PEYGAMBER EFENDİMİZİ VE MEDÎNE-İ MÜNEVVERE’Yİ ZİYARET
Peygamberimizi Ziyaret: Medine-i Münevvere’ye giden kimsenin niyyet ve maksadı tamamen Rasülullah efendimizi ziyâret etmek ve onun mübârek rûhâniyyeti ile müşerref olmak, onun mescidini de ziyâret edip, orada namaz kılmak olmalıdır.
Peygamber Efendimizi ziyâret etmek, gücü yetenler için vâcip derecesinde bir sünnettir. Vâcip diyenler de olmuştur. İmkânı olduğu halde Peygamber Efendimiz’i ziyâret etmemek büyük gaflettir.
Rasülüllah Efendimizi ziyârete giden kimse, yol boyu salâtü-selâmı çok söylemeli. Gittikçe azmi, aşkı, muhabbeti artmalı. Tevbe ve istiğfarla Rasülullâhın şefâatını ümit etmelidir.
قوله تعالى: وَلَوْ أَنَّهُمْ إذْ ظَلَمُوا أنْفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ
وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولَ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَواَّباً رَحِيمًا.
Meâli: Şâyet onlar kendilerine zulmettikleri vakit sana gelip Allah’tan mağfiret dileselerdi onlara peygamberde (sende) mağfiret isteyiverseydin elbette Allah’ı tevbelerini hakkıyla kabul edici çok bağışlayıcı bulacaklardı. (Nisâ s.,âyte.64)
Bu âyet-i kerîmede: Rasülullah (s.a.v) ın şefâatine mazhar olan günahkarların Allah tarafından ilâhi affa nâil olacaklarına ve tevbelerinin kabul olunacağına işâret vardır.
Büyük âlim İmâm-ı Kastalani şöyle söylemektedir; Rasül-ü Ekrem’in kabr-i şerifini ziyâret mânevi yakınlığa vesîle olan işlerin en büyüklerinden tâat ve ibâdetlerin en fazla ümit bahşedenlerinden, yüce derecelere erişmenin en uygun yollarındandır. Kim bunun aksine inanırsa, islâm bağından soyunmuş, Allah’a, Rasulüne ve âlimler topluluğuna muhâlefette bulunmuş olur.
Rasülüllah Efendimiz buyuruyorlarki:
مَنْ زَارَنِي بِالْمَدِينَةِ مُحْتَسِباً كُنْتُ لَهُ شَهِيدًا وَشَفِيعاً يَوْمَ الْقِياَمَةِ.
Manası: Kim (Allah’ın rızasını) umarak Medîne’de beni ziyâret ederse (mutî) olana kıyâmet günü şâhit, (âsi olana) şefâatçı olurum. (Feyz-ül Kadir c.6, s.140)
مَنْ زَارَنِي بَعْدَ مَوْتِي فَكَأَنَّماَ زَارَنِي فيِ حَياَتِي.
Manası: Kim beni vefâtımdan sonra ziyâret ederse, beni hayatımda iken ziyâret etmiş gibidir. (Neyl- ül Eftar c.5, s.95)
مَنْ زَارَ قَبْرِي وَجَبَتْ لَهُ شَفاَعَتِي
Manası: Kabrimi ziyâret edene şefâatim vâcip olur. (Keşf-ül Hafa c.2, s.250)
RASÜLULLÂH’I ZİYÂRETİN ÂDÂBI
Ziyârete gidileceği zaman, mümkünse gusül abdesti alıp, en güzel elbiseleri giyerek ve koku sürünerek, bulunduğu yerden aşk ve muhabbetle çıkılıp, salât-ü selâma devam edilerek, kalbi ve kalıbı ile edebin en son haddine riâyet edilerek mütevâzî bir şekilde önüne ve ayaklarına bakarak yürünmelidir.
Bâb-ı Cibril ya da ona yakın bir kapıdan girilir. Rasülullah’ın ayak ucundan huzura varılıp, kerâhat vakti değilse tahiyyet-ül mescidden sonra, bu saâdete erişmesinden dolayı iki rek’at teşekkür namazı kılınır ve duâdan sonra salât-ü selam getirilerek ziyâret yapılır. En faziletli ve makbul ziyâret ayak ucundan yapılan ziyarettir. Peygamberimiz’e sağlığında nasıl saygı ve hürmet göstermek gerekirse, vefâtından sonra da aynı şekilde olması gerekir. Ravza-i Mutahhera’ya tam yaklaşınca selâm verilip, salâtü selâm okunur.
