyâ 45.
[13] İbn Sa’d,I,125.
[14] İbn Hacer,VII,83.
[15] İbn Esir,VII,84.
[16] İbn Sa’d,VIII,13.
[17] İbn Abdilber,el-İstîâb, IV,1818.
[18] İbn Hişam,I,190.
[19] İbn Abdilber,IV,1853.
[20] Kastallânî,Mevahib,I,255.
[21] İbn Sa’d,VIII,26.
[22] İbn Sa’d,I,106.
[23] M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet,I,122.
[24] Müslim, Salât 65.