İngiliz roman ve fıkra yazarı.
1812’de İngiltere’nin Landport limanında doğdu. 10 yaşından îtibâren hayâtını kazanmaya başlamış ve babasının borçlarından hapse atılması üzerine bir kundura boyası imâlâthânesine girmiştir. Birlikte çalıştığı arkadaşları da kendisi gibi yoksul çocuklardı. Babasının bir mîrasa sâhib olarak hapisten çıkması ve borcunu ödemesi üzerine, çalışmayı bırakmış ve mektebe verilmiştir.
İki senelik bir mekteb hayâtının sonunda bir hukuk müşâvirinin yanında çırak olarak çalışan Dickens, mükemmel bir stenografi öğrendiği gibi içinde yaşadığı hayâtın çeşit çeşit tiplerini ve karekterlerini gözden kaçırmamış, hepsini zihnine nakşetmesini bilmiştir. Bu tecrübe ve hayât bilgisi sâyesinde kendisine gazetelerin sâhip çıkma fırsatını kaçırmayan bu ünlü yazar, gazeteler adına, maharetli bir şekilde meclis zabıtlarını tutmaya başlamıştır.
Bir adliye dergisindeki hikâyelerini yayınlamaya başlayan Dickens, dikkatleri üstüne çekmiş ve teklifler almıştır. İlk romanı olan Bikvikin Sergüzeştleri neşredilince maddî sıkıntılardan kurtulmuş ve servet sâhibi olmaya başlamıştır.
1837 yılından sonra şöhretini sağlayan romanları yayınlanmıştır. Geniş bir okuyucu kitlesi bulan bu romanlar, mizâhî sahnelerle dolu örfe ve âdete yer veren âile romanları idiler. Bunların yanında târihi romanlar da yazdı. Kendi hayâtını ve çocukluğunu ise David Copperfield (1850) romanı ile anlattı. Bir ara Amerika’ya gitti. Altı ay kaldığı bu ülkede şehirden şehire giderek nutuklar verdi ve eserlerinin en iyi kısımlarını şiir şeklinde okudu. Böylece büyük bir servetle İngiltere’ye döndü. Sonra hicve yer veren Amerika’ya Dâir Notlar’ını neşretti. Dickens İngiltere’ye döndükten sonra öldü (1870).
Mezarı Londra'daki Westminster Kilisesi'nde bulunmaktadır.
Vangtien gibi Dickens’i ilk romanlarına göre değerlendirenler onu romantik; Gillemin gibi bâzı münekkidler ile son romanlarına göre ele alanlar realist devre içine sokmaktadırlar. O daha çok romanlarında kendi çocukluğunun sefil ve talihsizliklerini anlatmış, eserlerinde yaşadığı hayattan gelen çeşitli tiplerin yer aldığı bir dünya kurarak, fakir ve sefil sokaklara, mahkemelere, çeşitli dalaverelere, şatolara yer vermiştir. Bu bakımdan Balzac’a benzeyen Dickens’in eserlerinde; senyörler, hizmetçiler, tüccarlar, arabacılar gibi her cinsten tipler yer almıştır. Bu yönü ile o, umûmî olarak realizmin içinde kalmış hattâ realistliği içinde zaman zaman lirizmde yer almıştır. Onunla İngiliz humour (alaycı ve şakacı)u Svift’ten sonra ikinci bir temsilcisini bulmuştur. Fakat Dickens istihzâsını haksızlıklara ve suistimâllere karşı kullanmıştır. Bu îtibârla, alayı ve eğlencesi tabiî ve mükemmeldir. Belki eserlerinin kudreti ve canlılığını da buna borçludur. İnce bir istihzâcı olmakla birlikte, ahlâka hizmet arzusu da vardır.
Dickens, yalnız İngiliz edebiyâtına değil, bu ülke dışı edebiyatlara da tesir etmiştir.
1850 yılından sonraki Fransız realizmine onun tesiri vardır. Hattâ, Jack (Jak) ve Le Petit Chose (Küçük Şey) romanlarının müellifi olan Alphonse Daudet, Dickens’ten bir yansımadır. Fransız edebiyâtı çocuk denen varlığı onun sâyesinde ve Daudet’in kalemiyle tanımıştır.
Charles Dickens yirmi civârında eserin sâhibidir.
Eserlerinin belli başlıları;
Bay Pikvik'in Maceraları (1837)
Oliver Twist (1839)
Nicholas Nickelby (1839)
Antikacı Dükkanı (1841)
Bir Noel Şarkısı (1843)
Martin Chuzzlewit (1844)
David Copperfield (1850)
Kasvetli Ev (1853)
Zor Yıllar (1854)
İki Şehrin Hikayesi (1859)
Büyük Umutlar (1861)
Müşterek Dostumuz (1865)
Dombey ve Oğlu (1846-1848)