Bir fatiha on bir ihlâs okuyarak Rasülullah efendimizin ruh-u şeriflerine hediyye edilir. Kendisi, âile-efrâdı ve ümmet-i Muhammed için duâ eder. Sonrada Hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer radıyAllahü anhüma hazretlerini selâmlar, ruhlarına bir fatiha on bir ihlâs okuyup, onları da vesile kılarak Hz.Allah’a duâ edilir.
Peygamberimizi ziyârette riâyet edilecek hususlar:
İnsanlara zahmet vermekten kaçınmak.
Mümkünse Hücre-i Saâdet ile arasındaki mesafe 2m olmalı.
İmâm-ı Rabbaâni Hazretleri buyuruyorki: “Ey ziyâretçi kardeş Rasülüllah Efendimizin yanına fazla yaklaşma! Zîra enbiya ve melâike-i kiram rasülüllahı ziyaret ediyor, seninle beraber dağlar, beldeler ziyaret ediyorlar.” (Mektubat-ı Şerife)
Sağa sola iltifattan uzak, boynu bükük, önüne bakar vaziyette bulunmak.
Yüksek sesle konuşmamak.
MESCİD-İ NEBEVÎ
Mescid-i Nebevi: Peygamber efendimiz hicret ettikten sonra ilk olarak Mescid-i Kuba’yı daha sonra da Mescid-i Nebevî’yi inşâ ettiler. Mescid-i Nebevî yapılırken bizzat çalıştılar. Mescid-i Nebevi’nin şark tarafına Hz.Âişe Vâalidemizin hücresini, sonra da diğer vâlidelerimizin hücrelerini yaptılar.
Mescid-i Nebevi’nin uzunluğu 35, eni 30m kadar idi. Hicretin yedinci senesinde Hayber’in fethinden sonra uzunluğu ve genişliği elli metre, dört köşe olarak genişletildi. Mescid-i Nebevi’nin bu kısmı, direklerde Hadd-i Mescid-i Nebevi levhâları ile gösterilmiştir.
Mescid-i Nebevî Peygamber Efendimiz zamanından günümüze kadar 11 defa genişletilmiştir. Kırkbir kapısı vardır. Yeni şekli ile yüzbin metrekare olup, dötyüzbin altta, ikiyüzbin de üstte olmak üzere bir anda altıyüzbin kişi namaz kılabiliyor.
صَلاَةٌ فِي مَسْجِدِي هَذَا أفْضَلُ مِنْ ألْفِ صَلاَةٍ فِيمَا سِواَهُ إلاَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ.
Manası: Şu benim mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram müstesnâ olmak üzere, başka mescidlerde kılınan bin namazdan daha faziletlidir. (Müslim c.4,s.214)
مَنْ صَلَّى فيِ مَسْجِدِي أرْبَعِينَ صَلاَةً لاَ تَفُوتُهُ صَلاَةٌ كُتِبَتْ لَهُ بَرَاءَةٌ مِنَ النَّارِ
وَبَرَاءَةٌ مِنَ الْعَذَابِ وَبَرِأَ مِنَ النِّفاَقِ.
Manası: Kim benim mescidimde kırk vakit namaz kılar, hiçbir namazı geçirmez ise, ateşten ve azaptan birer berâet yazılır. Ve nifaktan uzak olur. (Et-terğîb ve-tterhîb c.2,s.214)
RAVZA-İ MUTAHHARA
Ravza-i Mutahhara: Rasülullah efendimizin, kabr-i şerifleri ile minberi arasında bulunan mübarek yerdir. Takriben 15m uzunluğunda, 22m genişliğinde, 330 metrekare civarındadır.
ماَ بَيْنَ قَبْرِي وَمِنْبَرِي رَوْضَةٌ مِنْ رِياَضِ الْجَنَّةِ وَمِنْبَرِي عَلَى حَوْضِي.
Manası: Benim kabrimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim havzımın üzerindedir.
(Sahih-i Buhârî 1888)
Cennet bahçelerinden bir bahçe olması; Ravzada işlenen amel, kişiyi cennete vasıl kılar, bu dünyada ravzaya girenler âhirette de cennete girecektir. Burada ibâdet kişiyi cennete götürür.
Ravza-i Mutahhera içerisindeki mühim yerlerden bir kısmı şunlardır; 1- minber 2- Hannâne direği 3- Hz.Âişe - hacet direği 4- Ebu Lübâbe - tevbe direği 5- Serir direği 6- Hars direği 7-Vüfud direği.
Minber;
Rasülüllah Efendimizin minberi, ahirette Havz-ul Kevser’in yanında bulunacak ve Onu herkes görecektir.
Minberin yanında işlenecek güzel ameller, Havz-ul Kevser’den içmeyi vâcip kılar.
