Menderes'in idam öncesi son sözleri

0 Üye ve 6 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Menderes'in idam öncesi son sözleri
« : 27 Mayıs 2009, 22:51:07 »
  Menderes'in idam öncesi son sözleri

Bugün tam 49 yıl olmuş.
Yarım asra yakın.
Halbuki cumhuriyet kurulalı henüz 86 yıl olmuş.
Demek oluyor ki, cumhuriyet tarihinin büyük bölümü bir dramın gölgesinde geçmiş.
Şimdi ki durum çok mu farklı? Zihniyet çok mu değişti?
Buna gönül rahatlığıyla “evet” demek mümkün mü?
Demokrat Parti’yi kapatıp Menderes’i idam idam etmekle, misyon itibari ile o partinin devamı niteliğindeki partileri kapatma hırsından vazgeçmeyip üstelik liderlerini, mesela şimdiki reisi cumhuru bir kulpunu bulup indirme çabası arasında ne fark var?
Hala yatışmamış, nedeni ne olduğu tam olarak bilinmeyen büyük bir öfkenin izleri halen sürüyor.
Bu ülkeye, bu millete hizmet etmenin bedeli ağırdır diye bir söz vardır.
Keşke bu sözün aksi bir durum gerçekleşseydi demek geçiyor insanın içinden ama, akla gelen tüm örnekler yukarıdaki saptamayı doğrulayacak cinsten maalesef.
Bu ülkeye yaptığı hizmet millet vicdanında makes bulmuş hiçbir isim olmasın ki, ahir ömründe sıkıntı çekmemiş, kendisine çektirilmemiş olsun. Bir çırpıda insanın aklına o kadar çok isim geliyor ki...
Taha Akyol yazmıştı;; 1960 yılındaki 27 Mayıs darbesi günlerinde Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi Fletcher Warren, Washington'a gönderdiği uzun mektupta şunları yazar: "Bütün meslek hayatım boyunca, Menderes ve Demokrat Parti (DP) liderlerine karşı aydınların ve ordunun duyduğu gibi bir nefreti hiçbir yerde görmedim. Başka bir ülkede olsa bu insanlar, tarafsız yargılanmaları ve insaflı davranılması için ayağa kalkarlar ama Türkiye'de Bayar, Koraltan, Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idam edilmesi için çağrı yapıyorlar! Bu tablo gerçekten korkutucu..." der.
Sözün kısası, bugün 27 Mayıs...
20. Yüzyılın en utanç verici, en dramatik olayı olan 27 Mayıs 1960 darbesinin 49. yıldönümü.
İdama doğru...
27 Mayıs darbesi sonrası Demokrat Partilileri yargılamak için kurulan Yassıada Mahkemesi’nden Menderes, Zorlu ve Polatkan için idam kararı çıkınca, Menderes kararın infazı için İmralı adasına gönderildi.
Menderes, geminin yanaştığı iskeleden idamını bekleyeceği hücresine kadar 100 metrelik yolu hiç kimsenin yardımını olmadan rahatça yürüdü. Ayrıca misafir salonu ile darağacının bulunduğu yer arasındaki 80 metrelik yolu da, gene aynı rahatlıkla katetti.
Halbuki mahkemeler boyunca iyice bitap düşmüştü. O kadar ki, yazar Samet Ağaoğlu’nun anlatımıyla; “Bayar’ın yanında oturanı seçemedim önce. Yalnız çok ince bir boyun, gevşek beyaz yaka ve sarı saçlar gözüme çarptı. Bir ara başını çevirdi, o zaman Bayar’ın yanında oturanın Adnan Bey olduğunu hayretle gördüm. Yarabbi ne hale gelmişti! Zayıflamış, zayıflamıştı. Yüzünde benek benek çiller. Sanki uzun bir hastalıktan yeni kalkmıştı...’ diyecektir. (Arkadaşım Menderes, 1967, Baha Matbaası sf: 176)
O kadar ki, Yassıada'da tebessüm etmek bile yasaktı. Çünkü tebessümler bir alay, bir hiçe sayış olarak değerlendiriliyordu.
Menderes'e Milli Birlik Komitesi'nin idam tasdik kararı, kendisine tahsis olunan misafir salonunda Yassıada Başsavcısı Egesel tarafından tefhim edildi. Cumartesiyi pazara bağlıyan gece saat 01.30'da Zorlu ve Polatkan için yapılan formaliteler, Menderes için de tekrarlandı.

