Alem - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Alem - Ansiklopedik Bilgi
« : 04 Kasım 2013, 10:10:18 »
Türk-İslam sanatında cami, medrese, türbe gibi kubbeli yapıların, minare külahlarının, sancakların üzerine yerleştirilen tepelikler. Ayrıca bayrak, sancak, alamet ve bir kavim veya topluluğun tanınmış ve şöhretli kişileri için kullanılan bir tabirdir.

Araplarda sancak manasınadır. Umumiyetle altında toplulukların birleştiği alamet ve sancaklara, bu hususta kullanılan timsali işaretlere denir. En eski zamanlardan beri ordu ve asker topluluklarının bir işareti olmak üzere alemler kullanılmıştır.

Türkler önceleri alem olarak at kuyruğundan tuğlar, boynuz, kurt sureti ve hilal şekillerini kullanmışlardır.

Osmanlılarda alem aynı zamanda silah olarak kullanılan bir nevi balta (teber)dır. Muhtelif şekilleri olur. Uçları dar yüzlü bir kama veya dört köşe bir süngü şeklinde mızrak gibi uzunca saplı bir silah olup, mızrak vazifesini de görür. Bunların bazılarının üzerinde altın kakmalı yazılar ve süslemelere rastlanır. Yeniçeri ordusunda “sancak alemi” olarak da kullanılırdı.

Osmanlılarda beyaz, kırmızı, yeşil ve sarı olmak üzere muhtelif renkte bayrak yapılmış ve kullanılmıştır. Sancak karşılığı olarak da alem tabirini kullanmışlar ve sancağı taşıyanlara da alemdar demişlerdir. İlk Osmanlı bayrağı, Selçuklu Sultanı Alaeddin tarafından Osman Gaziye gönderilen alemin beyaz renkte olmasından dolayı beyaz idi. Bu beyaz sancak, Osman ve Orhan Gazi zamanlarında kırmızı harb bayrağı kullanılmasına rağmen, Yavuz Sultan Selim devrine kadar muhafaza edilmiştir. Yeşil sancak ise, Fatih devrinde padişahın gemiye bindiği zaman geminin arkasına takılmak üzere kullanılırdı. Osmanlı bayraklarına hilal konması Orhan Gazi devrinde başlamıştır. Üç hilal ise, Fatih’in ilk sikkelerinde ve bundan sonraki yeşil sancaklarda kullanılmıştır. Ay yıldızın bayrağa konulması Sultan Üçüncü Selim zamanında olması kuvvetle muhtemeldir.

Bazı tekke bayraklarının alemlerinde o tekkenin mensub olduğu tarikat pirinin ismi yazılıdır. Bu yazılar umumiyetle bakır veya pirinçten kesme veya gümüş kakma usulüyle yazılmış ve yaldızlanmıştır. Alem tabiri daha ziyade dini, içtimai ve resmi mahiyetli olan işaretler için kullanılır.

Alem, aynı zamanda cami, türbe, medrese, çarşı, imaret ve bunlara benzer dini ve içtimai binaların kubbeleri tepesine ve minare külahlarıyla, minberler ve şadırvanlar gibi mimari kısımlarının ahşap çatıları üstüne bazan süs bazan da mimari bir eleman olarak konulan tepeliklerdir. Bunlar düşey bir eksene geçirilmiş boncuk gibi yuvarlak şekilde bir kaç parçadan ve onların tepesine takılmış ay veya iki uçları dışarıya doğru kıvrılmış bir boynuz ve bunlara benzer şekillerle son bulan elemanlardır.

Eski Türkler umumiyetle çadır ve binaların tepesine gerek süs olarak ve gerekse nazara karşı moncuk (veya boncuk) denen tepelikler koyarlardı. Öteden beri devam eden bu geleneğe diğer inşai ve bedii sebeplerin katılması, alemlerin bugüne kadar devam etmesine sebeb olmuştur. Türkler İslamiyetle şereflendikten sonra, moncuk tabiri yerine daha İslami buldukları alem sözünü almışlardır.

Alemler güzel görünmenin yanısıra mimari bir mecburiyetin neticesi olup, kurşun levhaların tepedeki birleşme noktasını örterler. Estetik açıdan da dikkati tepede toplayıp, sanki kubbe veya minare semaya yükseliyormuş gibi bir his verirler. Kubbe ve minarelerin alemleri binanın büyüklüğüne uygun bir şekilde yapılır. Alemi meydana getiren parçalar aşağıdan yukarıya doğru küp, alt bilezik, armut, boyun, üst bilezik ve ay gibi isimler alırlar. Alemlerin en çok dikkat çeken yeri ay kısmıdır. Bunların boynuz, hilal, nal, zombah, yaprak ve Mevlevi sarığı şeklinde olanları vardır.

Gerek sancak, gerek kubbe ve gerekse minare külahları tepelerine takılan alemler çeşitli zaman ve memleketlere göre çok çeşitli şekiller almıştır.