Mescid-i şerifin önceleri minberi yoktu. Peygamber efendimiz ayakta zahmet çekiyordu. Sonra bir hurma kütüğü bulunarak hutbe okunan yere dikildi. Rasülullah bu hurma kütüğüne dayanarak hutbe îrâd ediyordu. Daha sonra üç basamaklı bir minber yapıldı ve Peygamber Efendimiz hutbe için bu minbere çıktılar.
إنَّ مِنْبَرِي عَلَى تَرَعَةٍ مِنْ تَرَعِ الْجَنَّةِ .
Manası: Benim minberim cennet kapılarından bir kapı üzerindedir. (Müsned-i Ahmed c.5,s.339)
Hicri 997 tarihinde Sultan Murat Han tarafından çok güzel bir minber gönderilmiştir. Bu minber bu gün hâlâ mevcut olup, yeni yapılmış gibidir.
Hannâne Direği – Ağlayan Hurma Kütüğü: Peygamber efendimizin üzerine dayanarak hutbe okudukları hurma kütüğüdür. Müslümanlar çoğalınca Rasülullah efendimiz yeni minbere çıktıtılar.
Daha önce Rasülullah efendimizin dayandığı hurma kütüğü yavrusunu yitirmiş deve gibi feryat edip inlemeye başladı. Peygamber efendimiz elini üzerine koyunca sükûn buldu.
Peygamberimiz (s.a.v) efendimiz, “Ey hurma ağacı! Kesildiğin bahçeye mi, yoksa Firdevs bahçesine mi girmek istersin? Seni bu iki emirden birini seçmekte muhayyer kıldım. Eğer eski yerini istersen oraya döndüreyim, eskiden olduğu gibi neşvü nemâ bulup meyve verirsin. Şâyet cennet bahçesini istersen Firdevs-i Âlâya dikeyim tâ ki, cennet ırmaklarının tesiriyle her an tâze meyve verip Allah dostlarını nimetlendiresin” buyurdular ve gülerek, “evet isterim” dedikten sonra yeni minberin altına bir görüş üzerine sol tarafında bir yere gömdüler.
Ashab-ı Kiram “evet isterim” buyurmalarının sebebini sual ettiklerinde, “O ağaç cenneti istediler. Ben de onun isteğini vadettim” cevabını aldılar. (Mir’âtü-l Haremeyn c.2,s.407)
Hazreti Âişe – Hâcet Direği: Hazreti Âişe Vâlidemizin duâsının kabul olunduğu mahaldir. Hz.Aişe “insanlar orada namaz kılmanın faziletini bilselerdi yarışırlardı.” buyurmuştur. (Ahbâr-ı Medine-i Rasül s.91)
Peygamber efendimiz: “Mescidimde bir yer vardır. İnsanlar bilseler ancak kur’a atarak orada namaz kılarlar.” Buyurmuştur. Hazreti Âişe vâlidemiz bunun bu direk olduğuna işâret etmiştir.
Ebu Lübâbe - Tevbe Direği: Peygamber efendimiz bu direğe yönelerek namaz kılmış, kıbleye dönerek buna dayanmıştır. Bunun yanında îtikafta bulunmuştur.
Ebu Lübâbe direği denmesi: Ebu Lübâbe Hazretleri ensardan olup Evs Kabilesindendir. Beni Kurayza savaşında yahudilere, teslim oldukları takdirde öldürüleceklerini işaret etmiş olduğundan kendini mesciddeki bu direğin bulunduğu yere bağlattı. Tevbesi kabul edilmeden çözülmeyeceğine dâir yemin etti. Peygamber efendimiz bu hâli öğrenince: “Eğer bana gelmiş olsaydı, kendisi için istiğfar ederdim. Mademki böyle yapmıştır Allah-ü Teâlâ katında tevbesi kabul edilmedikçe serbest bırakmam” buyurdu.
Ebu Lübâbe Hz. 15 gün kadar kaldı. Nihâyet affına dâir müjde geldi. Rasülullah efendimiz mübarek elleriyle iplerini çözdü. (İslam Tarihi c.3,s.263)
Serir Direği: Peygamber efendimiz itikaf için yatağını bu direğin bulunduğu yere koyardı.
Muharres Direği: Rasülullah Efendimizi düşmanlardan korumak maksadı ile nöbetçilerin beklediği direktir. Hz.Ali (r.a) bunun yanında namaz kılıp oturduğundan dolayı Hz.Ali direği de denilmiştir.
قوله تعالى: وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ .
Manası: “Allah seni insanlardan koruyacaktır.” (Mâide Suresi,âyet 67)
Bu ayet nâzil olduktan sonra muhafızlık vazifesi de son bulmuştur.
Vufud Direği: Rasülullah Efendimiz, sahâbelerin ileri gelenleri ile buluşmak ve maksatlarını yerine getirmek için bu direğin yanında otururlardı.