Aşka kurbanı gönül kuşları
Şirinmi şirin bir yuvanın tatlı mı tatlı bir gönül kuşu. O kadar çok sevimli ve bir o kadar masum gönül kuşu.. Anadan ayrı yardan ayrı damla damla yalnızlığın sultanı. Bazen hasret kabarırken yüreğinden bazen özlemle kavrulan gönül kuşu.. Bazen kırlarda uçan bazen kendini dağlara vururan gönül kuşu..
İşte bu kadar masum Sevgiye hasret bir gönül kuşu vakit geçirmek isteyen ve işin gırgırında olan bir vefasızın pencerine konar. Olayın şamatısında olan gırgırcı ev sahibi içeriye buyur eder. Sevgi için açan yüreği, kalbinden söküp alarak onunla oynaşmaya başlar. Aklına gelen her türlü oyunu oynama derdindedir.. Sıkılasıya kadar bu oyununa devam eder ve kendine yeni bir oyuncak bulduğunda ya da oyuncağında sıkıldığında onu kenara atıverir..
Bir başka gönül koşu ise öyle bir pencereye konar ki bin kere pişman olsada kurtulamaz. Bir kere konduğu pencerdeki güzele bağlanmıştır. Gönül kuşunu emellerine ulaşmak için aracı olabilecek sanan camdaki güzel onu içeriye alır. Hatta önce sever okşar sırtını sıvazlar. Ya bir kariyer derdindedir ya daha iyi bir gelecek derdinde.. Ya para derdinde ya da daha farklı dertleri vardır. Ta ki kendi çizdiği çerceveler içine gönül kuşunu oturtamayasıya kadar ideallerine ulaşmak için aradığı kişi olmadığına göresiye kadar dinler ve sever. Sonra onu nasıl camdan dışarıya salıveririm diye derde düşer.. Sevmeye hasret garip kuş uçar uçar pencerinin önünde. Bahçesindeki dallarına konar şarkılar söyler sevgisini haykırır ancak penceriyi açan ne bir sevgili vardır ne de soğuktan donmakta olan bedenini ısıtacak bir şefkat eli..
Umut dolu bir başka kuş yolun yorgunluğu ile konduğu balkon demirliklerine doğru yaklaşan bir simayı görür önce. Kaçmak ister kaçamaz. Uçmak ister uçamaz. Sanki mıhlanıvermiştir yerine. Dua eder rabbine. Yalvarır. Bır çıkış kapısı arar. Önce sevimli sevimli yaklaşır balkondaki yabancı. Sonra yolunda akar. Onu kafesleyinceye kadar her türlü şirinliği gösterir. Sonra gönül kuşunu alır elleri arasına ve içeriye götürür. Dışarının soğuklarından kurtuldum der sevda yitiği kuşcagız. Kurtuldum kedilerden avcılardan der. Sıcacık bir ocağın başında kendisini şefkatle sarmalayıp ısıtıtıyor dediği önce kazanını kaynatır yavaş yavaş.. Kişisel arzu ve beklentilerinin kıvamına gelesiye şefkatle okşar biçare kuşu ve sonra önce boğazlar ve tüylerini yolmaya başlar.. Bir lokmacık ettir derdi. Bir lokmacık et.. ve birgönül kuşudu böyle yok olur gider.. Feryadını kimsecikler duymadan..
Gönül kuşarından çok nadiri konduğu pencerede kendisini şefkat ellerini uzatan sevgiliye kavuşur. Ya hepsi yaralıdır ya da dertli. Bazen bir avcıya kurban gitmiştir bazen bir vefasıza. Bazen derin bir oyunda oyuncak oluvermiştir.. Öyleleri vardır ki düşmüştür bir kafese ne uçabilir gönül deryasına ne de dönebilir kendi dünyasına..
Kısaca sözün özü sevme ve sevilmeye hasret gönüllere aşk yolculuğunda bekleyen binlerce karakterin özetini bir araya getirip dört maddede sıralıyiverdik.
- sevmeye ve sevilmeye hasret olanlar
- vakit geçirmek için oyun oynaş arayanlar
- hedeflerine ulaşmak için aracı arayanlar
- kişisel arzularını giderme derdinde olanlar
Her gönül kuşu ayrılırken yuvadan, bir kez daha düşunmeli olmadan yalancı aşklara kurban. Tekrar tekrar ölçüp biçmeli kanmadan sahte gülüşlere menfeaat dolu cilvelere..
Rabbim fotograf karelerine çerceve olmaktan cümlemizi korusun.
İmdat Sezer