Alm. Üniversitat (f), Fr. Üniversite (f), İng. Üniversity. Türkiye’de, üniversiteye 1933 senesine kadar verilen isim.
İlk kuruluş yıllarında modern mânâda bir üniversite eğitiminden çok lise seviyesinde eğitim veren bu müessese, sonradan değerli ilim adamlarının çalışmalarıyla yüksek bir ilim yuvası hâline geldi.
1845’te toplanan Maârif Komisyonunun kararıyla devlet dâirelerine memur yetiştirmek gâyesiyle bir Dârülfünûn açılması çalışmalarına başlanmıştır. Ayasofya’da eski Cebehâne Kışlası ile Sultan Saraylarının arsasına üç katlı ve yüz yirmi beş odalı bir binâ tahsis edildi. Mekteb-i Hukukun kuruluşuna kadar eğitim hizmetlerinde ve devlet işlerinde kullanılan bu binâda, idâdî ve rüştiyelerden sonra, 14 Ocak 1863’te Dârülfünûn öğretimi başladı. Laboratuvarı ve çok geniş bir kütüphânesi olan Dârülfünûnun’da, Kimyâger Derviş Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Ahmed Vefik Paşa, Hekim Sâlih Paşa ve Müneccim Osman Efendi gibi devrin kıymetli ilim adamları ders veriyorlardı.
1865’te Çemberlitaş semtinde Nuri Paşa Konağına taşınan Dârülfünûn, kısa bir süre sonra çıkan yangında kütüphâne ve laboratuvarı yanınca, eğitime ara vermek zorunda kaldı. Maârif Nâzırı Safvet Paşanın gayretleriyle Türbe’de ikinci bir Dârülfünûn binası yaptırıldı. 1870’te açılan okulun ilk rektörü Yanyalı Hoca Tahsin Efendi olmuştur. Kısa bir süre sonra, karışıklıkların merkezi olması sebebiyle bu okul 1871’de kapatıldı.
1896’da Sadrâzam Said Paşanın Sultan İkinci Abdülhamid Hana sunduğu bir lâyiha ile Dârülfünûn’un tekrar tesisine başlanmış, fakat Osmanlı-Yunan savaşının çıkmasıyla iş yine tehir edilmişti. Bir Eylül 1900’de Sultan İkinci Abdülhamid Hanın isteği ile Dârülfünûn-ı Şahâne adıyla tekrar tesis edildi. Mülkiye, Hukuk, Tıbbiye mekteplerinin yanına Ulûm-ı Aliyye-i Dîniyye, Edebiyat, Ulûm-i Riyâziye ve Tabiiye kolları ile Türkçe, Arapça, Farsçadan başka Fransız, Alman, İngiliz ve Rus filolojilerini toplayan bir bölüm ilâve edildi. Yeniden kurulan okulda yerli hocalardan başka Avrupalı hocalar da ders veriyordu.
İkinci Meşrûtiyetten sonra, 21 Eylül 1908’de, Vezneciler’dekiZeyneb Hanım Konağına taşındı ve program yeniden düzenlendi. 1912’de Lüleburgazlı Emrullah Efendinin hazırladığı programla Dârülfünûn’un modern üniversite hâline getirilme çalışmalarına başlandı. Zeyneb Hanım Konağının yeterli olmamaya başlamasıyle Yerebatan’da Kimya, Feyzullah Efendi Konağında Jeoloji, İbrahim Paşa Konağında Doğu Dilleri ve Safvet Paşa Konağında Coğrafya Enstitüleri tesis olundu.
Birinci Dünya Savaşı esnâsında Almanya’dan edebiyat, fen ve hukuk fakülteleri için davet edilen profesörler ile öğretim kadrosu güçlendirildi. Savaştan sonra yeni bir yönetmelik hazırlandı. Buna göre Dârülfünûn’u her yıl seçilen bir rektör (emin)ün başkanlığı altında fakülte temsilcilerinden meydana gelen bir dîvân (senato) idâre edecekti.Yine bu yönetmeliğe göre dört medrese (fakülte) bulunacaktı: Edebiyat, Hukuk, Tıb ve Fünûn.
Cumhûriyetin îlânından sonra Dârülfünûn’a eski Harbiye Nezâreti binâsı (İstanbul Üniversitesi merkez binası) öğretim için verildi ve ilk rektör İsmâil Hakkı Baltacıoğlu oldu. 1924’te çıkan kanunla Dârülfünûn’a hükmî şahsiyet (tüzel kişilik) verildi. 31 Mart 1933 târihli ve 2252 sayılı Üniversite Kânunu ile Dârülfünûn lağv edilmiş ve yeni üniversite kurma işi Maârif Vekâletine verilmiştir.