Son arzusu sorulduğu zaman bir sigara istedi. Verilen Yenice sigarasını içerken son sözlerini söyledi:
“Dünyadan ayrıldığım şu anda, ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildirin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın.”

Son arzusu, milletin refahını temenni etmek olmuştu.
Menderes, sabaha karşı saat 02.31'de Zorlu'nun ipe çekildiği darağacında asılmak suretiyle idam edildi.
Asıl suçları neydi?
Son Menderes hükümeti (23. hükümet) Kıbrıs konusunda imzaladıkları ortaklık anlaşmasına garantörlük maddesini yerleştirerek Türk ordusunun 1974 yılında iki aşamada gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı'nın hukuki zeminini hazırlamış , önemli ve yaşamsal bir uluslararası başarıya imza atmışlardı. Bu imza, Osmanlı Devleti’nin gerileme sürecine girdiği geçmiş asırlar boyunca Türk Milleti’nin attığı en onurlu, dış politikada ilk kez böylesine varlığını hissettiren anlaşmalardan biriydi. Bir ilkti..

Türkiye, 1959 yılında hazırlanan ve 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla uluslararası geçerlilik kazanan Garanti Anlaşması’ndan doğan haklarını kullanarak sözkonusu müdahaleyi gerçekleştirebilmiştir. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’ye garantörlük sıfatını veren ve Kıbrıs'ın bağımsızlığını tanıyan Garanti Anlaşması’nın (Londra Anlaşması, 1959) 2. Maddesi şöyledir: “Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu anlaşmanın birinci maddesinde gösterilen yükümlülüklerini göz önüne alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve aynı zamanda Anayasa’nın temel maddeleriyle kurulan düzenini tanırlar ve garanti ederler.”
17 Şubat 1959'da Londra'ya giderken uçağı düştü. Başbakan Adnan Menderes bu antlaşmayı, düşen uçağından sağ kurtulması sonucu bakım ve tedavi için kaldırıldığı klinikte, Londra'da imzaladı. Benim suikast olduğunu düşündüğüm o uçak kazası da bana göre o imzayı engelemek içindi. Bunu engellemeyince, faturayı idamla kestiler.
1961 yılında İstanbul Cumhuriyet Savcısı olan Senator Mehmet Feyyat, 2006 da yayinlanan ifadelerinde, “Telefonlarımızı kestiler ve Menderes usüle aykırı olarak idam edildi. İmralı Cezaevi’nin yönetimi İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na aitti. İnfaza ben bakabilirdim. İhtilal Başsavcısı yetkisi olmadığı halde infazı gerçekleştirdi” dedi.
Kadere bakın ki, Menderes’in mirası Demokrat Parti’ye geçen hafta Hüsamettin Cindoruk genel başkan seçildi. Ben 22 Temmuz seçimleri öncesinde kendisi hakkında (17 Ağustos 2007’de), “Vah Menderes, demek Cindoruk avukatındı...” başlıklı yazı yazmıştım.
Bu ülkede hala darbeye niyetlenen bedhahlara sesleniyorum. Geçmiş tüm müdahalerin utancı hala sırtımızda bir yük, bir vicdan ızdırabı olarak duruyor. Siz hala aklınız sıra yenisini üretmenin hesabını yaparken, millet geçmiş müdahalelerle yüzleşmek ve demokrasinin sağlam ikamesi için toptan fatura kesmek için ruhunu tatmin edecek bir bekleyişte duruyor.
Size tavsiyem aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Çok fena gerildik, haberiniz olsun. Sakın ola gözümüze görünmeyin.
“Yeter” kelimesi bu defa asla sözde kalmaz, bilmiş olasınız.
Hiç kimse ve zümre milletten daha güçlü değil...

Prof. Dr. Osman ÖZSOY -  Haber7