Elin değmiş bu mektuba
Elin. . . elin değmiş bu mektuba.
Teşekkür ederim; bana yazmamışsın ama.
Aşık olduğum elin. O aşka susamışım.
Hakkım var o elin yazdığı mektubu açmaya.
Bir zamanlar, gövdesini gövdeme kattığım birine,
Rol mü yapayım, ketum mu davranayım?
Gecenin doruklarında dört nala koşturmuştuk bedenlerimizi,
Daha da doruklara çıkmıştık doğan güneşlerle.
Bırak, sana ait herşeye, sadakatle üzüleyim.
* * *
Keşke hiç yazmasaydın.
Keşke ölüp gitseydi aşkın.
Ölüp gitseydi de zaman alıp götürseydi benimkini de birlikte.
Az kişiye nasip olmuş bir yeniden doğuş bu.
Böyle doğmak isterdim,
Çünkü aşkım ölümüm oldu benim.
Şairlik taslamıyorum.
Gerçek bu: Sen olmayan her şey için ölüyüm ben.
Her gün seni unutacağım diye yeminler ediyorum,
Sonra seni düşünürken kendime yakalanıyorum.
Zaaflarıma kızıp köpürüyorum,
Sonra iyi ki zayıfım diye şükürler ediyorum.
* * *
İnkar etme beni, kendini, ya da bizi.
Yaz bana, gizli düşüncelerini öğreneyim.
Kıskanmaya gücün varsa,
Tek rakibin, öptüğüm mektupları kıskan. 1/3
Küçücük bir kuş gibiyim.
Havam sensin es üstüme.
Küçücük bir balık gibiyim.
Suyum sensin ak üstüme.
Suskunluğun çöl olur bana.
Suskunluğunda boğulurum.
* * *
Tanrım! Nasıl da gıpta ediyorum,
Sevgisi bizim gibi olmayanların mutluluğuna.
Nasıl da uğraştım kendimce sana kara çalmaya.
Aklımdan tüm kusurlarını tekrarladım durdum.
Bu da işe yaramadı.
Hatalarında da sen vardın.
Onları hatırlarken erdemlerin geliyordu aklıma.
Filozof dediğin, lafın tek gerçeğinin yine laf olduğunu iyi bilir.
Edebiyatın en iyisi bile küçücük bir yaprak kadar hayat dolu değildir.
* * *
Bu satırları yazarak beni inciten elinden nefret ediyorum şimdi.
En tembel adam bile bir tohum ekebilir,
Marifet bakmakta ektiğin tohuma.
Başkalarının malıysak eğer tutkunun aracı oluruz da,
Asla dillendiremeyiz onu.
Köpeğe tasma takmasan da,
Sadakati bağlar onu sana.
Bilirsin ki isteyerek kalmaktadır yanında.
İşte ben bu özgürlüğü istiyordum...